Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

33

Sûredeki Ayet No: 

10

Ayet No: 

3543

Sayfa No: 

419

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

إِذْ جَاءُوكُم مِّن فَوْقِكُمْ وَمِنْ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَإِذْ زَاغَتِ الْأَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللَّهِ الظُّنُونَا

Çeviriyazı: 

iẕ câûküm min fevḳiküm vemin esfele minküm veiẕ zâgati-l'ebṣâru vebelegati-lḳulûbü-lḥanâcira veteżunnûne billâhi-żżunûnâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

O zaman onlar, hem üstünüzden gelmişlerdi, hem aşağı tarafınızdan, ve o vakit gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı. Siz Allah'a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.

Diyanet İşleri: 

Onlar size yukarınızdan ve aşağınızdan gelmişlerdi; gözler de dönmüştü, yürekler ağızlara gelmişti; Allah için çeşitli tahminlerde bulunuyordunuz.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Hani size hem üst tarafınızdan hücum etmişlerdi, hem alt tarafınızdaki yerlerden ve hani gözler yılmıştı ve korkudan yürekler, ağızlara gelmişti ve Allah hakkında çeşitli zanlara kapılmıştınız.

Şaban Piriş: 

Onlar, size üstünüzden ve aşağınızdan gelmişlerdi. Gözler de kaymış, yürekler gırtlağa gelip dayanmıştı. Allah hakkında, bir takım zanlarda bulunuyordunuz.

Edip Yüksel: 

Üstünüzden ve altınızdan size saldırmışlardı. Gözler dönmüştü, kalpler ağızlara gelmişti ve siz ALLAH hakkında çeşitli kuşkular besliyordunuz.

Ali Bulaç: 

Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz.

Suat Yıldırım: 

O vakit onlar hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Gözleriniz şaşkınlıktan ötürü kaymış, yüreğiniz ağzınıza gelmişti.Siz de Allah hakkında türlü türlü zanlar beslemeye başlamıştınız.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

O vakit ki, size hem üstünüzden gelmişlerdi hem de aşağı tarafınızdan ve o vakit ki, gözler kaymış ve yürekler gırtlaklara kavuşmuştu ve Allah´a türlü türlü zanlar ile zanda bulunuyordunuz.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Hani, onlar, üst yanınızdan, alt tarafınızdan size saldırmıştı da gözler kaymış, yürekler gırtlaklara ulaşmıştı. Allah hakkında türlü zanlarda bulunuyordunuz.

Bekir Sadak: 

De ki: «Eger olumden yahut oldurulmekten kaciyorsaniz bilin ki, kacmak size fayda vermeyecektir

İbni Kesir: 

Hani onlar size, hem üstünüzden hem de altınızdan gelmişlerdi. Ve hani gözler kaymış, yürekler ağızlara gelmişti ve siz Allah hakkında çeşitli zanlarda bulunuyordunuz.

Adem Uğur: 

Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan (vâdinin üstünden ve alt yanından) üzerinize yürüdükleri zaman

İskender Ali Mihr: 

Onlar, sizin yukarınızdan ve aşağınızdan üzerinize geldiği ve gözlerin yıldığı ve kalplerin hançereye ulaştığı (yüreklerin ağza geldiği) zaman, Allah´a karşı zanlarda bulunuyordunuz.

Celal Yıldırım: 

Hani onlar (düşman orduları) üst tarafınızdan (hücuma geçip) üzerinize gelmişlerdi ve hani gözler de kaymış, yürekler gırtlaklara gelip dayanmıştı. Allah´a karşı da türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.

Tefhim ul Kuran: 

Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi

Fransızca: 

Quand ils vous vinrent d'en haut et d'en bas [de toutes parts], et que les regards étaient troublés, et les coeurs remontaient aux gorges, et vous faisiez sur Allah toutes sortes de suppositions...

İspanyolca: 

Cuando os acosaban por todas partes, cuando el terror os desvió la mirada, se os hizo un nudo en la garganta y conjeturasteis sobre Alá.

İtalyanca: 

Quando vi assalirono dall'alto e dal basso, si offuscarono i vostri sguardi: avevate il cuore in gola e vi lasciavate andare ad ogni sorta di congettura a proposito di Allah.

Almanca: 

Als sie zu euch von über euch und von unter euch kamen, und als die Blicke abgeirrt und die Herzen die Kehlen erreicht haben und ihr von ALLAH doch manches gedachtet habt,

Çince: 

当时,他们从你们的上面和你们的下面来攻你们;当时,你们眼花心跳,并对真主作种种猜测。

Hollandaca: 

Toen zij tegen u opkwamen, van boven u en van onder u, en toen uw gezicht beneveld werd en uwe harten u, door vrees, tot in uwe keelen stegen, en gij omtrent God verschillende denkbeelden uitdacht.

Rusça: 

Вот они напали на вас сверху и снизу, и тогда взоры замерли, сердца достигли горла, и вы стали делать предположения об Аллахе.

Somalice: 

xusuusta markay idinkaga yimaadeen Kor iyo hoosba, Indhuhuna lisheen Quluubtuna dhuunta gaadhay Eebana aad u maleyseen malooyin.

Swahilice: 

Walipo kujieni kutoka juu yenu, na kutoka chini yenu; na macho yalipo kodoka, na nyoyo zikapanda kooni, nanyi mkamdhania Mwenyezi Mungu dhana mbali mbali.

Uygurca: 

ئەينى ۋاقىتتا ئۇلار يۇقىرى تەرىپىڭلاردىنمۇ، تۆۋەن تەرىپىڭلاردىنمۇ (ھۇجۇم قىلىپ) كەلگەن ئىدى. بۇ چاغدا كۆزۈڭلار چەكچىيىپ قالغان، يۈرىكىڭلار ئاغزىڭلارغا قاپلىشىپ قالغان، اﷲ ھەققىدە تۈرلۈك گۇمانلاردا بولغان ئىدىڭلار

Japonca: 

見るがいい。かれらは,あなたがたの上からまた下から襲って来た。その時目は霞み,心臓は喉もとまで届いて,あなたがたはアッラーに就いて,色々と(悪い)想像をした。

Arapça (Ürdün): 

«إذ جاؤوكم من فوقكم ومن أسفل منكم» من أعلى الوادي وأسفله من المشرق والمغرب «وإذ زاغت الأبصار» مالت عن كل شيء إلى عدوّها من كل جانب «وبلغت القلوب الحناجر» جمع حنجرة وهي منتهى الحلقوم من شدة الخوف «وتظنون بالله الظنونا» المختلفة بالنصر والبأس.

Hintçe: 

जिस वक्त वह लोग तुम पर तुम्हारे ऊपर से आ पड़े और तुम्हारे नीचे की तरफ से भी पिल गए और जिस वक्त (उनकी कसरत से) तुम्हारी ऑंखें ख़ैरा हो गयीं थी और (ख़ौफ से) कलेजे मुँह को आ गए थे और ख़ुदा पर तरह-तरह के (बुरे) ख्याल करने लगे थे।

Tayca: 

เมื่อพวกเขายกทัพมายังพวกเจ้า ทั้งจากทางข้างบนของพวกเจ้า และจากทางข้างล่างของพวกเจ้า และเมื่อนัยตาได้เหลือกลานและหัวใจได้มาจุกอยู่ที่ลำคอ และพวกเจ้านึกคิดกันต่าง ๆ นานา เกี่ยวกับอัลลอฮฺ

İbranice: 

כאשר הם שעטו לעברכם, מלמעלה ומלמטה, כאשר העיניים בהו, והגיעו הלבבות עד הגרון, וחשבתם כל מיני דברים על אלוהים

Hırvatça: 

Kad su vam došle i odozgo i odozdo, kad su vam oči razrogačene bile, a duša došla do grkljana, i kad ste o Allahu svašta pomišljali.

Rumence: 

Când ei veneau asupra voastră de sus şi de jos, când privirile se roteau, când inimile ajunseră în gât, voi aţi prins să vă faceţi închipuiri despre Dumnezeu.

Transliteration: 

Ith jaookum min fawqikum wamin asfala minkum waith zaghati alabsaru wabalaghati alquloobu alhanajira watathunnoona biAllahi alththunoona

Türkçe: 

Hani, onlar, üst yanınızdan, alt tarafınızdan size saldırmıştı da gözler kaymış, yürekler gırtlaklara ulaşmıştı. Allah hakkında türlü zanlarda bulunuyordunuz.

Sahih International: 

[Remember] when they came at you from above you and from below you, and when eyes shifted [in fear], and hearts reached the throats and you assumed about Allah [various] assumptions.

İngilizce: 

Behold! they came on you from above you and from below you, and behold, the eyes became dim and the hearts gaped up to the throats, and ye imagined various (vain) thoughts about Allah!

Azerbaycanca: 

O zaman onlar üstünüzə həm yuxarı, həm də aşağı tərəfdən (vadinin üst və alt tərəfindən) hücum etmiş və (qorxudan) gözünüz hədəqəsindən çıxıb ürəyiniz ağzınıza gəlmişdi. Allah barəsində də müxtəlif fikirlərə düşmüşdünüz. (Mö’minlər Allahın Öz və’dinə doğru olduğuna inanır, münafiqlər isə e’tiqadı zəif olanlar isə Muhəmməd əleyhissəlamın bu bəladan xilas ola bilməyəcəyini güman edirdilər).

Süleyman Ateş: 

Hani onlar üstünüzden ve alt tarafınızdan gelmişlerdi, gözler (şaşkınlıktan ötürü) kaymış, yürekler (korkudan) hançerelere dayanmıştı. Allah hakında türlü zanlarda bulunuyordunuz.

Diyanet Vakfı: 

Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan (vadinin üstünden ve alt yanından) üzerinize yürüdükleri zaman; gözler yıldığı, yürekler gırtlağa geldiği ve siz Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman;

Erhan Aktaş: 

Hani onlar, alttan ve üstten, her yönden size saldırmışlardı. Gözler kaymış, yürekler ağızlara gelmişti. Ve siz, Allah hakkında zan üzerine zanda bulunuyordunuz.(1)

Kral Fahd: 

Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan (vadinin üstünden ve alt yanından) üzerinize yürüdükleri zaman; gözler yıldığı, yürekler gırtlağa geldiği ve siz Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman;

Hasan Basri Çantay: 

O vakit onlar hem üstünüzden, hem altınızdan size gelmişlerdi. O zaman gözler yılmış, yürekler gırtlaklara dayanmışdı ve siz Allaha karşı (türlü) zanlarda bulunuyordunuz.

Muhammed Esed: 

Onlar yukarıdan ve aşağıdan üzerinize geldiklerinde ve gözler(inizin) feri kaybolup yürekler(iniz) ağzınıza geldiğinde ve Allah hakkında en çelişik düşünceler aklınızdan (bir bir) geçtiğinde (neler hissettiğinizi hatırlayın):

Gültekin Onan: 

Hani onlar size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi

Ali Fikri Yavuz: 

O vakit kâfirler üstünüzden (vadinin üst ve doğu tarafından), bir de altınızdan (vadinin aşağı ve batı tarafından) size gelmişlerdi. O zaman gözler yılmış, kalbler gırtlaklara dayanmıştı. Allah’a da çeşitli zanlarda bulunuyordunuz.

Portekizce: 

(Foi) quando os inimigos vos atacaram de cima e de baixo, e os (vossos) olhos se assombraram, e os (vossos) coraçõescomo que (vos) subiam à garganta; nessa altura ainda estáveis a desconfiar de Deus, sob vários aspectos.

İsveççe: 

[Minns] att de anföll er uppifrån och nedifrån, och era blickar flackade hit och dit och hjärtana stod stilla och [alla] tänkte ni stridiga tankar om Gud.

Farsça: 

زمانی که از بالا و از پایین [لشکرگاه] تان به سویتان آمدند، و آن گاه که دیده ها [از شدت ترس] خیره شد و جان ها به گلو رسید، و به خدا آن گمان ها [ی ناروا] را [که خود می دانید] می بردید.

Kürtçe: 

کاتێك (بێ باوەڕان) ھێرشیان بۆ ھێنان لە سەرووتانەوە و لە خوارتانەوە (چوار دەوری مەدینەیان گرت) وە چاوەکان ئەبڵەق بوون و دڵەکان (لە ترسا) گەیشتبوونە گەروو و گومانی جۆربەجۆرتان بە خوا دەبرد

Özbekçe: 

Ўшанда улар сизнинг уст ва қуйи томонингиздан келган эдилар. Ўшанда кўзлар тиниб, жонлар ҳалқумга келган эди ва Аллоҳ ҳақида турли гумонлар қилардингиз.

Malayca: 

Masa itu ialah masa tentera musuh datang melanggar kamu dari sebelah hulu dan dari sebelah hilir (tempat pertahanan) kamu; dan masa itu ialah masa pemandangan mata kamu tidak berketentuan arah (kerana gempar dan bingung) serta hati pun resah gelisah (kerana cemas takut), dan kamu masing-masing pula menyangka terhadap Allah dengan berbagai-bagai sangkaan.

Arnavutça: 

kur ju erdhën nga lartë dhe nga poshtë, dhe sytë tuaj përqëndroheshin kah ata (argmiku), e shpirti u kishte ardhur në fyt (prej frikës), e ju mendonit për Perëndinë lloj-lloj mendimesh, -

Bulgarca: 

Когато настъпиха и отгоре, и отдолу срещу вас, и когато погледите се вцепениха и сърцата заседнаха в гърлото, и допуснахте за Аллах различни догадки,

Sırpça: 

Кад су вам војске дошле и одозго и одоздо, кад су вам погледи скренули, а душа дошла до гркљана, и кад сте о Аллаху помишљали свашта.

Çekçe: 

když proti vám táhli zdola i shora, když zraky vaše se strachem zakalily a srdce vám stoupala do hrdel a když jste měli o Bohu domněnky různé.

Urduca: 

جب وہ اُوپر سے اور نیچے سے تم پر چڑھ آئے جب خوف کے مارے آنکھیں پتھرا گئیں، کلیجے منہ کو آ گئے، اور تم لوگ اللہ کے بارے میں طرح طرح کے گمان کرنے لگے

Tacikçe: 

Он гоҳ ки аз самти боло ва аз самти поин бар шумо тохтанд, чашмҳо хира шуд ва дилҳо ба гулӯ расида буд ва ба Худо гумонҳои гуногун мебурдед.

Tatarca: 

Мөшрикләрнең ярты гаскәре елганың өс ягыннан, икенче яртысы елганың ас ягыннан сезгә ашыгып йөгереп килделәр, шул вакытта мөселманнар мөшрикләрнең күплеген күреп һәр нәрсәне онытып мөшрикләргә шаккатып карап тордылар, вә калепләре бугазларына иреште, вә сез Аллаһуга төрле заннар кыйлдыгыз, монафикълар мөселманнар һәлак булалар дип зан иттеләр, әмма хак мөэминнәр Аллаһуның ярдәме безгә ирешер дип зан иттеләр.

Endonezyaca: 

(Yaitu) ketika mereka datang kepadamu dari atas dan dari bawahmu, dan ketika tidak tetap lagi penglihatan(mu) dan hatimu naik menyesak sampai ke tenggorokan dan kamu menyangka terhadap Allah dengan bermacam-macam purbasangka.

Amharca: 

ከበላያችሁም ከናንተ በታችም በመጡባችሁ ጊዜ፣ ዓይኖችም በቃበዙ፣ ልቦችም ላንቃዎች በደረሱና በአላህም ጥርጣሬዎችን በጠረጠራችሁ ጊዜ (ያደረገላችሁን አስታውሱ)፡፡

Tamilce: 

உங்களுக்கு மேல் புறத்திலிருந்தும் உங்களுக்கு கீழ்ப்புறத்திலிருந்தும் உங்களிடம் அவர்கள் வந்த சமயத்தில், இன்னும் பார்வைகள் சொருகி, உள்ளங்கள் தொண்டைகளுக்கு எட்டிய சமயத்தில் (உங்கள் செயல்களை அல்லாஹ் உற்று நோக்கியவனாக இருந்தான்). (நயவஞ்சகர்களே!) நீங்கள் அல்லாஹ்வைப் பற்றி பல (தப்பான) எண்ணங்களை எண்ணினீர்கள்.

Korece: 

그들이 너희 위쪽과 너희 아래쪽으로부터 공격하여 왔을 때 눈은 몽롱하여지고 마음은 공 포로 목까지 올랐으며 너희는 하 나님에 대한 무익한 생각들을 시 작하였노라

Vietnamca: 

Khi (quân địch) đến tấn công các ngươi từ phía trên và cả phía dưới của các ngươi, lúc đó cặp mắt của các ngươi đảo lộn còn trái tim của các ngươi thì nhảy lên đến tận cổ (vì sợ hãi) khiến các ngươi đâm ra nghĩ xấu về Allah.