Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

5

Sûredeki Ayet No: 

52

Ayet No: 

721

Sayfa No: 

117

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ يُسَارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشَىٰ أَن تُصِيبَنَا دَائِرَةٌ ۚ فَعَسَى اللَّهُ أَن يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِّنْ عِندِهِ فَيُصْبِحُوا عَلَىٰ مَا أَسَرُّوا فِي أَنفُسِهِمْ نَادِمِينَ

Çeviriyazı: 

fetere-lleẕîne fî ḳulûbihim meraḍuy yüsâri`ûne fîhim yeḳûlûne naḫşâ en tüṣîbenâ dâirah. fe`ase-llâhü ey ye'tiye bilfetḥi ev emrim min `indihî feyuṣbiḥû `alâ mâ eserrû fî enfüsihim nâdimîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Kalblerinde hastalık bulunanların: " Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek, onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder veya katından bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.

Diyanet İşleri: 

Kalblerinde hastalık olanların, "Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek onlara koştuğunu görürsün. Olur ki Allah bir zafer verir veya katından bir emir getirir de kalblerinde gizlediklerine içleri yananlara dönerler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Yüreklerinde bir hastalık olanları ve bir felakete uğramamızdan korkuyoruz, diyerek onların içine katılan, onlara koşanları görürsün. Fakat belki de Allah bir fetih verir, yahut kendi katından bir iş çıkarır meydana da onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı nadim oluverirler.

Şaban Piriş: 

Kalplerinde hastalık olanların: "Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek onlara koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih verir veya katından bir emir getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.

Edip Yüksel: 

Kalplerinde hastalık bulunanların, "Başımıza bir bela gelmesinden korkuyoruz," diyerek onların arasında dolanıp durduklarını göreceksin. Olur ki ALLAH, zaferi veya kendi tarafından bir emri getirir de, içlerinde gizledikleri düşüncelerinden dolayı pişman olurlar.

Ali Bulaç: 

İşte kalplerinde hastalık olanları: "Zamanın, felaketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz" diyerek aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih veya Katından bir emir getirecek de, onlar, nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır.

Suat Yıldırım: 

Kalbinde nifak hastalığı olanların, içlerinden: “Ne olur ne olmaz, başımıza bir felâket gelebilir, şimdiki durumumuz değişebilir, onun için biz tedbirimizi alalım.” diyerek, kâfirlerle dost olmak için onların yanına girip çıktıklarını görürsün.Umulur ki Allah yakında bir zafer ihsan ederveya Kendi tarafından peygamberi vasıtasıyla münafıkların maskelerini düşürme gibi bir başka durum ortaya çıkar da, Onlar içlerinde gizledikleri bu nifaktan dolayı pişman olurlar.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

İmdi kalblerinde bir maraz olan kimseleri görürsün ki, onların içinde koşar dururlar, «Bize bir felaket isabet etmesinden korkarız,» derler. Artık umulur ki, Allah Teâlâ bir feth veya nezd-i ilâhiyesinden bir emir vücuda getirir de, onlar kendi nefislerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olurlar.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Kalplerinde hastalık olanların, "Başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz." diyerek onların içine daldıklarını görürsün. Olabilir ki Allah, bir fetih yahut katından bir buyruk getirir de bunu yapanlar, benliklerinde sakladıkları şeye pişmanlık duyar hale gelirler.

Bekir Sadak: 

Kim Allah´i, Peygamberini ve inananlari dost edinirse bilsin ki, suphesiz Allah´tan yana olanlar ustun gelirler. *

İbni Kesir: 

Kalblerinde hastalık olanların

Adem Uğur: 

Kalblerinde hastalık bulunanların: &quot

İskender Ali Mihr: 

Böylece, kalplerinde maraz (hastalık) bulunanların (yahudi ve hristiyanları dost edinip), “olaylar (tersine) dönerse, bize bir musibet isabet etmesinden korkuyoruz.” diyerek onların aralarında koşuştuklarını görürsün. Oysa ki Allâh´ın katından bir fetih veya bir emir getirmesi umulur ki, böylece onlar da kendi içlerinde gizledikleri şeye pişman olurlar.

Celal Yıldırım: 

Kalblerinde hastalık bulunanları, onlara doğru (dostluk kucağını açarak) koşuştuklarını görürsün ve: «Bize, (devrin dönmesiyle) bir felâketin dokunmasından korkarız» derler. Umulur ki Allah fetih veya kendi katından bir emirle gelir de (o kimseler) içlerinde gizleyip durduklarına pişman olarak sabahlarlar.

Tefhim ul Kuran: 

İşte kalplerinde hastalık olanların: «Zamanın, felâketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz» diyerek aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ya da katından bir emir getirecek de, onlar, nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır.

Fransızca: 

Tu verras, d'ailleurs, que ceux qui ont la maladie au cœur se précipitent vers eux et disent : "Nous craignons qu'un revers de fortune ne nous frappe." Mais peut-être qu'Allah fera venir la victoire ou un ordre émanant de Lui. Alors ceux-là regretteront leurs pensées secrètes.

İspanyolca: 

Ves a los enfermos de corazón precipitarse a ellos, diciendo: «Tenemos miedo de un revés de fortuna». Pero puede que Alá traiga el éxito u otra cosa de Él y, entonces, se dolerán de lo que habían pensado en secreto.

İtalyanca: 

Vedrai quelli che hanno una malattia nel cuore correre verso di loro dicendo: «Temiamo un rovescio del destino». Ma se Allah darà la vittoria o un ordine da parte Sua, eccoli rimpiangere i loro pensieri segreti.

Almanca: 

Und du siehst, daß diejenigen, in deren Herzen Krankheit ist, zu ihrer (Unterstützung) eilen. Sie sagen: "Wir fürchten, daß wir unterlegen sein werden." ALLAH wird jedoch entweder den Sieg oder von Sich aus eine Entscheidung herbeiführen, so werden sie bereuen aufgrund dessen, was sie bei sich verheimlicht haben.

Çince: 

你将看见有心病的人,将争先地去与他们亲善,还要托辞说:我们恐怕遭遇厄运。真主也许降下胜利,或发出命令,而他们因为自己心中隐藏的阴谋,而变成悔恨的人。

Hollandaca: 

Gij zult hen zien, in wier harten eene zwakheid heerscht, hoe zij zich haasten, zeggende: wij vreezen, dat ons eenigerhande tegenspoed overkomt; maar het is God gemakkelijk, de overwinning te schenken, of een bevel van Hem, dat zij berouw mogen gevoelen, omtrent hetgeen zij in hun binnenste hebben besloten.

Rusça: 

Ты видишь, что те, чьи сердца поражены недугом, поспешают среди них и говорят: "Мы боимся, что нас постигнет беда". Но, может быть, Аллах явится с победой или своим повелением, и тогда они станут сожалеть о том, что утаивали в себе.

Somalice: 

Waxaad Arkaysaan kuwa Qalbiga ka Buka (Munaafiqiinta) oo u Degdagi Dhexdooda, iyagoo Dhihi waxaannu ka Cabsan inay nagu dhaedo Dhibaato (Socota) waxay u Dhawdahay in Eebe keeno Fatxi (Gargaar) Xagiisa ah oo Markaas ay ahaadaan kuwo waxay u Qarsanayeen Naftooda (oo Gaal jacayl ah) Qoomameeya.

Swahilice: 

Utawaona wale wenye maradhi nyoyoni mwao wanakimbilia kwao wakisema: Tunakhofu yasitusibu mabadiliko. Huenda Mwenyezi Mungu akaleta ushindi au jambo jingine litokalo kwake wakawa wenye kujuta kwa waliyo yaficha katika nafsi zao.

Uygurca: 

دىللىرىدا كېسەللىك (يەنى مۇناپىقلىق) بارلارنىڭ (زامان ئۆزگىرىپ كاپىرلار زەپەر تاپسا) ئۆزىمىزگە بىر پالاكەتچىلىك كېلىشىدىن قورقىمىز دەپ، ئۇلار بىلەن دوست بولۇشقا ئالدىرىغانلىقىنى كۆرىسەن، اﷲ (رەسۇلۇللاھقا، مۇسۇلمانلارغا) غەلىبە (يەنى مەككىنى پەتھى قىلىشنى) ئاتا قىلىدۇ، ياكى بىر ئىشنى (يەنى ئۇلارنىڭ مۇناپىقلىقىنى پاش قىلىشنى) مەيدانغا كەلتۈرىدۇ - دە، كۆڭلىدە يوشۇرغىنى (يەنى مۆمىنلەرنىڭ دۈشمەنلىرىنى دوست تۇتقانلىقى) ئۈچۈن ئۇلار نادامەت چېكىدۇ

Japonca: 

あなたは,心に病ある者がかれらの許に走るのを見るであろう。かれらは,「わたしたちは災難にあいはしないかと恐れる。」と言っている。だがアッラーは,恐らく(あなたがたに)勝利を与え,または御許から聖断を与えられよう。かれらは心の中に秘密を抱くもののために,酷く後悔することになるであろう。

Arapça (Ürdün): 

«فترى الذين في قلوبهم مرض» ضعف اعتقاد كعبد الله بن أبي المنافق «يسارعون فيهم» في موالاتهم «يقولون» معتذرين عنها «نخشى أن تصيبنا دائرة» يدور بها الدهر علينا من جدب أو غلبة ولا يتم أمر محمد فلا يميرونا قال تعالى: «فعسى الله أن يأتي بالفتح» بالنصر لنبيه بإظهار دينه «أو أمر من عنده» بهتك ستر المنافقين وافتضاحهم «فيصبحوا على ما أسرُّوا في أنفسهم» من الشك وموالاة الكفار «نادمين».

Hintçe: 

तो (ऐ रसूल) जिन लोगों के दिलों में (नेफ़ाक़ की) बीमारी है तुम उन्हें देखोगे कि उनमें दौड़ दौड़ के मिले जाते हैं और तुमसे उसकी वजह यह बयान करते हैं कि हम तो इससे डरते हैं कि कहीं ऐसा न हो उनके न (मिलने से) ज़माने की गर्दिश में न मुब्तिला हो जाएं तो अनक़रीब ही ख़ुदा (मुसलमानों की) फ़तेह या कोई और बात अपनी तरफ़ से ज़ाहिर कर देगा तब यह लोग इस बदगुमानी पर जो अपने जी में छिपाते थे शर्माएंगे (

Tayca: 

แล้วเจ้าจะได้เห็นบรรดาผู้ที่ในหัวใจของพวกเขามีโรค ต่างรีบเร่งกันไปอยู่ในหมู่พวกเขา โดยกล่าวว่า พวกเรากลัวภัยพิบัติ จะเวียนมาประสบแก่พวกเรา อาจเป็นไปได้ว่าอัลลอฮ์นั้นจะทรงนำมาซึ่งชัยชนะ หรือไม่ก็นำพระบัญชาอย่างหนึ่งอย่างใดมาจากที่พระองค์ แล้วพวกเขาก็กลายเป็นผู้เสียใจต่อสิ่งที่พวกเขาปกปิดไว้ในใจของพวกเขา

İbranice: 

רואה אתה כי אלה (הצבועים) שיש מחלה בלבבם מזדרזים אליהם ואומרים, ' פוחדים אנו שתפגע בנו רעה. אולם יתכן שאלוהים יביא (לכם) ניצחון, או מעשה מאצלו (מאלוהים) , ואז יתחרטו על אשר תכננו בנפשם

Hırvatça: 

Zato ti vidiš one čija su srca bolesna kako se žure da s njima prijateljstvo sklope, govoreći: "Bojimo se da nas kakva nevolja ne zadesi." A Allah će sigurno pobjedu ili nešto drugo od Sebe dati, pa će se oni, zbog onoga što su u dušama svojim krili, kajati,

Rumence: 

Îi vezi pe cei care au boala în inimi cum se grăbesc către ei spunând: “Ne este teamă că vom fi loviţi de soartă.” Dumnezeu poate da biruinţa prin porunci de la El. Le va părea rău atunci pentru gândurile lor tăinuite.

Transliteration: 

Fatara allatheena fee quloobihim maradun yusariAAoona feehim yaqooloona nakhsha an tuseebana dairatun faAAasa Allahu an yatiya bialfathi aw amrin min AAindihi fayusbihoo AAala ma asarroo fee anfusihim nadimeena

Türkçe: 

Kalplerinde hastalık olanların, "Başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz." diyerek onların içine daldıklarını görürsün. Olabilir ki Allah, bir fetih yahut katından bir buyruk getirir de bunu yapanlar, benliklerinde sakladıkları şeye pişmanlık duyar hale gelirler.

Sahih International: 

So you see those in whose hearts is disease hastening into [association with] them, saying, "We are afraid a misfortune may strike us." But perhaps Allah will bring conquest or a decision from Him, and they will become, over what they have been concealing within themselves, regretful.

İngilizce: 

Those in whose hearts is a disease - thou seest how eagerly they run about amongst them, saying: "We do fear lest a change of fortune bring us disaster." Ah! perhaps Allah will give (thee) victory, or a decision according to His will. Then will they repent of the thoughts which they secretly harboured in their hearts.

Azerbaycanca: 

Ona görə də qəlblərində mərəz (nifaq xəstəliyi) olanları onların (yəhudi və xaçpərəstlərin) içində vurnuxan və: “Bizə bir fəlakət üz verməsindən (islamın məğlubiyyətindən) qorxuruq”, - deyən görərsən. Amma, ola bilsin ki, Allah (mö’minlərə) bir zəfər gətirsin və Öz tərəfindən elə bir iş qursun ki, onlar (münafiqlər) ürəklərində gizlətdiklərindən (küfr və nifaqdan) peşman olsunlar.

Süleyman Ateş: 

Kalblerinde hastalık bulunanların: "Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz!" diyerek onların arasına koştuklarını görürsün. Belki Allah fetih ya da kendi katından bir iş getirir de onlar, içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.

Diyanet Vakfı: 

Kalblerinde hastalık bulunanların: "Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz" diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih, yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır.

Erhan Aktaş: 

Kalplerinde hastalık bulunanların, “Başımıza bir bela gelmesinden korkuyoruz.” diyerek, onların aralarında koşuştuklarını görürsün. Olur ki, Allah bir fetih veya kendi katından bir emir getirir ve böylece onlar içlerinde gizledikleri şeyden pişman olurlar!

Kral Fahd: 

Kalplerinde bir hastalık bulunan (münafık) ların "Başımıza bir felâket gelmesinden korkuyoruz" diyerek (Yahudilerin) arasında koşuştuklarını görürsün. Fakat mümkündür ki, Allah, kendi katından bir zafer, yahut bir emir getirir de, onlar da, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olurlar.

Hasan Basri Çantay: 

İşte kalblerinde bir (nifak) maraz (ı) bulunan kimselerin «Felâketin bize (dönüb) çarpmasından korkuyoruz» diyerek aralarında koşuşduklarını görüyorsun. Belki Allah feth (-ü zafer) veya kendi katından bir emir getirecek de onlar, yüreklerinde gizledikleri şey´e karşı peşiman kimseler olacaklardır.

Muhammed Esed: 

Ve kalplerinde hastalık olanların, (kendi kendilerine) "Şansımızın kötü gitmesinden korkuyoruz!" diyerek onların işine yarayan bir tavır sergilemekte yarıştıklarını görebilirsin. Ama Allah, (müminler için) büyük bir başarı takdir ettiğinde yahut kendi planının (başka) bir tezahürünü gerçekleştirdiğinde o (kararsız)lar, kendi içlerinde gizlice barındırdıkları düşüncelerden dolayı vicdan azabı duymaya başlarlar.

Gültekin Onan: 

Kalplerinde hastalık olanların &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Onun için kablerinde nifak hastalığı olanları görürsün ki, kâfirlerle dostluk yapmak hususunda yarışırlar. Korkarız bir zaman inkılâbı ile İslâm mağlûp olur, derler. Fakat yakındır ki, Allah, müslümanlara zaferi veya kendi katından bir emri (münafıkların açığa vurulması emrini) getirir de nefislerinde gizlediklerine pişman olurlar.

Portekizce: 

Verás aqueles que abrigam a morbidez em seus corações apressarem-se em Ter intimidades com eles, dizendo:Tememos que nos açoite uma vicissitude! Oxalá Deus te apresente a vitória ou algum outro desígnio Seu e, então,arrepender-se-ão de tudo quanto haviam maquinado.

İsveççe: 

Du ser att de vilkas hjärtan är sjuka av tvivel har bråttom att söka vinna deras [gunst]. De säger: "Vi fruktar att vår lycka skall vända sig." Men det kan hända att Gud skänker [de troende] segern eller ger Sin vilja till känna [på annat sätt], och då måste dessa människor [med sjuka sinnen] ångra sina [hemliga] tankar.

Farsça: 

کسانی که در دل هایشان بیماری [دورویی] است، می بینی که در دوستی با یهود و نصاری شتاب می ورزند و [بر پایه خیال باطلشان که مبادا اسلام و مسلمانان تکیه گاه استواری نباشند] می گویند: می ترسیم آسیب و گزند ناگواری به ما برسد [به این سبب باید برای دوستی به سوی یهود و نصاری بشتابیم]. امید است خدا از سوی خود پیروزی یا واقعیت دیگری [به نفع مسلمانان] پیش آرد تا این بیماردلان بر آنچه در دل هایشان پنهان می داشتند، پشیمان شوند.

Kürtçe: 

بۆیە ئەبینی ئەوانەی دڵیان نەخۆشی (دوو ڕووی) تیایە پێش برکێ ئەکەن لەدۆستایەتی ئەو (جولەکەو گاور) انەدا ئەڵێَََن ئەترسین کەبەسەر ھاتی ناخۆشی ڕۆژگار دووچارمان ببێت دەی نزیکە خوا سەرکەوتن و زاڵ کردنی تەواو بنێرێت (بۆ پێغەمبەر ﷺ) یان لەلایەن خۆیەوە کارێکی تر بکات بەھۆی ئەوەوە وایان لێدێت لەوەی پەنھانیان کردبوو لەدەروونی خۆیاندا پەشیمان دەبنەوە

Özbekçe: 

Қалбларида касаллик борларнинг, замон айланиб бизга мусибат етишидан қўрқамиз, деб улар томон шошилганини кўрасан. Шоядки, Аллоҳ фатҳу нусрат берса ёки Ўз томонидан бирон иш ато қилсаю ўзларича сирлашган нарсаларига надомат қилсалар. (Яъни, мазкур кофирлар замон айланиб мусулмонлар енгилиб қолса, ғолибларнинг зарбаси остида қолмайин, деб қўрқади. Демак, Исломга у ихлос билан кирган эмас. Мусулмонлар устун келиб турганда, улардан қўрқиб, тили билан мусулмонлигини изҳор қилган, баъзи ибодатларга ва диний кўрсатмаларга ҳам амал қилиб турган. Мусулмонларга қарши бўлган кофирлар билан ҳам дўстлашиб, ҳамкорлик қилиб, мабодо замон айланиб улар мусулмонлардан устун келиб қолса, менга зарар беришмасин, деб туради. Лекин иш тамоман бошқача бўлиб чиқиши ҳам мумкин.)

Malayca: 

Dalam pada itu, engkau lihat orang-orang (munafik) yang ada penyakit dalam hatinya segera berusaha mendampingkan diri kepada mereka (Yahudi dan Nasrani), sambil berkata: "Kami takut bahawa kami akan ditimpa bencana (yang memaksa kami meminta pertolongan mereka)". Mudah-mudahan Allah akan mendatangkan kemenangan (kepada RasulNya dan umat Islam) atau mendatangkan sesuatu hukuman dari sisiNya (terhadap golongan yang munafik itu); maka sebab itu mereka akan menyesal mengenai apa yang telah mereka sembunyikan dalam hatinya.

Arnavutça: 

I sheh ti ata, zemrat e të cilëve lëngojnë (nga hipokrizia) se si vrapojnë për të lidhur miqësi me ta duke thënë: “Druajmë se mos po na goditë ndonjë fatkeqësi”. E, Perëndia do t’i sjell fitoren ose diçka tjetër nga ana e Tij, e prandaj, për atë që kanë fshehur në veten e tyre do të pendohen,

Bulgarca: 

И виждаш онези, в чиито сърца има болест, да се надпреварват към тях с думите: “Страхуваме се да не ни сполети превратност.” Но Аллах може да донесе победата или Своя заповед, и да съжаляват за онова, което са спотаили в душите си.

Sırpça: 

Зато ти видиш оне чија су срца болесна како журе да са њима склопе пријатељство, говорећи: „Бојимо се да нас каква невоља не задеси.“ А Аллах ће сигурно победу или нешто друго да од Себе да, па ће они, због онога што су крили у својим душама, да се кају.

Çekçe: 

A vidíš ty, v jejichž srdcích je choroba, horlivě mezi nimi obcházet a říkat: 'Bojíme se, aby nás nepostihl obrat osudu!' Však možná, že Bůh přinese úspěch anebo nějaké Své rozhodnutí, takže tito lidé začnou litovat toho, co skrývali ve svých duších,

Urduca: 

تم دیکھتے ہو کہ جن کے دلوں میں نفاق کی بیماری ہے وہ اُنہی میں دوڑ دھوپ کرتے پھرتے ہیں کہتے ہیں "ہمیں ڈر لگتا ہے کہ کہیں ہم کسی مصیبت کے چکر میں نہ پھنس جائیں" مگر بعید نہیں کہ اللہ جب تمہیں فیصلہ کن فتح بخشے گا یا اپنی طرف سے کوئی اور بات ظاہر کرے گا تو یہ لوگ اپنے اِس نفاق پر جسے یہ دلوں میں چھپائے ہوئے ہیں نادم ہوں گے

Tacikçe: 

Онҳоеро, ки дар дил маразе доранд, мебинӣ, ки ба сӯҳбаташон мешитобанд, мегӯянд: «Метарсем, ки ба мо осебе расад». Аммо шояд, ки Худо пирӯзие падид орад ё коре кунад, он гоҳ аз он чӣ дар дил ниҳон дошта буданд, пушаймон шаванд.

Tatarca: 

Яхшылап карасаң, әлбәттә, күрерсең күңелләрендә икейөзлелек чире булган мөселманнар кәфергә дус булырга, аларга иярергә ашыгырлар, "кәферләрдән әйләнеп килә торган ґәзабтан куркабыз" диләр. Ягъни кәферләрдән куркып, аларга дус булырга тырышалар. Аллаһуның мөэминнәргә бер шәһәрне фәтех кылуы яки кәферләр зарарына, мөэминнәр файдасына бер эш кылуы өметле. Шул вакытта монафикълар мөэминнәргә дошман булып, кәферләргә дус булганнары өчен, әлбәттә, үкенерләр ягъни монафикълар алданганлыкларын эш узгач кына белерләр.

Endonezyaca: 

Maka kamu akan melihat orang-orang yang ada penyakit dalam hatinya (orang-orang munafik) bersegera mendekati mereka (Yahudi dan Nasrani), seraya berkata: "Kami takut akan mendapat bencana". Mudah-mudahan Allah akan mendatangkan kemenangan (kepada Rasul-Nya), atau sesuatu keputusan dari sisi-Nya. Maka karena itu, mereka menjadi menyesal terhadap apa yang mereka rahasiakan dalam diri mereka.

Amharca: 

እነዚያንም በልቦቻቸው ውስጥ (የንፍቅና) በሽታ ያለባቸውን ሰዎች «የጊዜ መለዋወጥ እንዳያገኘን እንፈራለን የሚሉ» ሲኾኑ በእነርሱ (ለመረዳት) ሲቻኮሉ ታያቸዋለህ፡፡ አላህም ድል መንሳትን ወይም ከእርሱ ዘንድ የኾነን ነገር (ማጋለጥን) ሊያመጣ በነፍሶቻቸው ውስጥ በደበቁትም ነገር ተጸጻቾች ሲሆኑ ተረጋገጠ፡፡

Tamilce: 

ஆக, (நபியே!) தங்கள் உள்ளங்களில் நோயுள்ளவர்கள் அவர்களுடன் (நட்புவைக்க) விரைபவர்களாக இருப்பதைக் காண்பீர்! “ஆபத்து எங்களை அடைவதை பயப்படுகிறோம்” என்று அவர்கள் கூறுகிறார்கள். ஆக, அல்லாஹ் தன்னிடமிருந்து (நம்பிக்கையாளர்களுக்கு) வெற்றியை அல்லது (யூதர்களின் தாக்குதலை உங்களை விட்டு தடுக்கும்படியான) வேறு ஒரு காரியத்தை கொண்டு வரலாம். (அது சமயம் அவர்கள்) தங்கள் உள்ளங்களில் மறைத்ததின் மீது துக்கப்பட்டவர்களாக ஆகிவிடுவார்கள்.

Korece: 

그들의 마음에 병이 들어 서두르는 자 있나니 우리에게 불운 이 오지 않을까 두렵나이다 말하 더라 하나님께서 그분의 뜻에 따 라 승리와 명령을 내리시니 그들 은 그들 심중에 감춰둔 것을 후회 하니라

Vietnamca: 

Ngươi (hỡi Thiên Sứ) sẽ nhìn thấy những kẻ mà trong con tim của họ mang chứng bệnh (giả tạo đức tin) thường tới lui giữa họ (Do Thái và Thiên Chúa), nói: “Chúng tôi sợ chúng tôi sẽ gặp phải điều không tốt lành (nếu những người Muslim sẽ giành chiến thắng và toàn quyền kiểm soát).” Bởi thế, nếu Allah ban cho (Thiên Sứ và những người có đức tin) giành thắng lợi hoặc một quyết định (tốt đẹp) nào đó từ nơi Ngài thì họ (đám người giả tạo đức tin) sẽ đâm ra tiếc nuối về những điều mà họ đã ẩn giấu trong lòng của họ.