Arapça:
أَلَمْ يَأْتِهِمْ نَبَأُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَقَوْمِ إِبْرَاهِيمَ وَأَصْحَابِ مَدْيَنَ وَالْمُؤْتَفِكَاتِ ۚ أَتَتْهُمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ ۖ فَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِن كَانُوا أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
Çeviriyazı:
elem ye'tihim nebeü-lleẕîne min ḳablihim ḳavmi nûḥiv ve`âdiv veŝemûde veḳavmi ibrâhîme veaṣḥâbi medyene velmü'tefikât. etethüm rusülühüm bilbeyyinât. femâ kâne-llâhü liyażlimehüm velâkin kânû enfüsehüm yażlimûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh Kavmi'nin, Âd'in, Semûd'un, İbrahim Kavmi'nin, Medyen Ashabı'nın ve o mü'tefikelerin haberi gelmedi mi? Onların hepsine peygamberleri delillerle gelmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmetmiş değildi, lâkin onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Diyanet İşleri:
Kendilerinden önce olan Nuh, Ad, Semud milletlerinin, İbrahim milletinin, Medyen ve altüst olmuş şehirler halkının haberleri onlara gelmedi mi? Peygamberleri onlara belgeler getirmişlerdi. Allah onlara zulmetmemiş, onlar kendilerine yazık etmişlerdir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Sizden önce gelip geçen Nuh, Âd ve Semud kavimleriyle İbrahim'in kavmine, Medyen ve Mu'tefikeler ehline ait haberler gelmedi mi size? Peygamberleri, apaçık delillerle onlara geldiler de onlara Allah zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmettiler.
Şaban Piriş:
Onlara, kendilerinden önce geçen Nuh, Ad, Semûd kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve alt üst olmuş (Lut kavmi) şehirlerinin haberleri gelmedi mi? Rasûlleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Allah, onlara zulmetmemiş; fakat onlar kendi nefislerine zulmetmişlerdi.
Edip Yüksel:
Nuh'un halkı, Ad, Semud, İbrahim'in halkı, Medyen sakinleri ve altüst olmuş ülkelerin (Sadom ve Gomore) halkları gibi kendilerinden öncekilerin haberleri onlara ulaşmadı mı? Elçileri kendilerine apaçık belgelerle gitmişlerdi. ALLAH onlara zulmediyor değildi, aksine onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Ali Bulaç:
Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri apaçık deliller getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Suat Yıldırım:
Kendilerinden önce gelip geçmiş milletlerin başlarına gelen olaylara dair haber onlara ulaşmadı mı? Nuh kavminden, Âd, Semud ve İbrâhim kavminden, Medyen halkından ve şehirleri yerle bir edilen toplumdan haberdar olmadılar mı?Onlara peygamberleri açık deliller getirdi ama inanmadılar, bundan dolayı Allah'ın gazabına uğradılar.Ama onlara Allah zulmetmedi, lâkin onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Onlara, o kendilerinden mukaddem olanların, Nûh, Âd, Semûd kavminin ve İbrahim kavminin ve Medyen ile Mü´tefikat ashâbının haberi gelmedi mi? onlara peygamberleri açık mûcizeler ile gelmişti. Artık Allah Teâlâ onlara zulmeder olmadı, velâkin onlar kendi nefislerine zulmeder oldular.
Yaşar Nuri Öztürk:
Gelmedi mi onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altı üstüne gelmiş kentlerin. Resulleri onlara açık-seçik ayetler getirmişti. Allah onlara zulmediyor değildi; aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardı.
Bekir Sadak:
Aralarinda: «Allah bize bol nimetinden verecek olursa, and olsun ki sadaka verecegiz ve iyilerden olacagiz» diye O´na and verenler vardir.
İbni Kesir:
Onlara kendilerinden öncekilerin, Nuh, Ad ve Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ve altüst olmuş şehirler halkının haberleri gelmedi mi? Peygamberi onlara apaçık delillerle gelmişlerdi. Allah, onlara zulmediyor değildi. Ama onlar, kendilerine zulmediyorlardı.
Adem Uğur:
Onlara kendilerinden evvelkilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberi onlara apaçık mucizeler getirmişti. Demek ki, Allah onlara zulmedecek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler.
İskender Ali Mihr:
Onlardan öncekilerin
Celal Yıldırım:
Kendilerinden önce (gelip geçen) Nûh, Âd, Semûd kavimlerinin, ibrahim kavminin, Medyen´in yerli halkının ve altüst olup yıkılan kasabalar halkının haberi bunlara gelmedi mi ? Onlara peygamberleri açık âyet ve mu´cizelerle gelmişti
Tefhim ul Kuran:
Onlara, kendilerinden öncekilerin Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi nefislerine zulmetmektelerdi.
Fransızca:
Est-ce que ne leur est pas parvenue l'histoire de ceux qui les ont précédés : le peuple de Noé, des Aad, des Tamud, d'Abraham, des gens de Madyan, et des Villes renversées ? Leurs messagers leur avaient apporté des preuves évidentes. Ce ne fut pas Allah qui leur fit du tort, mais ils se firent du tort à eux-mêmes.
İspanyolca:
¿No se han enterado de lo que pasó a quienes les precedieron: el pueblo de Noé, los aditas, los tamudeos, el pueblo de Abraham, los madianitas y los de las vueltas de arriba abajo? Sus enviados vinieron a ellos con las pruebas claras. No fue Alá quien fue injusto con ellos, sino que ellos lo fueron consigo mismos.
İtalyanca:
Non è giunta loro la storia di quelli che vissero precedentemente, del popolo di Noè, degli 'Âd e dei Thamûd, del popolo di Abramo, degli abitanti di Madian e delle città devastate? Messaggeri della loro gente recarono prove evidenti. Non fu Allah ad essere ingiusto con loro, sono loro che lo furono nei loro stessi confronti.
Almanca:
Kam zu ihnen etwa nicht dieMitteilung über diejenigen vor ihnen: die Leute von Nuh, 'Aad, Thamud, die Leute von Ibrahim, die Bewohner von Madyan und von den Umgewandten ?! Ihre Gesandten kamen zu ihnen mit den deutlichen Zeichen, so gebührt ALLAH niemals, ihnen Unrecht anzutun. Doch sie pflegten sich selbst Unrecht anzutun.
Çince:
在他们以前逝去的民族,有努哈的宗族,阿德人和赛莫德人,易卜拉欣的宗族,麦德彦的居民和被倾覆的城市的居民,难道那些人的消息没有来临他们吗?那些人的使者们昭示他们许多明证,故真主不致于亏枉他们,但他们自欺了。
Hollandaca:
Waart gij niet bekend met de geschiedenis van hen, die vóór hen bestonden? Van het volk van Noach, van Ad en van Themoed, en van het volk van Abraham, en van de bewoners van Madian, en van de steden die verwoest werden? Hunne apostelen kwamen tot hen met duidelijke aanwijzingen, en God was niet geneigd hen onrechtvaardig te behandelen; maar zij handelden onrechtvaardig met hunne eigene zielen.
Rusça:
Разве до них не дошли рассказы о тех, кто жил до них: народе Нуха (Ноя), адитах, самудянах, народе Ибрахима (Авраама), жителях Мадьяна и опрокинутых селений (селений народа Лута)? Посланники приходили к ним с ясными знамениями. Аллах не был несправедлив к ним - они сами поступали несправедливо по отношению к себе.
Somalice:
miyeyna soo gaadhin warkii kuwii ka horreeyey oo ah qoomkii nabi Nuux, Caad, Thamuud, Qoomkii Nabi Ibraahiim, madyan dadkeedi iyo Qoomkii Nahi Luudh, waxay ula timid rasuuladoodii xujooyin, Eebana ma aha mid dulmiya iyagaase naflooda dulmiya.
Swahilice:
Je, hazikuwafikia khabari za walio kuwa kabla yao - kaumu ya Nuhu, na A'ad, na Thamud, na kaumu ya Ibrahim, na watu wa Madyana, na miji iliyo pinduliwa chini juu? Mitume wao waliwafikia kwa hoja zilizo wazi. Basi Mwenyezi Mungu hakuwa mwenye kuwadhulumu, walakini wao walikuwa wakijidhulumu wenyewe.
Uygurca:
ئۇلارغا ئۇلاردىن بۇرۇن ئۆتكەنلەرنىڭ، نۇھ، ئاد ۋە سەمۇد قەۋملىرىنىڭ، ئىبراھىم قەۋمىنىڭ، مەديەن ئاھالىسىنىڭ، كۆمتۈرۈۋېتىلگەن قىشلاقلارنىڭ (يەنى لۇت ئەلەيھىسسالام قەۋمى قىشلاقلىرىنىڭ) خەۋەرلىرى كەلمىدىمۇ؟ ئۇلارغا پەيغەمبەرلىرى مۆجىزىلەر ئېلىپ كەلدى (بۇ مۆجىزىلەرنى ئۇلار ئىنكار قىلدى). اﷲ ئۇلارغا زۇلۇم قىلغىنى يوق، لېكىن ئۇلار (كاپىر بولۇش ۋە گۇناھ قىلىش بىلەن) ئۆزلىرىگە ئۆزلىرى زۇلۇم قىلدى
Japonca:
かれらには,先人のこれらの消息が達しなかったのか。ヌーフ,アード,サムードの民,またイブラーヒームの民,マドヤンの住民,また転覆した諸都市(の民の消息が)。使徒たちはかれらに証をするためにやって来た。アッラーはかれらを損われない。だがかれらは自分自身を害した。
Arapça (Ürdün):
«ألم يأتهم نبأ» خبر «الذين من قبلهم قوم نوح وعاد» قوم هود «وثمود» قوم صالح «وقوم إبراهيم وأصحاب مدين» قوم شعيب «والمؤتفكات» قرى قوم لوط أي أهلها «أتتهم رسلهم بالبيِّنات» بالمعجزات فكذبوهم فأُهلكوا «فما كان الله ليظلمهم» بأن يعذبهم بغير ذنب «ولكن كانوا أنفسهم يظلمون» بارتكاب الذنب.
Hintçe:
क्या इन मुनाफिक़ों को उन लोगों की ख़बर नहीं पहुँची है जो उनसे पहले हो गुज़रे हैं नूह की क़ौम और आद और समूद और इबराहीम की क़ौम और मदियन वाले और उलटी हुई बस्तियों के रहने वाले कि उनके पास उनके रसूल वाजेए (और रौशन) मौजिज़े लेकर आए तो (वह मुब्तिलाए अज़ाब हुए) और ख़ुदा ने उन पर जुल्म नहीं किया मगर ये लोग ख़ुद अपने ऊपर जुल्म करते थे
Tayca:
“มิได้มายังพวกเขาดอกหรือ ซึ่งข่าวคราวของบรรดาผู้ก่อนหน้าพวกเขา คือกลุ่มชนาของนูฮ์ และของอ๊าด และของซะมูด และกลุ่มชนของอิบรอฮีม และชาวมัดยัน และชาวอัล-มุตะฟิกาต โดยที่บรรดาร่อซูลของพวกเขาได้นำหลักฐานต่าง ๆ อันชัดแจ้งมายังพวกเขา ใช่ว่าอัลลอฮ์นั้นจะอธรรมแก่พวกเขาก็หาไม่ แต่ทว่าพวกเขาอธรรมแก่ตัวของพวกเขาเองต่างหาก”
İbranice:
האם לא קיבלו את תולדות אלה שקדמו להם? העם של נוח, ות'מוד, והעם של אברהם, ותושבי מדין, והערים ההפוכות (אנשי לוט,) אשר שליחיהם הביאו להם אותות בהירים, לכן אלוהים לא קיפח אותם, הם קיפחו את עצמם
Hırvatça:
Zar do njih nije doprla vijest o onima prije njih: o narodu Nuhovu, i o Adu, i o Semudu, i o narodu Ibrahimovom, i o stanovnicima Medjena, i o onima čija su naselja prevrnuta? Poslanici su im njihovi jasne dokaze donosili i Allah im nije učinio nikakav zulum, nego su oni sami sebi zulum činili.
Rumence:
Istoria celor dinaintea lor nu a venit la ei? Aceea a poporului lui Noe, a adiţilor şi tamudiţilor, a poporului lui Abraham, a oamenilor din Madian şi a cetăţilor cele de-a-ndoaselea? Trimişii lor le-au adus dovezi vădite. Dumnezeu nu i-a nedreptăţit, ci
Transliteration:
Alam yatihim nabao allatheena min qablihim qawmi noohin waAAadin wathamooda waqawmi ibraheema waashabi madyana waalmutafikati atathum rusuluhum bialbayyinati fama kana Allahu liyathlimahum walakin kanoo anfusahum yathlimoona
Türkçe:
Gelmedi mi onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altı üstüne gelmiş kentlerin. Resulleri onlara açık-seçik ayetler getirmişti. Allah onlara zulmediyor değildi; aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardı.
Sahih International:
Has there not reached them the news of those before them - the people of Noah and [the tribes of] 'Aad and Thamud and the people of Abraham and the companions of Madyan and the towns overturned? Their messengers came to them with clear proofs. And Allah would never have wronged them, but they were wronging themselves.
İngilizce:
Hath not the story reached them of those before them?- the People of Noah, and 'Ad, and Thamud; the People of Abraham, the men of Midian, and the cities overthrown. To them came their messengers with clear signs. It is not Allah Who wrongs them, but they wrong their own souls.
Azerbaycanca:
Məgər onlara özlərindən əvvəlki Nuh, Ad, Səmud tayfasının, İbrahim qövmünün, Mədyən əhalisinin və Mö’təfikilərin (şəhərləri alt-üst olmuş Lut tayfasının) xəbəri gəlib çatmadımı? Peyğəmbərləri onlara aşkar mö’cüzələrlə gəlmişdilər. Allah onlara zülm edən deyildi, lakin onlar özlərinə zülm etdilər.
Süleyman Ateş:
Onlara kendilerinden öncekilerin, Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve başları üstüne ters dönen şehirlerin haberi gelmedi mi? Elçileri, onlara açık deliller getirmişti (Ama inanmadılar, bundan dolayı Allah'ın gazabına uğradılar). Allah onlara zulmediyor değildi, onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Onlara kendilerinden evvelkilerin, Nuh, Âd ve Semud kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberi onlara apaçık mucizeler getirmişti. Demek ki, Allah onlara zulmedecek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler.
Erhan Aktaş:
Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd halklarının, İbrâhîm halkının ve Medyen sahiplerinin ve mûtefikelerin(1) haberi gelmedi mi? Resûlleri onlara açık kanıtlar getirmişti. Allah, onlara haksızlık etmiş değildi. Fakat onlar kendi kendilerine haksızlık yapıyorlardı.
Kral Fahd:
Onlara kendilerinden evvelkilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberi onlara apaçık mucizeler getirmişti. Demek ki, Allah onlara zulmedecek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler.
Hasan Basri Çantay:
Onlara kendilerinden evvelkilerin, Nuh, Âd, Semûd kavm (lerinin, Ibrâhîm kavminin, Medyen saahiblerinin, Mü´tefikelerin haberi de gelmedi mi? Peygamberleri onlara apaçık mu´cizeler getirmişdi. (İnanmadıkları için tamamen helak oldular). Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
Muhammed Esed:
O halde, hiç göz önüne almazlar mı, kendilerinden öncekilerin başına gelenleri? Nuh toplumunun (başına gelenleri), ´Ad ve Semud toplumlarının, İbrahim toplumunun, Medyen halkının ve yıkılıp giden bütün o şehirlerin (başına gelenleri)? Bunların hepsine, kendi (içlerinden çıkarılan) elçiler, hakkı ortaya koyan apaçık delillerle gelmişlerdi, (fakat bu toplumlar onlara karşı çıktılar:) dolayısıyla, Allah değildi (azabıyla) onlara zulmeden; onların bizzat kendileriydi kendilerine zulmeden.
Gültekin Onan:
Onlara, kendilerinden öncekilerin
Ali Fikri Yavuz:
Onlara, şu kendilerinden öncekilerin haberi gelmedi mi? Nûh kavminin Âd’ın, Semûd’un İbrahim kavminin, Medyen sahiblerinin ve Mu’tefikelerin (Lût kavminin)... Onlara, Peygamberleri mu’cizeler getirmişti (de inkârları yüzünden helâk olmuşlardı). Böylece Allah onlara zulmetmiş değildi. Fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Portekizce:
Não os aconselhou, acaso, a história de seus antepassados, do povo de Noé, de Ad, de Tamud, de Abraão, dosmadianitas e dos habitantes das cidades nefastas, a quem seus mensageiros haviam apresentado as evidências? Deus não oscondenou; outrossim, foram eles menos que se condenaram.
İsveççe:
Har de inte hört berättas om vad som hände deras föregångare, Noas folk och [stammarna] Aad och Thamud och Abrahams folk och folket i Madyan och de ödelagda [städerna]? Deras sändebud kom till dem med klara bevis. Och det var inte Gud som gjorde dem orätt; nej, de gjorde orätt mot sig själva.
Farsça:
آیا خبر کسانی که پیش از آنان بودند به اینان نرسیده؟ خبر قوم نوح و عاد و ثمود و قوم ابراهیم و اصحاب مدین و شهرهای زیر و رو شده [قوم لوط] که پیامبرانشان برای آنان دلایل روشن آوردند [ولی نپذیرفتند]؛ خدا بر آن نبود که به آنان ستم ورزد، ولی آنان بودند که همواره بر خود ستم می کردند.
Kürtçe:
ئایا نەھاتووە بۆیان و پێیان نەگەیشتووە ھەواڵی ئەوانەی کەلەپێش ئەمانەوە بوون لەگەلی نوح وعاد و سەموود (ھۆزی صالح) وە گەلی ئیبراھیم و خەڵکی مەدیەن و شارەکانی ژێرو زەبەر کراو (ھۆزی لوط) پێغەمبەرەکانیان ھاتن بۆ ناویان بە بەڵگە ڕوونەکانەوە جا خوا ستەمی لێ نەکردن بەڵکو ئەوانە خۆیان ستەمیان لەخۆیان کرد
Özbekçe:
Уларга ўзларидан олдин ўтганларнинг, Нуҳ, Од, Самуд қавмининг ва Иброҳим қавмининг, Мадян эгаларининг ва тўнтарилган(қишлоқ)ларнинг хабари келмадими? Уларга Пайғамбарлари очиқ-ойдин ҳужжатлар билан келдилар. Бас, Аллоҳ уларга зулм қилмас эди. Лекин улар ўзларига зулм қилар эдилар. (Кофир ва мунофиқлар Нуҳ қавмини тўфон босиб ҳалокатга учратганини ҳам, Од қавмини қаттиқ ўт шамол ҳалок қилганини ҳам, Самуд қавмини қаттиқ қичқириқ яксон этганини ҳам, Иброҳим алайҳиссалом ўзи қутулиб қолиб, қавмлари қандай ҳалок бўлганини ҳам, Мадян эгаларини зилзила олганларини ҳам, Лут алайҳиссаломнинг қавми қишлоқлари қандай тўнтарилиб, жинояткор аҳолисини босиб қолганини ҳам яхши билишар эди. Пайғамбарлари очиқ-ойдин ҳужжат билан келганида, уларни ёлғончига чиқариб, бошларига ўша мусибатлар тушганини ҳам яхши билишарди. Шу қилмишлари билан улар ўзларига ўзлари зулм қилдилар. Бўлмаса, Аллоҳ уларга зулм қилмас эди.)
Malayca:
Bukankah telah datang kepada mereka berita orang-orang yang terdahulu daripada mereka, iaitu kaum Nabi Nuh dan Aad dan Thamud dan kaum Nabi Ibrahim, dan penduduk negeri Madyan serta negeri-negeri yang telah dibinasakan? (Semuanya) telah datang kepada mereka Rasul-rasul mereka dengan membawa keterangan yang jelas nyata, (lalu mereka mendustakannya dan Tuhan pula membinasakan mereka); Allah tidak sekali-kali menganiaya mereka tetapi merekalah yang menganiaya diri sendiri.
Arnavutça:
A nuk u erdh lajmi për ata që ishin para tyre: për popullin e Nuhit, për popullin e Adit dhe Themudit, për popullin e Ibrahimit, për banorët e Medjenit dhe për ata që janë dënuar me shkatërrim. Pejgamberët e tyre – u sollën dokumente të qarta. Perëndia nuk iu bëri zullum, por ata vetvetes i bënë zullum.
Bulgarca:
Не ги ли достигна вестта за онези преди тях - народа на Нух и адитите, и самудяните, и народа на Ибрахим, и жителите на Мадян, и на сринатите селища [на Лут]? Явиха им се пратениците с ясните знаци. Не Аллах ги угнетява, а те сами себе си угнетяват.
Sırpça:
Зар до њих није допрла вест о онима пре њих: о Нојевом народу, и о Аду, и о Семуду, и о Аврамовом народу, и о становницима Медјена, и о онима чија су насеља преврнута? Њихови Посланици су им доносили јасне доказе и Аллах им није учинио никакву неправду, него су они сами себи чинили неправду.
Çekçe:
Což se jim nedostalo zprávy o těch, kdož před nimi žili? O lidu Noemově, o Ádovcích a Thamúdovcích, o lidu Abrahamově, o obyvatelích Madjanu a o Městech vyvrácených? K nim všem přišli poslové s důkazy jasnými a Bůh nebyl takový, aby jim ukřivdil, leč oni
Urduca:
کیا اِن لوگوں کو اپنے پیش روؤں کی تاریخ نہیں پہنچی؟ نوحؑ کی قوم، عاد، ثمود، ابراہیمؑ کی قوم، مدین کے لوگ اور وہ بستیاں جنہیں الٹ دیا گیا اُن کے رسول ان کے پاس کھلی کھلی نشانیاں لے کر آئے، پھر یہ اللہ کا کام نہ تھا کہ ان پر ظلم کرتا مگر وہ آپ ہی اپنے اوپر ظلم کرنے والے تھے
Tacikçe:
Оё хабари касоне, ки пеш аз онҳо будаанд, чун қавми Нӯҳ ва Оду Самуд ва қавми Иброҳиму асҳоби Мадяну Муътафикаро нашунидаанд, ки паёмбаронашон бо нишонаҳои ошкор бар онҳо фиристода шуданд? Худо ба онҳо ситам намекард, онон худ бар худ ситам мекарданд!
Tatarca:
Ул – кәферләргә һәм монафикъларга әүвәлге кешеләрдән: Нух, Гад, Сәмуд кавемнәренең хәбәре килмәдеме? Явызлыклары өчен аларны ничек һәлак иттек! Янә аларга Ибраһим кавеменең вә Мәдйән шәһәрендәге Шөгаеб кавеменең һәм шәһәрләре өсте аска әйләнеп төшкән Лут кавеменең хәбәрләре килмәдеме? Аларның расүлләре көчле дәлилләр вә ачык аңлатмалар илә килделәр. Аллаһу тәгалә аларга золым кылыр булмады, ләкин алар үзләренә золым кылдылар.
Endonezyaca:
Belumkah datang kepada mereka berita penting tentang orang-orang yang sebelum mereka, (yaitu) kaum Nuh, 'Aad, Tsamud, kaum Ibrahim, penduduk Madyan dan negeri-negeri yang telah musnah?. Telah datang kepada mereka rasul-rasul dengan membawa keterangan yang nyata, maka Allah tidaklah sekali-kali menganiaya mereka, akan tetapi merekalah yang menganiaya diri mereka sendiri.
Amharca:
የእነዚያ ከእናንተ በፊት የነበሩት የኑሕ ሕዝቦች፣ የዓድና የሰሙድም፣ የኢብራሂምም ሕዝቦች የመድየን ባለቤቶችና የተገልባጮቹም ከተሞች ወሬ አልመጣላቸውምን መልክተኞቻቸው በተዓምራት መጧቸው፡፡ አላህም የሚበድላቸው አልነበረም፡፡ ግን ነፍሶቻቸውን የሚበድሉ ነበሩ፡፡
Tamilce:
இவர்களுக்கு முன்னர் இருந்தவர்களாகிய நூஹ் (நபி) உடைய சமுதாயம், ஆது சமுதாயம், ஸமூது சமுதாயம், இப்ராஹீம் (நபி) உடைய சமுதாயம், மத்யன் வாசிகள், தலைகீழாகப் புரட்டப்பட்ட ஊர்(வாசி)கள் ஆகியோரின் சரித்திரம் அவர்களுக்கு வரவில்லையா? அவர்களுடைய தூதர்கள் அவர்களிடம் அத்தாட்சிகளைக் கொண்டு வந்தார்கள். ஆக, அல்லாஹ் அவர்களுக்கு அநீதியிழைப்பவனாக இருக்கவில்லை. எனினும், அவர்கள் தங்களுக்குத் தாமே அநீதி செய்பவர்களாக இருந்தனர்.
Korece:
그들 이전에 노아와 아드와 사무드와 아브라함과 마드얀과 망한 마을에 대한 얘기가 그들에 게 이르지 아니했더뇨 그들의 예 언자들이 예증들을 가지고 그들 에게 이르렀으나 실로 그들을 우 롱하게 한 것은 하나님이 아니라 그들이 스스로를 어리석게 하였노라
Vietnamca:
Lẽ nào chúng chưa nghe về câu chuyện của những kẻ trước chúng ư? Đám dân của Nuh (Nô-ê), đám dân ‘Ad, đám dân Thamud, đám dân của Ibrahim, đám dân ở Madyan và các thị trấn bị lật ngược (đám dân của Lut), các Sứ Giả (của Allah) đã được cử phái đến gặp chúng với những bằng chứng rõ ràng (nhưng chúng đều phủ nhận Họ). Vì vậy, không phải Allah bất công với chúng mà chính chúng đã bất công với bản thân mình.
Ayet Linkleri: