Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

6

Sûredeki Ayet No: 

31

Ayet No: 

820

Sayfa No: 

131

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِلِقَاءِ اللَّهِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا جَاءَتْهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً قَالُوا يَا حَسْرَتَنَا عَلَىٰ مَا فَرَّطْنَا فِيهَا وَهُمْ يَحْمِلُونَ أَوْزَارَهُمْ عَلَىٰ ظُهُورِهِمْ ۚ أَلَا سَاءَ مَا يَزِرُونَ

Çeviriyazı: 

ḳad ḫasira-lleẕîne keẕẕebû biliḳâi-llâh. ḥattâ iẕâ câethümü-ssâ`atü bagteten ḳâlû yâ ḥasratenâ `alâ mâ ferraṭnâ fîhâ vehüm yaḥmilûne evzârahüm `alâ żuhûrihim. elâ sâe mâ yezirûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. Kıyamet günü ansızın gelince onlar, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak şöyle derler: "Dünyada yaptığımız kusurlardan dolayı yazıklar olsun bize!" Bakın yüklendikleri günah ne kötüdür!

Diyanet İşleri: 

Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar doğrusu kaybedenlerdir ki kıyamet saati onlara ansızın gelince, ağırlıklarını arkalarına yüklenerek, "Dünyada işlediğimiz büyük kusurlardan ötürü yazıklar olsun bize" derler. Dikkat edin, yüklendikleri şeyler ne kötüdür!

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Gerçekten de ziyana uğramışlardır Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar. Nihayet ansızın başlarına kıyamet kopunca günahlarını sırtlarına yüklenirler de yaptığımız taşkınlıklardan dolayı yazıklar olsun bize derler; ne de kötü yüktür taşıdıkları yükler.

Şaban Piriş: 

Allah ile karşılaşmayı yalanlayanlar hüsrana uğramışlardır. Kıyamet ansızın onların başına geldiği zaman “Dünyada işlediğimiz kusurlardan dolayı yazıklar olsun bize!” derler. Sırtlarında da günahlarını taşırlar. Dikkat edin! O yüklenip taşıdıkları ne kötüdür.

Edip Yüksel: 

Kaybedenler, ALLAH ile karşılaşmayı yalanlayanlardır. O an (dünyanın sonu) kendilerini ansızın yakalayınca, günah yüklerini sırtlarında taşıyarak, "Oradaki hayatımızı boşa harcamamızdan ötürü vay halimize," diyecekler. Yüklendikleri şey ne de kötü!

Ali Bulaç: 

Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar, doğrusu hüsrana uğramışlardır. Öyle ki, saat (kıyamet günü) apansız onlara geliverince, günahlarını sırtlarına yüklenerek: "Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize…" derler. Dikkat edin, o işleyip-yüklendikleri ne kötüdür.

Suat Yıldırım: 

Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar, gerçekten en büyük hüsrana uğramışlardır.Nihayet kıyamet saati kendilerini bastırıverince onlar, günah yüklerini sırtlarına yüklenerek: “Eyvah! Dünyada işlediğimiz kusurlarımızdan dolayı yazıklar olsun bize!” diyecekler. Dikkat edin: Ne fena yükler götürüyorlar!

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Allah Teâlâ´nın huzuruna çıkacaklarını kendilerine ansızın Kıyamet gelinceye kadar inkâr eden kimseler, muhakkak hüsrâna uğramışlardır. Onlar bütün veballerini sırtlarına yüklenmiş oldukları halde, «Eyvah bizlere, orada yaptığımız kusurlardan dolayı,» diyeceklerdir. Dikkat ediniz! Onların yüklenip taşıyacakları şeyler ne kadar kötü!

Yaşar Nuri Öztürk: 

Allah'ın huzuruna varmayı yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramıştır. Sonunda o saat ansızın kendilerine gelip çatınca, sırtlarında günahlarını taşır bir halde şöyle demişlerdir: "Dünya hayatında düşdüğümüz aşırılıklardan dolayı vay hasretimize!" Dikkat edin! Ne kötü şeylerdir taşıyıp durdukları.

Bekir Sadak: 

Onlarin yuz cevirmesi sana agir gelince, eger gucun yeri delmeye veya goge merdiven dayamaga yetmis olsaydi, onlara bir mucize gostermek isterdin. Allah dileseydi onlari dogru yolda toplardi. Sakin bilmeyenlerden olma.

İbni Kesir: 

Allah´a kavuşmayı yalan sayanlar

Adem Uğur: 

Allah´ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara Kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar, günahlarını sırtlarına yüklenerek diyecekler ki: &quot

İskender Ali Mihr: 

Allah´a mülâki olmayı (ölmeden evvel, dünya hayatını yaşarken ruhunu Allah´a ulaştırmayı) yalanlayan kimseler hüsrana düştüler. O saat aniden onlara gelince, sırtlarında yüklerini taşıyarak: “Orada (dünyada) aşırı gittiğimiz şeyler üzerine (günahlar sebebiyle) bize yazıklar olsun.” dediler. Yüklendikleri şey ne kötü, (öyle) değil mi?

Celal Yıldırım: 

Allah´a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten ziyanda kaldılar

Tefhim ul Kuran: 

Allah´a kavuşmayı yalan sayanlar, doğrusu hüsrana uğramışlardır. Öyleki, saat (kıyamet günü) apansız onlara geliverince, günahlarını sırtlarına yüklenerek: «Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar bize...» derler. Dikkat edin, o işleyip yüklendikleri ne kötüdür.

Fransızca: 

Sont perdants certes ceux qui traitent de mensonges la rencontre d'Allah. Et quand soudain l'Heure leur viendra, ils diront : "Malheur à nous pour notre négligence à son égard , Et ils porteront leurs fardeaux sur leurs dos, et quels mauvais fardeaux !

İspanyolca: 

Perderán quienes hayan desmentido el encuentro de Alá. Cuando, al fin, de repente, les venga la Hora, dirán: «¡Ay de nosotros, que nos descuidamos!» Y llevarán su carga a la espalda. ¿No es carga mala la que llevan?

İtalyanca: 

Quelli che negano l'incontro con Allah saranno certamente perduti. Quando improvvisamente verrà l'Ora, diranno: «Disgraziati noi che l'abbiamo trascura- ta!». Porteranno sulla schiena il loro fardello. Che orribile carico!

Almanca: 

Bereits verloren haben diejenigen, die das Treffen mit ALLAH abgeleugnet haben. Dann, wenn die Stunde (der Jüngste Tag) sie unerwartet ereilt hat, werden sie sagen: "Weh uns für das, was wir im Diesseits vernachlässigt haben.", während sie ihre Schulden auf ihren Rücken tragen. Doch erbärmlich ist das, was sie tragen.

Çince: 

否认与真主相会的人,确已亏折了。等到复活时刻忽然降临的时候,他们才说:呜呼痛哉!我们在尘世时疏忽了。他们的背上,担负著自己的罪恶。他们所担负的,真恶劣!

Hollandaca: 

Zij zijn verloren, die de verschijning voor God in het volgende leven als eene onwaarheid verwerpen, tot op het uur dat hen onvermijdelijk zal verrassen. Dan zullen zij zeggen: Helaas dat wij gedurende onzen leeftijd ons zelven achteloos hebben vergeten, en zij zullen hunne lasten op hunne schouders dragen; en zal het niet kwaad zijn, waarmede zij beladen zullen wezen?

Rusça: 

Те, которые отрицали встречу с Аллахом, уже оказались в убытке. Когда же внезапно для них настанет Час, они, неся свои ноши на своих спинах, скажут: "Горе нам за то, что мы упустили там!" Как же скверно то, что они понесут!

Somalice: 

Waxaa Dhab u Khasaaray Kuwa Beeniyey la Kulanka Eebe markay ugu Timaaddo Saacadda (Qiyaame) si kada ahna waxay Dhahaan Shallaytadanno waxaan ku Gabood fallay Dhexdeeda, waxayna ku Xambaari Dambigooda Dhabarkooda waxaana Xumaanbadan waxay Xambaari.

Swahilice: 

Hakika wamekhasirika walio kanusha kukutana na Mwenyezi Mungu, mpaka ilipo wajia Saa kwa ghafla, wakasema: Ole wetu kwa tuliyo yapuuza! Nao watabeba mizigo yao juu ya migongo yao. Ni maovu hayo wanayo yabeba.

Uygurca: 

اﷲ قا مۇلاقات بولۇشنى (يەنى قايتا تىرىلىشنى) ئىنكار قىلغانلار ھەقىقەتەن زىيان تارتتى. قىيامەت تۇيۇقسىز كەلگەن چاغدا، ئۇلار: «ئۇ دۇنيادىكى بىپەرۋالىقىمىزدىن نادامەت» دەيدۇ. گۇناھلىرىنى ئۈستىلىرىگە يۈكلىۋالىدۇ، ئۇلارنىڭ (گۇناھلارنى) يۈكلىگىنى نېمىدېگەن يامان!

Japonca: 

アッラーに会うことを虚偽であるとする者は,確かに失敗者である。その時が突然来れば,かれらは言う。「ああ,悲しい,わたしたちは何と疎かなことをしたことか。」かれらは背に自分の重荷を負っている。ああ,かれらの負う重荷こそ災いである。

Arapça (Ürdün): 

«قد خسر الذين كذَّبوا بلقاء الله» بالبعث «حتى» غاية للتكذيب «إذا جاءتهم الساعة» القيامة «بغتة» فجأة «قالوا يا حسرتنا» هي شدة التألم ونداؤها مجاز أي هذا أوانك فاحضري «على ما فرَّطنا» قصَّرنا «فيها» أي الدنيا «وهم يحملون أوزارهم على ظهورهم» بأن تأتيهم عند البعث في أقبح شيء صورة وأنتنه ريحا فتركبهم «ألا ساء» بئس «ما يزرون» يحملونه حملهم ذلك.

Hintçe: 

उसकी सज़ा में अज़ाब (के मजे) चखो बेशक जिन लोगों ने क़यामत के दिन ख़ुदा की हुज़ूरी को झुठलाया वह बड़े घाटे में हैं यहाँ तक कि जब उनके सर पर क़यामत नागहा (एक दम आ) पहँचेगी तो कहने लगेगें ऐ है अफसोस हम ने तो इसमें बड़ी कोताही की (ये कहते जाएगे) और अपने गुनाहों का पुश्तारा अपनी अपनी पीठ पर लादते जाएंगे देखो तो (ये) क्या बुरा बोझ है जिसको ये लादे (लादे फिर रहे) हैं

Tayca: 

แน่นอนได้ขาดทุนไปแล้ว บรรดาผู้ที่ปฏิเสธต่อการพบอัลลอฮ์ จนกระทั่งเมื่อวันกิยามะฮ์ได้มายังพวกเขาโดยกระทันหัน แล้วพวกเขาก็กล่าวว่า โอ้ความเสียใจของเรา ในสิ่งที่เราได้ทำให้บกพร่องในโลก โดยที่พวกเขาแบกบรรดาบาปของพวกเขาไว้บนหลังของพวกเขาด้วย พึงรู้เถิดว่า ช่างเลวร้ายจริง ๆ สิ่งที่พวกเขากำลังแบกอยู่

İbranice: 

אכן אבודים יהיו אלה אשר כפרו בפגישתם את אלוהים, וכאשר תבוא עליהם השעה לפתע, יאמרו, 'חבל לנו על כל אשר הזנחנו,' ויישאו את חטאיהם על גביהם, ומה רע הוא המשא

Hırvatça: 

Oni koji ne vjeruju da će pred Allaha stati nastradat će kad im iznenada Čas oživljenja dođe, i reći će: "O žalosti naše, šta smo sve na Zemlji propustili!", i grijehe će svoje na leđima nositi, a užasno je ono što će uprtiti.

Rumence: 

Cei care socot minciună întâlnirea cu Dumnezeu sunt pierduţi. Ei vor spune, când, deodată, le va veni Ceasul: “Vai nouă! Ce rău ne pare că l-am neglijat!” Ei vor căra poverile lor în spinare. Cât de rău este ceea ce cară!

Transliteration: 

Qad khasira allatheena kaththaboo biliqai Allahi hatta itha jaathumu alssaAAatu baghtatan qaloo ya hasratana AAala ma farratna feeha wahum yahmiloona awzarahum AAala thuhoorihim ala saa ma yaziroona

Türkçe: 

Allah'ın huzuruna varmayı yalanlayanlar, gerçekten hüsrana uğramıştır. Sonunda o saat ansızın kendilerine gelip çatınca, sırtlarında günahlarını taşır bir halde şöyle demişlerdir: "Dünya hayatında düşdüğümüz aşırılıklardan dolayı vay hasretimize!" Dikkat edin! Ne kötü şeylerdir taşıyıp durdukları.

Sahih International: 

Those will have lost who deny the meeting with Allah, until when the Hour [of resurrection] comes upon them unexpectedly, they will say, "Oh, [how great is] our regret over what we neglected concerning it," while they bear their burdens on their backs. Unquestionably, evil is that which they bear.

İngilizce: 

Lost indeed are they who treat it as a falsehood that they must meet Allah,- until on a sudden the hour is on them, and they say: "Ah! woe unto us that we took no thought of it"; for they bear their burdens on their backs, and evil indeed are the burdens that they bear?

Azerbaycanca: 

Allahın hüzurunda duracaqlarını inkar edən kimsələr, həqiqətən, ziyana uğramışlar. Belə ki, saat (qiyamət vaxtı) qəflətən başlarının üstünü aldığı zaman onlar günahlarını dallarında daşıyaraq deyəcəklər: “Dünyadakı təqsirlərimizə görə vay halımıza!” Bir baxın, daşıdıqları şey (günah yükü) necə də pisdir!

Süleyman Ateş: 

Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar, gerçekten ziyana uğradı(lar). Nihayet kendilerine ansızın o sa'at gelip çatınca, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak: "Hayatta (iyi işler yapmaktan) geri kalıp günah işlememizden ötürü vah bize!" dediler. Bakın, ne kötü şeyler yüklenip taşıyorlar!

Diyanet Vakfı: 

Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara Kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar, günahlarını sırtlarına yüklenerek diyecekler ki: "Dünyada iyi amelleri terketmemizden dolayı vah bize!" Dikkat edin, yüklendikleri şey ne kötüdür!

Erhan Aktaş: 

Allah ile karşılaşmayı yalan sayanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. Nihâyet o Sa’at ansızın gelip çatınca, günahlarını sırtlarına yüklenerek: “Dünyada iyi şeyleri yapmamaktan dolayı yazıklar olsun bize.” diyecekler. Dikkat edin yüklendikleri şey ne kötüdür!

Kral Fahd: 

Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara Kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar, günahlarını sırtlarına yüklenerek diyecekler ki: «Dünyada iyi amelleri terketmemizden dolayı vah bize!» Dikkat edin, yüklendikleri şey ne kötüdür!

Hasan Basri Çantay: 

Allahın huzuruna çıkmayı yalan sayanlar gerçek en büyük ziyana uğramışdır. Nihayet kendilerine ansızın kıyamet günü çatdığı zaman, onlar (günâh) yüklerini sırtlarının üstüne yükleyerek, demişler (diyecekler) ki: «orada (Hayatda) yapdığımız taksirlerden dolayı eyvah bize!.. Dikkat edin, ne kötüdür o yüklenib taşıyacakları şeyler!

Muhammed Esed: 

Kıyamet Saati ansızın gelip çatıncaya (ve) "Yazıklar olsun bize ki onu gözardı etmişiz!" diye ağlaşıp dövününceye kadar Allaha varacaklarını inkar edenler gerçekten hüsrana uğrayanlardır, çünkü omuzlarında günahlarının yükünü taşıyacaklardır: Ah, o yüklenecekleri (ağırlık) ne kötüdür!

Gültekin Onan: 

Tanrı´ya kavuşmayı yalan sayanlar, doğrusu hüsrana uğramışlardır. Öyle ki, saat (kıyamet günü) apansız onlara geliverince, günahlarını sırtlarına yükleyerek: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Allah’ın huzuruna çıkacaklarını inkâr edenler, gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet kendilerine kıyamet ansızın geldiği zaman şöyle diyecekler: “-Vah, bize yazıklar olsun! Dünyada kusur yaparak vaktimizi boşa çıkardık.” Onlar günahlarını arkalarına yükleneceklerdir. Dikkat edin ki, yüklendikleri günah ne kötüdür!...

Portekizce: 

Serão desventurados aqueles que desmentirem o comparecimento ante Deus, apenas se apercebendo da realidade quandoa morte os surpreender repentinamente. Gritarão: Ai de nós, por termos negligenciado! Porém, carregarão seus fardos àscostas. Que péssimo será o que carregarão!

İsveççe: 

Förlorade är de som förnekar det kommande mötet med Gud, ända till dess den Yttersta stunden plötsligt är över dem, och de säger: "Vilket elände! Hur kunde vi försumma [att förbereda oss för] denna [Stund]!" På ryggen skall de bära hela bördan av sina synder - i sanning en tung börda!

Farsça: 

کسانی که دیدار [پاداش و مقام قرب] خدا را تکذیب کردند، یقیناً دچار زیان شدند. تا هنگامی که قیامت به طور ناگهان و غافل گیرانه به آنان رسد، می گویند: ای بر ما دریغ و افسوس که نسبت به تکالیف و وظایف شرعی خود کوتاهی کردیم. و آنان بار سنگین گناهانشان را بر دوش می کشند؛ آگاه باشید! بد باری است که بر دوش خواهند کشید.

Kürtçe: 

بەڕاستی ئەوانەی کە دیداری پەروەردگاریان بە درۆ دەزانی زەرەریان کرد ھەتا کاتێک لەناکاو ڕۆژی دواییان بەسەردا دێت ئەڵێن ئای داخ و پەشیمانی سەخت بۆ ئێمە چەند کەم تەرخەمیمان کردلە دونیادا و لەدەستمان چوو لەکاتێکدا تاوانەکانیان ھەڵگرتووە بەکۆڵیانەوەیە ئای چەند بەد و خراپە ئەو بارەگرانەی ھەڵیدەگرن

Özbekçe: 

Аллоҳга рўбарў бўлишни ёлғон деганлар, шубҳасиз, зиёнга учрадилар. То тўсатдан қиёмат келиб қолганда, устларига гуноҳларини орқалаб олган ҳолларида: «У (дунё)да қилган камчиликларимизга ҳасрат-надоматлар бўлсин», дейдилар. Улар орқалаган нарса қандай ёмон-а!

Malayca: 

Sesungguhnya telah rugilah orang-orang yang mendustakan pertemuan mengadap Allah; sehingga apabila hari kiamat datang secara mengejut kepada mereka, mereka berkata; "Aduhai kesalnya kami atas apa yang telah kami cuaikan dalam dunia!" Sambil mereka memikul dosa-dosa mereka di atas belakang mereka. Ingatlah, amatlah buruk apa yang mereka pikul itu.

Arnavutça: 

Gjithsesi, ata e kanë dëmtuar veten, që e kanë përgënjeshtruar takimin me Perëndinë; e kur befas t’u arrijë Dita e Kijametit, do të thonë: “Të mjerët ne çka kemi humbur në jetën e Tokës!” dhe do t’i bartin mëkatet e veta në shpinën e tyre. E, sa e shëmtuar është ajo barrë!

Bulgarca: 

Загубили са онези, които взимат за лъжа срещата с Аллах. Когато при тях внезапно дойде Часът, ще кажат: “О, горко ни за онова, което там пропиляхме!” И ще понесат на гръб своите товари. Колко лошо е онова, което носят!

Sırpça: 

Они који не верују да ће стати пред Аллахом настрадаће кад им изненада дође Час оживљења, и рећи ће: „О наше жалости, шта смо све пропустили на Земљи!“ И грехе ће своје да носе на леђима, а ужасно је оно што ће носити.

Çekçe: 

Ztraceni jsou ti, kdož setkání s Bohem za lež prohlašovali. A až na ně znenadání Hodina udeří, zvolají: 'Běda nám za to, že jsme o ni nedbali!' A ponesou na bedrech svých břemena svá - a jak hnusné je břímě jejich!

Urduca: 

نقصان میں پڑ گئے وہ لوگ جنہوں نے اللہ سے اپنی ملاقات کی اطلاع کو جھوٹ قرار دیا جب اچانک وہ گھڑی آ جائے گی تو یہی لوگ کہیں گے "افسوس! ہم سے اس معاملہ میں کیسی تقصیر ہوئی" اور اِن کا حال یہ ہوگا کہ اپنی پیٹھوں پر اپنے گناہوں کا بوجھ لادے ہوئے ہوں گے دیکھو! کیسا برا بوجھ ہے جو یہ اٹھا رہے ہیں

Tacikçe: 

Зиён карданд онҳое, ки дидор бо Худоро дурӯғ пиндоштанд. Ва чун қиёмат ба ногаҳон фаро расад, гӯянд; «Эй ҳасрато, бар мо ба хотири кӯтоҳие, ки кардем». Инҳо бори гуноҳашонро бар пушт мекашанд. Хон, чӣ бад бореро бар дӯш мекашанд!

Tatarca: 

Үлгәннән соң терелеп, Аллаһуга хөкемгә баруны инкяр итеп, Аллаһ йөкләгән бурычларны үтәмәүчеләр тәхкыйк һәлак булдылар. Көтмәгәндә алар өстенә кыямәт килсә, шул вакытта әйттеләр: "Вәй-үкенеч! Безгә хәсрәт-һәлакәтлек килде бит, дөньяга алданып, ахирәткә хәзерләнмәвебез сәбәпле", – дип. Алар гөнаһларын аркаларына йөкләп, Аллаһу хозурына килерләр. Әґәһ булыгыз! Аларның дөньядан алып килгән йөкләре нинди яман йөктер.

Endonezyaca: 

Sungguh telah rugilah orang-orang yang mendustakan pertemuan mereka dengan Tuhan; sehingga apabila kiamat datang kepada mereka dengan tiba-tiba, mereka berkata: "Alangkah besarnya penyesalan kami, terhadap kelalaian kami tentang kiamat itu!", sambil mereka memikul dosa-dosa di atas punggungnya. Ingatlah, amat buruklah apa yang mereka pikul itu.

Amharca: 

እነዚያ በአላህ መገናኘት ያስተባበሉ በእርግጥ ከሰሩ፡፡ ሰዓቲቱም በድንገት በመጣቻቸው ጊዜ እነሱ ኃጢኣቶቻቸውን በጀርባዎቻቸው ላይ የሚሸከሙ ሲኾኑ «በርሷ (በምድረ ዓለም) ባጓደልነው ነገር ላይ ዋ ቁጪታችን» ይላሉ፡፡ ንቁ! የሚሸከሙት ነገር ከፋ፡፡

Tamilce: 

அல்லாஹ்வின் சந்திப்பை பொய்ப்பித்தவர்கள் நஷ்டமடைந்து விட்டனர். இறுதியாக, திடீரென அவர்களுக்கு மறுமை வந்தால், “நாங்கள் (நன்மைகளில்) எவற்றில் குறை செய்தோமோ அதனால் நேர்ந்த எங்கள் துக்கமே!’’ என்று கூறுவர். அவர்களுமோ தங்கள் பாவங்களைத் தங்கள் முதுகுகள் மீது சுமப்பார்கள். அறிந்து கொள்ளுங்கள்! அவர்கள் சுமப்பது மிகக் கெட்டதாகும்.

Korece: 

하나님 만남을 거절하는자 실로 손실을 보리라 종말이 그들 에게 갑자기 이르니 우리가 그것 을 생각지 못하고 있었느뇨 라고 그들이 말하더라 그들은 그들의 등에 짐을 짊어지며 그들이 짊어 진 짐은 바로 사악함이라

Vietnamca: 

Những kẻ phủ nhận việc gặp Allah chắc chắn sẽ thua thiệt. Mãi đến khi Giờ Tận Thế bất ngờ xảy đến với họ thì họ mới nói: “Thật khổ thân cho chúng ta về điều mà chúng ta đã thường làm ngơ!” Họ phải mang trên lưng tội lỗi của mình. Thật tồi tệ cho tội lỗi mà họ phải gánh lấy!