Arapça:
نُمَتِّعُهُمْ قَلِيلًا ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ إِلَىٰ عَذَابٍ غَلِيظٍ
Çeviriyazı:
nümetti`uhüm ḳalîlen ŝümme naḍṭarruhüm ilâ `aẕâbin galîż.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz onlara biraz zevk ettiririz de sonra kendilerini ağır bir azaba zorlarız.
Diyanet İşleri:
Onları az bir süre geçindiririz, sonra da ağır bir azaba sürükleriz.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onları az bir müddet geçindiririz de sonra istemedikleri halde onları ağır bir azaba atarız.
Şaban Piriş:
Onları biraz geçindiririz. Sonra da onları şiddetli bir azaba uğratırız.
Edip Yüksel:
Onları biraz yaşatırız, sonra da ağır bir cezaya süreriz.
Ali Bulaç:
Biz onları az (bir şey ve zaman) olarak metalandırıp yararlandırırız, sonra onları ağır bir azaba katlandırırız.
Suat Yıldırım:
Biz onlara kısa bir süre ömür sürme imkânı veririz, ondan sonra da şiddetli bir azaba mahkûm ederiz.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Onları biraz mütenaim kılarız. Sonra onları en şiddetli bir azaba muztar kılacağızdır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Onları birazcık nimetlendiriyoruz. Sonunda hepsini şiddetli bir azaba süreceğiz.
Bekir Sadak:
Bu, Allah´in hak olmasindan ve O´ndan baska taptiklari seylerin batil olmasindandir. Dogrusu Allah yucedir, buyuktur. *
İbni Kesir:
Onları az bir süre geçindirir, sonra da katı bir azaba sürükleriz.
Adem Uğur:
Onları biraz faydalandırır, sonra kendilerini ağır bir azaba sürükleriz.
İskender Ali Mihr:
Onları biraz metalandırırız (geçindiririz). Sonra onları ağır bir azaba maruz bırakırız.
Celal Yıldırım:
Onları az bir süre geçindirip yararlandırırız. Sonra da pek ağır bir azaba katlanmaya çaresiz kılarız.
Tefhim ul Kuran:
Biz onları az (bir şey ve zaman) olarak metalandırıp yararlandırırız, sonra da onları ağır bir azaba katlandırırız.
Fransızca:
Nous leur donnons de la jouissance pour peu de temps; ensuite Nous les forcerons vers un dur châtiment.
İspanyolca:
Les dejaremos que gocen por breve tiempo. Luego, les arrastraremos a un duro castigo.
İtalyanca:
Diamo loro godimento effimero per un po' di tempo e poi li spingeremo con forza nel castigo terribile.
Almanca:
WIR lassen sie sich ein wenig vergnügen, dann zwingen WIR sie in eine harte Peinigung hinein.
Çince:
我使他们稍稍享受幸福,然后,强迫他们去受严厉的刑罚。
Hollandaca:
Wij zullen hun deze wereld voor een korten tijd doen genieten; daarna zullen wij hen tot een strenge straf voeren.
Rusça:
Мы позволим им пользоваться благами недолгое время, а потом принудим к страшным мучениям.
Somalice:
waanu u raaxayn wax yar, markaasaannu u dhibaatayn (u iili) Cadaab adag.
Swahilice:
Tunawastarehesha kwa uchache, kisha tutawasukuma kwenye adhabu ngumu.
Uygurca:
ئۇلارنى (دۇنيادىن) ئازغىنا (مۇددەت) بەھرىمەن قىلىمىز، ئاندىن ئۇلارنى قاتتىق ئازابنى (تېتىشقا) مەجبۇرلايمىز
Japonca:
われはしばらくかれらに楽しませ,それから手荒い懲罰に駆り立てるであろう。
Arapça (Ürdün):
«نمتعهم» في الدنيا «قليلاً» أيام حياتهم «ثم نضطرهم» في الآخرة «إلى عذابٍ غليظٍ» وهو عذاب النار لا يجدون عنه محيصاً.
Hintçe:
हम उन्हें चन्द रोज़ों तक चैन करने देगें फिर उन्हें मजबूर करके सख्त अज़ाब की तरफ खीच लाएँगें
Tayca:
เราจะให้เวลาพวกเขาสนุกสนานกันเพียงเล็กน้อย แล้วเราจะไล่ต้อนพวกเขาสู่การลงโทษที่รุนแรง
İbranice:
לאחר שנאפשר להם ליהנות לזמן מה, נטיל עליהם עונש כבד
Hırvatça:
Mi im dajemo da kratko uživaju, a onda ćemo ih natjerati u patnju žestoku.
Rumence:
Îi vom lăsa să se bucure o vreme de Viaţa de Acum, apoi îi vom sili la o grea osândă.
Transliteration:
NumattiAAuhum qaleelan thumma nadtarruhum ila AAathabin ghaleethin
Türkçe:
Onları birazcık nimetlendiriyoruz. Sonunda hepsini şiddetli bir azaba süreceğiz.
Sahih International:
We grant them enjoyment for a little; then We will force them to a massive punishment.
İngilizce:
We grant them their pleasure for a little while: in the end shall We drive them to a chastisement unrelenting.
Azerbaycanca:
Biz onlara bir qədər gün-güzəran (bir az dünya malı) verəcək, sonra da (axirətdə) ağır bir əzaba düçar edəcəyik!
Süleyman Ateş:
Onları biraz yaşatırız, sonra kaba bir azaba süreriz.
Diyanet Vakfı:
Onları biraz faydalandırır, sonra kendilerini ağır bir azaba sürükleriz.
Erhan Aktaş:
Onları biraz yararlandırırız.(1) Sonra ağır bir azâba maruz bırakırız.
Kral Fahd:
Onları biraz faydalandırır, sonra kendilerini ağır bir azaba sürükleriz.
Hasan Basri Çantay:
Biz onları (dünyâda) biraz geçindirib sonra kendilerini ağır bir azaba (katlanmıya) mecbur edeceğiz.
Muhammed Esed:
Onlara kısa bir süre hayatın zevkini yaşatır, ama sonunda şiddetli bir azaba sürükleriz.
Gültekin Onan:
Biz onları az (bir şey ve zaman) olarak metalandırıp yararlandırırız, sonra onları ağır bir azaba katlandırırız.
Ali Fikri Yavuz:
Biz, o kâfirlere (dünyada) biraz zevk ettiririz de, sonra kendilerini ağır bir azaba mecbur tutarız.
Portekizce:
Agraciá-los-emos um pouco; então, lhes infligiremos um severo castigo.
İsveççe:
Vi skall låta dem glädjas en liten tid åt livet; därefter skall Vi utlämna dem åt ett tungt straff.
Farsça:
اندکی [از نعمت های مادی] برخوردارشان می کنیم، سپس آنان را [به وارد شدن] در عذابی سخت ناچار می کنیم،
Kürtçe:
کەمێك نازو نیعمەتیان پێ دەدەین (لە دونیادا ) لەپاشان ناچاریان دەکەین کە بڕۆنە ناو سزای سەختەوە
Özbekçe:
Уларни бир оз ҳузурлантирурмиз, сўнгра қаттиқ азобга мажбур қилурмиз.
Malayca:
Kami akan berikan mereka menikmati kesenangan bagi sementara (di dunia), kemudian Kami akan memaksa mereka (dengan menyeretnya) ke dalam azab yang amat berat.
Arnavutça:
Ne, ata do t’i kënaqim përkohësisht, e pastaj, do t’i hudhin furishëm në dënimin e ashpër.
Bulgarca:
Даваме им да се насладят малко, после ще ги подкараме към тежко мъчение.
Sırpça:
Ми им дајемо да кратко уживају, а онда ћемо да их натерамо у жестоку патњу.
Çekçe:
Necháváme je užívat trochu radostí, ale potom je podrobíme trestu přísnému.
Urduca:
ہم تھوڑی مدت انہیں دُنیا میں مزے کرنے کا موقع دے رہے ہیں، پھر ان کو بے بس کر کے ایک سخت عذاب کی طرف کھینچ لے جائیں گے
Tacikçe:
Андаке комёбашон месозем, сипас ба бечорагӣ ба азоби сахташон мекашонем.
Tatarca:
Безгә итагать итмәгәннәрне нигъмәтләребездән дөньяда гына файдаландырабыз, соңра аларны каты ґәзабка илтербез.
Endonezyaca:
Kami biarkan mereka bersenang-senang sebentar, kemudian Kami paksa mereka (masuk) ke dalam siksa yang keras.
Amharca:
ጥቂትን እናጣቅማቸዋለን፡፡ ከዚያም ወደ ብርቱ ቅጣት እናስገድዳቸዋለን፡፡
Tamilce:
அவர்களுக்கு நாம் கொஞ்ச (கால)ம் சுகமளிப்போம். பிறகு, நாம் கடுமையான முரட்டு தண்டனையின் பக்கம் அவர்களை நிர்ப்பந்தமாக கொண்டு வருவோம்.
Korece:
하나님은 잠시 그들로 하여 금 향락케 하다가 그들을 엄한 벌로 유도하니라
Vietnamca:
TA để mặc (những kẻ vô đức tin đó) hưởng lạc chút ít (trong thế giới trần tục tạm bợ này), sau đó TA sẽ lôi bọn họ đến với sự trừng phạt khắc nghiệt.
Ayet Linkleri: