Arapça:
أَفَلَمْ يَرَوْا إِلَىٰ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُم مِّنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ۚ إِن نَّشَأْ نَخْسِفْ بِهِمُ الْأَرْضَ أَوْ نُسْقِطْ عَلَيْهِمْ كِسَفًا مِّنَ السَّمَاءِ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِّكُلِّ عَبْدٍ مُّنِيبٍ
Çeviriyazı:
efelem yerav ilâ mâ beyne eydîhim vemâ ḫalfehüm mine-ssemâi vel'arḍ. in neşe' naḫsif bihimü-l'arḍa ev nüsḳiṭ `aleyhim kisefem mine-ssemâ'. inne fî ẕâlike leâyetel likülli `abdim münîb.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ya gökten ve yerden önlerindekine ve arkalarındakine bir bakmazlar mı? Dilesek kendilerini yere geçiriveririz. Yahut gökten üzerlerine parçalar düşürüveririz. Şüphesiz bunda Allah'a yönelen (hakka gönül veren) her kul için bir ibret vardır.
Diyanet İşleri:
Önlerinde ve ardlarında olan göğü ve yeri görmezler mi? Dilesek onları yere geçirir veya göğün bir parçasını başlarına indiririz. Bunlarda, Allah'a yönelen her kul için dersler vardır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Önlerinde ve artlarında, onları kuşatan göğe ve yere bakmıyorlar mı hiç? Dilersek yere geçiririz onları, göğün bir parçasını başlarına yıkarız; şüphe yok ki bunda, mabuduna dönüp teslim olan her bir kula elbette bir delil var.
Şaban Piriş:
Onlar önlerindeki ve arkalarındaki göğe ve yeryüzüne bakmıyorlar mı? Dilersek onları yere batırır veya gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. İşte bunda, her ihlasla yönelen kul için bir ayet/delil vardır.
Edip Yüksel:
Göklerde ve yerde, önlerinde ve arkalarında bulunanlara bakmadılar mı? Dilersek onları yere batırır veya gökten bir kütle düşürürüz. Her yönelen kul için elbette bunda bir işaret vardır.
Ali Bulaç:
Onlar, gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı? Eğer Biz dilersek, onları yerin-dibine geçirir ya da gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Hiç şüphesiz, bunda 'gönülden (Allah'a) yönelen' her kul için bir ayet vardır.
Suat Yıldırım:
Onlar gökte ve yerde önlerinde ne var, arkalarında ne var bakmadılar mı? Eğer dilersek onları yerin dibine geçiririz, yahut üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Elbette bunda Rabbine yönelen her kul için ibret vardır. [51,47-48; 36,81; 40,57]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Bakmazlar mı, gökten ve yerden önlerinde neler ve arkalarında neler olduğuna! Eğer dilesek onları yere geçiririz, yahut üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphe yok ki, bunda (Hakk´a) dönen her kul için elbette açık bir alâmet vardır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Onlar, önlerinde ve arkalarında, gökten ve yerden neler var, görmediler mi? Dilesek onları yere batırırız, ya da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Hiç kuşkusuz, bütün bunlarda Allah'a yönelen her kul için mutlak bir ibret vardır.
Bekir Sadak:
Sebelilerin yurtlarinda Allah´in kudretine bir isaret vardir: Sagli sollu iki bahce vardi. Onlara: «Rabbinizin verdigi riziktan yiyin ve O´na sukredin. Iste hos bir sehir ve bagislayan bir Rab» denmisti.
İbni Kesir:
Gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı? Biz, istersek
Adem Uğur:
Onlar, gökte ve yerde önlerine ve arkalarına bakmıyorlar mı? Dilesek onları yere batırırız ya da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphesiz bunda (Rabbine) yönelen her kul için bir ibret vardır.
İskender Ali Mihr:
Yerin ve göklerin önlerinde ve arkalarında olan (kesimlerini) hâlâ görmüyorlar mı? Eğer dilersek, onları yerin dibine geçiririz veya gökten onların üzerine parçalar düşürürüz. Muhakkak ki bunda, münib olan (Allah´a yönelen ve O´na ulaşmayı dileyerek böylece O´na) kul olan herkes için ayet (ibret) vardır.
Celal Yıldırım:
Gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında bulunan (açık belgeleri, isbatlayıcı delilleri) görmediler mi ? Dilesek onları yerin dibine geçirir veya üzerlerine gökten bir parça düşürürüz. Şüphesiz ki bunda (Allah´a) gönül verip yönelen her kul için öğüt, delil ve ibret vardır.
Tefhim ul Kuran:
Onlar, gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı? Eğer biz dilersek, onları yerin dibine geçirir ya da gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Hiç şüphe yok, bunda ´gönülden (Allah´a) yönelen´ her kul için bir ayet vardır.
Fransızca:
Ne voient-ils donc pas ce qu'il y a comme ciel et comme terre devant et derrière eux ? Si Nous voulions, Nous ferions au la terre les engloutisse, ou que des morceaux du ciel tombent sur eux. Il y a en cela une preuve pour tout serviteur repentant.
İspanyolca:
¿Es que no ven lo que les rodea en los cielos y en la tierra? Si quisiéramos, haríamos que la tierra se los tragara o que cayera sobre ellos parte del cielo. Ciertamente, hay en ello un signo para todo siervo arrepentido.
İtalyanca:
Non vedono forse quel che di cielo e di terra c'è davanti a loro e dietro di loro? Se volessimo, li faremmo inghiottire dalla terra o [faremmo] cadere su di loro brandelli di cielo! In verità in ciò vi è un segno per ogni servo [che torna a Lui] pentito.
Almanca:
Sahen sie etwa nicht das, was vor ihnen und was hinter ihnen von dem Himmel und der Erde ist?! Wenn WIR wollen, lassen WIR mit ihnen die Erde versinken oder lassen WIR über ihnen Bruchteile vom Himmel fallen. Gewiß, darin ist doch eine Aya für jeden umkehrenden Diener.
Çince:
难道他们没有观察在他们上面和下面的天地吗?如果我意欲,我必使他们沦陷在地面下,或使天一块一块地落在他们的头上。对于每一个归依的仆人,此中确有一种迹象。
Hollandaca:
Hebben zij dus niet overwogen, wat voor hen is en wat achter hen is, van den hemel en de aarde? Indien het ons behaagt, zullen wij de aarde zich doen openen en hen verzwelgen, en zullen wij een deel des hemels op hen doen nedervallen; waarlijk hierin is een teeken voor iederen dienaar, die zich tot God keert.
Rusça:
Неужели они не видят того, что перед ними и что позади них на небе и на земле? Если Мы пожелаем, то заставим землю поглотить их или же низринем на них кусок неба. Воистину, в этом - знамение для каждого раскаивающегося раба.
Somalice:
Miyeyna arkaynin waxa hortooda ah iyo waxa gadaashooda ah oo samo iyo dhul ah hadaan doono waxaanu la goyn dhulka, mise waxaan ku soo rideynaa goosimo samada kamid ah arintaasna aayadbaa ugu sugan adoonkastoo towbadkeen badan.
Swahilice:
Kwani hawaoni yaliyo mbele yao na yaliyo nyuma yao ya mbingu na ardhi? Tungeli penda tungeli wadidimiza ndani ya ardhi, au tungeli wateremshia juu yao vipande vya mbingu. Hakika katika haya zipo Ishara kwa kila mja aliye tubia.
Uygurca:
ئۇلار ئالدىدىكى ۋە ئارقىسىدىكى (ئۇلارنى ئوراپ تۇرغان) ئاسمان بىلەن زېمىنغا قارىمامدۇ؟ ئەگەر خالىساق ئۇلارنى يەرگە يۇتقۇزىمىز، ياكى ئاسماننى ئۇلارنىڭ ئۈستىگە پارچە - پارچە قىلىپ چۈشۈرىمىز. بۇنىڭدا اﷲ قا قايتقۇچى ھەر بەندە ئۈچۈن ئەلۋەتتە (اﷲ نىڭ قۇدرىتىنى كۆرسىتىدىغان) دەلىل بار
Japonca:
かれらはかれらの前後にある天と地を見ないのか。もし欲するならば,われがかれらを大地に呑ませ,または天の一角をかれらの上に落とすであろう。本当にその中には悔悟して主に返ろしもベにとっての印がある。
Arapça (Ürdün):
«أفلم يروا» ينظروا «إلى ما بين أيديهم وما خلفهم» ما فوقهم وما تحتهم «من السماء والأرض إن نشأ نخسف بهم الأرض أو نسقط عليهم كسْفا» بسكون السين وفتحها قِطَعَا «من السماء» وفي قراءة في الأفعال الثلاثة بالياء «إن في ذلك» المرئي «لآيه لكل عبد منيب» راجع إلى ربه تدل على قدرة الله على البعث وما يشاء.
Hintçe:
तो क्या उन लोगों ने आसमान और ज़मीन की तरफ भी जो उनके आगे और उनके पीछे (सब तरफ से घेरे) हैं ग़ौर नहीं किया कि अगर हम चाहे तो उन लोगों को ज़मीन में धँसा दें या उन पर आसमान का कोई टुकड़ा ही गिरा दें इसमें शक नहीं कि इसमें हर रूजू करने वाले बन्दे के लिए यक़ीनी बड़ी इबरत है
Tayca:
พวกเขามิเห็นดอกหรือ ถึงสิ่งที่อยู่เบื้องหน้าพวกเขา และสิ่งที่อยู่เบื้องหลังพวกเขา ที่มีอยู่ในฟากฟ้าและแผ่นดิน หากเราประสงค์เราจะให้แผ่นดินสูบพวกเขาลงไปหรือเราจะให้ส่วนต่าง ๆ จากท้องฟ้าหล่นลงมาบนพวกเขา แท้จริง ในการนี้ย่อมเป็นสัญญาณหนึ่งอย่างแน่นอนแก่บ่าวทุกคนที่หันหน้าเข้าสู่อัลลอฮฺ
İbranice:
האם אינם מביטים אל אשר בין ידיהם ואשר מאחוריהם מהשמיים והארץ? אם נרצה, נהפוך עליהם את האדמה או שנפיל עליהם חלקים מהשמיים. בזאת צפון אות לכל עבד של אלוהים אשר פונה אלינו
Hırvatça:
Zar ne vide nebo i Zemlju, ono što je ispred njih i ono što je iza njih?! Kad bismo htjeli, u zemlju bismo ih utjerali ili komade neba na njih sručili. To je, zaista, znak svakom robu koji se Allahu s pokajanjem vraća.
Rumence:
Ei nu văd oare ceea ce este înaintea lor şi ceea ce este înapoia lor, din cer şi de pe pământ? Dacă am voi, i-am scufunda în pământ ori am prăvăli asupra lor o bucată de cer. Întru aceasta este un semn pentru robul care se căieşte.
Transliteration:
Afalam yaraw ila ma bayna aydeehim wama khalfahum mina alssamai waalardi in nasha nakhsif bihimu alarda aw nusqit AAalayhim kisafan mina alssamai inna fee thalika laayatan likulli AAabdin muneebin
Türkçe:
Onlar, önlerinde ve arkalarında, gökten ve yerden neler var, görmediler mi? Dilesek onları yere batırırız, ya da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Hiç kuşkusuz, bütün bunlarda Allah'a yönelen her kul için mutlak bir ibret vardır.
Sahih International:
Then, do they not look at what is before them and what is behind them of the heaven and earth? If We should will, We could cause the earth to swallow them or [could] let fall upon them fragments from the sky. Indeed in that is a sign for every servant turning back [to Allah].
İngilizce:
See they not what is before them and behind them, of the sky and the earth? If We wished, We could cause the earth to swallow them up, or cause a piece of the sky to fall upon them. Verily in this is a Sign for every devotee that turns to Allah (in repentance).
Azerbaycanca:
Məgər onlar başlarının üstündəki göyü və ayaqlarının altındakı yeri görmürlərmi? (Yer və göy onları elə əhatə etmişdir ki, bu dairədən heç yerə çıxıb qaça bilməzlər). Əgər istəsək, onları yerə batırar, yaxud göyün bir parçasını onların başına endirərik. Şübhəsiz ki, bunda tövbə edib (Allaha tərəf) dönən hər bir bəndə üçün ibrət vardır!
Süleyman Ateş:
Onlar gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında bulunanı, (kendilerini her yandan kuşatan göğü ve yeri) görmüyorlar mı? Dilesek onları yere batırırız, ya da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphesiz bunda (Rabbine) yönelen her kul için bir ibret vardır.
Diyanet Vakfı:
Onlar, gökte ve yerde önlerine ve arkalarına bakmıyorlar mı? Dilesek onları yere batırırız, ya da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphesiz bunda (Rabbine) yönelen her kul için bir ibret vardır.
Erhan Aktaş:
Onlar, göklerde ve yerde, önlerinde ve arkalarında olanları görmediler mi? Dilersek onları yere geçiririz. Veya gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Bunlarda(1) yönelen(2) her kul için âyet(3) vardır.
Kral Fahd:
Onlar, gökte ve yerde önlerine ve arkalarına bakmıyorlar mı? Dilesek onları yere batırırız ya da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphesiz bunda (Rabbine) yönelen her kul için bir ibret vardır.
Hasan Basri Çantay:
Gökden ve yerden önlerinde ne var, arkalarında ne var, bakmadılar mı? Eğer biz dilersek onları yere geçiririz, yahud gökden üstlerine parçalar düşürürüz. Şübhe yok ki bunda Rabbine dönen her kul için elbet bir ibret vardır.
Muhammed Esed:
Göğün ve yerin ne kadar az kısmının önlerine serildiğini, ne kadarının da gizlendiğini anlamazlar mı? (Yine anlamazlar mı ki) Biz dileseydik onları yerin dibine batırır, yahut göğü başlarına geçirirdik? Bütün bunlarda, (pişmanlık duyarak) O´na yönelen her (Allah´ın) kul(u) için bir ders vardır.
Gültekin Onan:
Onlar, gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı? Eğer biz dilersek, onları yerin dibine geçirir ya da gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Hiç şüphesiz, bunda ´gönülden (Tanrı´ya) yönelen´ her kul için bir ayet vardır.
Ali Fikri Yavuz:
O kâfirler bakmadılar mı ki, önlerinde ve arkalarında gökten ve yerden ne var, (etrafları nasıl çevrelenmiştir)? Eğer dilersek, kendilerini yere geçiririz, yahud gökten üzerlerine parçalar düşürüveririz. Şüphesiz ki bunda (yere ve göğe bakıp düşünmekte), Allah’a yönelen her kul için bir ibret alâmeti var.
Portekizce:
Não reparam, acaso, no que está antes deles e atrás deles, de céu e terra? Se quiséssemos, poderíamos fazê-los serengolidos pela terra ou fazer cair sobre eles uma obliteração do céu. Nisto há um sinal para todo o servo contrito.
İsveççe:
Ser de inte att de [var de än står] på alla sidor omges av [Vår] himmel och [Vår] jord? Om Vi ville, kunde Vi låta jorden uppsluka dem eller himlen störta ned över dem i stycken. I detta ligger sannerligen ett budskap till varje Guds tjänare som är beredd att återvända [till Honom] i ånger [över sina synder].
Farsça:
آیا به آنچه از آسمان و زمین پیش رو و پشت سر آنان است، ننگریستند [که همان خدایی که جهان هستی را آفرید بر زنده کردن مردگان تواناست؟] ما اگر بخواهیم آنان را در زمین فرو می بریم یا پاره هایی از آسمان را بر سرشان می افکنیم؛ بی تردید در این [آفرینش] برای هر بنده بازگشت کننده، نشانه ای [بر قدرت خدا] ست.
Kürtçe:
دەی ئایا سەرنج نادەن بۆ ئەوەی لەبەردەم و لەپشتیانەوەیە لەئاسمان و زەویدا ئەگەر بمانەوێت دەیان بەین بەناخی زەویدا یان دەیخەینە خوار بەسەریاندا چەند پارچەیەك لەئاسمان بەڕاستی لەوەدا بەڵگەو پەند ھەیە بۆ ھەر بەندەیەك ڕوو لەخوا بێت
Özbekçe:
Ахир, улар осмону ердаги, олдиларидаги нарсаларни, ортларидаги нарсаларни кўрмайдиларми?! Агар хоҳласак, уларни ерга ютдириб юборурмиз ёки устларига осмондан парчалар туширурмиз. Албатта, бунда (Аллоҳга) қайтгувчи ҳар бир банда учун оят-белги бордир. (Охиратдаги қайта тирилишни инкор этаётган кофирлар, осмону ердаги, олдиларию ортларидаги нарсаларни кўрмайдиларми? Уларнинг тўрт тарафида Аллоҳ таоло ўлганларни қайта тирилтиришга қодир эканига, ҳужжатлар тўлиб ётибди-ку! Агар ақллари ишламаётган бўлса, кўзларини очиб, ҳушларини жойига келтириб қўйишимиз мумкин.)
Malayca:
(Setelah mereka mengejek-ejek dan membuat tuduhan-tuduhan itu) tidakkah mereka melihat apa yang ada di hadapan mereka dan yang ada di belakang mereka dari langit dan bumi (dapatkah mereka melarikan diri)? Jika Kami kehendaki nescaya Kami timbuskan mereka di bumi, atau Kami gugurkan atas mereka ketul-ketul dan serpihan-serpihan dari langit (yang akan membinasakan mereka). Sesungguhnya yang demikian mengandungi satu tanda (yang memberi keinsafan) bagi tiap-tiap hamba Allah yang mahu kembali kepadanya (dengan taat dan berbakti).
Arnavutça:
E, vallë, a nuk shohin ata çka ka para tyre e pas tyre, prej qiellit dhe Tokës?! Sikur të donim Ne, do t’i fundosnim ata në tokë ose do të hudhnim copa nga qielli. Me të vërtetë, në këtë ka argument për çdo rob që kthehet te Perëndia.
Bulgarca:
Нима не виждат онова над тях и онова под тях от небето и земята? Ако Ние пожелаем, ще накараме земята да ги погълне или ще спуснем върху тях отломки от небето. В това има знамение за всеки покайващ се раб.
Sırpça:
Зар не виде небо и Земљу, оно што је испред њих и оно што је иза њих?! Кад бисмо хтели, у земљу бисмо их утерали или бисмо комаде неба на њих сручили. То је, заиста, знак сваком вернику Аллаху оданом.
Çekçe:
Což neviděli, co z nebes a ze země je před nimi a za nimi? Kdybychom chtěli, dali bychom je pohltit zemí anebo bychom na ně dali spadnout kusu oblohy. A věru je v tom znamení pro každého služebníka, jenž pokání činí.
Urduca:
کیا اِنہوں نے کبھی اُس آسمان و زمین کو نہیں دیکھا جو اِنہیں آگے اور پیچھے سے گھیرے ہوئے ہے؟ ہم چاہیں تو اِنہیں زمین میں دھسا دیں، یا آسمان کے کچھ ٹکڑے اِن پر گرا دیں در حقیقت اس میں ایک نشانی ہے ہر اُس بندے کے لیے جو خدا کی طرف رجوع کرنے والا ہو
Tacikçe:
Оё ба паши рӯй ё пушти сари худ аз осмонҳову замин наменигаранд? Агар бихоҳем, онҳоро дар замин фурӯ мебарем, ё қитъае аз осмонро бар сарашон меафканем. Ва дар ин барои ҳар бандае, ки ба Худо бозмегардад, ибратест.
Tatarca:
Әйә алар аяк асларындагы җиргә вә өсләрендәге күккә игътибар илә карамыйлармы, әгәр теләсәк Без аларны җиргә батырыр идек, яки күктән өсләренә ут кисәкләрен яудырыр идек. Аллаһуның әйткән бу сүзләрендә, әлбәттә, тәүбә һәм итәгать белән Аллаһуга кайткан инсафлы кешеләр өчен гыйбрәт бардыр.
Endonezyaca:
Maka apakah mereka tidak melihat langit dan bumi yang ada di hadapan dan di belakang mereka? Jika Kami menghendaki, niscaya Kami benamkan mereka di bumi atau Kami jatuhkan kepada mereka gumpalan dari langit. Sesungguhnya pada yang demikian itu benar-benar terdapat tanda (kekuasaan Tuhan) bagi setiap hamba yang kembali (kepada-Nya).
Amharca:
ከሰማይና ከምድር በፊታቸውና በኋላቸው ወዳለው ሁሉ አይመለከቱምን? ብንሻ በእነርሱ ምድርን እንደረባባቸዋለን፡፡ ወይም በእነርሱ ላይ ከሰማይ ቁራጭን እንጥልባቸዋለን፤ በዚህ ውስጥ (ወደ ጌታው) ተመላሽ ለኾነ ባሪያ ሁሉ ምልክት አለበት፡፡
Tamilce:
ஆக, அவர்கள் தங்களுக்கு முன்னுள்ள; இன்னும், தங்களுக்கு பின்னுள்ள வானத்தையும் பூமியையும் பார்க்கவில்லையா? நாம் நாடினால் அவர்களை பூமியில் சொருகிவிடுவோம். அல்லது, அவர்கள் மீது வானத்தின் துண்டுகளை விழவைப்போம். நிச்சயமாக இதில் (அல்லாஹ்வின் பக்கம்) திரும்பக்கூடிய எல்லா அடியார்களுக்கும் ஓர் அத்தாட்சி இருக்கிறது.
Korece:
그들은 그들 앞뒤로 펼쳐져 있는 하늘과 대지를 보지 못함이 뇨 만일 하나님이 원한다면 그분 은 대지로 하여금 그들을 삼키도 록 하거나 하늘을 조각내어 그들 위에 떨어지게 하리라 실로 그 안에는 하나님께 회개하는 모든 종을 위한 예중이 있노라
Vietnamca:
Lẽ nào họ không nhìn thấy những gì trước mắt và sau lưng họ từ trời đất?! Nếu muốn, TA đã cho đất nuốt chửng bọn họ hoặc cho một mảnh trời rơi xuống đè bọn họ. Quả thật, nơi sự việc đó là một dấu hiệu cho mỗi người bề tôi biết quay đầu ăn năn sám hối (với Allah).
Ayet Linkleri: