Arapça:
وَإِن طَائِفَتَانِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا ۖ فَإِن بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَىٰ فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّىٰ تَفِيءَ إِلَىٰ أَمْرِ اللَّهِ ۚ فَإِن فَاءَتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا ۖ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ
Çeviriyazı:
vein ṭâifetâni mine-lmü'minîne-ḳtetelû feaṣliḥû beynehümâ. feim begat iḥdâhümâ `ale-l'uḫrâ feḳâtilü-lletî tebgî ḥattâ tefîe ilâ emri-llâh. fein fâet feaṣliḥû beynehümâ bil`adli veaḳsiṭû. inne-llâhe yüḥibbü-lmuḳsiṭîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever.
Diyanet İşleri:
Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz; eğer biri diğeri üzerine saldırırsa, saldıranlarla Allah'ın buyruğuna dönmelerine kadar savaşınız; eğer dönerlerse aralarını adaletle bulunuz, adil davranınız, şüphesiz Allah adil davrananları sever.
Abdulbakî Gölpınarlı:
İnananlardan iki kısım, birbiriyle savaşa girişirse hemen aralarını bulun, bir bölüğü, öbürüne saldırırsa o saldırganlarla, Allah'ın emrine itaat edinceye dek savaşın; Allah'ın emrine itaat ederlerse adaletle aralarını bulup barıştırın ve adaletle muamele edin; şüphe yok ki Allah, adaletle muamele edenleri sever.
Şaban Piriş:
Eğer müminlerden iki grup savaşa tutuşurlarsa, aralarını düzeltin. Eğer biri diğerine saldırırsa, Allah’ın emrine dönünceye kadar saldırana karşı savaşın. Eğer dönerse, aralarını adaletle düzeltin ve adil davranın. Şüphesiz Allah, adaletli olanları sever.
Edip Yüksel:
İnananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa onların arasını bulun. Onlardan biri ötekine saldırırsa, ALLAH'ın buyruğuna dönünceye kadar saldırgan grupla savaşın. Dönerse onların arasını tarafsızca düzeltin ve adaletli davranın. ALLAH adaletli davrananları sever.
Ali Bulaç:
Mü'minlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup-düzeltin. Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak olursa, artık tecavüzde bulunanla, Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşın; eğer sonunda (Allah'ın emrini kabul edip) dönerse, bu durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil davranın. Şüphesiz Allah, adil olanları sever.
Suat Yıldırım:
Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle vuruşursa, onların aralarını bulun. Buna rağmen biri öbürüne saldırırsa, bu saldıran tarafla, Allah'ın emrine dönünceye kadar siz de vuruşun. Döndüğü takdirde aralarını hakkaniyetle düzeltin ve hep âdil olun, çünkü Allah âdil davrananları sever.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve eğer mü´minlerden iki tâife çarpışırlarsa aralarını hemen ıslah ediniz. Sonra onlardan biri diğeri üzerine tecavüzde bulunmuş olursa o tecavüz eden ile Allah´ın emrine rücu edinceye değin savaşta bulunun
Yaşar Nuri Öztürk:
Müminlerden iki zümre çarpışırlarsa, onların aralarında hemen barışı kurun! Eğer onlardan biri öteki aleyhine sınır tanımazlık edip saldırırsa, azgınlık edenle, Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşın. Eğer vazgeçerse, yine ikisi arasını adalet ve dürüstlükle sulh edin. Kuşkusuz, Allah adalette titiz davrananları sever.
Bekir Sadak:
«nananlar, ancak Allah´a ve peygamberine inanmis, sonra supheye dusmemis
İbni Kesir:
Eğer mü´minlerden iki taife çarpışacak olursa
Adem Uğur:
Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah´ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.
İskender Ali Mihr:
Ve eğer mü´minlerden iki grup savaşırlarsa, o zaman ikisinin arasını düzeltin. Fakat, eğer ikisinden biri diğerine saldırırsa, o taktirde saldıran grupla Allah´ın emrine dönünceye kadar savaşın. Bundan sonra eğer dönerse, böylece ikisinin arasını adaletle düzeltin, (onlara) adil davranın (diğerine zulmetmeyin). Muhakkak ki Allah, adaletle davrananları sever.
Celal Yıldırım:
Eğer mü´minlerden iki zümre vuruşacak olurlarsa, aralarını düzeltin, barışı sağlayın. Buna rağmen onlardan biri diğerine tecâvüz ederse, mütecaviz tarafla Allah´ın emrine dönünceye kadar savaşın. Dönerlerse, o takdirde aralarını adaletle düzeltin ve hep âdil davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.
Tefhim ul Kuran:
Mü´minlerden iki topluluk çarpışacak olursa, aralarını bulup düzeltin. Şayet biri diğerine haksızlıkla tecavüzde bulunacak olursa, artık, haksızlıkla tecavüzde bulunanla, Allah´ın emrine dönünceye kadar savaşın
Fransızca:
Et si deux groupes de croyants se combattent, faites la conciliation entre eux. Si l'un d'eux se rebelle contre l'autre, combattez le groupe qui se rebelle, jusqu'à ce qu'il se conforme à l'ordre d'Allah. Puis, s'il s'y conforme, réconciliez-les avec justice et soyez équitables car Allah aime les équitables.
İspanyolca:
Si dos grupos de creyentes combaten unos contra otros, ¡reconciliadles! Y, si uno de ellos oprime al otro, ¡combatid contra el opresor hasta reducirle a la obediencia de Alá! Y, cuando sea reducido, ¡reconciliadles de acuerdo con la justicia y sed equitativos! Alá ama a los que observan la equidad.
İtalyanca:
Se due gruppi di credenti combattono tra loro, riconciliateli. Se poi [ancora] uno di loro commettesse degli eccessi, combattete quello che eccede, finché non si pieghi all'Ordine di Allah. Quando si sarà piegato, ristabilite, con giustizia, la concordia tra di loro e siate equi, poiché Allah ama coloro che giudicano con equità.
Almanca:
Und sollten zwei Gruppen von den Mumin sich bekämpfen, dann versöhnt sie miteinander! Und sollte dann eine von ihnen Übertretung gegen die andere begehen, dann bekämpft diejenige, die übertritt, bis sie zu ALLAHs Anweisung zurückkehrt. Und wenn sie dann zurückkehrte, dann versöhnt beide miteinander nach Gerechtigkeit, und seid gerecht! Gewiß, ALLAH liebt die Gerechten.
Çince:
如果两伙信士相斗,你们应当居间调停。如果这伙压迫那伙,你们应当讨伐压迫的这伙,直到他们归顺真主的命令。如果他们归顺,你们应当秉公调停,主持公道;真主确是喜爱公道者的。
Hollandaca:
Indien twee partijen der geloovigen met elkander twisten, tracht hen dan te vereenigen. Indien de een den ander eene beleediging aandoet, strijdt dan tegen de partij, die de beleediging heeft aangedaan, tot zij tot Gods voorschriften terugkeert. Indien zij terugkeeren, maak dan vrede tusschen hen met eerlijkheid, en handel rechtvaardig; want God bemint hen die rechtvaardig handelen.
Rusça:
Если две группы верующих сражаются между собой, то примирите их. Если же одна из них покушается на другую, то сражайтесь против той, которая покушается, пока она не вернется к повелению Аллаха. Когда же она вернется, то примирите их по справедливости и будьте беспристрастны. Воистину, Аллах любит беспристрастных.
Somalice:
Hadday Laba qolo oo mu'miniinta ah dagaallamaan heshiisiiya dhexdooda, hadday midu ku xadgudubto tan kale la dirira tan xadgudubtay intay amarka Eebe uga noqoto (xaqa aqoonsato), Hadday u noqotana si caddaalad ah u wanaajiya dhexdooda una garsoora, Eebe wuxuu jecelahay kuwa garsooree.
Swahilice:
Na ikiwa makundi mawili katika Waumini yanapigana, basi yapatanisheni. Na likiwa moja la hao linamdhulumu mwenzie, basi lipigeni linalo dhulumu mpaka lirejee kwenye amri ya Mwenyezi Mungu. Na likirudi basi yapatanisheni kwa uadilifu. Na hukumuni kwa haki. Hakika Mwenyezi Mungu anawapenda wanao hukumu kwa haki.
Uygurca:
ئەگەر مۆمىنلەردىن ئىككى گۇرۇھ ئۇرۇشۇپ قالسا، ئۇلارنىڭ ئارىسىنى تۈزەپ قويۇڭلار، ئەگەر ئۇلارنىڭ بىرى ئىككىنچىسىگە تاجاۋۇز قىلسا، تاجاۋۇز قىلغۇچى تاكى اﷲ نىڭ ھۆكمىگە قايتقانغا قەدەر (يەنى تاجاۋۇزىنى توختاتقانغا قەدەر) ئۇنىڭ بىلەن ئۇرۇشۇڭلار، ئەگەر ئۇلار (اﷲ نىڭ ئەمرىگە) قايتسا، ئۇلارنىڭ ئارىسىنى (ھېچبىر تەرەپكە يان باسماستىن) ئادىللىق بىلەن تۈزەپ قويۇڭلار، (ھەممە ئىشتا) ئادىل بولۇڭلار، اﷲ ھەقىقەتەن ئادىللارنى دوست تۇتىدۇ
Japonca:
もしも信者が2つに分れて争えば,両者の間を調停しなさい。もしかれらの一方が他方に対して,(一方的に)無法なことをするならば,無法者がアッラーの命令に立ち返るまで戦いなさい。だがかれらが立ちかえったならば,正義と公平を旨としてかれらの間を調停しなさい。本当にアッラーは公正な者を愛される。
Arapça (Ürdün):
«وإن طائفتان من المؤمنين» الآية، نزلت في قضية هي أن النبي صلى الله عليه وسلم ركب حمارا ومر على ابن أبيّ فبال الحمار فسد ابن أبيّ أنفه فقال ابن رواحة: والله لبول حماره أطيب ريحا من مسكك فكان بين قوميهما ضرب بالأيدي والنعال والسعف «اقتتلوا» جمع نظرا إلى المعنى لأن كل طائفة جماعة، وقرئ اقتتلتا «فأصلحوا بينهما» ثنى نظرا إلى اللفظ «فإن بغت» تعدت «إحداهما على الأخرى فقاتلوا التي تبغي حتى تفيء» ترجع «إلى أمر الله» الحق «فإن فاءت فأصلحوا بينهما بالعدل» بالإنصاف «وأقسطوا» اعدلوا «إن الله يحب المقسطين».
Hintçe:
और अगर मोमिनीन में से दो फिरक़े आपस में लड़ पड़े तो उन दोनों में सुलह करा दो फिर अगर उनमें से एक (फ़रीक़) दूसरे पर ज्यादती करे तो जो (फिरक़ा) ज्यादती करे तुम (भी) उससे लड़ो यहाँ तक वह ख़ुदा के हुक्म की तरफ रूझू करे फिर जब रूजू करे तो फरीकैन में मसावात के साथ सुलह करा दो और इन्साफ़ से काम लो बेशक ख़ुदा इन्साफ़ करने वालों को दोस्त रखता है
Tayca:
และหากมีสองฝ่ายจากบรรดาผู้ศรัทธาทะเลาะวิวาทกัน พวกเจ้าก็จงไกล่เกลี่ยระหว่างทั้งสองฝ่าย หากฝ่ายหนึ่งในสองฝ่ายนั้นละเมิดอีกฝ่ายหนึ่ง พวกเจ้าก็จงปรามฝ่ายที่ละเมิดจนกว่าฝ่ายนั้นจะกลับสู่พระบัญชาของอัลลอฮฺ ฉะนั้นหากฝ่ายนั้นกลับ (สู่พระบัญชาของอัลลอฮฺ) แล้ว พวกเจ้าก็จงประนีประนอมระหว่างทั้งสองฝ่ายด้วยความยุติธรรม และพวกเจ้าจงให้ความเที่ยงธรรม(แก่ทั้งสองฝ่าย) เถิด แท้จริงอัลลอฮฺทรงรักใคร่บรรดาผู้ให้ความเที่ยงธรรม
İbranice:
ואם יריבו שתי מחנות מן המאמינים עשו שלום ביניהם, ואם יתנכל האחד לאחר, קיימו עליו לחץ עד שיסכים לציית לפסק-דיני אלוהים, וכאשר יסכים, פייסו ביניהם ביושר ועשו צדק. אלוהים אוהב את עושי הצדק
Hırvatça:
Ako se dvije skupine vjernika sukobe, izmirite ih; a ako jedna od njih, ipak, učini nasilje drugoj, onda se borite protiv one koja je učinila nasilje sve dok se Allahovim propisima ne prikloni, onda ih po pravdi izmirite i budite pravični; Allah, zaista, voli pravične.
Rumence:
Dacă două tabere de credincioşi se războiesc, împăcaţi-le. Dacă una din ele s-a ridicat pe nedrept împotriva celeilalte, luptaţi împotriva celei ce s-a ridicat, până ce se va pleca înaintea Poruncii lui Dumnezeu. Dacă se pleacă, împăcaţi-le cu dreptate.
Transliteration:
Wain taifatani mina almumineena iqtataloo faaslihoo baynahuma fain baghat ihdahuma AAala alokhra faqatiloo allatee tabghee hatta tafeea ila amri Allahi fain faat faaslihoo baynahuma bialAAadli waaqsitoo inna Allaha yuhibbu almuqsiteena
Türkçe:
Müminlerden iki zümre çarpışırlarsa, onların aralarında hemen barışı kurun! Eğer onlardan biri öteki aleyhine sınır tanımazlık edip saldırırsa, azgınlık edenle, Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşın. Eğer vazgeçerse, yine ikisi arasını adalet ve dürüstlükle sulh edin. Kuşkusuz, Allah adalette titiz davrananları sever.
Sahih International:
And if two factions among the believers should fight, then make settlement between the two. But if one of them oppresses the other, then fight against the one that oppresses until it returns to the ordinance of Allah. And if it returns, then make settlement between them in justice and act justly. Indeed, Allah loves those who act justly.
İngilizce:
If two parties among the Believers fall into a quarrel, make ye peace between them: but if one of them transgresses beyond bounds against the other, then fight ye (all) against the one that transgresses until it complies with the command of Allah; but if it complies, then make peace between them with justice, and be fair: for Allah loves those who are fair (and just).
Azerbaycanca:
Əgər mö’minlərdən iki dəstə bir-biri ilə vuruşsa, onları dərhal barışdırın. Əgər onlardan biri təcavüzkarlıq etsə, təcavüzkarlıq edənlə Allahın əmrinə (itaətinə) qayıdana qədər vuruşun. (Təcavüzkarlıq edən Allahın əmrinə) qayıtsa, hər iki dəstənin arasını ədalətlə düzəldin və insafla hərəkət edin. Şübhəsiz ki, Allah insaflıları sevər!
Süleyman Ateş:
Eğer inananlardan iki grup vuruşurlarsa onların arasını düzeltin; şayet biri ötekine saldırırsa Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla vuruşun. (Allah'ın buyruğuna) Dönerse artık adaletle onların arasını düzeltin ve daima adil olun. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.
Diyanet Vakfı:
Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, adil davrananları sever.
Erhan Aktaş:
Eğer Mü’minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa, hemen aralarını düzeltin. Eğer ikisinden biri, diğerine saldırırsa, saldırgan olanlarla, Allah’ın emirlerine uygun davranıncaya kadar savaşın. Eğer böyle davranmaktan vazgeçerlerse o zaman adaletle aralarını düzeltin ve hakkaniyetli olun. Allah, haktan yana olanları sever.
Kral Fahd:
Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.
Hasan Basri Çantay:
Eğer mü´minlerden iki zümre birbiriyle döğüşürlerse aralarını (bulub) barışdırın. Eğer onlardan biri diğerine karşı haalâ tecâvüz ediyorsa siz, o tecâvüz edenle, Allahın emrine dönünceye kadar, savasın. Binnetîce eğer (Allahın emrine) dönerse artık adaletle aralarını (bulub) barışdırın. (Her işinizde) adalet (le hareket) edin. Allah, şübhesiz ki, aadil olanı sever.
Muhammed Esed:
O halde, müminler içinden iki grup çatışırsa onlar arasında barışı sağlayın; ama sonra, iki (grup)tan biri diğerine haksız şekilde davranırsa, (davranışı)nı Allah´ın buyruğuna uygun hale getirinceye kadar, haksızlık yapan taraf ile mücadele edin; (yaptıklarından) vazgeçerlerse adil bir şekilde aralarını bulun ve (onlara) eşit davranın çünkü Allah, eşit davrananları sever!
Gültekin Onan:
İnançlılardan iki topluluk çarpışacak olursa aralarını bulup düzeltin. Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak olursa, artık tecavüzde bulunanla, Tanrı´nın buyruğuna dönünceye kadar savaşın
Ali Fikri Yavuz:
Eğer müminlerden iki birlik çarpışırlarsa, hemen aralarını düzelterek barıştırın. Eğer onlardan biri (Allah’ın hükmüne razı olmıyarak) tecavüz ediyorsa, o vakit tecavüz edenle, Allah’ın emrine dönünceye kadar savaşın. (Sonunda teslim olur Allah’ın emrine) dönerse, yine adaletle aralarını düzeltin ve hep adaletle iş görün
Portekizce:
E quando dois grupos de fiéis combaterem entre si, reconciliai-os, então. E se um grupo provocar outro, combatei oprovocador, até que se cumpram os desígnios de Deus. Se porém, se cumprirem (os desígnios), então reconciliai-oseqüitativamente e sede equânimes, porque Deus aprecia os equânimes.
İsveççe:
Om två grupper av troende skulle råka i delo med varandra, försök då mäkla fred mellan dem, men om den ena [gruppen] grovt kränker den andras rätt, ingrip då mot de skyldiga tills de fogar sig efter Guds bud; och, om de fogar sig, medla då mellan dem båda med rättvisa och opartiskhet. Gud älskar de opartiska.
Farsça:
و اگر دو گروه از مؤمنان با یکدیگر بجنگند میان آنها صلح و آشتی برقرار کنید، و اگر یکی از آن دو گروه بر دیگری تجاوز کند، با آن گروهی که تجاوز می کند، بجنگید تا به حکم خدا باز گردد. پس اگر بازگشت، میانشان به عدالت و انصاف، صلح و آشتی برقرار کنید؛ و همواره دادگری را پیشه سازید که خدا دادگران را دوست دارد.
Kürtçe:
ئەگەر دوو کۆمەڵ لەئیمانداران دژ بەیەکتر جەنگیان کرد ئەوە لەنێوانیاندا ئاشتەوایی بکەن، ئەمجا ئەگەر کۆمەڵێکیان دەست درێژی وسەرکەشی کرد بۆ سەر کۆمەڵێکی تریان، ئەوە ئێوە (ئەی موسوڵمانان) دژی ئەوەیان بجەنگن دەست درێژی دەکات تا دەگەڕێتەوە بۆ فەرمانی خوا (ملکەچی فەرمانی خوا دەبێت) ئەمجا ئەگەر گەڕایەوە ئەوسا لەنێوانیاندا ئاشتەوایی بکەن، بەدادگەرانە وڕاست ودادپەروەر بن (لەنێوانیاندا) بێگومان خوا دادپەروەرانی خۆش دەوێت
Özbekçe:
Агар мўминлардан икки тоифа урушиб кетсалар, бас, ўрталарини ислоҳ қилинг. Агар улардан бири иккинчисига тажовуз қилса, сиз тажовуз қилганига қарши, то у Аллоҳнинг амрига қайтгунича урушинг, агар қайтса, бас, ўрталарини адолат билан ислоҳ қилинг. Одил бўлинг, албатта, Аллоҳ адолат қилгувчиларни суядир.
Malayca:
Dan jika dua puak dari orang-orang yang beriman berperang, maka damaikanlah di antara keduanya; jika salah satunya berlaku zalim terhadap yang lain, maka lawanlah puak yang zalim itu sehingga ia kembali mematuhi perintah Allah; jika ia kembali patuh maka damaikanlah di antara keduanya dengan adil (menurut hukum Allah), serta berlaku adillah kamu (dalam segala perkara); sesungguhnya Allah mengasihi orang-orang yang berlaku adil.
Arnavutça:
Nëse dy grupe muslimanësh luftojnë në mes vete, pajtoni ata, e nëse njëra prej tyre sulmon atë tjetrën, atëherë luftoni kundër sulmuesit, përderisa të mos kthehet në dispozitat e Perëndisë. E, nëse kthehet, atëherë pajtoni ata mes tyre, me të drejtë dhe bëhuni të drejtë. Perëndia, me të vërtetë, i do të drejtët.
Bulgarca:
И ако две групи от вярващите се сбият, помирете ги! Но ако едната от тях престъпи спрямо другата, сражавайте се против онази, която е престъпила, докато се върне към повелята на Аллах! А щом се върне, помирете ги справедливо и постъпете безпристрастно! А
Sırpça:
Ако се две скупине верника сукобе, измирите их. А ако једна од њих ипак учини насиље другој, онда се борите против оне која је учинила насиље све док се Аллаховим прописима не приклони. Па ако се приклони, онда их непристрасно измирите и будите праведни. Бог заиста праведне воли.
Çekçe:
Bojují-li mezi sebou dvě skupiny věřících, usmiřte je! A činí-li jedna skupina z těch dvou bezpráví druhé, bojujte proti těm, kdo činí bezpráví, dokud se před rozkazem Božím neskloní! A když se skloní, usmiřte obě strany spravedlivě a buďte nestranní, ne
Urduca:
اور اگر اہل ایمان میں سے دو گروہ آپس میں لڑ جائیں تو ان کے درمیان صلح کراؤ پھر اگر ان میں سے ایک گروہ دوسرے گروہ سے زیادتی کرے تو زیادتی کرنے والے سے لڑو یہاں تک کہ وہ اللہ کے حکم کی طرف پلٹ آئے پھر اگر وہ پلٹ آئے تو ان کے درمیان عدل کے ساتھ صلح کرا دو اور انصاف کرو کہ اللہ انصاف کرنے والوں کو پسند کرتا ہے
Tacikçe:
Ва агар ду гурӯҳ аз мӯъминон бо якдигар ба чанг бархостанд, миёнашон оштӣ андозед. Ва агар як гурӯҳ бар дигаре даст дарозӣ кард, бо он ки даст дарозӣ кардааст, биҷангед, то ба фармони Худо бозгардад. Пас агар бозгашт, миёнашон сулҳе одилона барқарор кунед ва адолат кунед, ки Худо одилонро дӯст дорад,
Tatarca:
Әгәр мөэминнәрдән ике төркем сугышсалар, араларын төзәтегез, ягъни һәр икесен Коръән белән гамәл кылырга чакырыгыз, әгәр бу ике төркемнең берсе Коръәнгә килүдән баш тартса, Коръән хөкеменнән баш тарткан төркем белән сугышыгыз, аларны үтерегез, хәтта Аллаһуның Коръәндәге хөкеменә кайткангача, әгәр ул төркем Коръән хөкеменә кайтса, бу ике төркемнең арасыны килештерегез, гаделлек белән вә турылык кылыгыз, тәхкыйк Аллаһ турылык кылучыларны сөядер.
Endonezyaca:
Dan kalau ada dua golongan dari mereka yang beriman itu berperang hendaklah kamu damaikan antara keduanya! Tapi kalau yang satu melanggar perjanjian terhadap yang lain, hendaklah yang melanggar perjanjian itu kamu perangi sampai surut kembali pada perintah Allah. Kalau dia telah surut, damaikanlah antara keduanya menurut keadilan, dan hendaklah kamu berlaku adil; sesungguhnya Allah mencintai orang-orang yang berlaku adil.
Amharca:
ከምዕምናንም የኾኑ ሁለት ጭፍሮች ቢጋደሉ በመካከላቸው አስታርቁ፡፡ ከሁለቱ አንደኛይቱም በሌላይቱ ላይ ወሰን ብታልፍ ያችን ወሰን የምታልፈውን ወደ አላህ ትዕዛዝ እስከምትመለስ ድረስ ተጋደሉ፡፡ ብትመለስም በመካከላቸው በትክክል አስታርቁ፡፡ በነገሩ ሁሉ አስተካክሉም፡፡ አላህ አስተካካዮችን ይወዳልና፡፡
Tamilce:
இன்னும், நம்பிக்கையாளர்களில் இரு பிரிவினர் தங்களுக்குள் சண்டையிட்டால் அவ்விருவருக்கும் மத்தியில் சமாதானம் செய்யுங்கள்! ஆக, அவ்விருவரில் ஒரு பிரிவினர் மற்றொரு பிரிவினர் மீது எல்லை மீறினால் எல்லை மீறுகிறவர்களிடம் சண்டை செய்யுங்கள், அவர்கள் அல்லாஹ்வின் கட்டளையின் பக்கம் திரும்புகிற வரை. ஆக, அவர்கள் திரும்பிவிட்டால் அவ்விருவர்களுக்கும் மத்தியில் நீதமாக சமாதானம் செய்யுங்கள்! இன்னும், நேர்மையாக இருங்கள்! நிச்சயமாக அல்லாஹ் நேர்மையாளர்கள் மீது அன்பு வைக்கிறான்.
Korece:
믿음을 가진 신도들이 두 무 리로 분리되어 싸운다면 그들 사 이를 화해시키되 그들 증의 한 무리가 다른 무리에 대하여 죄악을 범한다면 너희 모두는 그들이 하 나님의 명령에 동의할 때까지 죄 악을 범한 무리와 싸우라 그러나 그들이 동의한다면 정의와 공평으로써 그들을 화해시키라 실로 하 나님은 의로운 자들만을 사랑하시니라
Vietnamca:
Nếu trong số những người có đức tin có hai nhóm giao chiến với nhau thì các ngươi hãy giải hòa giữa đôi bên. Nhưng nếu nhóm này đàn áp nhóm kia thì các ngươi hãy chiến đấu chống lại nhóm đàn áp cho đến khi họ chịu quay về với Mệnh Lệnh của Allah. Và nếu họ đã chịu quay về thì các ngươi hãy giải hòa giữa đôi bên một cách công bằng và vô tư. Quả thật, Allah yêu thương những người hành động công bằng, vô tư.
Ayet Linkleri: