Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

60

Sûredeki Ayet No: 

13

Ayet No: 

5163

Sayfa No: 

551

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَوَلَّوْا قَوْمًا غَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ قَدْ يَئِسُوا مِنَ الْآخِرَةِ كَمَا يَئِسَ الْكُفَّارُ مِنْ أَصْحَابِ الْقُبُورِ

Çeviriyazı: 

yâ eyyühe-lleẕîne âmenû lâ tetevellev ḳavmen gaḍibe-llâhü `aleyhim ḳad yeisû mine-l'âḫirati kemâ yeise-lküffâru min aṣḥâbi-lḳubûr.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ey inananlar, Allah'ın gazab ettiği kimselerle dostluk etmeyin. Kâfirler, mezarlık halkından nasıl ümidi kesmişse, onlar da ahiretten öyle ümidi kesmişlerdi.

Diyanet İşleri: 

Ey inananlar! Allah'ın gazabına uğramış milleti dost edinmeyin; inkarcıların kabirde bulunan kimselerden umutlarını kestikleri gibi, onlar da, ahiretten umutlarını kesmişlerdir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ey inananlar, Allah'ın gazabına uğrattığı toplulukla dostluk etmeyin; gerçekten de onlar, ahiretten, tamamıyla ümitlerini kesmişler, nitekim kafirler de, kabirlerdekilerden tamamıyla ümit kesmişlerdir.

Şaban Piriş: 

Ey iman edenler! Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir toplumu dost edinmeyin. Onlar, kabirdeki kâfirlerden ümitlerini kestikleri gibi ahiretten ümitlerini kesmişlerdir.

Edip Yüksel: 

Ey inananlar, ALLAH'ın kendilerine kızgın olduğu bir topluluğu dost edinmeyin. İnkarcılar, mezardakilerden nasıl umut kesmişlerse onlar da ahiretten öylesine umut kesmişlerdir.

Ali Bulaç: 

Ey iman edenler, Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinmeyin; ki onlar, kafirlerin mezar halkından umut kesmeleri gibi ahiretten umut kesmişlerdir.

Suat Yıldırım: 

Ey iman edenler! Allah'ın kendilerine gazab ettiği bir güruhu dost edinmeyin.Onlar ki ölüp kabre giren bir kâfir nasıl âhiret mutluluğundan ümidini kesmişse, kendileri de âhiretten öyle ümitlerini kesmişlerdir.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ey imân etmiş olanlar! Bir kavim ile dostlukta bulunmayın ki, Allah onların üzerine gazap etmiştir. Muhakkak ki ahiretten ye´se düşmüşlerdir. Nasıl ki kâfirler, kabirlerde bulunanlardan ümitlerini kesmişlerdir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ey iman edenler! Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir toplulukla dostluk kurmayın! Çünkü bunlar âhiretten ümitlerini kesmişlerdir. Tıpkı, kabir halkından olan inkârcıların, ümitlerini kestikleri gibi...

Bekir Sadak: 

Meryem oglu Isa: «Ey Israilogullari! Dogrusu ben, benden once gelmis olan Tevrat´i dogrulayan, benden sonra gelecek ve adi Ahmet olacak bir peygamberi mujdeleyen, Allah´in size gonderilmis bir peygamberiyim» demisti. Ama o elci, kendilerine belgelerle geldigi zaman: «Bu, apacik bir sihirdir» demislerdi.

İbni Kesir: 

Ey iman edenler

Adem Uğur: 

Ey iman edenler! Kendilerine Allah´ın gazap ettiği bir kavmi dost edinmeyin. Zira onlar, kâfirlerin kabirlerdekilerden (onların dirilmesinden) ümit kestikleri gibi ahiretten ümit kesmişlerdir.

İskender Ali Mihr: 

Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah´a ulaşmayı dileyenler)! Allah´ın kendilerine gadaplandığı (rahmetinden terkettiği) bir kavme dönmeyin (dostluk kurmayın)! Kâfirlerin, kabirdekilerden ümitlerini kesmiş olduğu (tekrar diriltileceğine inanmadığı) gibi onlar da ahiretten ümitlerini kesmişlerdir (ahiret hayatına inanmazlar).

Celal Yıldırım: 

Ey imân edenler! Allah´ın kendilerine gazab ettiği bir milleti, bir topluluğu dost ve arkadaş edinmeyin

Tefhim ul Kuran: 

Ey iman edenler, Allah´ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinmeyin

Fransızca: 

ô vous qui avez cru ! Ne prenez pas pour alliés des gens contre lesquels Allah est courroucé et qui désespèrent de l'au-delà, tout comme les mécréants désespèrent des gens des tombeaux.

İspanyolca: 

¡Creyentes! ¡No toméis como amigos a gente que ha incurrido en la ira de Alá! Desesperan de la otra vida, como los infieles desesperan de los sepultados.

İtalyanca: 

O credenti, non prendetevi per alleati gente contro la quale Allah è adirato e che non hanno la speranza dell'altra vita, come i miscredenti che disperano

Almanca: 

Ihr, die den Iman verinnerlicht habt! Nehmt euch nicht Leute alsWali, über die ALLAH erzürnt ist. Bereits verzweifelten sie am Jenseits, wie die Kafir an den Weggenossen der Gräber verzweifelten.

Çince: 

信道的人们啊!你们不要结交真主所谴怒的民众,他们对後世确已绝望,犹如不信道的人对坟里的人绝望一样。

Hollandaca: 

O ware geloovigen! knoopt geene vriendschap aan met een volk, waartegen God vertoornd is. Zij wanhopen aan het volgende leven, gelijk de ongeloovigen aan de opstanding twijfelen van hen, die de graven bewonen.

Rusça: 

О те, которые уверовали! Не дружите с теми, на кого разгневался Аллах. Они потеряли надежду на Последнюю жизнь, как потеряли ее неуверовавшие обитатели могил (или как неверующие потеряли надежду на воскрешение обитателей могил).

Somalice: 

Kuwa xaqa rumeeyow haka sokeeye dhiganina kuwa Eebe u carooday oo aakhirana ka quustay (waa Gaaloodhane) sida Gaaladu uga quusatay kuwii dhintay.

Swahilice: 

Enyi mlio amini! Msiwafanye rafiki zenu watu ambao Mwenyezi Mungu amewakasirikia. Hao wamekwisha kata tamaa ya Akhera, kama makafiri walivyo wakatia tamaa watu wa makaburini.

Uygurca: 

ئى مۆمىنلەر! اﷲ غەزەپ قىلغان قەۋمنى دوست تۇتماڭلار، ئۇلار ئاخىرەتنىڭ (ساۋابىدىن) قەبرىلىرىدە ياتقان كۇففارلار ئۈمىدىنى ئۈزگەندەك ھەقىقەتەن ئۈمىدىنى ئۈزدى

Japonca: 

あなたがた信仰する者よ,アッラーの御怒りを被った者に,友情を持ってはならない。かれらは,不信心者が墓場の(埋葬ずみの)仲間に就いて絶望しているのと同じように,来世に就いて絶望しているのである。

Arapça (Ürdün): 

«يا أيها الذين آمنوا لا تتولوا قوما غضب الله عليهم» هم اليهود «قد يئسوا من الآخرة» من ثوابها مع إيقانهم بها لعنادهم النبي مع علمهم بصدقه «كما يئس الكفار» الكائنون «من أصحاب القبور» أي المقبورين من خير الآخرة، إذ تعرض عليهم مقاعدهم من الجنة لو كانوا آمنوا وما يصيرون إليه من النار.

Hintçe: 

ऐ ईमानदारों जिन लोगों पर ख़ुदा ने अपना ग़ज़ब ढाया उनसे दोस्ती न करो (क्योंकि) जिस तरह काफ़िरों को मुर्दों (के दोबारा ज़िन्दा होने) की उम्मीद नहीं उसी तरह आख़ेरत से भी ये लोग न उम्मीद हैं

Tayca: 

โอ้บรรดาผู้ศรัทธาเอ๋ย พวกเจ้าอย่าได้คบกับหมู่ชนที่อัลลอฮฺทรงกริ้วต่อพวกเขาไว้เป็นมิตรสหาย แน่นอนพวกเขาหมดหวังต่อวันปรโลกแล้วเสมือนกับที่พวกปฏิเสธศรัทธาหมดหวังต่อ (การฟื้นคืนชีพของ) ชาวกุบูร

İbranice: 

הוי אלה אשר האמינו! אל תתחברו עם אלה אשר עוררו את זעמו של אלוהים, הם כבר איבדו תקווה מהעולם הבא, כפי שהכופרים איבדו את התקווה מהשוכנים באדמה (המתים)

Hırvatça: 

O vi koji vjerujete, ne uzimajte za prisne prijatelje i zaštitnike ljude na koje se Allah rasrdio; oni su izgubili nadu da će bilo kakvu nagradu na ahiretu imati, isto kao što su nevjernici izgubili nadu u vezi s onim koji su u grobovima.

Rumence: 

O, voi cei ce credeţi! Nu vă faceţi prieteni dintr-un popor asupra căruia Dumnezeu s-a mâniat şi nu are nici o speranţă pentru Viaţa de Apoi, aşa cum tăgăduitorii n-au nici o nădejde pentru cei din morminte.

Transliteration: 

Ya ayyuha allatheena amanoo la tatawallaw qawman ghadiba Allahu AAalayhim qad yaisoo mina alakhirati kama yaisa alkuffaru min ashabi alquboori

Türkçe: 

Ey iman edenler! Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir toplulukla dostluk kurmayın! Çünkü bunlar âhiretten ümitlerini kesmişlerdir. Tıpkı, kabir halkından olan inkârcıların, ümitlerini kestikleri gibi...

Sahih International: 

O you who have believed, do not make allies of a people with whom Allah has become angry. They have despaired of [reward in] the Hereafter just as the disbelievers have despaired of [meeting] the inhabitants of the graves.

İngilizce: 

O ye who believe! Turn not (for friendship) to people on whom is the Wrath of Allah, of the Hereafter they are already in despair, just as the Unbelievers are in despair about those (buried) in graves.

Azerbaycanca: 

Ey iman gətirənlər! Allahın qəzəbinə düçar olmuş bir qövmlə dostluq etməyin. Kafirlər qəbiristan əhlindən (ölülərin qiyamət günü diriləcəyindən) ümidlərini üzdükləri kimi, onlar da axirətdən (axirətdə Allahın mərhəmətindən) ümidlərini üzmüşlər!

Süleyman Ateş: 

Ey inananlar, Allah'ın kendilerine gazabettiği; kafirlerin mezarlık halkından umudu kestiği gibi ahiretten umudu kesmiş olan bir topluluk ile dostluk etmeyin!

Diyanet Vakfı: 

Ey iman edenler! Kendilerine Allah'ın gazap ettiği bir kavmi dost edinmeyin. Zira onlar, kafirlerin kabirlerdekilerden (onların dirilmesinden) ümit kestikleri gibi ahiretten ümit kesmişlerdir.

Erhan Aktaş: 

Ey Îmân Edenler! Allah’ın gazâp ettiği halka dönmeyin. Kâfirlerin mezarlık halkından ümitlerini kestikleri gibi(1) onlar da âhiretten ümitlerini kesmişlerdir.

Kral Fahd: 

Ey iman edenler! Kendilerine Allah'ın gazap ettiği bir kavmi dost edinmeyin. Zira onlar, kâfirlerin kabirlerdekilerden ( onların dirilmesinden) ümit kestikleri gibi ahiretten ümit kesmişlerdir.

Hasan Basri Çantay: 

Ey îman edenler, üzerlerine Allahın gazab etdiği o kavm ile dost olmayın ki mezarların yaranından olan kâfirler nasıl ümidlerini kesdilerse onlar da öylece âhiretden ümidlerini kesmişlerdir.

Muhammed Esed: 

Siz ey imana ermiş olanlar! Allah´ın gazabına uğrayan toplum ile dost olmayın! Onlar(ı dost edinenlerin) öteki dünya ile ilgili hiçbir ümitleri kalmamıştır; tıpkı bu hakikat inkarcılarının, (şimdi) mezarlarında yatanları (tekrar görme) ümitlerini kaybetmiş bulunmaları gibi.

Gültekin Onan: 

Ey inananlar, Tanrı´nın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli edinmeyin

Ali Fikri Yavuz: 

Ey iman edenler! Öyle bir kavmi dost edinmeyin ki, Allah onlara gazab etmiş, ahiretten ümidi kesmişler ve mezarlıklarda yatan kâfirlerin ümidsiz halleri gibi, ümidsizliğe düşmüşlerdir, (Allah’ın rahmetinden ümidlerini kesmişlerdir).

Portekizce: 

Ó fiéis, não tenhais vínculos com o povo que Deus abominou, por ter-se tornado cético quanto à outra vida, como osincrédulos se tornaram céticos quanto aos donos das sepulturas.

İsveççe: 

TROENDE! Sök inte vänskap och skydd hos dem som har drabbats av Guds vrede! De hoppas inte på det eviga livet, liksom de som [helt] förnekar sanningen inte hoppas [få återse] dem som [de har följt till graven].

Farsça: 

ای مؤمنان! با قومی که خدا بر آنان خشم گرفته، دوستی نکنید. آنان به یقین از آخرت مأیوسند، همان گونه که کافران مدفون در قبرها [که به سرانجام شوم خود رسیده اند، از نجات خویش] مأیوسند.

Kürtçe: 

ئەی ئەو کەسانەی کە باوەڕتان ھێناوە کەسانێك کەخوا غەزەبی لێ گرتوون مەیکەن بە دۆست وپشتیوانی خۆتان بەڕاستی ئەوان بێ ھیوا بوون لە (پاداشتی) ڕۆژی دوایی ھەر چۆن بێ بڕوایان بێ ھیوان لە مردووی ناو گۆڕستان (کە زیندوو ببێتەوە)

Özbekçe: 

Эй иймон келтирганлар! Аллоҳнинг ғазабига учраган қавмни дўст тутманглар. Кофирлар қабр эгаларидан умид узганларидек, улар ҳам охиратдан умид узганлар.

Malayca: 

Wahai orang-orang yang beriman! Janganlah kamu jadikan teman rapat mana-mana kaum yang dimurkai Allah, mereka telah berputus asa daripada mendapat kebaikan akhirat, sebagaimana berputus asanya orang-orang kafir yang ada di dalam kubur.

Arnavutça: 

O besimtarë, mos e bëni mik atë popull, në të cilin Perëndia është i zemëruar, ata e kanë humbur shpresën për jetën tjetër, ashtu sikundër jobesimtarët që e kanë humbur tërë shpresën prej të varrosurve (se do të ringjallen).

Bulgarca: 

О, вярващи, не се сближавайте с хора, на които Аллах се е разгневил! Изгубили са те надежда за отвъдния живот, както и неверниците са изгубили надежда за намиращите се в гробовете.

Sırpça: 

О ви који верујете, не узимајте за присне пријатеље и заштитнике људе на које се Аллах расрдио; они су изгубили наду да ће било какву награду на Будућем свету да имају, исто као што су неверници изгубили наду у вези са онима који су у гробовима.

Çekçe: 

Vy, kteří věříte! Neberte si za přátele lid, na nějž se Bůh rozhněval; ti ztratili naději na život budoucí, tak jako ji ztratili nevěřící ohledně obyvatel hrobů.

Urduca: 

اے لوگو جو ایمان لائے ہو، اُن لوگوں کو دوست نہ بناؤ جن پر اللہ نے غضب فرمایا ہے، جو آخرت سے اسی طرح مایوس ہیں جس طرح قبروں میں پڑے ہوئے کافر مایوس ہیں

Tacikçe: 

Эй каооне, ки имон овардаед, бо мардуме, ки Худо бар онҳо хашм гирифтааст, дӯстӣ макунед. Инҳо аз охират ноумеданд, ҳамчунон ки он кофироне, ки инак дар гӯранд, аз охират ноумеданд.

Tatarca: 

Ий мөэминнәр, Аллаһ аларга ачуланган кавем белән дуслашмагыз ягъни динсезләр, яһүдләр, насаралар, монафикълар, исерекләр, зиначылар, һәм бидеґәтчеләр кеби кешеләргә дус булмагыз, алар белән аралашып бергә яшәмәгез! Тәхкыйк ул кешеләр ахирәттән өметсез булдылар, кәферләр кабердән чыгарга өметсез булганнары кеби. Димәк аларга дус булган мөселманнарга да Аллаһ ачуланадыр.

Endonezyaca: 

Hai orang-orang yang beriman, janganlah kamu jadikan penolongmu kaum yang dimurkai Allah. Sesungguhnya mereka telah putus asa terhadap negeri akhirat sebagaimana orang-orang kafir yang telah berada dalam kubur berputus asa.

Amharca: 

እላንተ ያመናቸሁ ሆይ! አላህ በእነርሱ ላይ የተቆጣባቸውን ሕዝቦች አትወዳጁ፡፡ ከሓዲዎች ከመቃብር ሰዎች ተስፋ እንደቆረጡ ከመጨረሻይቱ ዓለም (ምንዳ) በእርግጥ ተስፋ ቆርጠዋል፡፡

Tamilce: 

நம்பிக்கையாளர்களே! அல்லாஹ் கோபித்த மக்களை நீங்கள் நேசி(த்து உங்கள் நண்பர்களாக ஆ)க்காதீர்கள். அவர்கள் மறுமை விஷயத்தில் திட்டமாக நம்பிக்கை இழந்தார்கள், புதைக்குழிகளில் சென்ற நிராகரிப்பாளர்கள் (அல்லாஹ்வின் அருளில் இருந்து) நம்பிக்கை இழந்ததைப் போல்.

Korece: 

믿는 백성들이여 하나님의 노여움을 받는 자들을 친구로 삼 지 말라 그들은 내세에 관하여 실 망하고 있나니 이는 무덤속에 있 는 불신자들이 실망하는 것과 같 으니라

Vietnamca: 

Hỡi những người có đức tin! Các ngươi chớ là đồng minh của nhóm người mà Allah đã giận dữ đối với họ. Quả thật, họ đã tuyệt vọng về Đời Sau giống như những kẻ vô đức tin đang tuyệt vọng trong mộ (của họ).