Al-Araf-- الأعراف

 
00:00

ḳâlû ercih veeḫâhü veersil fi-lmedâini ḥâşirîn.

Arapça:

قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَأَرْسِلْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ

Türkçe:

Dediler ki: "Onu kardeşiyle birlikte alıkoy. Ve şehirlere, toplayıcılar gönder."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar da "onu ve kardeşini beklet, şehirlere de toplayıcılar gönder." dediler.

Diyanet Vakfı:

Dediler ki: Onu da kardeşini de beklet; şehirlere toplayıcılar (memurlar) yolla.

İngilizce:

They said: "Keep him and his brother in suspense (for a while); and send to the cities men to collect-

Fransızca:

Ils dirent : "Fais-le attendre, lui et son frère, et envoie des rassembleurs dans les villes,

Almanca:

Sie sagten: "Halte ihn mit seinem Bruder hin, und schicke in die Städte Boten,

Rusça:

Они сказали: "Повремени с ним и его братом и разошли по городам сборщиков,

Açıklama:
 
00:00

ye'tûke bikülli sâḥirin `alîm.

Arapça:

يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَاحِرٍ عَلِيمٍ

Türkçe:

"Her bilgin büyücüyü sana getirsinler."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler.

Diyanet Vakfı:

Bütün bilgili sihirbazları sana getirsinler.

İngilizce:

And bring up to thee all (our) sorcerers well-versed."

Fransızca:

qui t'amèneront tout magicien averti.

Almanca:

die dir jeden im Wissen fundierten Magier holen."

Rusça:

чтобы они привели к тебе всех знающих колдунов".

Açıklama:
 
00:00

vecâe-sseḥaratü fir`avne ḳâlû inne lenâ leecran in künnâ naḥnü-lgâlibîn.

Arapça:

وَجَاءَ السَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالُوا إِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ

Türkçe:

Büyücüler Firavun'a gelip dediler ki: "Eğer galip gelen biz olursak bize iyi bir ödül var mı?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O sihirbazlar Firavun'a geldiler: "Galip gelirsek bize muhakkak mükâfat var değil mi?" dediler.

Diyanet Vakfı:

Sihirbazlar Firavun'a geldi ve: Eğer üstün gelen biz olursak, bize kesin bir mükafat var mı? dediler.

İngilizce:

So there came the sorcerers to Pharaoh: They said, "of course we shall have a (suitable) reward if we win!"

Fransızca:

Et les magiciens vinrent à Pharaon en disant : "Y aura-t-il vraiment une récompense pour nous, si nous sommes les vainqueurs ? "

Almanca:

Und die Magier kamen zu Pharao, sie sagten: "Gibt es für uns sicher eine Belohnung, wenn wir die Sieger werden?"

Rusça:

Колдуны пришли к Фараону и сказали: "Если мы одержим верх, то нам полагается вознаграждение!"

Açıklama:
 
00:00

ḳâle ne`am veinneküm lemine-lmüḳarrabîn.

Arapça:

قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ

Türkçe:

"Evet, dedi, ayrıca siz benim en yakınlarımdan olacaksınız."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Evet dedi (Firavun), "Üstelik o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız."

Diyanet Vakfı:

(Firavun): Evet hem de siz mutlaka yakınlarımdan olacaksınız, dedi.

İngilizce:

He said: "Yea, (and more),- for ye shall in that case be (raised to posts) nearest (to my person)."

Fransızca:

Il dit : "Oui, et vous serez certainement du nombre de mes rapprochés".

Almanca:

Er sagte: "Ja! Und gewiß ihr werdet doch von den engen Vertrauten sein."

Rusça:

Он сказал: "Да, вы станете одними из приближенных".

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû yâ mûsâ immâ en tülḳiye veimmâ en nekûne naḥnü-lmülḳîn.

Arapça:

قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَن تُلْقِيَ وَإِمَّا أَن نَّكُونَ نَحْنُ الْمُلْقِينَ

Türkçe:

Sihirbazlar şöyle dediler: "Ey Mûsa! Sen mi hünerini ortaya atacaksın yoksa biz mi hünerlerimizi sergileyelim?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sihirbazlar, Musa'ya: "Ey Musa! Önce sen mi hünerini ortaya koyacaksın, yoksa biz mi?" dediler.

Diyanet Vakfı:

(Sihirbazlar), Ey Musa sen mi (önce) atacaksın, yoksa atanlar biz mi olalım? dediler.

İngilizce:

They said: "O Moses! wilt thou throw (first), or shall we have the (first) throw?"

Fransızca:

Ils dirent : "ô Moïse, ou bien tu jetteras (le premier), ou bien nous serons les premiers à jeter" .

Almanca:

Sie sagten: "Musa! Entweder wirfst du oder wir sind die (ersten) Werfer."

Rusça:

Они сказали: "О Муса (Моисей)! Либо ты бросишь, либо бросим мы".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle elḳû. felemmâ elḳav seḥarû a`yüne-nnâsi vesterhebûhüm vecâû bisiḥrin `ażîm.

Arapça:

قَالَ أَلْقُوا ۖ فَلَمَّا أَلْقَوْا سَحَرُوا أَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ وَجَاءُوا بِسِحْرٍ عَظِيمٍ

Türkçe:

"Siz sergileyin." dedi. Hünerlerini ortaya atınca, halkın gözlerini büyülediler, onları dehşete düşürdüler. Çok büyük bir büyü sergilediler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Musa, "Siz atın" dedi. Atacaklarını atınca herkesin gözünü büyülediler ve onları dehşete düşürdüler. Doğrusu büyük bir sihir gösterdiler.

Diyanet Vakfı:

"Siz atın" dedi. Onlar atınca, insanların gözlerini büyülediler, onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler.

İngilizce:

Said Moses: "Throw ye (first)." So when they threw, they bewitched the eyes of the people, and struck terror into them: for they showed a great (feat of) magic.

Fransızca:

"Jetez" dit-il. Puis lorsqu'ils eurent jeté, ils ensorcelèrent les yeux des gens et les épouvantèrent, et vinrent avec une puissante magie.

Almanca:

Er sagte: "Werft ihr!" Und als sie geworfen hatten, haben sie die Augen der Menschen verzaubert und ihnen Angst eingejagt. Und sie vollbrachten gewaltige Magie.

Rusça:

Он сказал: "Бросайте!" Когда же они бросили, то очаровали взоры людей, вселили в них страх и явили великое колдовство.

Açıklama:
 
00:00

veevḥaynâ ilâ mûsâ en elḳi `aṣâk. feiẕâ hiye telḳafü mâ ye'fikûn.

Arapça:

۞ وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ ۖ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ

Türkçe:

Biz de Mûsa'ya şöyle vahyettik: "Hadi at asanı!" Bir de ne görsünler, asa, onların ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz de Musa'ya "Sen de asânı bırakıver." diye vahyettik. Birdenbire asâ, onların bütün uydurduklarını yakalayıp yutuverdi.

Diyanet Vakfı:

Biz de Musa'ya, "Asanı at!" diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.

İngilizce:

We put it into Moses's mind by inspiration: "Throw (now) thy rod":and behold! it swallows up straight away all the falsehoods which they fake!

Fransızca:

Et Nous révélâmes à Moïse : "Jette ton bâton". Et voilà que celui-ci se mit à engloutir ce qu'ils avaient fabriqué.

Almanca:

Dann ließen WIR Musa durch Wahy zuteil werden: "Nun wirf deinen Stock!" Und prompt schluckte er alles, was sie (die Magier) vortäuschten.

Rusça:

Мы внушили Мусе (Моисею): "Брось свой посох!" И вот она (змея) стала заглатывать то, что они измыслили.

Açıklama:
 
00:00

feveḳa`a-lḥaḳḳu vebeṭale mâ kânû ya`melûn.

Arapça:

فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Türkçe:

Böylece hak ortaya çıktı, onların yapıp ettikleri, işe yaramaz hale geldi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Artık hakikat ortaya çıkmış ve onların bütün yaptıkları boşa gitmişti.

Diyanet Vakfı:

Böylece gerçek ortaya çıktı ve onların yapmakta oldukları yok olup gitti.

İngilizce:

Thus truth was confirmed, and all that they did was made of no effect.

Fransızca:

Ainsi la vérité se manifesta et ce qu'ils firent fût vain.

Almanca:

Dann war die Wahrheit erkennbar. Und annulliert wurde, was sie zu tun pflegten.

Rusça:

Истина подтвердилась, и тщетным оказалось то, что они совершали.

Açıklama:
 
00:00

fegulibû hünâlike venḳalebû ṣâgirîn.

Arapça:

فَغُلِبُوا هُنَالِكَ وَانقَلَبُوا صَاغِرِينَ

Türkçe:

Orada mağlup oldular, küçük düştüler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Orada mağlup olmuş ve küçük düşmüşlerdi.

Diyanet Vakfı:

İşte Firavun ve kavmi, orada yenildi ve küçük düşerek geri döndüler.

İngilizce:

So the (great ones) were vanquished there and then, and were made to look small.

Fransızca:

Ainsi ils furent battus et se trouvèrent humiliés.

Almanca:

so wurden sie dort besiegt und kehrten danach erniedrigt um.

Rusça:

Они были повержены там и вернулись бесславными.

Açıklama:
 
00:00

veülḳiye-sseḥaratü sâcidîn.

Arapça:

وَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ

Türkçe:

Ve büyücüler secdeye kapandılar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sihirbazlar hep birden secdeye kapandılar.

Diyanet Vakfı:

Sihirbazlar ise secdeye kapandılar.

İngilizce:

But the sorcerers fell down prostrate in adoration.

Fransızca:

Et les magiciens se jetèrent prosternés.

Almanca:

Dann fielen die Magier in Sudschud nieder.

Rusça:

И тогда колдуны пали ниц.

Açıklama:

Sayfalar

Al-Araf--  الأعراف beslemesine abone olun.