Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

28

Sûredeki Ayet No: 

64

Ayet No: 

3316

Sayfa No: 

393

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَقِيلَ ادْعُوا شُرَكَاءَكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجِيبُوا لَهُمْ وَرَأَوُا الْعَذَابَ ۚ لَوْ أَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ

Çeviriyazı: 

veḳîle-d`û şürakâeküm fede`avhüm felem yestecîbû lehüm veraevü-l`aẕâb. lev ennehüm kânû yehtedûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

(Allah'a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın! denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azabı görürler. Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi!

Diyanet İşleri: 

Koştuğunuz ortaklarınızı çağırın denir; onlar da çağırırlar ama, kendilerine cevap veremezler; cehennem azabını görünce doğru yolda olmadıklarına yanarlar.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve çağırın şirk koştuğunuz şeyleri denir, onlar da çağırırlar, fakat icabet etmezler onlara ve azabı görürler; ne olurdu doğru yolu bulsalardı.

Şaban Piriş: 

Ortaklarınızı çağırın, denir. Onları çağırırlar. Fakat onlara cevap veremezler ve azabı görürler. Ne olurdu (dünyada) hidayete girselerdi!

Edip Yüksel: 

Onlara, "Haydi ortaklarınızı (yardıma) çağırın." Bunun üzerine onları çağırırlar, ancak kendilerine karşılık vermezler. Azabı görürler ve doğru yolda bulunmadıklarına yanarlar.

Ali Bulaç: 

Denir ki: "Ortaklarınızı çağırın." Böylelikle çağırırlar, ama kendilerine cevap vermezler ve azabı görürler. Hidayet bulmuş olsalardı ne olurdu.

Suat Yıldırım: 

Bu defa onları putlaştıranlara hitaben: “Haydin, şeriklerinize yalvarın da onlardan yardım isteyin!” denir.Yalvarırlar ama onlar bunlara cevap veremezler.Fakat cevap olarak, karşılarına çıkan azabı görürler.Ne olurdu yani, dünyada iken bu gerçeği anlayıp hakkı kabul etselerdi!..

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve denilmiş (olacak)dır ki, «Ortaklarınızı çağırınız». Artık onları çağırmış olacaklardır. Fakat kendilerine icabet etmiş olmayacaklardır ve azabı görmüş olacaklardır. Eğer onlar hidâyete ermiş olsalar idi (böyle muazzep olmazlardı).

Yaşar Nuri Öztürk: 

Şöyle denilir: "Çağırın ortak koştuklarınızı!" Onlar da çağırırlar. Fakat ötekiler bunlara cevap veremezler; azabı görmüşlerdir. Önceden yola gelselerdi ne olurdu!

Bekir Sadak: 

Allah O´dur

İbni Kesir: 

Denir ki: Koştuğunuz ortaklarınızı çağırın. Onlar çağırırlar, ama kendilerine cevap veremezler. Cehennem azabını görünce de doğru yolda olmadıklarına yanarlar.

Adem Uğur: 

(Allah´a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın! denir, onlar da çağırırlar

İskender Ali Mihr: 

Ve onlara: &quot

Celal Yıldırım: 

Onlara, «ortak koşup durduğunuz şeyleri (o sahte tanrıları) çağırın !» denilir. Çağırırlar ama onlara cevap vermezler, derken azabı görürler

Tefhim ul Kuran: 

Denir ki: «Ortaklarınızı çağırın.» Böylelikle onları çağırırlar, ama kendilerine cevap vermezler ve azabı görürler. Hidayet bulmuş olsalardı ne olurdu.

Fransızca: 

Et on [leur] dira : "Appelez vos associés". Ils les appelleront, mais ceux-ci ne leur répondront pas. Quand ils verront le châtiment, ils désireront alors avoir suivi le chemin droit (dans la vie d'ici-bas).

İspanyolca: 

Se dirá: «¡Invocad a vuestros asociados!» Les invocarán, pero no les escucharán y verán el castigo. Si hubieran seguido la buena dirección...

İtalyanca: 

Verrà detto: «Invocate i vostri associati. Li chiameranno, ma essi non risponderanno. Quando vedranno il castigo, desidereranno di aver seguìto la retta via».

Almanca: 

Und es wurde gesagt: "Ruft die von euch beigesellten Partner! Dann riefen sie sie. Doch sie antworteten ihnen nicht und sahen die Peinigung. Hätten sie sich doch rechtleiten lassen!

Çince: 

将用声音召唤他们说:你们把你们的配主召唤来吧!他们就召唤他们,但他们不答应,他们自己看见刑罚,就希望他们生前是遵循正道的。

Hollandaca: 

En tot de afgodendienaars zal gezegd worden: Roept hen thans aan, welke gij met God vereenigt; en zij zullen hen aanroepen; maar deze zullen hun niet antwoorden; en zij zullen de voor hen gereed gemaakte straf zien, zij zullen wenschen, dat zij zich hadden onderworpen om geleid te worden.

Rusça: 

Им скажут: "Призовите своих сотоварищей!" Они призовут их, но те не ответят им, и тогда они узреют наказание. О, если бы они следовали прямым путем!

Somalice: 

Waxaana loo Odhan Uyeedha Shurukadiinna markaasay u Yeedhaan mase Ajiibaan (Maqlaan) waxayna arkaan Cadaabka Markaasay Qoomamoodaan Hadday Hanuunilahaayeen.

Swahilice: 

Na itasemwa: Waiteni hao miungu wa kishirikina wenu! Basi watawaita, lakini hawatawaitikia, na wataiona adhabu; laiti wangeli kuwa wameongoka!

Uygurca: 

ئۇلارغا: «شېرىك كەلتۈرگەن مەبۇدلىرىڭلارنى چاقىرىڭلار» دېيىلگەن ھامان، ئۇلار شېرىك كەلتۈرگەن مەبۇدلىرىنى چاقىرىدۇ، ئۇلاردىن جاۋاب كەلمەيدۇ، ئۇلار ئازابنى كۆرگەن چاغدا، (كاپىر بولغانلىقلىرىغا نادامەت قىلىپ) (دۇنيادىكى ۋاقتىدا) ھىدايەت تاپقان بولۇشلىرىنى ئارزۇ قىلىدۇ

Japonca: 

すると言われよう。「あなたがたの仲間に祈るがよい。」それでかれらはそれらに祈るのだが,それらは答えない。かれらは懲罰を見るであろう。もしかれらが導かれていたならば(よかったものを)。

Arapça (Ürdün): 

«وقيل ادعوا شركاءكم» أي الأصنام الذين تزعمون أنهم شركاء الله «فدعوْهم فلم يستجيبوا لهم» دعاءهم «ورأوا العذاب» أبصروه «لو أنهم كانوا يهتدون» في الدنيا لما رأوه في الآخرة.

Hintçe: 

और कहा जाएगा कि भला अपने उन शरीको को (जिन्हें तुम ख़ुदा समझते थे) बुलाओ तो ग़रज़ वह लोग उन्हें बुलाएँगे तो वह उन्हें जवाब तक नही देगें और (अपनी ऑंखों से) अज़ाब को देखेंगें काश ये लोग (दुनिया में) राह पर आए होते

Tayca: 

และจะมีเสียงกล่าวว่า “จงเรียกร้องภาคีของพวกเจ้า” พวกเขาก็ร้องเรียกพวกมัน แต่พวกมันไม่ขารับพวกเขา และเมื่อพวกเขาได้เห็นการลงโทษ พวกเขาก็คาดหวังว่าหากพวกเขาได้อยู่ในแนวทางที่ถูกต้อง

İbranice: 

אז ייאמר : 'קראו לאלילים שלכם'! והם יקראו ולא ישיבו להם ויחזו בעונש, 'הלוואי שהיו מודרכים

Hırvatça: 

"Pozovite božanstva vaša!", reći će im se, pa će ih oni pozvati, ali im se ona neće odazvati i patnju će vidjeti - a da su samo Uputu slijedili!

Rumence: 

Li se va spune: “Chemaţi-i pe cei pe care I i-aţi alăturat!” Ei îi vor chema, însă ei nu le vor răspunde şi atunci vor vedea osânda. O, dacă ar fi vrut să fie călăuziţi!

Transliteration: 

Waqeela odAAoo shurakaakum fadaAAawhum falam yastajeeboo lahum waraawoo alAAathaba law annahum kanoo yahtadoona

Türkçe: 

Şöyle denilir: "Çağırın ortak koştuklarınızı!" Onlar da çağırırlar. Fakat ötekiler bunlara cevap veremezler; azabı görmüşlerdir. Önceden yola gelselerdi ne olurdu!

Sahih International: 

And it will be said, "Invoke your 'partners' " and they will invoke them; but they will not respond to them, and they will see the punishment. If only they had followed guidance!

İngilizce: 

It will be said (to them): "Call upon your 'partners' (for help)" :they will call upon them, but they will not listen to them; and they will see the Penalty (before them); (how they will wish) 'if only they had been open to guidance!'

Azerbaycanca: 

(Müşriklərə) belə deyiləcək: “Şəriklərinizi çağırın!” (Müşriklər) ortaqlarını çağıracaq, lakin onlar (müşriklərə) cavab verməyəcəklər. Onlar mütləq əzabı görəcəklər. Əgər onlar (dünyada) doğru yola gəlmiş olsaydılar (axirətdə əzab görməzdilər).

Süleyman Ateş: 

(Allah tarafından) onlara: "(Bana), koştuğunuz ortakları çağırın!" denir. Onları çağırırlar. Fakat (çağırılanlar), bunların çağrısına cevap vermezler ve (bunlar), karşılarında azabı görürler (sanki çağırdıkları şey, azabın kendisi olmuştur). Ne olurdu (sanki dünyada) yola gelselerdi!

Diyanet Vakfı: 

"(Allah'a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın!" denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azabı görürler. Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi!

Erhan Aktaş: 

Ve onlara: “Ortaklarınızı çağırın.” denildi. Onlar da çağırdılar. Ancak cevap alamadılar ve azâpla karşı karşıya kaldılar. Keşke zamanında doğru yolu seçselerdi.

Kral Fahd: 

«(Allah'a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın!» denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azabı görürler. Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi!

Hasan Basri Çantay: 

(O gün onlara): «Çağırın ortaklarınızı» denilmişdir (denilecekdir) de onları çağırmışlardır. Fakat bunlar kendilerine icabet etmemişlerdir ve (onların uğradıkları) azâbı görmüşlerdir. Nolurdu (o müşrikler) hidâyeti kabul etmiş olsalardı.

Muhammed Esed: 

Sonra onlara: "Çağırın, bakalım" denecek, "tanrısal nitelikler yakıştırarak (Allah´a) ortak koştuğunuz (varlıkları ya da güçleri)!" Ve onlar da bu sözü geçen (varlıkları ya da güçleri) yardıma çağıracaklar, ama berikiler kendilerine herhangi bir karşılık vermeyecekler; ve sonunda, göre göre sadece azabı görecekler karşılarında; (oysa, bu umutsuz, çaresiz duruma düşeceklerine) vaktiyle doğru yolu tutsalardı ya!

Gültekin Onan: 

Denir ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Müşriklere şöyle denecek: “- (azabdan kurtulmanız için) yalvarın bakalım ortaklarınıza (putlarınıza).” Onlar da yalvaracaklar, fakat kendilerine karşılık vermiyecekler, (hiç bir yardımda bulunamıyacaklardır. Öncüler ve düşükler hepsi) azabı göreceklerdir. Önceden onlar hakkı kabul edib hidayete ereydiler ya!...

Portekizce: 

E lhes será dito: Invocai vossos parceiros! E os invocarão; porém, não os atenderão.

İsveççe: 

Och det skall sägas [till dem]: "Kalla nu [till er hjälp] dem som ni satte i samband [med Gud] som medhjälpare!" och de skall kalla på dem, men de kommer inte att svara. [Och] när de ser straffet kommer de att önska att de hade låtit sig ledas på rätt väg!

Farsça: 

و [به مطیعان] گفته شود: شریکان خود را [که می پرستیدید] بخوانید. پس آنها را می خوانند ولی آنها پاسخشان را نمی دهند، و عذاب را می بینند و آرزو می کنند که ای کاش هدایت می یافتند،

Kürtçe: 

وە(پێیان) دەوترێت ھاوار بکەن لەوبتانەی کەداتان نابوو بەھاوبەشی خوا ئەوانیش ھاواریان لێ دەکەن بەڵام وەڵامیان نادەنەوە لەوکاتەدا سزای (دۆزەخ) دەبینن (ئاوات دەخوازن کە)خۆزگە تەنھا ڕێگای ڕاستیان بدایەتەبەر

Özbekçe: 

Ва: «Менинг «шерик»ларимни чақиринглар», дейилур. Улар чақирадрлар. Бас, (сохта худолари) уларга жавоб бермаслар. Ва, азобни кўрурлар. Кошки, ҳидоят топган бўлганларида эди! (Қани, у дунёда ибодат қилиб юрган худоларини энди чақирсинлар, уларга ёрдам беришсин. Ҳозир ёрдам беришмаса, қачон ёрдам беришади? Мушриклар Аллоҳга шерик қилган сохта худоларини чақирадилар. «Бас, (сохта худолари) уларга жавоб бермаслар». Бу дунёда жавоб бера олмаган сохта худолар у дунёда жавоб бера билармиди? Демак, мушрикларнинг умидлари узилди. Ана шунда улар «азобни кўрурлар».)

Malayca: 

Dan dikatakan (kepada mereka): Panggilah makhluk-makhluk dan benda-benda yang kamu jadikan sekutu Allah (untuk menolong kamu)". lalu mereka memanggilnya, tetapi makhluk-makhluk dan benda-benda itu tidak menyahut panggilan mereka; dan mereka tetap melihat azab (dengan merasa sesal) serta bercita-cita kalaulah mereka di dunia dahulu menurut petunjuk.

Arnavutça: 

Dhe, do t’u thuhet atyre: “Thirrni hyjnitë tuaja! E, ata do t’i thirrin ato, por ato nuk do t’ju përgjigjen (atyre). E, do ta shohin dënimin. Sikur të kishin qenë në rrugën e drejtë, (nuk do të kishin përjetuar dënimin)!

Bulgarca: 

И ще им бъде казано: “Призовете своите съдружници!” И ще ги призоват, и не ще им откликнат, и ще видят мъчението. О, да бяха напътени!

Sırpça: 

“Позовите божанства ваша!” Рећи ће им се, па ће их они позивати, али им се она неће одазвати, и патњу ће доживети. Да су само на Правом путу били!

Çekçe: 

A bude jim řečeno: 'Nyní se modlete ke společníkům svým!' A budou je vzývat, ale nebudou vyslyšeni, a až spatří trest, litovat budou, že po správné cestě se neubírali.

Urduca: 

پھر اِن سے کہا جائے گا کہ پکارو اب اپنے ٹھیرائے ہوئے شریکوں کو یہ انہیں پکاریں گے مگر وہ اِن کو کوئی جواب نہ دیں گے اور یہ لوگ عذاب دیکھ لیں گے کاش یہ ہدایت اختیار کرنے والے ہوتے

Tacikçe: 

Ва гуфта шавад: «Акнун бутонатонро фарёд кунед». Фарёд мекунанд, вале ба онҳо ҷавоб намедиҳанд. Ва чун, азобро бубинанд, орзу кунанд, ки кош аз ҳидоятёфтагон мебуданд.

Tatarca: 

Аларга әйтелер: "Аллаһуга тиң кылган сынымнарыгызны чакырыгыз, сезне ґәзабтан коткарсыннар, сынымнарыны ярдәмгә чакырырлар, ләкин сынымнарның чакыруны кабул итәргә һәм ярдәм итәргә кадир булмаслар, әнә шул хәлдә ґәзабны күрерләр, әгәр хак юлга күнелгән булсалар, әлбәттә, ґәзабны күрмәс иделәр.

Endonezyaca: 

Dikatakan (kepada mereka) "Serulah olehmu sekutu-sekutu kamu", lalu mereka menyerunya, maka sekutu-sekutu itu tidak memperkenankan (seruan) mereka, dan mereka melihat azab. (Mereka ketika itu berkeinginan) kiranya mereka dahulu menerima petunjuk.

Amharca: 

«(ለአላህ) የምታጋሯቸውንም ጥሩ» ይባላሉ፤ ይጠሯቸዋልም፡፡ ግን ለእነርሱ አይመልሱላቸውም፡፡ ቅጣቱንም ያያሉ፡፡ እነርሱ ይመሩ በነበሩ ኖሮ (አያዩትም ነበር)፡፡

Tamilce: 

இன்னும், (இணைவைப்பாளர்களை நோக்கி) கூறப்படும்: “(நீங்கள் அல்லாஹ்விற்கு இணைவைத்து வணங்கிய) உங்கள் தெய்வங்களை அழையுங்கள்!” ஆக, அவர்கள் அவற்றை அழைப்பார்கள். ஆனால், அவர்களுக்கு அவை பதில் தரமாட்டா. இன்னும், (அவர்கள் எல்லோரும் தாங்கள் அடையப்போகும்) தண்டனையை (கண்கூடாக)க் காண்பார்கள். “நிச்சயமாக தாங்கள் நேர்வழி பெற்றவர்களாக இருந்திருக்க வேண்டுமே!” (என்று அப்போது ஆசைப்படுவார்கள்!)

Korece: 

너희 동반자들에게 구원을 요청하라 불신자에게 말씀이 있어그들이 우상들을 부르나 우상은 그들에게 귀를 기울이지 못하니 그들이 징벌을 목격하고서야 바른길을 따를 것을 하고 후회하더라

Vietnamca: 

Có lời phán bảo họ: “Các ngươi hãy gọi những thần linh của các ngươi!” Họ đã gọi những thần linh đó nhưng không ai trả lời họ và họ sẽ thấy hình phạt trước mặt mình. Giá như họ tuân theo Chỉ Đạo (thì ngày hôm nay họ đâu phải chịu cảnh như thế này!).