Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

35

Sûredeki Ayet No: 

37

Ayet No: 

3697

Sayfa No: 

438

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَا أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ ۚ أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَاءَكُمُ النَّذِيرُ ۖ فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ

Çeviriyazı: 

vehüm yaṣṭariḫûne fîhâ. rabbenâ aḫricnâ na`mel ṣâliḥan gayra-lleẕî künnâ na`mel. evelem nü`ammirküm mâ yeteẕekkeru fîhi men teẕekkera vecâekümü-nneẕîr. feẕûḳû femâ liżżâlimîne min neṣîr.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onlar, orada şöyle feryad ederler: "Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, yapageldiklerimizden başka salih bir amel yapalım." (Onlara): "Size düşünecek olanın düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı da gelmişti. O halde azabı tadın. Çünkü zalimleri kurtaracak yoktur." (denir).

Diyanet İşleri: 

Orada; "Rabbimiz! Bizi çıkar; yaptığımızdan başka, yararlı iş işleyelim" diye bağrışırlar. O zaman onlara şöyle deriz: "Öğüt alacak kişinin öğüt alabileceği kadar bir süre sizi yaşatmadık mi? Size uyarıcı da gelmişti. Artık azabı tadınız, zalimlerin yardımcısı olmaz."

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve onlar bağrışırlar orada: Rabbimiz, bizi çıkar da yaptığımız işlerden başka işlerde bulunalım. Size, düşünenin düşünüp öğüt alanın öğüt alacağı kadar ömür vermedik mi ve size korkutucu da gelmişti; artık tadın azabı, zalimlere bir yardım eden de yoktur.

Şaban Piriş: 

Orada var güçleriyle feryat ederler: Rabbimiz, bizi çıkar da daha önce yaptıklarımızın yerine salih ameller yapalım. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı gelmedi mi? Şimdi azabı tadın. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.

Edip Yüksel: 

Orada, "Rabbimiz, bizi çıkar da yapmış olduğumuzdan farklı işler yapalım," diye feryat ederler. Öğüt alabilecek bir kişinin öğüt alabileceği kadar uzun bir süre sizi yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyleyse tadın. Zalimlerin yardımcısı yoktur.

Ali Bulaç: 

İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: "Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım." Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur.

Suat Yıldırım: 

Onlar orada imdad istemek için şöyle feryad ederler:“Ey Ulu Rabbimiz! Ne olur, çıkar bizi buradan, dünyaya geri gönder de, daha önce yaptıklarımızdan başka, güzel ve makbul işler yapalım!”Allah onlara şöyle buyurur: “Biz, size, düşünüp ibret alacak, gerçeği görecek kimsenin düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi?Hem size peygamber de gelip uyardı.Öyleyse tadın azabı! Zalimlerin hiç bir yardımcısı yoktur!” [40,11-12] [43,77-78; 17,15; 67,8-9]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve onlar orada feryat ederler ki, «Ey Rabbimiz! Bizi çıkar, yapar olduğumuzdan başka sâlih amelde bulunalım.» Onlara denilir ki, «Ya sizi düşünüp anlayacak kimsenin kendisinde düşünebileceği (bir müddet) kadar yaşatmadık mı? Ve size korkutucu geldi, şimdi (azabı) tadın, artık zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Feryat edip dururlar orada: "Rabbimiz, çıkar bizi de önceden yaptığımızdan başka şey yapalım. Barışa ve hayra yönelik iyi bir iş yapalım." Sizi biz, öğüt alanın öğüt alacağı bir süre ömürlendirmedik mi? Uyarıcı da geldi size. Hadi, tadın bakalım azabı! Zalimler için hiçbir yardımcı yok artık.

Bekir Sadak: 

35:42

İbni Kesir: 

Onlar orada bağırışırlar

Adem Uğur: 

Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım! diye feryad ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)! Zalimlerin yardımcısı yoktur.

İskender Ali Mihr: 

Ve onlar, orada feryat ederler: “Rabbimiz bizi (buradan) çıkar, yapmış olduklarımızdan başka (amel) salih amel yapalım.” Size orada (dünyada), tezekkür etmek isteyen kimsenin, tezekkür etmesine yetecek kadar bir ömür vermedik mi? Size nezir gelmedi mi? O halde (azabı) tadın. Artık zalimler için bir yardımcı yoktur.

Celal Yıldırım: 

Onlar, Cehennem´de şöyle bağırıp çağırırlar: «Rabbimiz! Bizi (buradan) çıkar, yapageldiğimizden başka iyi-yararlı amelde bulunalım.» Sizi, düşünüp de gerçeği anlayabilenin düşünebileceği kadar ömürlü kılmadık mı ? Üstelik size o peygamber de geldi. O halde tadın tadacağınızı! Artık zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur.

Tefhim ul Kuran: 

İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: «Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım.» Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyarıp korkutan da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın

Fransızca: 

Et là, ils hurleront : "Seigneur, fais-nous sortir; nous ferons le bien, contrairement à ce que nous faisions". "Ne vous avons-Nous pas donné une vie assez longue pour que celui qui réfléchit réfléchisse ? L'avertisseur, cependant, vous était venu. Et bien, goûtez (votre punition). Car pour les injustes, il n'y a pas de secoureur".

İspanyolca: 

Gritarán allí: «¡Señor! ¡Sácanos y obraremos bien, no como solíamos hacer!». «¿Es que no os dimos una vida suficientemente larga como para que se dejara amonestar quien quisiera? El monitor vino a vosotros... ¡Gustad, pues! Los impíos no tendrán quien les auxilie».

İtalyanca: 

E colà grideranno: «Signore, facci uscire, affinché possiamo compiere il bene, invece di quel che già abbiamo fatto!». [Verrà loro risposto]: «Non vi abbiamo dato una vita abbastanza lunga, tale che potesse ricordarsi chi avesse voluto ricordare? Eppure vi era giunto l'ammonitore! Gustate dunque il castigo, ché per gli ingiusti non ci sarà soccorritore.

Almanca: 

Und sie schreien darin: "Unser HERR! Laß uns herausbringen, damit wir gottgefällig Gutes tun, anderes als das, das wir zu tun pflegten." Haben WIR euch etwa nicht ein langes Lebensalter gewährt, während dessen derjenige sich erinnern konnte, der sich erinnern wollte?! Auch der Warner kam zu euch. Also erfahrt (die Peinigung)! Denn für die Unrecht-Begehenden gibt es keinen Beistehenden."

Çince: 

他们在里面求救说:我们的主啊!求你放我们出去,我们将改过迁善。难道我没有延长你们的寿数,使能觉悟者有觉悟的时间吗?警告者已降临你们了。你们尝试刑罚吧,不义者绝没有任何援助者。

Hollandaca: 

En zij zullen overluid in de hel schreeuwen; zeggende: Heer! neem ons van hier, en wij zullen rechtvaardigheid oefenen, en niet hetgeen wij vroeger hebben bedreven. Maar men zal hun antwoorden: Hebben wij uw leven niet lang genoeg doen zijn, opdat hij die kon overdenken, gewaarschuwd zou wezen; en is de prediker niet tot u gekomen? Proeft dus de pijnen der hel. En de onrechtvaardigen zullen geen helper hebben.

Rusça: 

Там они возопят: "Господь наш! Выведи нас отсюда, и мы будем поступать праведно, а не так, как мы поступали прежде". Разве Мы не даровали вам жизнь достаточно долгую для того, чтобы опомнился тот, кто мог опомниться? Да и предостерегающий увещеватель приходил к вам. Вкусите же наказание, и нет для беззаконников помощников.

Somalice: 

Waxay ku qaylyi dhexdeeda Eeboownaga bixi aan camal fiican ookaan sameynjirray ka duwan fallee, miyaanaan idin cimri siin muddo uu wax ku xusuusto ruuxii wax xusuusan oosan idiin imaanin dige (Nabiga) ee dhadhamiya gaaloy (ciqaabta) uma sugnaanin daalimiin gargaaree.

Swahilice: 

Na humo watapiga makelele: Mola wetu Mlezi! Tutoe tufanye mema sio yale tuliyo kuwa tukiyafanya. Kwani hatukukupeni umri wa kutosha kukumbuka mwenye kukumbuka? Na akakujieni Mwonyaji? Basi onjeni! Kwani walio dhulumu hawana wa kuwanusuru.

Uygurca: 

ئۇلار دوزاختا: «پەرۋەردىگارىمىز! بىزنى چىقىرىۋەتسەڭ (دۇنيادىكى ۋاقىتتا) قىلغان ئەمەللىرىمىزدىن باشقا ئەمەللەرنى قىلساق» دەپ يالۋۇرۇپ توۋلايدۇ. (اﷲ ئېيتىدۇ) «سىلەرگە ئۆمرۈڭلارنى ئۇزۇن قىلىپ، ۋەز - نەسىھەت ئالىدىغان ئادەم ۋەز - نەسىھەت ئالالىغۇدەك ۋاقىت بەرمىدىممۇ؟ سىلەرگە ئاگاھلاندۇرغۇچى (يەنى پەيغەمبەر) كەلدىغۇ، ئەمدى ئازابنى تېتىڭلار، زالىملارغا ھېچقانداق ياردەم بەرگۈچى يوق»

Japonca: 

かれらはその中にあって叫ぶであろう。「主よ,わたしたちを出して下さい。きっと善い行いをします。(これまで)していたようなことは,いたしません。」(かれは仰せられよう。)「われは,あなたがたを十分に長命させたではないか。その間に誰でも訓戒を受け入れる者は,戒めを受け入れたはず。しかも警告者さえあなたがたに遣わされていた。だから(懲罰を)味わえ。悪い行いの者には救助者はないのである。」

Arapça (Ürdün): 

«وهم يصطرخون فيها» يستغيثون بشدة وعويل يقولون «ربنا أخرجنا» منها «نعمل صالحا غير الذي كنا نعمل» فيقال لهم «أوَ لم نعمّركم ما» وقتا «يتذكر فيه من تذكر وجاءكم النذير» الرسول فما أجبتم «فذوقوا فما للظالمين» الكافرين «من نصير» يدفع العذاب عنهم.

Hintçe: 

और ये लोग दोजख़ में (पड़े) चिल्लाया करेगें कि परवरदिगार अब हमको (यहाँ से) निकाल दे तो जो कुछ हम करते थे उसे छोड़कर नेक काम करेंगे (तो ख़ुदा जवाब देगा कि) क्या हमने तुम्हें इतनी उम्रें न दी थी कि जिनमें जिसको जो कुछ सोंचना समझना (मंज़ूर) हो खूब सोच समझ ले और (उसके अलावा) तुम्हारे पास (हमारा) डराने वाला (पैग़म्बर) भी पहुँच गया था तो (अपने किए का मज़ा) चखो क्योंकि सरकश लोगों का कोई मद्दगार नहीं

Tayca: 

และพวกเขาจะตะโกนอยู่ในนรกนั้นว่า "ข้าแต่พระเจ้าของเรา ขอพระองค์ได้ทรงโปรดนำเราออกไป (จากนรก) เพื่อเราจะได้ปฏิบัติการงานที่ดี อื่นจากที่เราได้ปฏิบัติไปแล้ว" และเรามิได้ให้อายุของพวกเจ้ายืนนานพอดอกหรือ เพื่อผู้ที่ใคร่ครวญจะได้รำลึกถึงข้อตักเตือนและ (ยิ่งกว่านั้น) ได้มีผู้ตักเตือนมายังพวกเจ้าแล้ว (ดังนั้น พวกเจ้าจงลิ้มรส(การลงโทษ) เถิด เพราะสำหรับบรรดาผู้อธรรมนั้นจะไม่มีผู้ช่วยเหลือ

İbranice: 

והם יצעקו מהגיהינום 'ריבוננו! הוצא אותנו מכאן! אנחנו נעשה מעשים טובים, לא כמו שהיינו עושים לפני זה.'!!! והוא יגיד להם : וכי לא הארכנו את חייכם די והותר כדי שייזכר כל הרוצה להיזכר? ואף בא אליכם המזכיר! לכן טעמו עכשיו (את טעמו המר של העונש,)! אכן, אין מחלץ

Hırvatça: 

oni će u njemu jaukati: "Gospodaru naš, izbavi nas, činit ćemo dobra djela, drukčija od onih koja smo činili!" A zar vas nismo ostavili da živite dovoljno dugo da bi onaj koji je trebalo da razmisli imao vremena da razmisli, a bio vam je došao i upozoritelj? Zato iskusite patnju; zulumćarima nema pomoći!

Rumence: 

Acolo, ei vor striga: “Domnul nostru! Scoate-ne de aici. Vom face numai bine, nu precum am făcut odinioară!” Nu v-am dăruit Noi o viaţă destul de lungă ca cel care chibzuieşte să chibzuiască? Predicatorul a venit la voi: “Gustaţi! Nu este ajutor pentru n

Transliteration: 

Wahum yastarikhoona feeha rabbana akhrijna naAAmal salihan ghayra allathee kunna naAAmalu awalam nuAAammirkum ma yatathakkaru feehi man tathakkara wajaakumu alnnatheeru fathooqoo fama lilththalimeena min naseerin

Türkçe: 

Feryat edip dururlar orada: "Rabbimiz, çıkar bizi de önceden yaptığımızdan başka şey yapalım. Barışa ve hayra yönelik iyi bir iş yapalım." Sizi biz, öğüt alanın öğüt alacağı bir süre ömürlendirmedik mi? Uyarıcı da geldi size. Hadi, tadın bakalım azabı! Zalimler için hiçbir yardımcı yok artık.

Sahih International: 

And they will cry out therein, "Our Lord, remove us; we will do righteousness - other than what we were doing!" But did We not grant you life enough for whoever would remember therein to remember, and the warner had come to you? So taste [the punishment], for there is not for the wrongdoers any helper.

İngilizce: 

Therein will they cry aloud (for assistance): "Our Lord! Bring us out: we shall work righteousness, not the (deeds) we used to do!" - "Did We not give you long enough life so that he that would should receive admonition? and (moreover) the warner came to you. So taste ye (the fruits of your deeds): for the wrong-doers there is no helper."

Azerbaycanca: 

Onlar orada fəryad edib deyəcəklər: “Ey Rəbbimiz! Bizi buradan çıxart ki, saleh əməllər edək. O əməlləri yox ki (dünyada) edirik!” (Onlara belə deyəcəyik: ) “Məgər orada sizə öyüd-nəsihət qəbul edəcək kimsənin öyüd-nəsihət qəbul edə biləcəyi (düşünəcək kimsənin düşünəcəyi) qədər ömür vermədikmi?! Hələ sizə (siz kafirləri Allahın əzabı ilə) qorxudan peyğəmbər də gəlmişdi. Dadın (cəhənnəm əzabını)! Zalımların imdadına çatan olmaz!”

Süleyman Ateş: 

Onlar orada: "Rabbimiz, bizi çıkar, (önce) yaptığımızdan başkasını yapalım?" diye feryadederler. "Sizi, öğüt alacak olanın, öğüt alacağı kadar bir süre yaşatmadık mı? Size uyarıcı da geldi (fakat inanmadınız). Öyle ise (azabı) tadın artık. Zalimlerin yardımcısı yoktur."

Diyanet Vakfı: 

Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım! diye feryad ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)! Zalimlerin yardımcısı yoktur.

Erhan Aktaş: 

Onlar, orada yardım için bağırıp çağırırlar: “Rabb’imiz! Bizi çıkar, daha önce yaptığımızdan başka, düzgün amel yapalım.” Size dünyada öğüt dinleyecek kimsenin, öğüt dinlemesine yetecek kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı gelmedi mi? O halde tadın! Artık zâlimler için bir yardımcı yoktur.

Kral Fahd: 

Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine saih ameller işleyelim! diye feryad ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)! Zalimlerin yardımcısı yoktur.

Hasan Basri Çantay: 

Onlar orada (şöyle) bağrışırlar. «Ey Rabbimiz, bizi çıkar. Yapmış olduğumuzdan bambaşka iyi amel (ve hareketler) de bulunacağız». Size iyice düşünecek kimsenin düşünebileceği, öğüt kabul edebileceği kadar ömür vermedik mi? Size (azâb ile) korkutan da gelmişdi. Şimdi tadın (o azâbı)! Artık zaalimler için hiç bir yardımcı yokdur.

Muhammed Esed: 

Onlar orada, (cehennemde): "Rabbimiz! Bizi bu (azap)tan kurtar! Bundan sonra artık (eskiden) yaptıklarımızdan farklı iyi şeyler yapacağız!" diye feryad ederler. (O zaman onlara şöyle cevap vereceğiz:) "Size (orada,) düşünmek isteyen herkesin düşünebileceği kadar uzun bir ömür vermedik mi? Ve (üstelik) size bir uyarıcı da gelmişti. Öyleyse, (yaptığınız kötülüklerin meyvelerini) şimdi tadın bakalım! Zalimler hiçbir yardımcı bulamayacaklardır!"

Gültekin Onan: 

İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

O kâfirler cehennemde şöyle derler: “-Ey Rabbimiz! Bizleri çıkar, (dünyada şirk gibi) yapa geldiklerimizden başka salih bir amel yapalım.” (Allah onlara şöyle buyurur): “- Size, düşünecek kimsenin düşüneceği kadar ömür vermedik mi? Hem size peygamber de geldi. O halde tadın (ateşin azabını)!... Çünkü zalimleri (Allah’ın azabından) kurtaracak yoktur?”

Portekizce: 

E aí clamarão: Ó Senhor nosso, tira-nos daqui, que agiremos de uma forma diferente da que agíamos! Acaso, não vosprolongamos as vidas, para que, quem quisesse refletir, pudesse fazê-lo, e não vos chegou o admoestador? Provai, pois, (ocastigo)! Sabei que os iníquos não têm socorredor algum!

İsveççe: 

Därifrån skall deras klagorop höras: "Herre, låt oss komma bort härifrån! Vi skall göra det rätta och inte handla som vi handlade [förr]!" [Men Gud skall svara:] "Gjorde Vi inte ert liv tillräckligt långt för att den som så ville skulle ha tid till eftertanke? Och varnaren kom [också] till er! Pröva nu på [ert straff]! Det finns ingen hjälpare för de orättfärdiga!

Farsça: 

و آنان در آنجا شیون و فریاد می زنند: پروردگارا! ما را بیرون بیاور تا کار شایسته انجام دهیم غیر آنچه انجام می دادیم. [می گویم:] آیا شما را چندان عمر ندادیم که هر کس می خواست در آن مقدار عمر متذکّر شود، متذکّر می شد؛ و [آیا] بیم دهنده ای به سوی شما نیامد؟ پس بچشید که برای ستمکاران هیچ یاوری نیست.

Kürtçe: 

وە ئەوانە لەدۆزەخدا ھاوار دەکەن (دەڵێن) ئەی پەروەردگارمان (لەدۆزەخ) دەرمان بھێنە تا کردەوەی چاك بکەین جیاواز لەوەی دەمان کرد (لەدونیادا) (وەڵام دەدرێنەوە) ئایا تەمەنمان درێژ نەکردن ئەوەندەی ئەوەی دەیەوێ بیر بکاتەوە تیایدا بیر بکاتەوە وە ترسێنەرتان بۆ نەھات دەی (ئەو سزا) بچەژن چونکە ھیچ یاریدەدەرێک بۆ (بێ باوەڕە) ستەمکارەکان نیە

Özbekçe: 

Улар у ерда: «Эй Роббимиз! Бизларни чиқар! Қилиб юрган амалларимиздан бошқа, солиҳ амаллар қилурмиз!» деб доду фарёд солурлар. «Сизларга эслайдиган одам эслагудек умр бермаган эдикми?! Сизларга огоҳлантиргувчи келмаган эдими?! Бас, энди, тотийверинглар! Золимларга ҳеч бир ёрдамчи йўқдир» (дейилур). (Жаҳаннамда шиддатли азобларга дучор бўлган кофирлар чидай олмай Роббул оламийнга ёлборишга ўтадилар.)

Malayca: 

Dan mereka menjerit-jerit di dalam neraka itu (sambil merayu): "Wahai Tuhan kami, keluarkanlah kami (dari azab ini); kami akan mengerjakan amal-amal yang soleh, yang lain dari apa yang kami pernah kerjakan. (lalu Allah menempelak mereka): "Bukankah Kami telah melanjutkan umur kamu dan memberikan masa yang cukup untuk berfikir dan beringat padanya oleh sesiapa yang suka berfikir dan beringat? Dan kamu pula telah didatangi oleh Rasul (Kami) yang memberi amaran oleh itu, rasalah (azab seksa), kerana orang-orang yang zalim tidak akan beroleh sesiapapun yang dapat memberikan pertolongan".

Arnavutça: 

ata, në të, do të thërrasin (duke bërtitur): “O Zoti ynë, nxirrna (prej zjarrit), do të bëjmë vepra të mira, e jo asosh çfarë kemi bërë”. (Atyre ju thuhet): “Vallë, a nuk u kemi dhënë Ne jetë juve, aq sa që të mendohet pët të – ai që don të këshillohet, e juve madje, u pat ardhur paralajmëruesi. Andaj, shijoni (dënimin). E, për zullumqarët nuk ka kurrëfarë ndihmësi!

Bulgarca: 

И ще крещят там за помощ: “Господи наш, изведи ни, за да правим добро, а не онова, което сме правили!” А нима не ви дадохме достатъчно дълъг живот, за да се поучи през него, който иска да се поучи! И предупредителят дойде при вас. Затова вкусете [мъчение

Sırpça: 

они ће у њему да јаучу: "Господару наш, избави нас, радићемо добра дела, другачија од оних која смо радили!" А зар вас нисмо оставили да живите довољно дуго да би онај који је требало да размисли имао времена да размисли, а био вам је дошао онај који опомиње? Зато искусите патњу; неверницима нема помоћи!

Çekçe: 

A budou tam křičet: 'Pane náš, vyveď nás odtud a my budeme dobré skutky konat, nikoliv to, co dříve jsme dělali!' 'Což nedarovali jsme vám věk dlouhý, aby ten, kdo uvažuje, si to mohl uvážit? A nepřišel k vám varovatel? Okuste tedy trestu! A nespravedliv

Urduca: 

وہ وہاں چیخ چیخ کر کہیں گے کہ "اے ہمارے رب، ہمیں یہاں سے نکال لے تاکہ ہم نیک عمل کریں اُن اعمال سے مختلف جو پہلے کرتے رہے تھے" (انہیں جواب دیا جائے گا) "کیا ہم نے تم کو اتنی عمر نہ دی تھی جس میں کوئی سبق لینا چاہتا تو سبق لے سکتاتھا؟ اور تمہارے پاس متنبہ کرنے والا بھی آ چکا تھا اب مزا چکھو ظالموں کا یہاں کوئی مددگار نہیں ہے"

Tacikçe: 

Ва аз даруни оташ фарёд зананд: «Эй Парвардигори мо, моро берун ор, то корҳое шоиста кунем, ғайр аз он чӣ мекардем». Оё он қадар шуморо умр надода будем, ки пандгирандагон панд гиранд? Ва шуморо бимдиҳанда омад. Пас бичашед, ки гуноҳкоронро ёридиҳандае нест!

Tatarca: 

Алар ґәзабның катылыгыннан кычкырышырлар, ий Раббыбыз безне җәһәннәмнән чыгар, элек кылган явыз эшләребездән башка изге гамәлләр кылыр идек, диярләр. Аллаһ әйтер: "Әгәр вәгазьләнә торган булсагыз, Без сезгә вәгазьләнерлек озын гомер бирмәдекме? Вә сезне вәгәзьләүче Коръән һәм пәйгамбәр килмәдеме? Инде ґәзабның ачысын татыгыз! Залимнәргә ахирәттә ардәмче юк."

Endonezyaca: 

Dan mereka berteriak di dalam neraka itu: "Ya Tuhan kami, keluarkanlah kami niscaya kami akan mengerjakan amal yang saleh berlainan dengan yang telah kami kerjakan". Dan apakah Kami tidak memanjangkan umurmu dalam masa yang cukup untuk berfikir bagi orang yang mau berfikir, dan (apakah tidak) datang kepada kamu pemberi peringatan? maka rasakanlah (azab Kami) dan tidak ada bagi orang-orang yang zalim seorang penolongpun.

Amharca: 

እነርሱም በርሷ ውስጥ እርዳታን በመፈለግ በኀይል ይጮሃሉ፡፡ «ጌታችን ሆይ! ከእዚያ እንሠራው ከነበርነው ሌላ በጎ ሥራን እንሠራ ዘንድ አውጣን» (ይላሉ)፡፡ «በእርሱ ውስጥ ያስታወሰ ሰው የሚገሰጽበትን ዕድሜ አላቆየናችሁምን? አስጠንቃቂውም መጥቶላችኋል (አስተባብላችኋልም)፡፡ ስለዚህ ቅመሱ፡፡ ለበደለኞችም ምንም ረዳት የላቸውም» (ይባላሉ)፡፡

Tamilce: 

இன்னும், “எங்கள் இறைவா எங்களை வெளியேற்று! நாங்கள் செய்து கொண்டிருந்தது அல்லாமல் வேறு நல்ல அமல்களை செய்வோம்” என்று அவர்கள் அ(ந்த நரகத்)தில் கதறுவார்கள். “அறிவுரை பெறுபவர் அறிவுரை பெறுகின்ற காலம் வரை நாம் உங்களுக்கு (உலகத்தில்) வாழ்க்கையளிக்கவில்லையா? இன்னும், உங்களிடம் அச்சமூட்டி எச்சரிப்பவர் வந்தார் அல்லவா? ஆகவே, (இந்த தண்டனையை) சுவையுங்கள்! அநியாயக்காரர்களுக்கு உதவியாளர் எவரும் இல்லை” (என்று அவர்களுக்கு பதில் கூறப்படும்).

Korece: 

이때 그들은 그 안에서 소리 질러 구원을 청하니 주여 저희를 구하여 주소서 저희가 하지 아니 했던 선행을 실천하겠나이다 하나 님이 너희들에게 그 안에서 숙고 할 충분한 삶을 주지 아니했더뇨 또한 너희에게 경고자도 도래했 었노라 그러하매 이제는 너희 행 위의 결과를 맛볼 때이니 죄인들 에게는 구원자가 없노라

Vietnamca: 

Họ sẽ la hét trong đó: “Lạy Thượng Đế của bầy tôi! Xin Ngài thả bầy tôi ra (khỏi nơi này). Bầy tôi hứa sẽ làm điều tốt, khác với điều (tội lỗi) mà bầy tôi đã từng làm.” (Allah phán bảo họ): “Lẽ nào TA đã không cho các ngươi sống đủ lâu để nghe được lời nhắc nhở đối với ai muốn được nhắc nhở? Và chẳng phải đã có một vị cảnh báo đến gặp các ngươi sao? Thôi, các ngươi hãy nếm lấy (sự trừng phạt), bởi những kẻ làm điều sai quấy sẽ không được ai giúp đỡ.”

Rubu tag: 

Hizb tag: