Arapça:
ذَٰلِكُم بِمَا كُنتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنتُمْ تَمْرَحُونَ
Çeviriyazı:
ẕâliküm bimâ küntüm tefraḥûne fi-l'arḍi bigayri-lḥaḳḳi vebimâ küntüm temraḥûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunun sebebi şudur: Çünkü siz yeryüzünde haksız yere seviniyor ve güveniyordunuz.
Diyanet İşleri:
Onlara: "İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve böbürlenmenizden ötürüdür. Temelli kalacağınız cehennem kapılarından girin" denir. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür!
Abdulbakî Gölpınarlı:
Bu da, yeryüzünde haksız yere sevinip övündüğünüzden ve ululanıp kendinizi gördüğünüzdendir.
Şaban Piriş:
İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve boşuna böbürlenmeniz sebebiyledir.
Edip Yüksel:
Çünkü siz yeryüzünde gerçeğe dayanmadan seviniyor ve şımarıyordunuz.
Ali Bulaç:
İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır.
Suat Yıldırım:
Bu şaşırtmanın sebebi, dünyada haksız yere şımarıp kibirlenmeniz ve taşkınlık yapmanızdır.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Sizin bu cezanız, yerde haksız yere pek fazla sevinir olmanızdan ve çok güvenir bulunmanızdan dolayıdır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Bütün bunlar, yeryüzünde haksız yere sevinç şımarıklığına düşmeniz, kasılıp kabarmanız yüzündendir.
Bekir Sadak:
Allah size delillerini gosteriyor. Allah´in delillerinden hangisini inkar edersiniz?
İbni Kesir:
Bu
Adem Uğur:
Bu, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür.
İskender Ali Mihr:
İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve azmanız sebebiyledir.
Celal Yıldırım:
Bu (kötü sonuç) sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp böbürlenmenizden ve ölçüyü kaçırıp taşkınlık yapmanızdandır.
Tefhim ul Kuran:
İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır.
Fransızca:
Voilà le prix de votre exultation sur terre, sans raison, ainsi que de votre joie immodérée.
İspanyolca:
«Eso es por haberos regocijado en la tierra sin razón y por haberos conducido insolentemente.
İtalyanca:
Ciò in quanto vanamente esultaste sulla terra e perché foste orgogliosi.
Almanca:
Dies dafür, daß ihr auf Erden mit dem Unwahren euch zu vergnügen pflegtet, und dafür, daß ihr freudenerregt zu sein pflegtet.
Çince:
那是因为你们在地方上不该欢喜而欢喜,也是因为你们太得意了。
Hollandaca:
Dit is u wedervaren, omdat gij u onbeschaamd op aarde hebt verheugd, in datgene wat valsch was, en waarom gij met toomelooze vreugde waart vervuld.
Rusça:
Это вам за то, что вы ликовали на земле безо всякого права и превозносились.
Somalice:
Taasina waa waxaad ugu farxi jirteen Xumaanta dhulka dhexdiisa xaq daro iyo Waxaad la kibri jirteen.
Swahilice:
Haya ni kwa sababu mlikuwa mkijitapa katika ardhi pasipo haki, na kwa sababu mlikuwa mkijishaua.
Uygurca:
بۇ (ئازاب) سىلەرنىڭ زېمىندا ھەقسىز رەۋىشتە (گۇناھ قىلىپ پۇل - مالنى ھارام يوللارغا سەرپ قىلغانلىقىڭلار ئۈچۈن) خۇشال بولغانلىقىڭلار ۋە ھاكاۋۇر بولۇپ كەتكەنلىكىڭلار ئۈچۈندۇر
Japonca:
それもあなたがたが地上で,正しくない歓楽を追求し,また横柄であったためである。
Arapça (Ürdün):
ويقال لهم أيضا «ذلكم» العذاب «بما كنتم تفرحون في الأرض بغير الحق» من الإشراك وإنكار البعث «وبما كنتم تمرحون» تتوسعون في الفرح.
Hintçe:
(कि कुछ समझ में न आएगा) ये उसकी सज़ा है कि तुम दुनिया में नाहक (बात पर) निहाल थे और इसकी सज़ा है कि तुम इतराया करते थे
Tayca:
นั่นก็เพราะว่า พวกเจ้าหลงระเริงในแผ่นดิน โดยไม่เป็นธรรม และเพราะว่าพวกเจ้าอวดดี
İbranice:
זה יאה לכם משום שהייתם שמחים על פני האדמה למרות אי צדקכם, ומשום שהייתם גאים (במקום להודות לאלוהים)
Hırvatça:
"To vam je zato što ste se bez ikakva osnova na Zemlji veselili i drski bili.
Rumence:
Aceasta vă este vouă, căci v-aţi bucurat pe pământ pe nedrept şi aţi fost nechibzuiţi.
Transliteration:
Thalikum bima kuntum tafrahoona fee alardi bighayri alhaqqi wabima kuntum tamrahoona
Türkçe:
Bütün bunlar, yeryüzünde haksız yere sevinç şımarıklığına düşmeniz, kasılıp kabarmanız yüzündendir.
Sahih International:
[The angels will say], "That was because you used to exult upon the earth without right and you used to behave insolently.
İngilizce:
That was because ye were wont to rejoice on the earth in things other than the Truth, and that ye were wont to be insolent.
Azerbaycanca:
(Onlara belə deyiləcəkdir: ) “Bu (əzab) sizin yer üzündə nahaq yerə sevinməyinizə və təkəbbürlənməyinizə görədir!
Süleyman Ateş:
Bu durum, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve bölürlenmenizden ötürüdür.
Diyanet Vakfı:
Bu, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür.
Erhan Aktaş:
İşte bu, yeryüzünde hak hukuk tanımaksızın şımarıp azmanız nedeniyledir.
Kral Fahd:
Bu, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür.
Hasan Basri Çantay:
Size olan bu (azâb) şunlardır: (Çünkü) siz yer (yüzün) de haksız yere şımarıklık ediyor, (ahırdan çıkmış hayvanlar gibi çılgınca) taşkınlık gösteriyordunuz.
Muhammed Esed:
bu durum, sizin yeryüzünde hiçbir doğru(luk endişesi) taşımadan küstahça böbürlenmenizin ve kendinizi beğenmişliğinizin bir ürünüdür!
Gültekin Onan:
İşte bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp azmaniz ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır.
Ali Fikri Yavuz:
Size bu azap, yeryüzünde azgınlıkla sevinmenizden ve kibirlenmenizden dolayıdır.
Portekizce:
Isso acontecerá por causa do vosso regozijo injusto na terra, e por causa da vossa insolência.
İsveççe:
"[Straffet drabbar] er därför att ni i strid med all sanning och rätt gladdes [över det onda som sker] på jorden, och på grund av ert högmod och er egenkärlek.
Farsça:
این [عذاب ها] برای آن است که به ناحق در زمین شادی و سرمستی می کردید و به سبب آن است که مغرورانه به پایکوبی و خوشحالی می پرداختید.
Kürtçe:
ئەمەتان لەبەر ئەوەیە کەئێوە بەناڕەوا شادی و کەیفتان دەکرد لەزەویدا وە لەبەر ئەوەی کەئێوە فیزو کەشخەتان دەکرد لەزەویدا
Özbekçe:
Мана шуларингиз ер юзида ноҳақдан шодланиб юрганингиз ва кибру ҳавога берилиб юрганингиз учундир.
Malayca:
(Lalu dikatakan kepada mereka setelah ditimpakan dengan azab seksa): "Balasan buruk yang demikian ini disebabkan kamu dahulu bersukaria di muka bumi dengan cara yang salah (pada hukum Tuhan), dan disebabkan kamu bersenang lenang dan bermegah-megah dengan berleluasa (dalam maksiat).
Arnavutça:
Ky dënim është për shkak të gëzimit tuaj në tokë, pa kurrfarë baze, dhe ngase keni qenë arogantë (fodull) në gëzim.
Bulgarca:
Това е, защото на земята сте се радвали незаслужено и защото сте ликували.
Sırpça:
„То вам је зато што сте се без икаквог основа на Земљи радовали и што сте били дрски.
Çekçe:
'Tohle je trest za to, že jste se na zemi neoprávněně radovali, i za to, že jste byli zpupní.
Urduca:
اُن سے کہا جائے گا "یہ تمہارا انجام اس لیے ہوا ہے کہ تم زمین میں غیر حق پر مگن تھے اور پھر اُس پر اتراتے تھے
Tacikçe:
Ин ба он сабаб аст, ки ба ноҳақ дар замин шодмонӣ мекардед ва нозу карашма мекардед.
Tatarca:
Бу җәза сезгә тиешле булды мөшрик булганыгыз өчен һәм ахирәтне инкяр иткәнегез өчен, бик шатлана идегез вә тәкәбберләнеп мактана идегез, әнә ґәзаб үзегезнекедер.
Endonezyaca:
Yang demikian itu disebabkan karena kamu bersuka ria di muka bumi dengan tidak benar dan karena kamu selalu bersuka ria (dalam kemaksiatan).
Amharca:
ይህ (ቅጣት) ያላግባብ በምድር ውሰጥ ትደሰቱ በነበራችሁትና ትንበጣረሩ በነበራችሁት ነው (ይባላሉ)፡፡
Tamilce:
இது (-அல்லாஹ் உங்களை தண்டிப்பது ஏனெனில்), பூமியில் அநியாயத்தை (பாவங்களை)க் கொண்டு நீங்கள் (அளவு கடந்து) மகிழ்ச்சி அடைபவர்களாக இருந்த காரணத்தாலும்; மமதையும் ஆணவமும் கொள்பவர்களாக நீங்கள் இருந்த காரணத்தாலும் ஆகும்.
Korece:
그것은 너희가 현세에서 진 리 아닌 다른 것에 탐닉하였고 오만하였기 때문이라
Vietnamca:
(Rồi có lời bảo chúng): “(Sự trừng phạt) đó là bởi vì các ngươi đã hả hê với những điều không chân lý và bởi vì các ngươi đã cư xử xấc xược trên trái đất.”
Ayet Linkleri: