Arapça:
وَلَمَّا جَاءَهُمُ الْحَقُّ قَالُوا هَٰذَا سِحْرٌ وَإِنَّا بِهِ كَافِرُونَ
Çeviriyazı:
velemmâ câehümü-lḥaḳḳu ḳâlû hâẕâ siḥruv veinnâ bihî kâfirûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kendilerine hak geldiği zaman onlar: "Bu bir büyüdür doğrusu biz onu tanımıyoruz." dediler.
Diyanet İşleri:
Gerçek kendilerine geldiği zaman: "Bu bir büyüdür. Doğrusu biz onu inkar ediyoruz" dediler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve onlara gerçek gelince de bu dediler, büyü ve biz şüphe yok ki inkar etmedeyiz onu.
Şaban Piriş:
Onlara hak geldiği zaman: Bu bir sihirdir, biz ona küfreden kimseleriz, dediler.
Edip Yüksel:
Kendilerine gerçek geldiği zaman, "Bu bir büyüdür ve biz onu inkar ediyoruz," dediler.
Ali Bulaç:
Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: "Bu bir büyüdür, doğrusu biz ona (karşı) kafir olanlarız."
Suat Yıldırım:
Ama bu gerçek kendilerine gelince: “Bu sihirdir, biz bunu kabul etmeyiz” dediler ve eklediler: “Bu Kur'ân, bu iki şehirden büyük bir adama indirilseydi ya!”
Ömer Nasuhi Bilmen:
Vaktâ ki, kendilerine hak geldi. Dediler ki: «Bu, bir sihirdir ve şüphe yok ki, biz bunu inkâr edicileriz.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Ne var ki, hak kendilerine geldiğinde şöyle dediler: "Bu bir büyü, biz bunu inkâr ediyoruz!"
Bekir Sadak:
Rahman olan Allah´i anmayi gormemezlikten gelene, yanindan ayrilmayacak bir seytani arkadas veririz.
İbni Kesir:
Hak kendilerine geldiğinde ise: Bu bir büyüdür. Doğrusu biz, onu inkar ediyoruz, dediler.
Adem Uğur:
Fakat kendilerine hak gelince: Bu bir büyüdür, biz onu tanımıyoruz, dediler.
İskender Ali Mihr:
Ve onlara Hakk (Kur´ân) geldiği zaman: “Bu bir sihirdir ve şüphesiz biz, onu inkâr edenleriz.” dediler.
Celal Yıldırım:
Hakk onlara geldiği zaman, «bu bir sihirdir ve biz elbette onu inkâr edenlerizdir,» dediler.
Tefhim ul Kuran:
Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: «Bu bir büyüdür, doğrusu biz ona (karşı) kâfir olanlarız.»
Fransızca:
Et quand la Vérité leur vint, ils dirent : "C'est de la magie et nous n'y croyons pas".
İspanyolca:
Pero, cuando la Verdad vino a ellos, dijeron: «¡Esto es magia y no creemos en ello!»
İtalyanca:
Ma quando la Verità giunse loro, dissero: «E' magia, noi non crediamo in essa!».
Almanca:
Und als zu ihnen die Wahrheit kam, sagten sie: "Dies ist Magie, und wir sind doch dem gegenüber äußerst kufr-betreibend."
Çince:
真理降临他们的时候,他们说:这是魔术,我们必定不信 它。
Hollandaca:
Maar nu de waarheid tot hen is gekomen, zeggen zij: Dit is een goochelstuk, en wij gelooven niet daaraan.
Rusça:
Когда же истина явилась к ним, они сказали: "Это - колдовство, и мы не веруем в него".
Somalice:
Markuu u yimid xaqii waxay dhaheen kan waa sixir annaguna waannu ka Gaalownay.
Swahilice:
Na ilipo wafikia Haki wakasema: Huu ni uchawi, na sisi hakika tunaukataa.
Uygurca:
ئۇلارغا ھەق (يەنى قۇرئان) كەلگەندە، ئۇلار: «بۇ سېھىردۇر، بىز ھەقىقەتەن ئۇنى ئىنكار قىلغۇچىمىز» دېيىشتى
Japonca:
だが,真理がかれらのところに来たとなると,「これは魔術です。わたしたちは,決してこれを信じません。」と言う。
Arapça (Ürdün):
«ولما جاءهم الحق» القرآن «قالوا هذا سحر وإنا به كافرون».
Hintçe:
और जब उनके पास (दीन) हक़ आ गया तो कहने लगे ये तो जादू है और हम तो हरगिज़ इसके मानने वाले नहीं
Tayca:
ครั้งเมื่อได้มีสัจธรรมมายังพวกเขา พวกเขาก็กล่าวว่า นี้คือมายากล และแท้จริง พวกเราเป็นผู้ปฏิเสธศรัทธาต่อสัจธรรมนั้น
İbranice:
וכאשר נגלה הצדק בפניהם, אמרו: 'זהו קסם ואנו כופרים בו
Hırvatça:
A kad im je Istina došla, rekoše: "Ovo je vradžbina, i mi u nju nikako ne vjerujemo!"
Rumence:
Când Adevărul le-a venit, ei spuseră: “Este o vrajă! Nu credem în ea!”
Transliteration:
Walamma jaahumu alhaqqu qaloo hatha sihrun wainna bihi kafiroona
Türkçe:
Ne var ki, hak kendilerine geldiğinde şöyle dediler: "Bu bir büyü, biz bunu inkâr ediyoruz!"
Sahih International:
But when the truth came to them, they said, "This is magic, and indeed we are, concerning it, disbelievers."
İngilizce:
But when the Truth came to them, they said: "This is sorcery, and we do reject it."
Azerbaycanca:
Onlara haqq (olan Qur’an) gəldikdə: “Bu sehrdir, biz onu inkar edirik!” – dedilər.
Süleyman Ateş:
Fakat kendilerine gerçek gelince: "Bu, büyüdür, biz onu tanımayız" dediler.
Diyanet Vakfı:
Fakat kendilerine hak gelince: Bu bir büyüdür, biz onu tanımıyoruz, dediler.
Erhan Aktaş:
Onlara, Hakk geldiği zaman: “Bu bir büyüdür. Biz onu yalanlayanlarız.” dediler.
Kral Fahd:
Fakat kendilerine hak gelince: Bu bir büyüdür, biz onu tanımıyoruz, dediler.
Hasan Basri Çantay:
(Fakat) kendilerine o hak gelince onlar «Bu, sihirdir. Biz onu (inkâr ile) küfredicileriz» demişlerdir.
Muhammed Esed:
ama şimdi hakikat onlara ulaşınca, "Bütün bunlar sadece büyüleyici laflardır ve biz onlarda bir doğruluk payı olduğuna inanmıyoruz!" derler.
Gültekin Onan:
Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: "
Ali Fikri Yavuz:
Fakat onlara hak (kitab ve peygamber) gelince: “- Bu bir sihirdir
Portekizce:
Mas, quando a verdade lhes chegou, disseram: Isto é magia; e por certo que o negamos!
İsveççe:
När sanningen nu har nått dem, säger de: "Detta är bländande och förhäxande vältalighet och vi tror inte på det!"
Farsça:
و هنگامی که حق به سویشان آمد، گفتند: این جادوست و ما به آن کافریم،
Kürtçe:
جا کاتێك قورئانیان بۆ ھات ووتیان ئەمە جادوە وە بەڕاستی ئێمە باوەڕی پێ ناکەین
Özbekçe:
Қачонки уларга ҳақ келганида, улар: «Бу сеҳрдир ва, албатта, биз бунга кофирдирмиз», дедилар.
Malayca:
Dan ketika kebenaran (Al-Quran) itu disampaikan kepada mereka, berkatalah mereka: "Sesungguhnya ini adalah sihir, dan sesungguhnya kami tetap mengingkarinya".
Arnavutça:
e, tani, kur ju erdhi e Vërteta (Kur’ani), thanë: “Kjo është magji dhe na këtë nuk e besojmë!”
Bulgarca:
И щом истината дойде при тях, рекоха: “Това е магия. Ние не вярваме в нея.”
Sırpça:
А кад им је дошла Истина, рекоше: „Ово је враџбина, и ми у њу никако не верујемо!“
Çekçe:
A když k nim pravda přišla, zvolali: 'Tohle je kouzlo jen a my v ně věru nevěříme!'
Urduca:
مگر جب وہ حق اِن کے پاس آیا تو اِنہوں نے کہہ دیا کہ یہ تو جادو ہے اور ہم اس کو ماننے سے انکار کرتے ہیں
Tacikçe:
Чун ҳақ бар онҳо ошкор шуд, гуфтанд: «Ин ҷодуст ва мо ба он имон намеоварем».
Tatarca:
Кайчан аларга Коръән килде исә, бу – сихер, без аңа ышанмыйбыз, диделәр.
Endonezyaca:
Dan tatkala kebenaran (Al Quran) itu datang kepada mereka, mereka berkata: "Ini adalah sihir dan sesungguhnya kami adalah orang-orang yang mengingkarinya".
Amharca:
እውነቱም በመጣላቸው ጊዜ «ይህ ድግምት ነው፡፡ እኛም በእርሱ ከሓዲዎች ነን» አሉ፡፡
Tamilce:
இன்னும், அவர்களிடம் உண்மையான வேதம் (அல்குர்ஆன்) வந்தபோது, “இது சூனியம்” என்றும் “நிச்சயமாக நாங்கள் இதை நிராகரிக்கக் கூடியவர்கள்” என்றும் கூறினார்கள்.
Korece:
그러나 진리가 그들에게 이 르렀을 때 그들은 이것은 마술에 불과하니 우리는 이것을 믿지 않 으리라고 말하더라
Vietnamca:
Tuy nhiên, khi Chân Lý đến với chúng thì chúng lại nói: “Đây là trò ma thuật, bọn ta không tin nơi Nó.”
Ayet Linkleri: