Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

6

Sûredeki Ayet No: 

44

Ayet No: 

833

Sayfa No: 

132

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِهِ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ أَبْوَابَ كُلِّ شَيْءٍ حَتَّىٰ إِذَا فَرِحُوا بِمَا أُوتُوا أَخَذْنَاهُم بَغْتَةً فَإِذَا هُم مُّبْلِسُونَ

Çeviriyazı: 

felemmâ nesû mâ ẕükkirû bihî fetaḥnâ `aleyhim ebvâbe külli şey'. ḥattâ iẕâ feriḥû bimâ ûtû eḫaẕnâhüm bagteten feiẕâ hüm müblisûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Kendilerine hatırlatılanları unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık. Nihayet kendilerine verilen o nimetlerle sevinip zevke dalınca onları azabımızla ansızın yakalayıverdik. Hemen ümitsizliğe kapılıp şaşkına döndüler.

Diyanet İşleri: 

Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık; kendilerine verilene sevinince ansızın onları yakaladık da umutsuz kalıverdiler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Derken söylenenleri, verilen öğütleri unuttukları zaman her şeyin kapılarını açtık onlara ve onlar, kendilerine verilen şeylerle genişliğe ulaştıkları gibi hemen ve ansızın onları tutup alıverdik de bütün umduklarından mahrum oldular.

Şaban Piriş: 

Verilen öğütleri unuttukları bir sırada, her şeyin kapılarını onlara açtık. Kendilerine verilenler ile şımarıp azdıkları zaman, onları ansızın bütün ümitlerini yitirmiş bir halde yakaladık.

Edip Yüksel: 

Kendilerine iletilen mesajı unuttuklarında kendilerine her şeyin kapısını ardına kadar açtık. Kendilerine verilenlerle şımarınca onları ansızın yakaladık ve böylece şaşkın ve umutsuz kaldılar.

Ali Bulaç: 

Derken kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onların üzerlerine herşeyin kapılarını açtık. Öyle ki kendilerine verilen şeylerle 'sevince kapılıp şımarınca', onları apansız yakalayıverdik. Artık onlar umutları suya düşenler oldular.

Suat Yıldırım: 

Kendilerine verilen öğütleri terk edip unutunca üzerlerine her şeyin, her zevk ve nimetin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlikle tam ferahlandıkları sırada, ansızın onları kıskıvrak yakaladık da bir anda bütün ümitlerini kaybediverdiler!

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Vaktâ ki, onlar kendilerine ne ile öğüt verildiğini unuttular, onların üzerine herşeyin kapılarını açıverdik, nihâyet kendilerine verilen şeyler ile ferahlandıkları vakit onları ansızın tuttuk. Artık onlar o anda bütün umduklarından mahrum kaldılar.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Öğütlenmeye çağırıldıkları şeyi unutunca, her şeyin kapılarını üzerlerine açıverdik. Nihayet, kendilerine verilenle sevinç şımarıklığına daldıkları bir sırada, ansızın onları yakaladık. Tüm ümitlerini bir anda yitirdiler.

Bekir Sadak: 

Peygamberleri ancak mujdeci ve uyarici olarak gonderiyoruz. Kim inanir ve nefsini islah ederse onlara korku yoktur, onlar uzulmeyeceklerdir.

İbni Kesir: 

Onlar, kendilerine hatırlatılan şeyleri unutunca

Adem Uğur: 

Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar bütün ümitlerini yitirdiler.

İskender Ali Mihr: 

Hatırlatıldıkları (onunla uyarıldıkları) şeyleri unuttukları zaman, verilen şeylerle ferahlayıncaya (sevininceye) kadar herşeyin kapısını onlara açtık. Ansızın onları yakaladığımız (aldığımız) zaman, artık onlar ümitlerini kestiler.

Celal Yıldırım: 

Ne vakit ki kendilerine yapılan hatırlatmayı unuttular

Tefhim ul Kuran: 

Derken kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onların üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Öyleki kendilerine verilen şeylerle ´sevince kapılıp şımarınca´, onları apansız yakalayıverdik. Artık onlar umutları suya düşenler oldular.

Fransızca: 

Puis, lorsqu'ils eurent oublié ce qu'on leur avait rappelé, Nous leur ouvrîmes les portes donnant sur toute chose (l'abondance); et lorsqu'ils eurent exulté de joie en raison de ce qui leur avait été donné, Nous les saisîmes soudain, et les voilà désespérés.

İspanyolca: 

Y cuando hubieron olvidado lo que se les había recordado, les abrimos las puertas de todo. Cuando hubieron disfrutado de lo que se les había concedido, Nos apoderamos de ellos de repente y fueron presa de la desesperación.

İtalyanca: 

Quando poi dimenticarono quello che era stato loro ricordato, aprimmo loro le porte di ogni bene. E mentre esultavano per quello che avevamo donato, li afferrammo all'improvviso ed eccoli disperati.

Almanca: 

Und als sie das vergessen haben, womit sie ermahnt wurden, haben WIR ihnen die Türen zu allen (angenehmen) Dingen geöffnet. Doch nachdem sie dann mit dem Spaß hatten, was ihnen zuteil wurde, haben WIR sie unerwartet zugrunde gerichtet, sogleich waren sie regungslos niedergeschlagen.

Çince: 

当他们忘却自己所受的劝告的时候,我为他们开辟一切福利之门,直到他们因自己所受的赏赐而狂喜的时候,我忽然惩治他们,而他们立刻变成沮丧的。

Hollandaca: 

En toen zij hadden vergeten, wat hun gewaarschuwd was, openden wij de deuren van alle weldaden voor hen, tot op het oogenblik, dat zij in vreugde gedompeld over de weldaden die zij hadden ontvangen, eensklaps door ons werden aangegrepen en in wanhoop gestort werden.

Rusça: 

Когда они позабыли о том, что им напоминали, Мы распахнули перед ними врата ко всякой вещи. Когда же они возрадовались дарованному, Мы схватили их внезапно, и они пришли в отчаяние!

Somalice: 

Markay Halmaameen (Ka Jeedsadeen) wixii lagu Waaniyey Yaan u Furray Korkooda irridaha wax Kasta Markay ku Farxaan waxaa la Siiyey yaan ku qabannaa kado, Markaasay ahaadaan kuwo Quusta.

Swahilice: 

Basi walipo sahau walio kumbushwa tuliwafungulia milango ya kila kitu. Mpaka walipo furahia yale waliyo pewa tuliwashika kwa ghafla, na mara wakawa wenye kukata tamaa.

Uygurca: 

ئۇلار ئۆزلىرىگە قىلىنغان نەسىھەتنى ئۇنتۇغان چاغدا، ئۇلارغا (سىناش ئۈچۈن) پاراۋانلىقنىڭ ھەممە ئىشىكلىرىنى ئېچىۋەتتۇق، ئۇلار تاكى ئۆزلىرىگە بېرىلگەن نېمەتلەردىن خۇشال - خۇرام تۇرغاندا (ئۇلارنى ئۇشتۇمتۇت جازالىدۇق)، ئۇلار ھەسرەتتە قالدى

Japonca: 

それでかれらが,自分たちに授けられた訓戒を忘れた時,われは凡ての(良い)ことの門をかれらのために開いた。かれらがその与えられたものに歓喜していた時,われは突然襲ってやった。見なさい,かれらは絶望に陥ってしまった。

Arapça (Ürdün): 

«فلما نسوا» تركوا «ما ذكروا» وُعظوا وخوفوا «به» من البأساء والضراء فلم يتعظوا «فتحنا» بالتخفيف والتشديد «عليهم أبواب كلِّ شيء» من النعم استدراجا لهم «حتى إذا فرحوا بما أوتوا» فرح بطر «أخذناهم» بالعذاب «بغتة» فجأة «فإذا هم مبلسون» آيسون من كل خير.

Hintçe: 

फिर जिसकी उन्हें नसीहत की गयी थी जब उसको भूल गए तो हमने उन पर (ढील देने के लिए) हर तरह की (दुनियावी) नेअमतों के दरवाज़े खोल दिए यहाँ तक कि जो नेअमतें उनको दी गयी थी जब उनको पाकर ख़ुश हुए तो हमने उन्हें नागाहाँ (एक दम) ले डाला तो उस वक्त वह नाउम्मीद होकर रह गए

Tayca: 

ครั้นเมื่อพวกเขาลืมสิ่งที่พวกเขาถูกเตือน ให้รำลึกในสิ่งนั้น เราก็เปิดให้แก่พวกเขาซึ่งบรรดาประตูของสิ่ง จนกระทั่งเมื่อพวกเขาระเริงต่อสิ่งที่พวกเขาได้รับ เราก็ลงโทษพวกเขาโดยกระทันหัน แล้วทันใดนั้นพวกเขาก็หมดหวัง

İbranice: 

כאשר שכחו את אשר הוזכר להם, פתחנו להם את שערי כל הדברים הטובים (בעיניהם,) ואולם כאשר שמחו באשר ניתן להם, לקחנו אותם בהפתעה שהביאה אותם לידי ייאוש

Hırvatça: 

I kada bi zaboravili ono čime su opominjani, Mi bismo im kapije svega otvorili; a kada bi se onome što im je dato obradovali, iznenada bismo ih kaznili i oni bi, odjednom, svaku nadu izgubili,

Rumence: 

Când au uitat ceea ce le-a fost amintit, Noi le-am deschis porţile tuturor lucrurilor şi când se bucurau de bunurile pe care li le-am dăruit, Noi i-am luat deodată şi ei se aflară fără nădejde.

Transliteration: 

Falamma nasoo ma thukkiroo bihi fatahna AAalayhim abwaba kulli shayin hatta itha farihoo bima ootoo akhathnahum baghtatan faitha hum mublisoona

Türkçe: 

Öğütlenmeye çağırıldıkları şeyi unutunca, her şeyin kapılarını üzerlerine açıverdik. Nihayet, kendilerine verilenle sevinç şımarıklığına daldıkları bir sırada, ansızın onları yakaladık. Tüm ümitlerini bir anda yitirdiler.

Sahih International: 

So when they forgot that by which they had been reminded, We opened to them the doors of every [good] thing until, when they rejoiced in that which they were given, We seized them suddenly, and they were [then] in despair.

İngilizce: 

But when they forgot the warning they had received, We opened to them the gates of all (good) things, until, in the midst of their enjoyment of Our gifts, on a sudden, We called them to account, when lo! they were plunged in despair!

Azerbaycanca: 

(Kafirlərə) edilmiş xəbərdarlığı unutduqları zaman (küfrlərini daha da artırmaq məqsədilə) hər şeyin (bütün ne’mətlərin) qapılarını onların üzünə açdıq. (Kafirlər) özlərinə verilən ne’mətlərə sevindikləri vaxt onları qəflətən yaxaladıq və onlar (hər şeydən) məhrum oldular.

Süleyman Ateş: 

Kendileri yapılan uyarıları unutunca, üzerlerine her şeyin kapılarını açıverdik; kendilerine verilenle sevince daldıkları sırada da ansızın onları yakaladık, birden bire bütün umutlarnı yitirdiler.

Diyanet Vakfı: 

Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar bütün ümitlerini yitirdiler.

Erhan Aktaş: 

Onlar, verilen öğüdü unutunca, onlara her şeyin kapılarını açtık; kendilerine verilen şeylerle sevince daldıkları sırada onları ansızın yakalayıverdik. O zaman bütün ümitleri boşa çıktı.

Kral Fahd: 

Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar bütün ümitlerini yitirdiler.

Hasan Basri Çantay: 

Onun için bunlar kendilerine ne hatırlatıldı, öğüd verildiyse onları unutunca üzerlerine her şey´in (her zevkin, her nimetin) kapılarını açdık, nihayet kendilerine verilen o şeyler (o genişlik ve o serbestlik) yüzünden (tam şımarıb) ferahlandıkları vakit da onları ansızın tutub yakalayıverdik ve artık o anda onlar bütün ümîdlerinden mahrum kaldılar.

Muhammed Esed: 

Sonra, kendilerine yapılan uyarıları gözardı ettiklerinde bütün (güzel) şeylerin kapılarını onlara ardına kadar açtık ve kendilerine bağışlanan şeylerden zevk alarak yararlanmaya devam ederlerken onları apansız yakaladık: işte o anda bütün ümitlerini kaybettiler;

Gültekin Onan: 

Derken kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onların üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Öyle ki, kendilerine verilen şeylerle ´sevince kapılıp şımarınca´, onları apansız yakalayıverdik. Artık onlar umutları suya düşenler oldular.

Ali Fikri Yavuz: 

Böylece, ne zaman ki yapılan ihtarları unuttular, üzerlerine nimet ve zevklerden her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlikle tam ferahlandıkları sırada, onları ansızın yakaladık. Artık o anda, bütün ümitlerinden mahrum kaldılar.

Portekizce: 

Mas quando esqueceram as admoestações que lhe tinham sido feitas, abrimos-lhes as portas da prosperidade, até que sesentissem regozijados pelo fato de haverem sido agraciados; então, exterminamo-los subitamente e, ei-los agoradesesperados!

İsveççe: 

Och när de inte längre mindes läxan som de fått, öppnade Vi portarna till allt [livets goda] för dem till dess att Vi, när de ännu gladdes över det som hade kommit dem till del, plötsligt lät Vårt straff drabba dem och de störtades i en avgrund av förtvivlan.

Farsça: 

پس چون حقایقی را که [برای عبرت گرفتنشان] به آن یادآوری شده بودند، فراموش کردند، درهای همه نعمت ها را به روی آنان گشودیم، تا هنگامی که به آنچه داده شدند، مغرورانه خوشحال گشتند، به ناگاه آنان را [به عذاب] گرفتیم، پس یکباره [از نجات خود] درمانده و نومید شدند.

Kürtçe: 

جا کاتێک لەبیریان چویەوە ئەوەی کە پێی ئامۆژگاری کران دەرگای ھەموو شتێکمان لەسەر کردنەوە تاکاتێک دڵخۆش بوون بەوەی پێیان درابوو لە ناکاودا تۆڵەمان لێ سەندن ئیتر ئەوانیش نائومێد و سەرگەردان بوون

Özbekçe: 

Эслатилган нарсаларни унутган чоғларида, уларга ҳамма нарсанинг эшикларини очиб қўйдик. Ўзларига берилган нарсалардан хурсанд бўлиб турганларида, уларни бирданига тутдик. Бас, қарабсизки, бутунлай ноумид бўлдилар. (Яъни, улар истаганларидан ҳам ортиқ нозу неъматларга кўмиб ташланганлар. Аммо иймонсиз, тазарруъсиз келган нозу неъмат яхшиликка олиб бормаслиги турган гап. Кофир-мушрикларга бу нарсалар берилса, хусусан, ҳамма нарсанинг эшиги очиб қўйилса, орқасида бошқа гапи бўлади. Бундай бўлишини хаёлларига ҳам келтирмаган эдилар. Бирданига Аллоҳнинг азоби уларни тутди. Энди тавба-тазарруъ қилишга имкон қолмади.)

Malayca: 

Kemudian apabila mereka melupakan apa yang telah diperingatkan mereka dengannya, Kami bukakan kepada mereka pintu-pintu segala kemewahan dan kesenangan, sehingga apabila mereka bergembira dan bersukaria dengan segala nikmat yang diberikan kepada mereka, Kami timpakan mereka secara mengejut (dengan bala bencana yang membinasakan), maka mereka pun berputus asa (dari mendapat sebarang pertolongan).

Arnavutça: 

Dhe, kur i harruan ata – për ato që u paralajmëruan, Na iu hapëm të gjitha dyert (të gjitha të mirat); e kur u gëzonin me atë që u dhamë, Ne i dënuam ata befasisht dhe atëherë ata humbën çdo shpresë;

Bulgarca: 

И щом забравяха какво им се напомняше, разтваряхме пред тях врати за всичко. И тъкмо когато ликуваха за онова, което им бе дадено, сграбчвахме ги внезапно и ето ги - отчаяни!

Sırpça: 

И када би заборавили оно чиме су опомињани, Ми бисмо им капије свега отворили; а када би се обрадовали ономе што им је дато, изненада бисмо их казнили и они би, одједном, изгубили сваку наду,

Çekçe: 

A když zapomněli na to, co bylo jim připomenuto, otevřeli jsme jim brány k radostem všem. A když se potom radovali z toho, čeho se jim dostalo, uchvátili jsme je znenadání a octli se v beznaději.

Urduca: 

پھر جب انہوں نے اس نصیحت کو، جو انہیں کی گئی تھی، بھلا دیا تو ہم نے ہر طرح کی خوشحالیوں کے دروازے ان کے لیے کھول دیے، یہاں تک کہ جب وہ اُن بخششوں میں جو انہیں عطا کی گئی تھیں خوب مگن ہوگئے تو اچانک ہم نے انہیں پکڑ لیا اور اب حال یہ تھا کہ وہ ہر خیر سے مایوس تھے

Tacikçe: 

Чун ҳамаи пандҳоеро, ки ба онҳо дода шуда буд, фаромӯш карданд, ҳамаи дарҳоро ба рӯяшон кушодем, то аз он чӣ ёфта буданд, шодмон гаштанд, пас ба ногоҳ фурӯ гирифтемашон ва ҳамагон ноумед гардидаид.

Tatarca: 

Алар Аллаһуның вәгазьләрен һәм ґәзаб белән куркытуын онытсалар – дөньяви эшләрендә уңышларга юл ачтык, хәтта алар Аллаһ биргән нигъмәт белән шатланыр һәм мактаныр булдылар, ләкин Аллаһуга шөкер итүне вә гыйбадәт кылуны оныттылар. Шул вакытта без аларны аңсыздан ґәзаб белән тоттык, алар өметсезләнеп хәсрәтләнүчеләрдән булдылар.

Endonezyaca: 

Maka tatkala mereka melupakan peringatan yang telah diberikan kepada mereka, Kamipun membukakan semua pintu-pintu kesenangan untuk mereka; sehingga apabila mereka bergembira dengan apa yang telah diberikan kepada mereka, Kami siksa mereka dengan sekonyong-konyong, maka ketika itu mereka terdiam berputus asa.

Amharca: 

በርሱም ይገሰጹበት የነበረውን ነገር በተው ጊዜ በእነሱ ላይ የነገርን ሁሉ ደጃፎች ከፈትን (አስመቸናቸው)፡፡ በተሰጡትም ነገር በተደሰቱ ጊዜ በድንገት ያዝናቸው፡፡ ወዲያውኑም እነርሱ ተስፋ ቆራጮች ኾኑ፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர்களுக்கு உபதேசிக்கப்பட்டதை அவர்கள் மறந்தபோது (செல்வங்கள்) எல்லாவற்றின் வாசல்களை அவர்களுக்குத் திறந்(து கொடுத்)தோம். முடிவாக, அவர்கள் தங்களுக்கு கொடுக்கப்பட்ட (செல்வத்)தினால் அவர்கள் மகிழ்ச்சியடைந்தபோது அவர்களைத் திடீரென பிடித்தோம். அப்போது, அவர்கள் துக்கப்பட்டு துயரப்பட்டார்கள்.

Korece: 

그들이 충고를 잊었을때 그 들에게 모든 은혜의 문을 열어주 었노라 이때 그들은 이에 기뻐하 며 거만을 더하였으니 하나님은 그들에게 돌연히 벌을 내렸도다 이때 이들은 온전히 실망하여 있 더라

Vietnamca: 

Cho nên, khi họ quên bẵng những điều họ được nhắc nhở thì TA mở toang cho họ các cánh cửa (phồn vinh) về mọi thứ (trong cuộc sống trần tục của họ) mãi đến khi họ chỉ biết vui và tự hào về những gì mà họ được ban cho thì lúc đó TA bất ngờ trừng phạt họ khiến họ trở nên tuyệt vọng.