Al-Maarij—المعارج

 
00:00

`alâ en nübeddile ḫayram minhüm vemâ naḥnü bimesbûḳîn.

Arapça:

عَلَىٰ أَن نُّبَدِّلَ خَيْرًا مِّنْهُمْ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ

Türkçe:

Onları kendilerinden daha üstün olanlarla değiştirmeye... Ve biz önüne geçilebilecekler değiliz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onları kendilerinden daha hayırlı olanlarla değiştirebiliriz ve bizim önümüze geçilmez.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez.

İngilizce:

Substitute for them better (men) than they; And We are not to be defeated (in Our Plan).

Fransızca:

De les remplacer par de meilleurs qu'eux, et nul ne peut Nous en empêcher.

Almanca:

sie mit Besseren als sie eintauschen, und Uns wird nicht zuvorgekommen.

Rusça:

заменить их теми, кто лучше них, и никто не превзойдет Нас.

Açıklama:
 
00:00

feẕerhüm yeḫûḍû veyel`abû ḥattâ yülâḳû yevmehümü-lleẕî yû`adûn.

Arapça:

فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ

Türkçe:

Bırak onları! Dalsınlar, oynasınlar kendileri için belirlenen günlerine ulaşıncaya kadar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O halde bırak onları, kendilerine vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar dalıp oynayadursunlar.

Diyanet Vakfı:

Ama sen onları (şimdilik) bırak da, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya dek dalsınlar, oynayadursunlar.

İngilizce:

So leave them to plunge in vain talk and play about, until they encounter that Day of theirs which they have been promised!-

Fransızca:

Laisse-les donc s'enfoncer (dans leur mécréance) et se divertir jusqu'à ce qu'ils rencontrent leur jour dont on les menaçait,

Almanca:

So laß sie sich unterhalten und Unfug treiben, bis sie ihren Tag treffen, der ihnen angedroht wird.

Rusça:

Оставь же их погружаться в словоблудие и забавляться, пока они не встретят тот день их, который им обещан.

Açıklama:
 
00:00

yevme yaḫrucûne mine-l'ecdâŝi sirâ`an keennehüm ilâ nüṣubiy yûfiḍûn.

Arapça:

يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ سِرَاعًا كَأَنَّهُمْ إِلَىٰ نُصُبٍ يُوفِضُونَ

Türkçe:

O gün, kabirlerden fırlayarak çıkarlar. Dikilmiş putlara doğru akın akın gider gibidirler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün kabirlerden hızlı hızlı çıkacaklar, sanki putlara gidiyorlarmış gibi fırlayacaklar.

Diyanet Vakfı:

O gün onlar, sanki dikili bir şeye koşuyorlar gibi, kabirlerinden fırlaya fırlaya çıkarlar.

İngilizce:

The Day whereon they will issue from their sepulchres in sudden haste as if they were rushing to a goal-post (fixed for them),-

Fransızca:

le jour où ils sortiront des tombes, rapides comme s'ils couraient vers des pierres dressées;

Almanca:

An dem Tag, wenn sie von den Gräbern eilend herauskommen, als würden sie zu Aufgestellten (Zeichen) spurten.

Rusça:

В тот день они торопливо выйдут из могил, словно устремляясь к воздвигнутой цели (или идолам; или охотничей сети).

Açıklama:
 
00:00

ḫâşi`aten ebṣâruhüm terheḳuhüm ẕilleh. ẕâlike-lyevmü-lleẕî kânû yû`adûn.

Arapça:

خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۚ ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ

Türkçe:

Gözleri yere eğik; bir zillet kuşatmıştır onları. İşte bu gündür onlara vaat edilmiş olan.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gözleri düşük, kendilerini bir alçaklık saracak da saracak. İşte onlara vaad edilen gün, o gündür.

Diyanet Vakfı:

Gözleri horluktan aşağı düşmüş ve kendileri zillete bürünmüş bir halde. İşte bu, onların tehdit edilegeldikleri gündür!

İngilizce:

Their eyes lowered in dejection,- ignominy covering them (all over)! such is the Day the which they are promised!

Fransızca:

leurs yeux seront abaissés, l'avilissement les couvrira. C'est cela le jour dont on les menaçait !

Almanca:

Ihre Blicke sind (vor Ehrfurcht) gesenkt, und Demütigung überkommt sie. Dies ist der Tag, der ihnen immer angedroht wurde.

Rusça:

Их взоры потупятся, и унижение покроет их. Это будет тот день, который им обещан!

Açıklama:

Sayfalar

Al-Maarij—المعارج beslemesine abone olun.