Arapça:
قَدْ نَعْلَمُ إِنَّهُ لَيَحْزُنُكَ الَّذِي يَقُولُونَ ۖ فَإِنَّهُمْ لَا يُكَذِّبُونَكَ وَلَٰكِنَّ الظَّالِمِينَ بِآيَاتِ اللَّهِ يَجْحَدُونَ
Çeviriyazı:
ḳad na`lemü innehû leyaḥzünüke-lleẕî yeḳûlûne feinnehüm lâ yükeẕẕibûneke velâkinne-żżâlimîne biâyâti-llâhi yecḥadûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların söylediklerinin seni üzdüğünü elbette biliyoruz. Onlar aslında seni yalanlamıyorlar, fakat, o zalimler Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar.
Diyanet İşleri:
Onların söylediklerinin seni üzeceğini elbette biliyoruz; doğrusu onlar seni yalancı saymıyorlar, fakat zalimler Allah'ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
İyice biliriz ki onların söylediği sözler, seni mahzun edecek. Fakat şüphe yok ki onlar seni yalanlamış olmazlar, o zalimler, bilebile Allah'ın ayetlerini inkar ederler.
Şaban Piriş:
Onların söylediklerinin seni üzdüğünü elbette biliyoruz. Fakat onlar seni yalanlamıyorlar. O zalimler, bile bile Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar.
Edip Yüksel:
Söyledikleri şeylerin seni üzdüğünü biliyoruz. O zalimler seni değil ALLAH'ın ayetlerini reddediyor.
Ali Bulaç:
Kesin olarak biliyoruz ki, onların söyledikleri seni gerçekten üzüyor. Doğrusu onlar, seni yalanlamıyorlar, ancak zalimler, Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.
Suat Yıldırım:
Ey Resulüm! Onların söylediklerinin seni üzeceğini elbette pek iyi biliyoruz.Doğrusu onlar seni yalancı saymıyorlar; fakat o zalimler, bile bile Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar. [35,8; 26,3] {KM, Hezekiel 3,7}
Ömer Nasuhi Bilmen:
Muhakkak biliyoruz ki, onların dedikleri şey, seni elbette mahzun ediyor. hakikat halde onlar seni tekzîp etmiş olmuyorlar, fakat o zalimler Allah Teâlâ´nın âyetlerini inkâr ediyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk:
Söylediklerinin seni kederlendirdiğini çok iyi biliyoruz. Gerçek şu ki, onlar seni yalanlamıyorlar; o zalimler Allah'ın ayetlerine karşı direnmekteler.
Bekir Sadak:
«ORabbinden ona (Muhammed´e) bir belge indirilseydi ya» dediler. De ki: «Dogrusu Allah bir belge indirmege Kadir´dir, fakat cogu bilmezler.»
İbni Kesir:
Gerçekyen biliyoruz ki
Adem Uğur:
Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler açıkça Allah´ın âyetlerini inkâr ediyorlar.
İskender Ali Mihr:
Onların söylediklerinin mutlaka seni mahzun ettiğini biliyorduk. Fakat muhakkak ki
Celal Yıldırım:
Onların söylediklerinin seni üzdüğünü çok iyi biliyoruz. Gerçekte onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zâlimler bile bile Allah´ın âyetlerini inkâr ediyorlar.
Tefhim ul Kuran:
Kesin olarak biliyoruz ki, onların söyledikleri seni gerçekten üzüyor. Doğrusu onlar, seni yalanlamıyorlar, ancak zalimler, Allah´ın ayetlerini inkâr ediyorlar.
Fransızca:
Nous savons qu'en vérité ce qu'ils disent te chagrine. Or, vraiment ils ne croient pas que tu es menteur, mais ce sont les versets (le Coran) d'Allah, que les injustes renient.
İspanyolca:
Ya sabemos que lo que dicen te entristece. No es a ti a quien desmienten, sino que, más bien, lo que los impíos rechazan son los signos de Alá.
İtalyanca:
Sappiamo bene che quello che dicono ti addolora, ma non è certamente te che smentiscono: gli ingiusti negano i segni di Allah.
Almanca:
Bereits wissen WIR, daß dich das, was sie sagen, sicher traurig macht. Doch sie bezichtigen nicht dich der Lüge, sondern die Unrecht-Begehenden leugnen ALLAHs Ayat ab.
Çince:
我确已知道:他们所说的话必使你悲伤。他们不是否认你,那些不义的人,是在否认真主的迹象。
Hollandaca:
Nu weten wij, o Mahomet! dat het u grieft wat zij spreken! men beschuldigt niet u van valschheid; maar de ongeloovigen loochenen Gods teekenen.
Rusça:
Мы знаем, что тебя печалит то, что они говорят. Они не считают лжецом тебя - беззаконники отрицают знамения Аллаха!
Somalice:
Waxaan Ognahay inuu ku Walbahaarin waxay Sheegi Dhab ahaan kuuma Beeninayaan Laakiin Daalimiintu Aayaadka Eebe yey Diidi.
Swahilice:
Tunajua ya kwamba yanakuhuzunisha wanayo yasema. Basi hakika wao hawakukanushi wewe, lakini hao madhaalimu wanazikataa Ishara za Mwenyezi Mungu.
Uygurca:
ئۇلارنىڭ سۆزى سېنى قايغۇغا سالىدىغانلىقىنى بىز ئوبدان بىلىمىز، ئۇلار سېنى (ئىچىدە) ئىنكار قىلمايدۇ (لېكىن ئۇلار تەرسالىقتىن ئىنكار قىلىدۇ)، (ھەقىقەتتە) زالىملار اﷲ نىڭ ئايەتلىرىنى ئىنكار قىلىدۇ
Japonca:
われはかれらの言葉が,あなたを如何に悲しませるかを知っている。かれらが虚言の徒とするのは,あなたではない。不義者たちは,専らアッラーの印を否定しているだけ。
Arapça (Ürdün):
«قد» للتحقيق «نعلم إنه» أي الشأن «ليحزنك الذي يقولون» لك من التكذيب «فإنهم لا يكذِّبونك» في السر لعلمهم أنك صادق وفي قراءة بالتخفيف أي لا ينسبونك إلى الكذب «ولكن الظالمين» وضعه موضع المضمر «يآيات الله» القرآن «يجحدون» يكذبون.
Hintçe:
हम खूब जानते हैं कि उन लोगों की बकबक तुम को सदमा पहुँचाती है तो (तुम को समझना चाहिए कि) ये लोग तुम को नहीं झुठलाते बल्कि (ये) ज़ालिम (हक़ीक़तन) ख़ुदा की आयतों से इन्कार करते हैं
Tayca:
เรารู้ดีว่า สิ่งที่พวกเขากล่าวกัน นั้นทำให้เจ้าเสียใจ แท้จริงพวกเขาหาได้ปฏิเสธเจ้าไม่ แต่ทว่าบรรดาผู้อธรรมนั้นปฏิเสธโองการต่าง ๆ ของอัลลอฮ์ ต่างหาก
İbranice:
אנו יודעים כי יעציבוך דבריהם, (בינם לבין עצמם) הם אינם חושבים שאתה משקר, אבל המקפחים באותות אלוהים יכחישו (את האמת)
Hırvatça:
Mi znamo da tebe zaista žalosti što oni govore. Oni, uistinu, ne smatraju da si lažac, nego zulumćari poriču Allahove riječi.
Rumence:
Ştim că te mâhneşte ceea ce spun. Ei nu pe tine te socot mincinos, ci, cei nedrepţi, se leapădă de semnele lui Dumnezeu.
Transliteration:
Qad naAAlamu innahu layahzunuka allathee yaqooloona fainnahum la yukaththiboonaka walakinna alththalimeena biayati Allahi yajhadoona
Türkçe:
Söylediklerinin seni kederlendirdiğini çok iyi biliyoruz. Gerçek şu ki, onlar seni yalanlamıyorlar; o zalimler Allah'ın ayetlerine karşı direnmekteler.
Sahih International:
We know that you, [O Muhammad], are saddened by what they say. And indeed, they do not call you untruthful, but it is the verses of Allah that the wrongdoers reject.
İngilizce:
We know indeed the grief which their words do cause thee: It is not thee they reject: it is the signs of Allah, which the wicked contemn.
Azerbaycanca:
Bilirik ki, onların (Qur’an barəsində) dedikləri söz səni çox kədərləndirir. Həqiqətdə isə onlar səni yalançı hesab etmirlər (ürəklərində sənin həqiqi peyğəmbər olduğunu yaxşı bilirlər). Ancaq o zalımlar (müşriklər) Allahın ayələrini inadla inkar edirlər.
Süleyman Ateş:
Biliyoruz, onların dedikleri seni üzüyor, gerçekte onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler bile bile Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.
Diyanet Vakfı:
Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler açıkça Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.
Erhan Aktaş:
Doğrusu, onların söyledikleri sözlerin seni üzdüğünü biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar; o zâlimler açıkça Allah’ın âyetlerini reddediyorlar.
Kral Fahd:
Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler açıkça Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar.
Hasan Basri Çantay:
(Habîbim) şu hakıykatı çok iyi biliyoruz ki onların söyleyegeldikleri (sözler) seni her halde tasaya düşürüyor. Onlar hakıykatde seni yalanlamıyorlar, fakat o zaalimler bile bile Allahın âyetlerini inkâr ediyorlar.
Muhammed Esed:
Bu insanların söylediklerinin seni gerçekten üzdüğünü pekala biliyoruz: Ama, unutma ki, onların yalanladığı sen değilsin; bu zalimlerin inkar ettiği, aslında Allahın mesajlarıdır.
Gültekin Onan:
Kesin olarak biliyoruz ki, onların söyledikleri seni gerçekten üzüyor. Doğrusu onlar seni yalanlamıyorlar, ancak zalimler Tanrı´nın ayetlerini inkar ediyorlar.
Ali Fikri Yavuz:
Gerçekten biliyoruz ki, söyledikleri lâf, seni (ey Habibim) cidden incitiyor. Fakat onlar seni yalanlamıyorlar (doğru söylediğini biliyorlar), ancak o zâlimler Allah’ın âyetlerini inadla inkâr ediyorlar.
Portekizce:
Sabemos que te atribula o que dizem; porém, não é a ti que desmentem; outrossim, é os versículos de Deus que osiníquos renegam.
İsveççe:
Vi vet att vad de säger gör dig beklämd; men det är inte dig de kallar för lögnare, nej, det är Guds budskap som de tar avstånd från, dessa orättfärdiga.
Farsça:
آنچه را کافران و مشرکان [بر ضد قرآن و تو] می گویند می دانیم که تو را غمگین می کند. پس آنان تو را تکذیب نمی کنند، بلکه ستمکاران آیات خدا را تکذیب می نمایند.
Kürtçe:
بەڕاستی ئێمە دەزانین کەبێگومان ئەوەی کەئەوان دەیڵێن غەمبارت دەکات بەڵام بێگومان ئەوان تۆ بەدرۆزن دانانێن بەڵکو ئەو ستەمکارانە ئایەتەکانی خوا﴿﴾ ئینکار دەکەن (وبەدرۆی دەزانن)
Özbekçe:
Сени, албатта, уларнинг айтаётганлари хафа қилишини яхши биламиз. Улар сени ёлғончига чиқараётганлари йўқ, балки золимлар Аллоҳнинг оятларини инкор қилмоқдалар.
Malayca:
Sesungguhnya Kami mengetahui bahawa apa yang mereka katakan itu akan menyebabkan engkau (wahai Muhammad) berdukacita; (maka janganlah engkau berdukacita) kerana sebenarnya mereka bukan mendustakanmu, tetapi orang-orang yang zalim itu mengingkari ayat-ayat keterangan Allah (disebabkan kedegilan mereka semata-mata).
Arnavutça:
Na e dijmë, se ty, me siguri, të zemëron ajo që thonë ata. Ata, me të vërtetë nuk të fajësojnë ty se je gënjeshtar, por zullumqarët mohojnë argumentet e Perëndisë.
Bulgarca:
Ние знаем, че те наскърбява онова, което казват. Но не теб взимат за лъжец, а всъщност угнетителите отричат знаменията на Аллах.
Sırpça:
Ми знамо да тебе заиста жалости оно што они говоре. Они, уистину, не сматрају да си лажов, него неправедници поричу Аллахове речи и доказе.
Çekçe:
My dobře víme, že zarmucuje tě to, co oni říkají. Ale oni neprohlašují za lháře jen tebe, nespravedliví popírají i znamení Boží!
Urduca:
اے محمدؐ! ہمیں معلوم ہے کہ جو باتیں یہ لوگ بناتے ہیں ان سے تمہیں رنج ہوتا ہے، لیکن یہ لوگ تمہیں نہیں جھٹلاتے بلکہ یہ ظالم دراصل اللہ کی آیات کا انکار کر رہے ہیں
Tacikçe:
Медонем, ки суханашон туро андӯҳгин месозад, вале инон танҳо тӯро дурӯғ мебароранд, балки ин ситамкорон сухани Худоро инкор мекунанд!
Tatarca:
Тәхкыйк беләбез кәферләрнең каршы сөйләгән сүзләре – сине борчыган, ләкин борчылма! Чөнки алар сине ялганчыга чыгара алмыйлар, вә ләкин залимнәр Аллаһ аятьләрен инкяр итәләр, җәзасын татырлар.
Endonezyaca:
Sesungguhnya Kami mengetahui bahwasanya apa yang mereka katakan itu menyedihkan hatimu, (janganlah kamu bersedih hati), karena mereka sebenarnya bukan mendustakan kamu, akan tetapi orang-orang yang zalim itu mengingkari ayat-ayat Allah.
Amharca:
እነሆ ያ የሚሉህ ነገር እንደሚያሳዝንህ በእርግጥ እናውቃለን፡፡ እነርሱም (በልቦቻቸው) አያስተባብሉህም፡፡ ግን በዳዮቹ በአላህ አንቀጾች ይክዳሉ፡፡
Tamilce:
(நபியே!) அவர்கள் கூறுவது, நிச்சயமாக உமக்கு கவலையளிக்கிறது என்பதை திட்டமாக நாம் அறிவோம். நிச்சயமாக அவர்கள் உம்மைப் பொய்ப்பிப்பதில்லை. எனினும், அநியாயக்காரர்கள் அல்லாஹ்வின் வசனங்களைத்தான் (பொய்ப்பித்து) மறுக்கிறார்கள்.
Korece:
그들이 말하고 있는 것들이 그대를 슬프게 하리라 하나님은 알고 있노라 그들이 거역함은 그 대가 아니라 하나님의 말씀이며 그들은 하나님의 말씀을 거역하 고 있을 따름이라
Vietnamca:
TA thực sự biết rõ những gì họ nói làm Ngươi (Thiên Sứ) buồn rầu. Quả thật họ không phủ nhận Ngươi, tuy nhiên, những kẻ sai quấy thường chống đối các Lời Mặc Khải của Allah.
Ayet Linkleri:
Rubu tag:
Hizb tag: