Sayfa 150

hel yenżurûne illâ en te'tiyehümü-lmelâiketü ev ye'tiye rabbüke ev ye'tiye ba`ḍu âyâti rabbik. yevme ye'tî ba`ḍu âyâti rabbike lâ yenfe`u nefsen îmânühâ lem tekün âmenet min ḳablü ev kesebet fî îmânihâ ḫayrâ. ḳuli-nteżirû innâ münteżirûn.

Türkçe:
Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, Rabbinin gelmesini mi, yoksa Rabbinin bazı mucizelerinin gelmesini mi? Rabbinin bazı mucizeleri geldiği gün, daha önce iman etmemiş yahut imanında bir hayır sahibi olamamış kişiye imanı hiçbir yarar sağlamayacaktır. De ki: "Bekleyin! Doğrusu biz de bekliyoruz."
İngilizce:
Are they waiting to see if the angels come to them, or thy Lord (Himself), or certain of the signs of thy Lord! the day that certain of the signs of thy Lord do come, no good will it do to a soul to believe in them then if it believed not before nor earned righteousness through its faith. Say: "Wait ye: we too are waiting."
Fransızca:
Qu'attendent-ils ? Que les Anges leur viennent ? Que vienne ton Seigneur ? Ou que viennent certains signes de ton Seigneur ? Le jour où certains signes de ton Seigneur viendront, la foi en Lui ne profitera à aucune âme qui n'avait pas cru auparavant ou qui n'avait acquis aucun mérite de sa croyance. Dis : "Attendez ! " Nous attendons, Nous aussi.
Almanca:
Warten sie auf etwas anderes, außer daß die Engel zu ihnen kommen oder daß (die Bestimmung) deines HERRN kommt oder daß einige Ayat deines HERRN kommen?! An dem Tag, an dem einige Ayat deines HERRN eintreffen, wird keiner Seele ihr Iman nützen, wenn sie vorher den Iman nicht verinnerlichte oder mit ihrem Iman gottgefällig Gutes erwarb. Sag: "Wartet nur! Gewiß, wir warten auch."
Rusça:
Неужели они ожидают чего-либо помимо того, что к ним явятся ангелы, или явится твой Господь, или явятся некоторые из знамений твоего Господа? В тот день, когда явятся некоторые знамения твоего Господа, вера не принесет пользы душе, если она не уверовала прежде или не приобрела благодаря своей вере добро. Скажи: "Ждите, и мы тоже подождем".
Arapça:
هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا أَن تَأْتِيَهُمُ الْمَلَائِكَةُ أَوْ يَأْتِيَ رَبُّكَ أَوْ يَأْتِيَ بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ ۗ يَوْمَ يَأْتِي بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ لَا يَنفَعُ نَفْسًا إِيمَانُهَا لَمْ تَكُنْ آمَنَتْ مِن قَبْلُ أَوْ كَسَبَتْ فِي إِيمَانِهَا خَيْرًا ۗ قُلِ انتَظِرُوا إِنَّا مُنتَظِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(İnanmak için) ille meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin gelmesini, ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabbinin (azab) işaretlerinin geldiği gün, daha önce iman etmemiş, yahut imanında bir hayır kazanmamış kimseye, artık inanması bir fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin; biz de beklemekteyiz."
Diyanet Vakfı:
Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alametlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. De ki: Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz!

inne-lleẕîne ferraḳû dînehüm vekânû şiye`al leste minhüm fî şey'. innemâ emruhüm ile-llâhi ŝümme yünebbiühüm bimâ kânû yef`alûn.

Türkçe:
Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.
İngilizce:
As for those who divide their religion and break up into sects, thou hast no part in them in the least: their affair is with Allah: He will in the end tell them the truth of all that they did.
Fransızca:
Ceux qui émiettent leur religion et se divisent en sectes, de ceux-là tu n'es responsable en rien : leur sort ne dépend que d'Allah. Puis Il les informera de ce qu'ils faisaient.
Almanca:
Mit denjenigen, die ihren Din zersplittert haben und zu Gruppen wurden, hast du mitnichten zu tun. Ihre Angelegenheit unterliegt nur ALLAH, dann wird ER ihnen das kundtun, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
Ты не имеешь никакого отношения к тем, которые раскололи свою религию и разделились на секты. Их дело находится у Аллаха, и позднее Он сообщит им о том, что они совершали.
Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا لَّسْتَ مِنْهُمْ فِي شَيْءٍ ۚ إِنَّمَا أَمْرُهُمْ إِلَى اللَّهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır, sonra (Allah) onlara yaptıklarını haber verecektir.
Diyanet Vakfı:
Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.

men câe bilḥaseneti felehû `aşru emŝâlihâ. vemen câe bisseyyieti felâ yüczâ illâ miŝlehâ vehüm lâ yużlemûn.

Türkçe:
Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığının kadarından fazla ceza verilmez. Onlar, haksızlığa uğratılmayacaklardır.
İngilizce:
He that doeth good shall have ten times as much to his credit: He that doeth evil shall only be recompensed according to his evil: no wrong shall be done unto (any of) them.
Fransızca:
Quiconque viendra avec le bien aura dix fois autant; et quiconque viendra avec le mal ne sera rétribué que par son équivalent. Et on ne leur fera aucune injustice.
Almanca:
Wer ein Einziges Gutes vollbringt, bekommt dafür das Zehnfache (an Belohnung), doch wer die Schlechtigkeit vollbringt, dem wird dafür mit Gleichem vergolten. Und ihnen wird kein Unrecht angetan.
Rusça:
Кто явится с добрым деянием, тот получит десятикратное воздаяние. А кто явится со злым деянием, тот получит только соответствующее воздаяние, и с ними не поступят несправедливо.
Arapça:
مَن جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا ۖ وَمَن جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَىٰ إِلَّا مِثْلَهَا وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kim iyilik getirirse, ona o (getirdiği)nin on katı vardır. Kim kötülük getirirse, sadece onun dengiyle cezalandırılır; onlar haksızlığa uğratılmazlar.
Diyanet Vakfı:
Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.

ḳul innenî hedânî rabbî ilâ ṣirâṭim müsteḳîm. dînen ḳiyemem millete ibrâhîme ḥanîfâ. vemâ kâne mine-lmüşrikîn.

Türkçe:
De ki: "Beni, dosdoğru yola Rabbim iletmiştir. Güçlü, pürüzsüz bir dine, hanîf olan İbrahim'in milletine. Müşriklerden değildi o."
İngilizce:
Say: "Verily, my Lord hath guided me to a way that is straight,- a religion of right,- the path (trod) by Abraham the true in Faith, and he (certainly) joined not gods with Allah."
Fransızca:
Dis : "Moi, mon Seigneur m'a guidé vers un chemin droit, une religion droite, la religion d'Abraham, le soumis exclusivement à Allah et qui n'était point parmi les associateurs.
Almanca:
Sag: "Gewiß, mich leitete mein HERR recht auf einen geraden Weg – auf einen geradlinigen Din, auf die Gemeinschaft von Ibrahim, der hanif war. Und er gehörte nicht zu den Muschrik."
Rusça:
Скажи: "Воистину, мой Господь наставил меня на прямой путь, на правильную религию, веру Ибрахима (Авраама), истинное единобожие. Он не был из числа многобожников".
Arapça:
قُلْ إِنَّنِي هَدَانِي رَبِّي إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ دِينًا قِيَمًا مِّلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا ۚ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: Rabbim, beni doğru yola iletti. Dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine. O, ortak koşanlardan değildi.
Diyanet Vakfı:
De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine iletti. O, ortak koşanlardan değildi.

ḳul inne ṣalâtî venüsükî vemaḥyâye vememâtî lillâhi rabbi-l`âlemîn.

Türkçe:
De ki: "Benim namazım/duam, kulluğum/bağışım, hayatım, ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir."
İngilizce:
Say: "Truly, my prayer and my service of sacrifice, my life and my death, are (all) for Allah, the Cherisher of the Worlds:
Fransızca:
Dis : "En vérité, ma Salat, mes actes de dévotion, ma vie et ma mort appartiennent à Allah, Seigneur de l'Univers.
Almanca:
Sag: "Gewiß, mein rituelles Gebet, mein Opfern, mein Leben und mein Tod gehören ALLAH, Dem HERRN aller Schöpfung.
Rusça:
Скажи: "Воистину, мой намаз и мое жертвоприношение (или поклонение), моя жизнь и моя смерть посвящены Аллаху, Господу миров,
Arapça:
قُلْ إِنَّ صَلَاتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir.
Diyanet Vakfı:
De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir.

lâ şerîke leh. vebiẕâlike ümirtü veenâ evvelü-lmüslimîn.

Türkçe:
"Ortağı yoktur O'nun. Bununla emrolundum ben. Ve Müslümanların ilkiyim ben."
İngilizce:
No partner hath He: this am I commanded, and I am the first of those who bow to His will.
Fransızca:
A Lui nul associé ! Et voilà ce qu'il m'a été ordonné, et je suis le premier à me soumettre."
Almanca:
Es gibt keinen Partner für Ihn. Und dies wurde mir geboten, und ich bin der erste der Muslime."
Rusça:
у Которого нет сотоварищей. Это мне велено, и я являюсь первым из мусульман".
Arapça:
لَا شَرِيكَ لَهُ ۖ وَبِذَٰلِكَ أُمِرْتُ وَأَنَا أَوَّلُ الْمُسْلِمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.
Diyanet Vakfı:
O'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.

ḳul egayra-llâhi ebgî rabbev vehüve rabbü külli şey'. velâ teksibü küllü nefsin illâ `aleyhâ. velâ teziru vâziratüv vizra uḫrâ. ŝümme ilâ rabbiküm merci`uküm feyünebbiüküm bimâ küntüm fîhi taḫtelifûn.

Türkçe:
Şunu da söyle: "Allah herşeyin Rabbi iken O'ndan başka rab mı arayayım? Her benliğin kazandığı kendi üstünde kalır. Hiçbir günahkâra bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Nihayet dönüşünüz Rabbinizedir. Tartışmaya girdiğiniz şeyleri O size haber verecektir."
İngilizce:
Say: "Shall I seek for (my) Cherisher other than Allah, when He is the Cherisher of all things (that exist)? Every soul draws the meed of its acts on none but itself: no bearer of burdens can bear of burdens can bear the burden of another. Your goal in the end is towards Allah: He will tell you the truth of the things wherein ye disputed."
Fransızca:
Dis : "Chercherais-je un autre Seigneur qu'Allah, alors qu'Il est le Seigneur de toute chose ? Chacun n'acquiert [le mal] qu'à son détriment : personne ne portera le fardeau (responsabilité) d'autrui. Puis vers votre Seigneur sera votre retour et Il vous informera de ce en quoi vous divergez.
Almanca:
Sag: "Soll ich mir etwa einen anderen HERRN außer ALLAH nehmen, und ER ist Der HERR aller Dinge?!" Und keine Seele erwirbt etwas außer für sich selbst, und keine verfehlende Seele trägt die Verfehlung einer anderen. Dann wird eure Rückkehr zu eurem HERRN sein, dann wird ER euch das kundtun, worüber ihr uneins zu sein pflegtet.
Rusça:
Скажи: "Неужели я стану искать другого господа помимо Аллаха, в то время как Он является Господом всякой вещи?" Каждая душа приобретает грехи только во вред самой себе. Ни одна душа не понесет чужого бремени. Затем вам предстоит вернуться к вашему Господу, и Он поведает вам о том, в чем вы расходились во мнениях.
Arapça:
قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِي رَبًّا وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍ ۚ وَلَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ إِلَّا عَلَيْهَا ۚ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۚ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: Allah herşeyin Rabbi iken, ben O'ndan başka Rab mi arayayım? Herkesin kazandığı yalnız kendisine aittir. Kendi (günah) yükünü taşıyan hiç kimse, bir başkasının (günah) yükünü taşımaz. Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. O, ayrılığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir.
Diyanet Vakfı:
De ki: Allah her şeyin Rabbi iken ben ondan başka Rab mı arayacağım? Herkesin kazanacağı yalnız kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. Ve O, uyuşmazlığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir.

vehüve-lleẕî ce`aleküm ḫalâife-l'arḍi verafe`a ba`ḍaküm fevḳa ba`ḍin deracâtil liyeblüveküm fî mâ âtâküm. inne rabbeke serî`u-l`iḳâb. veinnehû legafûrur raḥîm.

Türkçe:
Sizi yeryüzünde öncekilere halefler yapan O'dur. Verdiği nimetlerle sizi denemek için kiminizi kiminiz üzerine derecelerle yükseltmiştir. Rabbin ceza verdiğinde çok süratli verir. Ama O, gerçekten çok affedici, çok merhametlidir.
İngilizce:
It is He Who hath made you (His) agents, inheritors of the earth: He hath raised you in ranks, some above others: that He may try you in the gifts He hath given you: for thy Lord is quick in punishment: yet He is indeed Oft-forgiving, Most Merciful.
Fransızca:
C'est Lui qui a fait de vous les successeurs sur terre et qui vous a élevés, en rangs, les uns au-dessus des autres, afin de vous éprouver en ce qu'Il vous a donné. (Vraiment) ton Seigneur est prompt en punition, Il est aussi Pardonneur et Miséricordieux.
Almanca:
Und ER ist Derjenige, Der euch als Nachfolger auf der Erde einsetzte und manchen von euch Vorrangstellung vor den anderen gewährt hat, damit ER euch darin prüft, was ER euch zuteil werden ließ. Gewiß, dein HERR ist schnell im Bestrafen. Und gewiß, ER ist doch allvergebend, allgnädig.
Rusça:
Он - Тот, Кто сделал вас преемниками на земле и возвысил одних из вас над другими по степеням, чтобы испытать вас тем, что Он даровал вам. Воистину, твой Господь скор в наказании. Воистину, Он - Прощающий, Милосердный.
Arapça:
وَهُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ الْأَرْضِ وَرَفَعَ بَعْضَكُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِّيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ ۗ إِنَّ رَبَّكَ سَرِيعُ الْعِقَابِ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerde, sizi denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve O, bağışlayan, esirgeyendir.
Diyanet Vakfı:
Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir.
Sayfa 150 beslemesine abone olun.