Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

3

Sûredeki Ayet No: 

73

Ayet No: 

366

Sayfa No: 

59

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَا تُؤْمِنُوا إِلَّا لِمَن تَبِعَ دِينَكُمْ قُلْ إِنَّ الْهُدَىٰ هُدَى اللَّهِ أَن يُؤْتَىٰ أَحَدٌ مِّثْلَ مَا أُوتِيتُمْ أَوْ يُحَاجُّوكُمْ عِندَ رَبِّكُمْ ۗ قُلْ إِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاءُ ۗ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Çeviriyazı: 

velâ tü'minû illâ limen tebi`a dîneküm. ḳul inne-lhüdâ hüde-llâhi ey yü'tâ eḥadüm miŝle mâ ûtîtüm ev yüḥâccûküm `inde rabbiküm. ḳul inne-lfaḍle biyedi-llâh. yü'tîhi mey yeşâ'. vellâhü vâsi`un `alîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ve kendi dininize uyanlardan başkasına inanmayın (dediler). De ki: "Şüphesiz doğru yol, Allah'ın yoludur". (Onlar kendi aralarında): "Size verilenin benzerinin hiçbir kimseye verilmiş olduğuna, yahut Rabbinizin huzurunda sizin aleyhinize deliller getireceklerine" (de inanmayın dediler). De ki: "Lütuf Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah, rahmeti bol olan, her şeyi hakkıyla bilendir".

Diyanet İşleri: 

Kitap ehlinden bir takımı şöyle dedi: "İnananlara indirilene günün başında inanın, sonunda inkar edin ki, belki dönerler ve dininize uyanlardan başkasına inanmayın". De ki: "Doğru yol Allah'ın yoludur". Ve yine başkasına da verildiğine veya Rabbinizin katında Müslümanların karşı delil getirip sizi alt edeceğine inanmayın, derler. De ki: "Doğrusu bol nimet Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah'ın fazlı her şeyi kaplar, O her şeyi bilir".

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve dininize uyan kişiden başkasına inanmayın. De ki: Doğru yol, ancak Allah yoludur. Size verilenin başkalarına da verildiğine ve onların, Rabbiniz katında deliller göstererek sizinle tartışacaklarına inanmayın dediler mi de, de ki: Lütuf ve ihsan ancak Allah'ın elindedir, dilediğine lütfeder ve Allah'ın lütfü boldur ve her şeyi bilir o.

Şaban Piriş: 

Sizin dininize uyanlardan başkasına inanmayın” derler. Ey Resulüm, de ki: “Doğru yol, Allah'ın yoludur, ” (Yine onlar şöyle derler): “(Müslümanlardan) Birine, size verilen ilmi (öğretirseniz Onlar bu ilmi öğrenir de) ve (sonra) bunu Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil olarak (kullanırlar)”. De ki: Nimet ve lütuf Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah, ihsanı bol olan, her şeyi bilendir.

Edip Yüksel: 

"Sizin dininize uyandan başkasına uymayın." Sen de onlara, "Hidayet ALLAH'ın hidayetidir," de. "Size verilenin benzerininin bir başkasına verildiğine de inanmayın; yoksa Rabbiniz hakkında sizinle tartışma hakkı kazanırlar," derlerse, "Lütuf ALLAH'ın elindedir, dilediğine verir," de. ALLAH Cömerttir, Bilendir.

Ali Bulaç: 

Ve sizin dininize uyanlardan başkasına inanıp güvenmeyin." De ki: "Şüphesiz doğru yol Allah'ın dosdoğru yoludur. Size verilenin bir benzeri birine (İslam peygamberine) veriliyor ya da Rabbinizin Katında onlar (Müslümanlar) size karşı deliller getiriyorlar, diye mi (bu telaşınız?) De ki: "Şüphesiz 'lütuf ve ihsan (fazl)' Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah (rahmeti) geniş olandır, bilendir.

Suat Yıldırım: 

Ehl-i kitaptan bir güruh birbirlerine, şöyle dediler: “Şu Müslümanlara indirilen kitaba günün başlangıcında (zahiren) iman edin, sonunda da inkâr edin, olur ki onlar da şüpheye düşüp dinlerinden dönerler. Ve bir de kendi dininize tâbi olandan başkasına sakın ha güvenmeyin!” Ey Resulüm, de ki: “Doğru yol, Allah'ın yoludur,” Yine onlar kendi aralarında: “Size verilen vahyin, başkalarına da verildiğine veya Rabbinizin huzurunda Müslümanların karşı delil getirip sizi mağlup edeceklerine inanmayın!” derler. De ki: “Lütuf Allah’ın elindedir, dilediğine ihsan eder. Allah vâsi ve alîmdir (lütfu boldur, her şeyi hakkıyla bilir). [57,29]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

«Sizin dininize tâbi olandan başkasına inanmayınız.» De ki: «Şüphe yok hidâyet, Allah´ın hidâyetidir. Size verilen şeyin benzerinin başka bir kimseye verildiğine veya Rabbinizin nezdinde aleyhinize hüccet getireceklerine inanmayın.» De ki: «Fazl, şüphesiz Allah Teâlâ´nın elindedir. Onu dilediğine verir. Ve Allah Teâlâ, vâsidir, alîmdir.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Dininize uyandan başkasına inanmayın." Söyle onlara: "Hidâyet, Allah'ın kılavuzlamasıdır. Size verilenin benzeri bir başkasına veriliyor yahut Rabbinizin katında tartışarak size üstün gelecekler diye mi bütün bunlar?" De ki: "Lütuf Allah'ın elindedir; onu dilediğine verir. Allah Vâsî'dir, varlığı sürekli genişletir; Alîm'dir, her şeyi en iyi şekilde bilir."

Bekir Sadak: 

Allah´in ahdini ve yeminlerini az bir degere degisenlerin, iste onlarin, ahirette bir paylari yoktur. Allah onlara kiyamet gunu hitab etmeyecek, onlara bakmayacak, onlari temize cikarmayacaktir. Elem verici azab onlar icindir.

İbni Kesir: 

Kendi dininize uyanlardan başkasına inanmayın. De ki: Doğru yol, Allah´ın yoludur. Derler ki: Size verilen bir benzerinin de birine verildiğini veya Rabbınızın katında size delil gösterecekleri bir şeyi açıklamayın. De ki: Doğrusu lütuf Allah´ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah Vasi´dir, Alim´dir.

Adem Uğur: 

Sizin dininize uyanlardan başka hiçbir kimseye inanmayın. &quot

İskender Ali Mihr: 

Ve (Ehli Kitap): “Sizin dininize tâbi olandan başkasına inanmayın.” (dediler). (Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki hidayet (insan ruhunun ölmeden önce Allah´a ulaşması), (Allah´ın kendisine ulaştırması)s Allah´ın hidayetidir, size verilenin bir benzerinin, bir başkasına verilmesidir.”. Yoksa onlar, Rabbinizin huzurunda, sizinle çekişiyorlar mı? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki fazl Allah´ın elindedir. Onu dilediğine verir.”. Ve Allah, Vâsi´dir (ilmi geniştir, herşeyi kapsar), Alîmdir (en iyi bilendir) .

Celal Yıldırım: 

Ve bir de kendi dininize uyandan başkasına (sakın ha) inanmayın. De ki: Elbette doğru yol, hakkın beyânı Allah yoludur. Ve (yine onlar dediler ki): «Size verilenin bir benzeri başka birine verildiğine veya (Muhammed´e inananların) size Rabblniz katından delil getirip (üstünlük) sağlayacağına inanmayın. (Çünkü siz Allah´ın has kulları ve yegâne sevgililerisiniz).» De ki: Üstünlük, şerefli kılmak, fazilete eriştirmek Allah´ın elindedir

Tefhim ul Kuran: 

«Ve sizin dininize uyanlardan başkalarına inanıp güvenmeyin.» De ki: «Hiç tartışmasız doğru olan yol Allah´ın dosdoğru yoludur. Size verilenin bir benzeri birine (İslâm peygamberine) veriliyor ya da Rabbinizin katında onlar (müslümanlar) size karşı deliller getiriyorlar, diye mi (bu telaşınız?) De ki: «Şüphesiz ´lutuf ve ihsan (fazl) ´ Allah´ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.»

Fransızca: 

[Et les gens du Livre disent à leur coreligionnaires]: "Ne croyez que ceux qui suivent votre religion..." Dis : "La vraie direction est la direction d'Allah" - [et ils disent encore : Vous ne devez ni approuver ni reconnaître] que quelqu'un d'autre que vous puisse recevoir comme ce que vous avez reçu de sorte qu'ils (les musulmans) ne puissent argumenter contre vous auprès de votre Seigneur. Dis[-leur]: En vérité la grâce est en la main d'Allah. Il la donne à qui Il veut. La grâce d'Allah est immense et Il est Omniscient .

İspanyolca: 

Y no creáis sino a quienes siguen vuestra religión». Di: «La Dirección es la dirección de Alá. Que no se dé a otro lo que se os ha dado a vosotros, que no discutan con vosotros ante vuestro Señor». Di: «El favor está en la mano de Alá, Que lo dispensa a quien Él quiere». Alá es inmenso, omnisciente.

İtalyanca: 

Credete solo a quelli che seguono la vostra religione". Di': "In verità la guida è quella di Allah: Egli può dare a chi vuole quello che ha dato a voi. [E coloro che da Lui ricevono] dovrebbero forse polemizzare con voi davanti al vostro Signore?" Di': " In verità la Grazia è nelle mani di Allah che la dà a chi vuole. Allah è immenso, sapiente.

Almanca: 

Und glaubt niemandem außer dem, der eurem Din gefolgt ist - sag: "Gewiß, die (wahre) Rechtleitung ist die Rechtleitung ALLAHs." - damit keinem etwas Ähnliches zuteil wird, was euch zuteil wurde und damit sie mit euch vor eurem HERRN nicht disputieren können." Sag: "Gewiß, die Gunst liegt bei ALLAH. ER läßt sie zuteil werden, wem ER will." Und ALLAH ist allumfassend, allwissend.

Çince: 

你们只可以信任你们的教友。你说:引导确是真主的引导,难道因为别人获得象你们所获得的启示,或他们将在真主那里与你们辩论,(你们就这样用计)吗? 你说:恩惠确是由真主掌握,他把它赏赐他所意欲的人。真主是宽大的, 是全知的。

Hollandaca: 

Geloof slechts hem, die uwen godsdienst volgt. Zeg: De ware leiding is Gods leiding; indien zij ook een ander is geopenbaard, zooals zij u gegeven is. Zullen zij voor God met u strijden? Zeg hun: Al het goede is in Gods hand. Hij geeft het aan wien hij wil; want hij is goed en wijs.

Rusça: 

Верьте только тем, кто последовал вашей религии, дабы никто не получил то, что получили вы, и не препирался с вами перед вашим Господом". Скажи: "Воистину, верным руководством является руководство Аллаха". Скажи: "Воистину, милость находится в Руке Аллаха. Он дарует ее, кому пожелает. Воистину, Аллах - Объемлющий, Знающий".

Somalice: 

Hana aaminina (rumeynina) ruuxaan Diintiinna raacin, waxaad dhahdaa Hanuun waa hanuunka Eebe, in la siiyo cid wax la mid ah waxa laydin siiyey ama idinkula doodaan Eebihiin agtiisa, waxaad dhahdaa Fadligu gacanta Eebe yuu ku suganyahay wuxuuna siiyaa Cidduu doono, Eebana waa waasae (deeq badane) og.

Swahilice: 

Wala msimuamini ila anaye fuata dini yenu. Sema: Hakika uwongofu ni uwongofu wa Mwenyezi Mungu, kuwa apewe mtu mfano wa mlio pewa nyinyi au wakuhojini mbele ya Mola wenu Mlezi. Sema: Hakika fadhila zimo mikononi mwa Mwenyezi Mungu. Humpa amtakaye. Na Mwenyezi Mungu ni Mwenye wasaa na Mjuzi.

Uygurca: 

ئەھلى كىتابتىن بىر تۈركۈمى: «مۆمىنلەرگە نازىل قىلىنغان ۋەھيىگە ئەتىگەندە ئىمان ئېيتىڭلار، كەچقۇرۇنلۇقى يېنىۋېلىڭلار، (شۇنداق قىلساڭلار) ئۇلار (ئىماندىن) قايتىشى مۇمكىن. پەقەت سىلەرنىڭ دىنىڭلارغا ئەگەشكەنلەرگىلا ئىشىنىڭلار» دېدى. (ئى مۇھەممەد!) ئېيتقىنكى، «توغرا يول اﷲ نىڭ يولىدۇر». (يەھۇدىيلار بى - بىرىگە ئېيتىدۇ) بىرەرسىگە سىلەرگە بېرىلگەنگە ئوخشاش ۋەھىي بېرىلىشتىن ياكى ئۇلارنىڭ (يەنى مۇسۇلمانلارنىڭ) (قىيامەت كۈنى) پەرۋەردىگارىڭلارنىڭ دەرگاھىدا سىلەر بىلەن مۇنازىرىلىشىشىدىن (يەنى مۇنازىرىلىشىپ سىلەرنى يېڭىپ قويۇشىدىن قورقۇپ) پەقەت دىنىڭلارغا ئەگەشكەن ئادەمگىلا ئىشىنىڭلار (دىنىڭلاردا بولمىغان ھېچ ئادەمنىڭ پەيغەمبەرلىكىنى ئېتىراپ قىلماڭلار. ئەگەر سىلەر مۇھەممەدنىڭ پەيغەمبەرلىكىنى ئىقرار قىلىپ ئۇنىڭ دىنىغا كىرمىسەڭلار، بۇ قىيامەت كۈنى سىلەرگە قارشى پاكىت بولىدۇ). (ئى مۇھەممەد!) ئېيتقىنكى، «پەزل - كەرەم (يەنى پەيغەمبەرلىك) اﷲ نىڭ ئىلكىدىدۇر. اﷲ ئۇنى خالىغان كىشىگە بېرىدۇ». اﷲ (نىڭ پەزلى) كەڭدۇر، (اﷲ) ھەممىنى بىلگۈچىدۇر

Japonca: 

ただし(本心では)あなたがたの教えに従う者の外は,信じてはならない。」言ってやるがいい。「本当の導きは,アッラーの御導きである。あなたがたに与えられたものと同じものを外の者が与えられ,かれらがあなたがたと主の御前で論争する(ことを恐れる)のか。」言ってやるがいい。「凡ての賜物は,アッラーの御手にあり。かれは御心に適う者にそれを授ける。アッラーは厚施にして全知であられる。

Arapça (Ürdün): 

وقالوا أيضاً «ولا تؤمنوا» تصدَّقوا «إلا لمن تبع» وافق «دينكم» قال تعالى: «قل» لهم يا محمد «إن الهدى هدى الله» الذي هو الإسلام وما عداه ضلال، والجملةُ اعتراض «أن» أي بأن «يؤتى أحدّ مثل ما أوتيتم» من الكتاب والحكمة والفصائل وأن مفعول تؤمنوا، والمستثنى منه أحد قدم عليه المستثنى المعنى: لا تقروا بأن أحدا يؤتى ذلك إلا لمن اتبع دينكم «أو» بأن «يحاجوكم» أي المؤمنون يغلبوكم «عند ربكم» يوم القيامة لأنكم أصح دينا، وفي قراءة: أأن بهمزة التوبيخ أي إيتاء أحد مثله تقرون به قال تعالى «قل إن الفضل بيد الله يؤتيه من يشاء» فمن أين لكم أنه لا يؤتى أحد مثل ما أوتيتم «والله واسع» كثير الفضل «عليم» بمن هو أهله.

Hintçe: 

और तुम्हारे दीन की पैरवरी करे उसके सिवा किसी दूसरे की बात का ऐतबार न करो (ऐ रसूल) तुम कह दो कि बस ख़ुदा ही की हिदायत तो हिदायत है (यहूदी बाहम ये भी कहते हैं कि) उसको भी न (मानना) कि जैसा (उम्दा दीन) तुमको दिया गया है, वैसा किसी और को दिया जाय या तुमसे कोई शख्स ख़ुदा के यहॉ झगड़ा करे (ऐ रसूल तुम उनसे) कह दो कि (ये क्या ग़लत ख्याल है) फ़ज़ल (व करम) ख़ुदा के हाथ में है वह जिसको चाहे दे और ख़ुदा बड़ी गुन्जाईश वाला है (और हर शै को)े जानता है

Tayca: 

และพวกท่านจงอย่าเชื่อ นอกจากแก่ผู้ที่ปฏิบัติตามศาสนาของพวกท่านเท่านั้น จงกล่าวเถิด (มุฮัมมัด) ว่า คำแนะนำนั้นคือคำแนะนำของอัลลอฮ์เท่านั้น (คือจงอย่าเชื่อว่า) จะมีผู้ใดได้รับ เยี่ยงที่พวกท่านจะได้รับ หรือ (อย่าเชื่อว่า) เขาเหล่านั้น จะโต้แย้งพวกท่าน ณ พระเจ้าของพวกทานเลย จงกล่าวเถิด (มุฮัมมัด) ว่า แท้จริงความโปรดปรานนั้นอยู่ ณพระหัตถ์ของอัลลอฮ์ซึ่งพระองค์ก็จะทรงประทานมันให้แก่ผู้ที่พระองค์ทรงประสงค์ และอัลลอฮ์นั้นเป็นผู้ทรงไพศาลผู้ทรงรอบรู้

İbranice: 

ואל תתנו אמון אלא במי שהוא בן דתכם'. אמור (מוחמד:) 'ההדרכה האמתית היא הדרכת אלוהים, ואולם אתם (אנשי הספר) אינכם רוצים כי אחרים יקבלו את אשר קיבלתם. או שיתנצחו עמכם בפני ריבונכם. אמור : 'החסד הוא בידי אלוהים המעניק אותו למי שירצה, ואלוהים חובק הכול יודע ה

Hırvatça: 

I vjerujte i povjeravajte se samo onome ko slijedi vašu vjeru!" Ti reci: "Doista je prava uputa Allahova uputa!" I govore: "Ne vjerujte i ne povjeravajte se ikome, pa da nekome bude dato kao što je dato vama ili da ima dokaz pred Gospodarom vašim!" Reci: "Zaista je sve dobro u ruci Allahovoj i On ga daje kome On hoće!" A Allah je neizmjerno darežljiv i Onaj Koji sve zna.

Rumence: 

Nu credeţi decât celor care urmează Legea voastră. Spune-le: “Călăuzirea este călăuzirea lui Dumnezeu. El poate da oricui ceea ce v-a dat vouă.” Celor care se ceartă cu voi despre Domnul vostru, spune-le: “Harul este în mâna lui Dumnezeu, El îl dă cui vo

Transliteration: 

Wala tuminoo illa liman tabiAAa deenakum qul inna alhuda huda Allahi an yuta ahadun mithla ma ooteetum aw yuhajjookum AAinda rabbikum qul inna alfadla biyadi Allahi yuteehi man yashao waAllahu wasiAAun AAaleemun

Türkçe: 

Dininize uyandan başkasına inanmayın." Söyle onlara: "Hidâyet, Allah'ın kılavuzlamasıdır.Size verilenin benzeri bir başkasına veriliyor yahut Rabbinizin katında tartışarak size üstün gelecekler diye mi bütün bunlar?" De ki: "Lütuf Allah'ın elindedir; onu dilediğine verir. Allah Vâsî'dir, varlığı sürekli genişletir; Alîm'dir, her şeyi en iyi şekilde bilir."

Sahih International: 

And do not trust except those who follow your religion." Say, "Indeed, the [true] guidance is the guidance of Allah. [Do you fear] lest someone be given [knowledge] like you were given or that they would [thereby] argue with you before your Lord?" Say, "Indeed, [all] bounty is in the hand of Allah - He grants it to whom He wills. And Allah is all-Encompassing and Wise."

İngilizce: 

And believe no one unless he follows your religion. Say: "True guidance is the Guidance of Allah: (Fear ye) Lest a revelation be sent to someone (else) Like unto that which was sent unto you? or that those (Receiving such revelation) should engage you in argument before your Lord?" Say: "All bounties are in the hand of Allah: He granteth them to whom He pleaseth: And Allah careth for all, and He knoweth all things."

Azerbaycanca: 

Sizin dininizə tabe olanlardan başqa heç kəsə inanmayın!” (Ya Rəsulum! Onlara) söylə: “Əlbəttə, doğru yol, Allahın yoludur”. (Yəhudilər öz adamlarına dedilər: ) “Sizə verilən şeyin (Tövratın və bə’zi digər ne’mətlərin) bənzərinin başqa birisinə (müsəlmanlara) veriləcəyinə, yaxud Rəbbiniz yanında onların sizinlə mübahisə edəcəyinə (inanmayın)!” (Ya Rəsulum!) De: “Həqiqətən, ne’mət Allahın əlindədir və onu istədiyi şəxsə bəxş edər. Allah (rəhməti ilə) genişdir. (O, hər şeyi) biləndir!”

Süleyman Ateş: 

Sizin dininize uyandan başkasına güvenmeyin! (dediler.) De ki: "Hidayet Allah'ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?, De ki: "Lutuf Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir, Allah(ın lutfu) geniştir, (O her şeyi) bilendir.

Diyanet Vakfı: 

Sizin dininize uyanlardan başka hiçbir kimseye inanmayın. " (Resulüm!) De ki: Doğru yol ancak Allah'ın yoludur. Yine (onlar, kendi aralarında şöyle dediler:) "Size verilenin benzerinin başka herhangi bir kimseye verildiğine, yahut Rabbinizin huzurunda onların size karşı deliller getireceklerine de (inanmayın)." De ki: Lütuf ve ihsan Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah'ın rahmeti geniştir ve O her şeyi hakkıyla bilir.

Erhan Aktaş: 

“Kendi dininize(1) tâbi olanlardan başkasına inanmayın.” dediler. De ki: “Hidâyet(2), Allah’ın hidâyetidir. Birine, size verilmiş olanın benzerinin verilmesinden veya Rabb’inizin katından aleyhinize kanıt getirebileceklerinden ötürü mü böyle söylüyorsunuz?” De ki: “Lütuf, Allah’ın elindedir, onu hak edene verir.” Allah, Yardımı Çok Kapsamlı Olan’dır, Her Şeyi Bilen’dir.

Kral Fahd: 

Sizin dininize uyanlardan başka hiçbir kimseye inanmayın.» (Rasûlüm!) de ki: Doğru yol ancak Allah'ın yoludur. Yine (onlar, kendi aralarında şöyle dediler:) «Size verilenin benzerinin başka herhangi bir kimseye verildiğine, yahut Rabbinizin huzurunda onların size karşı deliller getireceklerine de (inanmayın).» "Üstünlük, şüphesiz, Allah'ın elindedir; onu dilediğine verir. Allah, ihsanı bol her şeyi hakkıyle bilendir."

Hasan Basri Çantay: 

«Ve dîninize tâbi olandan başkasına aman vermeyin» (Habîbim onlara) de ki: «Şübhesiz doğru yol Allahın yoludur» (O güruh aralarında da şöyle derler:) «Size verilenin benzeri hiç bir kimseye verilmiş olduğuna, yahud onların (müslümanların) Rabbiniz indinde size karşı deliller, hüccetler getireceklerine (inanmayın)». De ki: «Lûtf-ü inayet muhakkak Allahın elindedir. Onu kime dilerse ona verir. Allah, rahmeti bol olan, her şey´i hakkıyle bilendir».

Muhammed Esed: 

ama sizin inancınıza uymayan hiç kimseye (gerçekten) inanmayın." De ki: "Tek (gerçek) rehberlik, Allah´ın rehberliğidir; size verilen (vahy)in benzerinin başka birine de verilmesi şeklinde ifa edilen (bir rehberlik)". Yoksa onlar, Rabbiniz´in huzurunda size muhalefet mi edeceklerdi? De ki: "Lütuf ve ihsan, Allah´ın elindedir; onu dilediğine bağışlar: çünkü Allah (rahmet ve cömertliğinde) sınırsızdır, her şeyi bilendir,

Gültekin Onan: 

&quot

Ali Fikri Yavuz: 

Ve kendi dininize bağlı olanlardan başkasına inanmayın: (Ey Rasûlüm onlara) de ki, doğru yol Allah’ın yoludur, İslâm dinidir

Portekizce: 

E não confieis senão naqueles que professam a vossa religião. Dize-lhes (ó Profeta): A verdadeira orientação é a deDeus. (Temeis, acaso), que alguém seja agraciado com o mesmo com que fostes agraciados, ou com que vos refutem peranteo vosso Senhor? Dize-lhes (ainda): A graça está na Mão de Deus, que a concede a Seu critério, porque Deus é Munificente,Sapientíssimo.

İsveççe: 

Tro inte på någon som inte bekänner sig till er religion!" Säg: "Den [sanna] vägledningen är Guds vägledning; [är ni rädda] att andra skall få del av sådana [uppenbarelser] som ni har tagit emot? Eller att de skall tvista med er inför er Herre?" Säg: "Guds nådegåvor är i Hans hand; Han skänker dem till den Han vill. Gud når överallt och Han vet allt,

Farsça: 

و [نیز گفتند: در توضیح حقایق] جز به کسی که از دینتان پیروی می کند، اطمینان نورزید [تا دیگران هدایت نیابند]. بگو: یقیناً هدایت، هدایت خداست. سپس گفتند: گمان نکنید آنچه به شما اهل کتاب [از نبوّت، معجزه، قبله مستقل و آیات آسمانی] داده شده به کسی [از عرب و غیر عرب] داده شود، یا اینکه مؤمنان می توانند نزد پروردگارشان با شما محاجّه و گفتگو کنند. [در پاسخ یاوه های آنان] بگو: فضل و رحمت [که از جلوه هایش نبوّت، کتاب، معجزه و قبله است،] به دست خداست، به هر کس بخواهد می دهد؛ و خدا بسیار عطا کننده و داناست.

Kürtçe: 

باوەڕتان نەبێت مەگەر بە کەسێک کە دوای دینی ئێوە کەوتبێت (ئەی موحەممەد ﷺ) بڵێ: بەڕاستی ڕێنمونی ھەر ڕێنمونی خوایە (ئەی خاوەن نامەکان ئێوە پێتان گرانە) کە بدرێ بە یەکێکی دیکە وێنەی ئەو دینەی کە بە ئێوە دراوە یا دەمەقاڵێتان لەگەڵ بکەن (بۆڕتان بدەن) لای پەروەردگارتان (ئەی موحەممەد ﷺ) بڵێ: بەڕاستی ئەو بەھرەیە (واتە پێغەمبەرایەتی) بەدەستی خوایە دەیدات بەھەر کەسێک کە بیەوێت وە خوا خاوەنی بەخششی زۆر و زانایە

Özbekçe: 

Ва динингизга эргашганлардан бошқаларга ишонманглар, токи бирортага сизга берилганга ўхшаш нарса берилмасин ёки Роббингиз ҳузурида сиз билан ҳужжат талашмасин», дейдилар. Сен: «Албатта, ҳақиқий ҳидоят Аллоҳнинг ҳидоятидир», деб айт. Сен: «Албатта фазл Аллоҳнинг қўлида–хоҳлаган кишисига беради. Аллоҳ кенг қамровли, билувчи зотдир.

Malayca: 

Dan (mereka berkata lagi): "Janganlah kamu percaya melainkan kepada orang-orang yang mengikut ugama kamu". Katakanlah (wahai Muhammad): "Sesungguhnya petunjuk yang sebenar benarnya ialah petunjuk Allah". (Mereka berkata pula: "Janganlah kamu percaya) bahawa akan diberi kepada sesiapa seperti apa yang telah diberikan kepada kamu, atau mereka akan dapat mengalahkan hujah kamu di sisi Tuhan kamu". Katakanlah (wahai Muhammad): "Sesungguhnya limpah kurnia itu adalah di tangan Allah, diberikanNya kepada sesiapa yang dikehendakiNya; dan Allah Maha Luas limpah kurniaNya, lagi Meliputi pengetahuanNya.

Arnavutça: 

(Mohuesit thanë): “Dhe besoniu vetëm atyre që ndjekin fënë tuaj!” Thuaj (O Muhammed!): “Udhëzimi i Perëndisë shtë udhëzimi i vërtetë”. (Vallë), a t’u jepën ndokujt argumentet siç u janë dhënë juve, apo (vallë) ata t’i marrin (dëshmitë e veta) si arsyetim kundër jush te Zoti juaj? Thuaj (O Muhammed!): “Dhuntia është në dorë të Perëndisë. Ai ia jep atë kujt të dojë; - se, Perëndia është mirëbërës i madh dhe i Gjithëdijshëm;

Bulgarca: 

И се доверявайте само на онзи, който е последвал вашата религия!” Кажи [о, Мухаммад]: “Напътствието на Аллах е напътствие. [Нима се опасявате,] че и другиму се дарява същото, каквото бе дарено и на вас, или ще ви оспорват пред вашия Господ.” Кажи: “Благо

Sırpça: 

И верујте и поверавајте се само ономе ко следи вашу веру!“ Ти реци: „Заиста је права упута Аллахова упута!“ И говоре: „Не верујте и не поверавајте се икоме, па да некоме буде дато као што је дато вама или да има доказ пред вашим Господаром!“ Реци: „Заиста је свако добро у Аллаховој руци и Он то даје коме Он жели!“ А Аллах је неизмерно дарежљив и Онај Који све зна.

Çekçe: 

Nevěřte nikomu kromě těch, kdož následují náboženství vaše!' Rci: 'Jediné správné vedení je vedení Boži! Vy se obáváte, aby se nikomu nedostalo podobného tomu, čeho se dostalo vám, anebo aby se věřící nepřeli s vámi ohledně Pána vašeho.' Rci: 'Milost je

Urduca: 

نیز یہ لوگ آپس میں کہتے ہیں کہ اپنے مذہب والے کے سوا کسی کی بات نہ مانو اے نبیؐ! ان سے کہہ دو کہ، "اصل میں ہدایت تو اللہ کی ہدایت ہے اور یہ اُسی کی دین ہے کہ کسی کو وہی کچھ دے دیا جائے جو کبھی تم کو دیا گیا تھا، یا یہ کہ دوسروں کو تمہارے رب کے حضور پیش کرنے کے لیے تمہارے خلاف قوی حجت مل جائے" اے نبیؐ! ان سے کہو کہ، "فضل و شرف اللہ کے اختیار میں ہے، جسے چاہے عطا فرمائے وہ وسیع النظر ہے اور سب کچھ جانتا ہے

Tacikçe: 

Ва гуфтанд; «Ғайри пайравони дини худро тасдиқ накунед». Бигӯ; «Ҳидоят хидояти худоист». Ва агар гӯянд, ки ба дигарон ҳамон чизҳое дода шавад, ки ба шумо дода шудааст ё агар гӯянд, ки фардо дар назди Парвардигоратон бо шумо ба ҳуҷҷат меистанд, бигӯ: «Фазилат ба дасти Худост, ба ҳар кӣ хоҳад, онро ато мекунад, ки Ӯ бахшояндаву доност!»

Tatarca: 

Янә кәферләр әйттеләр: "Мөэминнәргә ышанмагыз, мәгәр үзегезнең динегезгә ияргән кешеләргә генә ышаныгыз". Әйт: "Әлбәттә, Аллаһ һидияте генә һидият, ул Коръән Кәримдер". Ий китабий кәферләр, сезгә бирелгән Тәүрат, Инҗил кеби Коръәннең Мухәммәд г-мгә бирелгәнлегенә хөседләнеп аны инкяр игәсез, яки мөэминнәр өстен булганга хөсөдлөнеп Коръәнне инкәр итәсез. Ягъни ахмаклык белән Аллаһуга каршы барып, Аның фазыйләтен өмет итәсез. Дөреслектә фазыйләт Аллаһ кулында, аны теләгән кешесенә бирер. Аллаһ киңлек иясе һәм фазыйләте кемгә тиешле икәнлекне белүче.

Endonezyaca: 

Dan janganlah kamu percaya melainkan kepada orang yang mengikuti agamamu. Katakanlah: "Sesungguhnya petunjuk (yang harus diikuti) ialah petunjuk Allah, dan (janganlah kamu percaya) bahwa akan diberikan kepada seseorang seperti apa yang diberikan kepadamu, dan (jangan pula kamu percaya) bahwa mereka akan mengalahkan hujjahmu di sisi Tuhanmu". Katakanlah: "Sesungguhnya karunia itu di tangan Allah, Allah memberikan karunia-Nya kepada siapa yang dikehendaki-Nya; dan Allah Maha Luas karunia-Nya) lagi Maha Mengetahui";

Amharca: 

እናንተ የተሰጣችሁትን ብጤ አንድም ሰው መሰጠቱን ወይም እጌታችሁ ዘንድ የሚከራከሩዋችሁ መኾንን ሃይማኖታችሁን ለተከተለ ሰው ቢኾን እንጂ አትመኑ (አትግለጹ አሉ)፡፡ «መምሪያው የአላህ መምሪያ ብቻ ነው» በላቸው፡፡ «ችሮታ በአላህ እጅ ነው፡፡ ለሚሻው ይሰጠዋል፡፡ አላህም ችሮታው ሰፊ ዐዋቂ ነው» በላቸው፡፡

Tamilce: 

இன்னும், (அவர்கள் கூறினார்கள்:) “உங்கள் மார்க்கத்தைப் பின்பற்றியவரைத் தவிர (முஸ்லிம்களை) நம்பாதீர்கள். உங்களுக்கு கொடுக்கப்பட்டது போன்று (ஒரு வேதம் வேறு) ஒருவருக்கு கொடுக்கப்படும் என்றோ அல்லது (முஸ்லிம்கள் மறுமையில்) உங்கள் இறைவனுக்கு முன்னர் உங்களோடு தர்க்கிப்பார்கள் என்றோ நம்பாதீர்கள்.’’ (இவ்வாறு அவர்கள் கூறினார்கள்). (நபியே!) கூறுவீராக: “நிச்சயமாக நேர்வழி என்பது அல்லாஹ்வின் நேர்வழிதான்.” (நபியே!) கூறுவீராக: “நிச்சயமாக அருள் அல்லாஹ்வின் கையில்தான் இருக்கிறது. (அவன்) நாடியவருக்கு அதைக் கொடுக்கிறான். அல்லாஹ் விசாலமானவன், நன்கறிந்தவன் ஆவான்.’’

Korece: 

또 너희들의 종교를 따르는자들을 제외하고는 아무도 믿지 발라 하니 진실한 복음은 하나님의 복음이라 그들에게 말하여라 너희에게 주어졌던 것처럼 어느 누구에게 계시가 있지 않을까 아 니면 계시를 받을 그들이 너희들 의 주님앞에서 논쟁을 하지 않을 까 라고 유대인 서로가 말하니 그들에게 말하라 실로 모든 은혜는 하나님께 있어 그분이 원하시는 자에게 내려 주시니 하나님은 모 든 것을 알고 계시니라

Vietnamca: 

“Và các người hãy chỉ tin những ai theo tôn giáo của các người.” Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) hãy nói với họ: “Quả thật, nguồn chỉ đạo đích thực (hướng đến chân lý) là nguồn chỉ đạo của Allah. (Lẽ nào các người e sợ) ai đó được ban cho điều giống như điều đã được ban cho các người hoặc (lẽ nào các người e sợ) họ sẽ tranh luận với các người trước Thượng Đế của các người?” Ngươi hãy nói với họ: “Quả thật, mọi hồng phúc đều nằm trong tay Allah, Ngài muốn ban cho ai tùy ý Ngài. Allah là Đấng bao la, Đấng thông toàn.”