Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

90

Sûredeki Ayet No: 

11

Ayet No: 

6034

Sayfa No: 

594

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ

Çeviriyazı: 

fele-ḳteḥame-l`aḳabeh.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Fakat o, o sarp yokuşa göğüs veremedi.

Diyanet İşleri: 

Ama o, zor geçidi aşmaya girişemedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Derken dayanmadı o yokuşa.

Şaban Piriş: 

O zor geçidi aşamadı.

Edip Yüksel: 

Ne var ki zor yola katlanamadı.

Ali Bulaç: 

Ancak o, sarp yokuşa göğüs germedi.

Suat Yıldırım: 

Fakat o sarp yokuşu aşmaya çalışmadı. (Böyle yaparak verilen nimetlerin şükrünü eda etmedi.)

Ömer Nasuhi Bilmen: 

90:10

Yaşar Nuri Öztürk: 

Akabeye, sarp yokuşa atılamadı o.

Bekir Sadak: 

Sonra, inanip birbirlerine sabir tavsiye edenlerden, merhametlilerden olmayi tavsiye edenlerden olmaktir.

İbni Kesir: 

Ama o, sarp yokuşu aşmaya girişemedi.

Adem Uğur: 

Fakat o, sarp yokuşu aşamadı.

İskender Ali Mihr: 

Fakat o akabeyi (sarp yokuşu) aşmadı.

Celal Yıldırım: 

Ama o sarp geçidi geçmeye katlanmadı.

Tefhim ul Kuran: 

Ancak o, sarp yokuşa göğüs germedi.

Fransızca: 

Or, il ne s'engage pas dans la voie difficile !

İspanyolca: 

Pues nunca se ha puesto a subir la Cuesta.

İtalyanca: 

Segua dunque la via ascendente.

Almanca: 

So bestieg er Al-'aqaba nicht.

Çince: 

他怎麽不超越山径呢?

Hollandaca: 

En nog is hij de helling niet afgedaald.

Rusça: 

Он не стал преодолевать крутую тропу.

Somalice: 

Ee Dadku muu jiidho Jiirta.

Swahilice: 

Lakini hakujitoma kwenye njia ya vikwazo vya milimani.

Uygurca: 

ئۇ داۋان ئاشمىدى

Japonca: 

だがかれは,険しい道を取ろうとはしない。

Arapça (Ürdün): 

«فلا» فهلا «اقتحم العقبة» جاوزها.

Hintçe: 

फिर वह घाटी पर से होकर (क्यों) नहीं गुज़रा

Tayca: 

กระนั้นก็ดีเขาก็ยังไม่พากเพียรบนทางลำบาก

İbranice: 

אך, הוא לא התאמץ לעבור את המכשול

Hırvatça: 

Pa zašto nije savladao uspon?

Rumence: 

El nu o apucă însă pe calea suitoare!

Transliteration: 

Fala iqtahama alAAaqabata

Türkçe: 

Akabeye, sarp yokuşa atılamadı o.

Sahih International: 

But he has not broken through the difficult pass.

İngilizce: 

But he hath made no haste on the path that is steep.

Azerbaycanca: 

Lakin o, əqəbəni (maneəni) keçə bilmədi (özünə verilən bu qədər ne’mətlərə şükür etmədi).

Süleyman Ateş: 

Fakat o, sarp yokuşa atılamadı.

Diyanet Vakfı: 

Fakat o, sarp yokuşu aşamadı.

Erhan Aktaş: 

Ne var ki o, sarp yokuşu aşmayı göze alamadı.(1)

Kral Fahd: 

Fakat o, sarp yokuşu aşamadı.

Hasan Basri Çantay: 

Fakat o, sarp yokuşa saldıramadı.

Muhammed Esed: 

Ama o, sarp yokuşa tırmanmayı denemedi...

Gültekin Onan: 

Ancak o, sarp yokuşa göğüs germedi.

Ali Fikri Yavuz: 

Fakat o, çetin işe atılmadı, (kendisine verilen bunca nimetlere şükretmedi).

Portekizce: 

Porventura, ele tentou vencer as vicissitudes?

İsveççe: 

Men hon gör sig ingen brådska att slå in på den väg som bär brant uppför.

Farsça: 

پس شتابان و با شدت به آن گردنه سخت وارد نشد؛

Kürtçe: 

کەچی ھێشتا (زۆرێك لە خەڵکی) پەلاماری پلەی سەختی نەداوە

Özbekçe: 

Бас, у довон ошиб ўтмади.

Malayca: 

Dalam pada itu manusia tidak (memilih jalan kebaikan) merempuh masuk mengerjakan amal-amal yang tinggi darjatnya di sisi Tuhan;

Arnavutça: 

E, përse nuk është përpjekur të kapërcejë vështirësitë?

Bulgarca: 

ала той не пое стръмния път.

Sırpça: 

Па зашто он није на благодатима захвалан био?

Çekçe: 

A přece se nepustil po stezce vzhůru vedoucí.

Urduca: 

مگر اس نے دشوار گزار گھاٹی سے گزرنے کی ہمت نہ کی

Tacikçe: 

Ва ӯ дар он гузаргоҳи сахт қадам наниҳод.

Tatarca: 

Ул бөек таулардан үтмәде.

Endonezyaca: 

Tetapi dia tiada menempuh jalan yang mendaki lagi sukar.

Amharca: 

ዓቀበቲቱንም አልወጣም፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவன் அகபாவைக் கடக்கவில்லை.

Korece: 

그는 힘든 길에서 수고하려 아니 하느뇨

Vietnamca: 

Nhưng y đã không vượt qua được con dốc khó khăn.