Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

40

Sûredeki Ayet No: 

84

Ayet No: 

4217

Sayfa No: 

476

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَلَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا قَالُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَحْدَهُ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِهِ مُشْرِكِينَ

Çeviriyazı: 

felemmâ raev be'senâ ḳâlû âmennâ billâhi vaḥdehû vekefernâ bimâ künnâ bihî müşrikîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

O zaman hışmımızı gördüklerinde: "Allah'ın birliğine inandık ve O'na şirk koştuğumuz şeyleri inkâr ettik" dediler.

Diyanet İşleri: 

Şiddetli azabımızı gördüklerinde: "Yalnız Allah'a inandık; O'na koştuğumuz eşleri inkar ettik" dediler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Derken azabını görünce de Allah'ın birliğine inandık dediler ve şirk koştuğumuz şeyleri inkar ettik.

Şaban Piriş: 

Azabımızı görünce: Bir tek Allah’a iman ettik, ona şirk koştuklarımıza küfrettik dediler.

Edip Yüksel: 

Nihayet cezamızı gördüklerinde, "Artık SADECE ALLAH'a inandık ve ortak koşmuş olduklarımızı inkar ettik," derler-

Ali Bulaç: 

Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, dediler ki: "Bir olan Allah'a iman ettik ve O'na şirk koştuğumuz şeyleri de inkar ettik."

Suat Yıldırım: 

Onlar Bizim azabımızın şiddetini görür görmez “Allah'ın birliğine iman ettik, ona şerik saydığımız putları da red ve inkâr ettik” dediler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Vaktâ ki, Bizim azabımızı gördüler, dediler ki: «Allah´a, O´nun birliğine imân ettik ve kendisiyle müşrikler olduğumuz şeyleri inkar eyledik.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Hışmımızı gördüklerinde, "Allah'a, yalnızca O'na inandık, O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik." dediler.

Bekir Sadak: 

41:2

İbni Kesir: 

Baskınımızı görünce: Yalnız Allah´a inandık ve O´na şirk koştuğumuz şeyleri inkar ettik, dediler.

Adem Uğur: 

Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman: Allah´a inandık ve O´na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik, derler.

İskender Ali Mihr: 

Bizim şiddetli azabımızı gördükleri zaman: &quot

Celal Yıldırım: 

Onlar, bizim hışım ve şiddetimizi görünce, «biz, bir olan Allah´a inandık ve O´na koştuğumuz şeyleri de inkâr ettik!» dediler.

Tefhim ul Kuran: 

Onlar bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman, dediler ki: «Bir olan Allah´a iman ettik ve O´na şirk koşmakta olduğumuz şeyleri de inkâr ettik.»

Fransızca: 

Puis, quand ils virent Notre rigueur ils dirent : "Nous croyons en Allah seul, et nous renions ce que nous Lui donnions comme associés".

İspanyolca: 

Y, cuando vieron Nuestro rigor, dijeron: «¡Creemos en Alá Solo y renegamos de lo que Le asociábamos!»

İtalyanca: 

Poi, quando videro la Nostra severità, gridarono: «Crediamo in Allah, l'Unico, e rinneghiamo coloro che

Almanca: 

Und als sie Unsere Peinigung sahen, sagten sie: "Wir verinnerlichten den Iman an ALLAH allein, und betrieben Kufr dem gegenüber, womit wir Ihm gegenüber Schirk betrieben haben."

Çince: 

当他们看见我的刑罚的时候,他们说:我们只信真主,不信我们所用以配他的。

Hollandaca: 

En toen zij onze wraak zagen, zeiden zij: Wij gelooven in God alleen en wij doen afstand van de afgoden, welke wij met hem hebben vereenigd.

Rusça: 

Когда они узрели Наше наказание, они сказали: "Мы уверовали в Единственного Аллаха и не веруем в тех, кого мы приобщали в сотоварищи к Нему!"

Somalice: 

markay arkaan cadaabkanaga waxay dhahaan waxaan rumaynay Eebe kaliya waana diidnay waxaan Eebe la wadaajin jirray.

Swahilice: 

Walipo iona adhabu yetu walisema: Tumemuamini Mwenyezi Mungu kuwa ni wa pekee, na tunaikataa miungu tuliyo kuwa tukiishirikisha naye.

Uygurca: 

ئۇلار بىزنىڭ ئازابىمىزنى كۆرگەن چاغدا: «بىز بىر اﷲ قا ئىمان ئېيتتۇق، بىز بۇرۇن (اﷲ قا) شېرىك قىلغان بۇتلارنى ئىنكار قىلدۇق» دېدى

Japonca: 

それからかれらは,われの懲罰を見る時になって,「わたしたちは,唯一なるアッラーを信じる。そしてかれに配していたものを拒否する。」と言った。

Arapça (Ürdün): 

«فلما رأوْا بأسنا» أي شدة عذابنا «قالوا آمنا بالله وحده وكفرنا بما كنا به مشركين».

Hintçe: 

तो जब इन लोगों ने हमारे अज़ाब को देख लिया तो कहने लगे, हम यकता ख़ुदा पर ईमान लाए और जिस चीज़ को हम उसका शरीक बनाते थे हम उनको नहीं मानते

Tayca: 

ครั้นเมื่อพวกเขาได้เห็นการลงโทษอย่างหนักของเรา พวกเขาก็กล่าวว่า เราศรัทธาต่อัลลอฮฺองค์เดียว และเราปฏิเสธศรัทธาต่อสิ่งที่เราเคยตั้งภาคีต่อพระองค์

İbranice: 

כאשר ראו את עונשנו, אמרו: 'אנו מאמינים באלוהים לבדו, וכופרים במה שהיינו משתפים עמו

Hırvatça: 

A kad bi kaznu Našu vidjeli, onda bi govorili: "Mi vjerujemo u Allaha, u Njega jedinog, a odričemo se onih koje smo Mu u obožavanju pridruživali!"

Rumence: 

Când va veni urgia Noastră, vor spune: “Noi credem în Dumnezeu, Unul. Nu credem în cei pe care I i-am alăturat.”

Transliteration: 

Falamma raaw basana qaloo amanna biAllahi wahdahu wakafarna bima kunna bihi mushrikeena

Türkçe: 

Hışmımızı gördüklerinde, "Allah'a, yalnızca O'na inandık, O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik." dediler.

Sahih International: 

And when they saw Our punishment, they said," We believe in Allah alone and disbelieve in that which we used to associate with Him."

İngilizce: 

But when they saw Our Punishment, they said: "We believe in Allah,- the one Allah - and we reject the partners we used to join with Him."

Azerbaycanca: 

Onlar əzabımızı gördükdə dedilər: “Biz yalnız Allaha iman gətirdik, (Rəbbimizə) qoşduğumuz şərikləri (bütləri) isə inkar etdik!”

Süleyman Ateş: 

Ne zaman ki hışmımızı gördüler: "Tek Allah'a inandık ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkar ettik." dediler.

Diyanet Vakfı: 

Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman: Allah'a inandık ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkar ettik, derler.

Erhan Aktaş: 

Bizim cezamızı gördükleri zaman: “Allah’ın tekliğine îmân ettik ve O’na şirk koştuklarımızı küfrettik.” dediler.

Kral Fahd: 

Ne var ki, azabımızı görünce de, "Bir tek Allah'a iman ettik; O'na ortak koştuklarımızı da inkâr ettik" demişlerdi.

Hasan Basri Çantay: 

Artık, vaktaki o çetin azabımızı gördüler. «Allaha, bir olarak inandık. Ona eş tutmakda olduğumuz şeyleri inkâr etdik» dediler.

Muhammed Esed: 

Ve sonra, verdiğimiz cezayı (apaçık) görünce de: "Tek Allah´a artık inandık ve Allah´a ortak koştuğumuz şeylere inancımızı terk ettik!" dediler.

Gültekin Onan: 

Bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman dediler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

O vakit, azabımızın şiddetini gördüklerinde şöyle dediler: “- Allah’ın birliğine iman ettik ve O’na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik.”

Portekizce: 

E quando presenciaram o Nosso castigo, disseram: Cremos em Deus, o Único, e renegamos os parceiros que Lheatribuíamos.

İsveççe: 

Och när de fick skåda Vårt straff, sade de: "Vi tror [nu] på den Ende Guden och vi tar avstånd från det som vi förr satte vid Hans sida!"

Farsça: 

پس هنگامی که عذاب سخت ما را دیدند، گفتند: بی تردید به خدا ایمان آوردیم و به معبودانی که با او شریک قرار می دادیم، کافریم.

Kürtçe: 

ئەمجا کاتێك سزای بەتینی ئێمەیان بینی ووتیان: باوەڕمان بەخوای تاك و تەنھا ھێنا وە بێ باوەڕین بەو شتانەی کردبوومانە ھاوبەشی خوا

Özbekçe: 

Қачонки азобимизни кўрганларида: «Биз Аллоҳнинг ёлғиз Ўзига иймон келтирдик ва Унга шерик қилган нарсаларимизга куфр келтирдик», дедилар.

Malayca: 

Maka ketika mereka melihat azab Kami, mereka berkata: "Kami beriman kepada Allah semata-mata, dan kami kufur ingkar kepada benda-benda yang dengan sebabnya kami menjadi musyrik".

Arnavutça: 

E, kur ta shohin dënimin Tonë, atëherë thohë: “Ne besojmë në Perëndinë – të vetmin Zot, e i mohojmë ato që ia përshkruanim për shok Atij”.

Bulgarca: 

И когато виждаха Нашето наказание, казваха: “Повярвахме в Аллах, единствено в Него, и отхвърляме онова, с което Го съдружавахме.”

Sırpça: 

А кад би доживели Нашу казну, онда би говорили: „Ми верујемо у Аллаха, у Њега јединог, а одричемо се оних које смо Му у обожавању придруживали!“

Çekçe: 

A když spatřili přísnost Naši, zvolali: 'Uvěřili jsme v Boha i v jedinost Jeho a přestali jsme věřit v to, co jsme k Němu dříve přidružovali.'

Urduca: 

جب انہوں نے ہمارا عذاب دیکھ لیا تو پکار اٹھے کہ ہم نے مان لیا اللہ وحدہُ لا شریک کو اور ہم انکار کرتے ہیں اُن سب معبودوں کا جنہیں ہم شریک ٹھیراتے تھے

Tacikçe: 

Ва чун азоби Моро диданд, гуфтанд: «Ба Худои якто имон овардем ва ба он чизҳое, ки шарики Худо қарор дода будем кофир шудем».

Tatarca: 

Ул кәферләр Безнең каты ґәзабыбызны курганда әйтерләр: "Аллаһуның бер генә икәнлегенә иман китердек, вә сынымнарга гыйбадәт итеп мөшрик булуны инкяр иттек", – дип.

Endonezyaca: 

Maka tatkala mereka melihat azab Kami, mereka berkata: "Kami beriman hanya kepada Allah saja, dan kami kafir kepada sembahan-sembahan yang telah kami persekutukan dengan Allah".

Amharca: 

ብርቱ ቅጣታችንንም ባዩ ጊዜ «በአላህ አንድ ሲኾን አምነናል፤ በእርሱም እናጋራ በነበርነው (ጣዖታት) ክደናል» አሉ፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர்கள் நமது தண்டனை (இறங்கிய சமயத்தில் நமது வலிமை)யைப் பார்த்தபோது “நாங்கள் அல்லாஹ்வை - அவன் ஒருவனை மட்டும் - நம்பிக்கை கொண்டோம்; இன்னும், நாங்கள் எதை (அல்லாஹ்விற்கு) இணைவைப்பவர்களாக இருந்தோமோ அதை நிராகரித்து விட்டோம்” என்று கூறினார்கள்.

Korece: 

그들이 하나님의 징벌을 보 고 우리는 하나님이 홀로 계심을 믿나이다 그리고 우리가 숭배했던것들을 부정하나이다 라고 말하나

Vietnamca: 

Khi họ nhìn thấy sự trừng phạt của TA thì họ mới nói: “Bầy tôi đã có đức tin nơi Allah, Đấng Duy Nhất, và bầy tôi phủ nhận toàn bộ các thần linh mà bầy tôi đã tổ hợp với Ngài.”