Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

8

Sûredeki Ayet No: 

6

Ayet No: 

1166

Sayfa No: 

177

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

يُجَادِلُونَكَ فِي الْحَقِّ بَعْدَمَا تَبَيَّنَ كَأَنَّمَا يُسَاقُونَ إِلَى الْمَوْتِ وَهُمْ يَنظُرُونَ

Çeviriyazı: 

yücâdilûneke fi-lḥaḳḳi ba`de mâ tebeyyene keennemâ yüsâḳûne ile-lmevti vehüm yenżurûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ve gerçek, gün gibi açığa çıktıktan sonra bile seninle münakaşaya devam etmişlerdi; sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlardı.

Diyanet İşleri: 

Sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, gerçek ortaya çıktıktan sonra bile seninle tartışıyorlardı.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Gerçek, apaçık meydana çıktıktan sonra bile bu hususta, gözleri bakabaka ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle çekişmeye kalkışıyorlardı.

Şaban Piriş: 

Gerçek (savaş) ortaya çıktıktan sonra bile, sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle bu hususta tartışıyorlardı.

Edip Yüksel: 

Gerçek ortaya çıkmasına rağmen, göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle onu tartışıyorlardı.

Ali Bulaç: 

(Herşey) Açıkça ortaya çıktıktan sonra bile, sanki kendileri, göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, seninle hak konusunda tartışıp duruyorlardı.

Suat Yıldırım: 

Nitekim pek yerinde ve gerekli bir iş için Rabbin seni evinden çıkardığı zaman da, müminlerden bir kısmı bundan hoşlanmamıştı.Gerçek apaçık meydana çıktıktan sonra bile, onlar bu hususta seninle münakaşa ediyorlardı; sanki göz göre göre ölüme sevk ediliyorlardı. [2,216; 3,123]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Hak tebeyyün ettikten sonra onda seninle mücadelede bulunurlar. Sanki onlar bakar oldukları halde ölüme sevkolunuyorlarmış!

Yaşar Nuri Öztürk: 

İş apaçık ortaya çıktıktan sonra bile, hak konusunda seninle çekişiyorlardı. Sanki onlar gözleri baka baka ölüme sürülüyorlardı.

Bekir Sadak: 

Allah kendi katindan bir guven isareti olarak sizi hafif bir uykuya daldirmisti. Sizi aritmak, sizden seytan vesvesesini gidermek, kalblerinizi pekistirmek ve sabatinizi artirmak icin gokten size su indirmisti.

İbni Kesir: 

Hak, apaçık meydana çıktıktan sonra bile, sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi seninle mücadele ediyorlardı.

Adem Uğur: 

Hak ortaya çıktıktan sonra sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi (cihad hususunda) seninle tartışıyorlardı.

İskender Ali Mihr: 

Onlar sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, (durum) açığa çıktıktan sonra (da) hak hususunda seninle tartışıyorlar.

Celal Yıldırım: 

Hak besbelli olup ortaya çıktıktan sonra bile seninle tartışıyorlar

Tefhim ul Kuran: 

(Herşey) Açıkça ortaya çıktıktan sonra bile, sanki kendileri, göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, seninle hak konusunda tartışıp duruyorlardı.

Fransızca: 

Ils discutent avec toi au sujet de la vérité après qu'elle fut clairement apparue; comme si on les poussait vers la mort et qu'ils (la) voyaient .

İspanyolca: 

así ahora disputan contigo sobre la Verdad, luego de haberse ésta mostrado claramente, como si fueran arrastrados a la muerte, conscientes de ello.

İtalyanca: 

Polemizzano con te dopo che la verità è stata resa manifesta, come se fossero spinti verso la morte e ne fossero consci.

Almanca: 

Sie disputieren mit dir über das Wahre, nachdem es ihnen sichtbar wurde, als würden sie in den Tod hineingetrieben, während sie (ihn) sehen.

Çince: 

真理昭著之后,他们为真理与你争论,好像他们是被押去受死刑,而他们亲眼看见(刑具)似的。

Hollandaca: 

Twistten zij met u nopens de waarheid, nadat die hun was kenbaar gemaakt; op geene andere wijze dan alsof men hen ter dood had gevoerd, en zij dit met hunne oogen hadden gezien.

Rusça: 

Они препирались с тобой относительно истины после того, как она стала очевидна, словно их вели на смерть, и они наблюдали за этим.

Somalice: 

Waxayna kugula Murmi Xaqa intuu u Cadaaday sidii iyagoo loo wado Geeri iyagoo Eegi.

Swahilice: 

Wanajadiliana nawe kwa jambo la Haki baada ya kwisha bainika, kama kwamba wanasukumwa kwenye mauti nao wanaona.

Uygurca: 

ئۇلار گويا (ئالامەتلىرى) كۆرۈنۈپ تۇرۇۋاتقان ئۆلۈمگە ھەيدىلىۋاتقاندەك، ھەقىقەت ئايدىڭلاشقاندىن كېيىن، ھەقىقەت (يەنى ئۇرۇشقا چىقىش مەسىلىسى) ئۈستىدە سەن بىلەن مۇنازىرىلىشىدۇ

Japonca: 

真理が既に明瞭にされた後でも,かれらはそれに就いてあなたと論議する。それは丁度死を見ていながら,それに向かって追い立てられるかのように。

Arapça (Ürdün): 

«يجادلونك في الحق» القتال «بعد ما تبيَّن» ظهر لهم «كأنما يُساقون إلى الموت وهم ينظرون» إليه عيانا في كراهتهم له.

Hintçe: 

कि वह लोग हक़ के ज़ाहिर होने के बाद भी तुमसे (ख्वाह माख्वाह) सच्ची बात में झगड़तें थें और इस तरह (करने लगे) गोया (ज़बरदस्ती) मौत के मुँह में ढकेले जा रहे हैं

Tayca: 

“พวกเขาโต้เถียงกับเจ้าในความจริง หลังจากที่มันได้ประจักษ์ขึ้น ประหนึ่งว่าพวกเขาดูถูกต้อนไปสู่ความตายโดยที่พวกเขากำลังมองดูกันอยู่ ”

İbranice: 

הם תנצחים אתך על הצדק לאחר שהתברר להם, כאילו הם מובלים אל המוות בזמן שהם רואים אותו

Hırvatça: 

Raspravljali su s tobom o borbi, nakon što je bilo očito da će pobijediti, kao da se naočigled svoj u smrt gone.

Rumence: 

Ei se ceartă cu tine despre Adevăr cu toate că le-a fost arătat limpede, ca şi cum ar fi mânaţi spre moarte şi chiar ar vedea-o.

Transliteration: 

Yujadiloonaka fee alhaqqi baAAdama tabayyana kaannama yusaqoona ila almawti wahum yanthuroona

Türkçe: 

İş apaçık ortaya çıktıktan sonra bile, hak konusunda seninle çekişiyorlardı. Sanki onlar gözleri baka baka ölüme sürülüyorlardı.

Sahih International: 

Arguing with you concerning the truth after it had become clear, as if they were being driven toward death while they were looking on.

İngilizce: 

Disputing with thee concerning the truth after it was made manifest, as if they were being driven to death and they (actually) saw it.

Azerbaycanca: 

Gözləri baxa-baxa ölümə sürüklənirlərmiş kimi, haqq (Bədr vuruşunun vacib olması) bəlli olduqdan sonra belə, onlar yenə də bu barədə səninlə mübahisə edirdilər.

Süleyman Ateş: 

Hak ortaya çıkmış iken sanki gözleri göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi seninle tartışıyorlardı.

Diyanet Vakfı: 

Hak ortaya çıktıktan sonra sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi (cihad hususunda) seninle tartışıyorlardı.

Erhan Aktaş: 

Hakk(1) açığa çıktıktan sonra bile, sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, seninle tartışıyorlardı.

Kral Fahd: 

Hak ortaya çıktıktan sonra sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi (cihad hususunda) seninle tartışıyorlardı.

Hasan Basri Çantay: 

Hak apaçık meydana çıkdıkdan sonra bile onlar bu hususda, sanki gözleri göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi, seninle mücâdele ediyorlardı.

Muhammed Esed: 

(bu yüzden,) hem de hak ortaya çıktıktan sonra, seninle neredeyse tartışacaklardı; sanki ölüme doğru sürüklenmişler de onu kendi gözleriyle görmüşler gibi.

Gültekin Onan: 

(herşey) Açıkça ortaya çıktıktan sonra bile, sanki kendileri göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, seninle hak konusunda tartışıp duruyorlardı.

Ali Fikri Yavuz: 

Hak meydana çıktıktan sonra da, onlar, bu savaş hususunda, gözleri görürcesine ölüme götürülüyorlarmış gibi, seninle mücadele ediyorlardı.

Portekizce: 

Discutem contigo acerca da verdade, apesar de a mesma já lhes haver sido evidenciada, como se estivessem sendoarrastados para a morte, e a estivessem vendo.

İsveççe: 

vill de nu tvista med dig om vad som är sant, trots att sanningen blivit uppenbar - som om de med öppna ögon fördes ut att dö.

Farsça: 

پس از آنکه حق [بودنِ انگیزه های رفتنت به جنگ بدر] روشن شد با تو در این حقّ [روشن و آشکار] می ادله و ستیزه می کنند [تا رمی خود را در ترک جنگ به عنوان اینکه جنگی نابرابر است، تحمیل کنند؛ چنان از شرکت در جنگ ترسیده بودند] که گویا به سوی مرگ رانده می شوند و آن را با چشم خود می بینند!!

Kürtçe: 

دەمەقاڵێت لەگەڵدا دەکەن لە (شتی) ھەق و ڕاستدا دوای ئەوەش کە بۆیان ڕوون بوەتەوە (کە ڕاستە ھێشتا جەنگیان لا گرانە) وەک ئەوەی بە توندی بەرە و مردن ببرێن و بەچاوی خۆیان (مردن) ببینن

Özbekçe: 

Худди ўзлари кўриб турган ҳолларида ўлимга ҳайдалаётгандек, ҳақ аён бўлгандан кейин ҳам сен билан баҳслашарлар. (Ҳақ аён бўлгандан кейин ҳам, яъни, уруш бўлиши аён бўлиб қолгандан кейин ҳам. Чунки Абу Суфён карвонни бошқа томонга буриб, соҳил бўйлаб ўтиб кетганининг ва қурайшликлар аскар тортиб келаётганининг аниқ хабари етган эди. Шундай бўлса ҳам, баъзилар биз карвонни қасд қилиб чиққан эдик, урушга тайёр эмасмиз, деб сен билан баҳс қилдилар. Агар урушга борсак, албатта, ўламиз, деб ўйладилар.)

Malayca: 

Mereka membantahmu tentang kebenaran (berjihad) setelah nyata (kepada mereka kemenangan yang engkau janjikan), seolah-olah mereka dihalau kepada kematian, sedang mereka melihat (sebab-sebabnya).

Arnavutça: 

Ata polemizojnë me ty për të Vërtetën, e cila madje u bë e qartë, sikur t’i shpie në vdekje, e ata vdekjen e shihnin haptazi.

Bulgarca: 

спорейки с теб за истината, след като тя пролича, - сякаш ги водят към смъртта и я виждат.

Sırpça: 

Расправљали су са тобом о борби, након што је било очигледно да ће да победе, као да наочиглед своју смрт гоне.

Çekçe: 

takže se s tebou hádali kvůli pravdě poté, co jim byla ukázána, tak jako by byli vlečeni na smrt, sami se na to dívajíce.

Urduca: 

وہ اس حق کے معاملہ میں تجھ سے جھگڑ رہے تھے دراں حالے کہ وہ صاف صاف نمایاں ہو چکا تھا ان کا حال یہ تھا کہ گویا وہ آنکھوں دیکھے موت کی طرف ہانکے جا رہے ہیں

Tacikçe: 

Бо он ки ҳақиқат бар онҳо ошкор шуда дар бораи он бо ту муҷодала мекунанд, чунон қадам бармедоранд, ки гуё мебинанд, ки онҳоро ба сӯӣ марг мебаранд.

Tatarca: 

Хак булган эштә синең белән низаглашалар, аларга мәсьәлә ачыкланганнан соң аларның сугышны мәкрүһ күрүләре – гүя аларны туп-туры күренеп торган үлемгә алып баралар.

Endonezyaca: 

mereka membantahmu tentang kebenaran sesudah nyata (bahwa mereka pasti menang), seolah-olah mereka dihalau kepada kematian, sedang mereka melihat (sebab-sebab kematian itu).

Amharca: 

እነርሱ እያዩ ወደሞት እንደሚነዱ ኾነው በእውነቱ ነገር (በመጋደል ግዴታነት) ከተገለጸላቸው በኋላ ይከራከሩሃል፡፡

Tamilce: 

(போர் அவசியம் என்ற உண்மை) அவர்களுக்கு தெளிவான பின்னர் அவர்கள் (மரணத்தை கண்கூடாக) பார்ப்பவர்களாக இருந்த நிலையில் (அந்த) மரணத்தின் பக்கம் தாங்கள் ஓட்டிச் செல்லப்படுவது போன்று (போர் கடமை என்ற அந்த) உண்மையில் உம்முடன் தர்க்கிக்கிறார்கள்.

Korece: 

진리가 설명되었음에 그 진실 에 관해 그대에게 논쟁하는 것은 그들이 죽음으로 향하는 것과 같 으니 그들은 그것을 지켜보리라

Vietnamca: 

Họ tranh luận với Ngươi về sự đúng đắn (của việc đi chinh chiến) sau khi nó đã được trình bày rõ ràng (cho họ). (Họ lo sợ) như thể họ đang bị dẫn đến cái chết và họ đang nhìn thấy (cảnh chết trước mặt họ).