Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

28

Sûredeki Ayet No: 

57

Ayet No: 

3309

Sayfa No: 

392

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَقَالُوا إِن نَّتَّبِعِ الْهُدَىٰ مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ أَرْضِنَا ۚ أَوَلَمْ نُمَكِّن لَّهُمْ حَرَمًا آمِنًا يُجْبَىٰ إِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ شَيْءٍ رِّزْقًا مِّن لَّدُنَّا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

Çeviriyazı: 

veḳâlû in nettebi`i-lhüdâ me`ake nüteḫattef min arḍinâ. evelem nümekkil lehüm ḥaramen âminey yücbâ ileyhi ŝemerâtü külli şey'ir rizḳam mil ledünnâ velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekkei Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.

Diyanet İşleri: 

Seninle beraber doğru yolda gidersek, yurdumuzdan ediliriz dediler. Onları katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün toplandığı güvenli ve kutlu bir yere yerleştirmedik mi? Ama çoğu bilmezler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve dediler ki: Seninle beraber doğru yola uyarsak yerimizden, yurdumuzdan oluruz, bizi çıkarıverirler buradan. Biz onları, her çeşit yiyeceklerin, meyvelerin getirilip toplandığı emin bir haremde yerleştirmedik mi, onlara katımızdan rızık olarak vermedik mi bunları ve fakat çoğu bilmez.

Şaban Piriş: 

Eğer, seninle birlikte doğru yolu tutacak olursak, kendi yurdumuzdan çekilip, çıkarılırız, dediler. Oysa biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, emin, harem kıldığımız bir yere (Mekke'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.

Edip Yüksel: 

Dediler ki, "Senin hidayetine uysak yurdumuzdan ediliriz. Onları, katımızdan her çeşit ürünün rızık olarak toplanıp götürüldüğü güvenli ve kutsal bir bölgeye yerleştirmedik mi? Ne var ki çokları bilmez.

Ali Bulaç: 

Dediler ki: "Eğer seninle birlikte hidayete uyacak olursak, yerimizden (yurdumuzdan ve konumumuzdan) çekilip-kopartılırız." Oysa Biz onları, Kendi Katımız'dan bir rızık olarak herşeyin ürününün aktarılıp toplandığı, güvenli bir haremde yerleşik kılmadık mı? Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

Suat Yıldırım: 

“Doğru söylüyorsun, ama biz sana tâbi olup o doğru yolu tutarsak,yerimizden yurdumuzdan olur, burada barınamayız” dediler.Oysa tarafımızdan bir rahmet olarak Biz, onları her türlü ürünün getirilip toplandığı, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi?Ne var ki onların çoğu bu nimetin kadrini bilmezler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve dediler ki: «Eğer seninle beraber hüdaya (İslâm´a) tâbi olursak yerimizden hemen çıkarılırız. Biz onlar için bir emniyetli Harem´i metin bir mekân kılmadık mı ki, her şeyin semereleri Bizim tarafımızdan bir rızk olmak üzere onun için toplanır. Fakat onların ekserisi bilmezler.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Dediler ki: "Eğer seninle birlikte yol alırsak, yerimizden, yurdumuzdan oluruz." Biz onları, katımızdan rızık olarak gelen tüm ürünlerin derlenip toplandığı güvenli, saygıdeğer bir mekâna yerleştirmedik mi? Ama onların çokları bilmiyorlar.

Bekir Sadak: 

Hukmun aleyhlerine gerceklestigi kimseler: «Rabbimiz! Iste bunlar bizim azdirdigimiz kimselerdir. Kendimiz azdigimiz gibi onlari da azdirdik. Onlardan uzaklasip Sana geldik, zaten aslinda bize tapmiyorlardi» derler.

İbni Kesir: 

Dediler ki: Seninle beraber hidayete uyacak olursak, yerimizden oluruz. Halbuki onları katımızdan bir rızık olarak her şeyin mahsulünün toplandığı emin bir haremde yerleştirmedik mi? Ama onların çoğu bilmezler.

Adem Uğur: 

Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme´ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.

İskender Ali Mihr: 

Ve: &quot

Celal Yıldırım: 

Onlar (henüz imân etmeyenler) dediler ki: «Eğer biz seninle beraber doğru yola uyarsak yurdumuzdan atılırız.» Oysa biz onları güvenli, katımızdan rızık olarak her türlü ürünün taşınıp toplandığı Harem´e yerleştirmedik mi ? Ama çoğu (bu kutsal nimeti) bilmezler.

Tefhim ul Kuran: 

Dediler ki: «Eğer seninle birlikte hidayete uyacak olursak, yerimizden (yurdumuzdan ve konumumuzdan) çekilip kopartılırız» Oysa biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün aktarılıp toplandığı, güvenli bir harem´de yerleşik kılmadık mı? Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

Fransızca: 

Et ils dirent : "Si nous suivons avec toi la bonne voie, on nous arrachera de notre terre". - Ne les avons-Nous pas établis dans une enceinte sacrée, sûre, vers laquelle des produits de toute sorte sont apportés comme attribution de Notre part ? Mais la plupart d'entre eux ne savent pas.

İspanyolca: 

Dicen: «Si seguimos la Dirección contigo, se nos despojará de nuestra tierra». Pero ¿es que no les hemos dado poder sobre un territorio sagrado y seguro, al que se traen frutos de todas clases como sustento de parte Nuestra? Pero la mayoría no saben.

İtalyanca: 

E dicono: «Se seguissimo la Guida insieme con te, saremmo scacciati dalla nostra terra!». Non li abbiamo forse resi stabili in un territorio inviolabile verso il quale sono recati ogni genere di frutti, provvidenza da parte Nostra? Ma la maggior parte di essi non sanno.

Almanca: 

Und sie sagten: "Wenn wir der Rechtleitung mit dir folgen, werden wir von unserem Land vertrieben." Festigten WIR ihnen etwa nicht ein sicheres Ha-ramm , zu dem die Früchte von Allerlei als Rizq von Uns gebracht werden? Doch die meisten wissen nicht.

Çince: 

他们说:如果我们与你共同遵守正道,我们将被驱逐出境。难道我没有为他们而设立一个安全的禁地吗?各种的果实,都贩运到禁地中来,那是从我降下的给养,但他们大半不知道。

Hollandaca: 

De bewoners van Mekka zeggen: Indien wij dezelfde richting als gij volgen, zullen wij gewelddadig uit ons land gedreven worden. Hebben wij geene zekere wijkplaats voor hen opgericht, waarheen vruchten van allerlei soort heenvloeien, als een bewijs onzer goedheid. Maar het grootste deel hunner begrijpt het niet.

Rusça: 

Они (неверующие мекканцы) сказали: "Если мы последуем за верным руководством вместе с тобой, то мы будем выброшены из нашей земли". Разве Мы не закрепили за ними безопасного святилища, в которое привозят плоды любых видов в качестве пропитания от Нас? Однако большинство их не ведает этого.

Somalice: 

Waxay Dheheen Gaaladii (Maxaad) Haddaan Raacno Hanuunka waxaa Nalaga Dafi Dhulkannaga, Miyaanaan Siinin Xaram Aamina oo la Keeno Midhaha wax Kasta quudin Darteed oo Xagganaga ah, Laakiin Badankood ma Oga.

Swahilice: 

Na wakasema: Tukiufuata uwongofu huu pamoja nawe tutanyakuliwa kutoka nchi yetu. Je! Kwani Sisi hatukuwaweka imara katika pahala patakatifu, penye amani, ambapo huletewa matunda ya kila aina kuwa ni riziki itokayo kwetu? Lakini wengi wao hawajui.

Uygurca: 

ئۇلار: «ئەگەر بىز سەن بىلەن توغرا يولغا ئەگىشىدىغان بولساق، زېمىنىمىزدىن ھەيدەپ چىقىرىلىمىز» دېدى. ئۇلارنى بىز تېچ ھەرەمگە يەرلەشتۈرمىدۇقمۇ؟ ھەرەمگە تۈرلۈك مېۋىلەرنىڭ ھەممىسى كەلتۈرۈلىدۇ، (بۇ) بىزنىڭ دەرگاھىمىزدىن چۈشۈرۈلگەن رىزىقتۇر، لېكىن ئۇلارنىڭ تولىسى بىلمەيدۇ

Japonca: 

かれらは言う。「わたしたちが,もしあなたと一緒になって導きに従うならば,わたしたちはこの土地から追われることになろう。」われは,かれらのために安全な聖域を設け,われからの糧として凡ての果実をそこに集めたではないか。だがかれらの多くはそれが分らない。

Arapça (Ürdün): 

«وقالوا» قومه «إن نتبع الهدى معك نتخطف من أرضنا» ننتزع منها بسرعة قال تعالى «أَو لمْ نمكن لهم حرما آمنا» يأمنون فيه من الإغارة والقتل الواقعين من بعض العرب على بعض «تجبى» بالفوقانية والتحتانية «إليه ثمرات كل شيء» من كل أوب «رزقا» لهم «من لدنا» عندنا «ولكن أكثرهم لا يعلمون» أن ما نقوله حق.

Hintçe: 

(ऐ रसूल) कुफ्फ़ार (मक्का) तुमसे कहते हैं कि अगर हम तुम्हारे साथ दीन हक़ की पैरवी करें तो हम अपने मुल्क़ से उचक लिए जाएँ (ये क्या बकते है) क्या हमने उन्हें हरम (मक्का) में जहाँ हर तरह का अमन है जगह नहीं दी वहाँ हर किस्म के फल रोज़ी के वास्ते हमारी बारगाह से खिंचे चले जाते हैं मगर बहुतेरे लोग नहीं जाते

Tayca: 

และพวกเขากล่าวว่า “หากเราปฏิบัติตามแนวทางที่ถูกต้องร่วมกับท่าน พวกเราจะถูกฉุดกระชากออกจากแผ่นดินของเรา” และเรามิได้ตั้งหลักแหล่งแก่พวกเขาในเขตหวงห้ามอันปลอดภัยดอกหรือ? ซึ่งผลไม้ทุกชนิดถูกนำมายังที่นั้น เป็นเครื่องยังชีพที่มาจากเรา แต่ส่วนมากของพวกเขาไม่รู้

İbranice: 

ואמרו: 'אם נלך בעקבותיך לפי הדרכתך, ננושל מארצנו,' האם לא קבענו להם מחוז קדוש ובטוח שאליו מובאים פירות מכל סוג כאספקה מצדנו? אך רובם אינם יודעים זאת

Hırvatça: 

Oni govore: "Ako s tobom budemo Uputu slijedili, bit ćemo brzo iz rodnog kraja protjerani!" Zar im nismo uspostavili Harem sigurnim gdje se, kao opskrba od Nas, slivaju plodovi svakovrsni, međutim, većina njih ne zna.

Rumence: 

Ei spun: “Dacă am urma cu tine Calea, am fi smulşi pământului nostru.” Nu le-am făcut Noi lor un loc sfânt şi tihnit unde sunt aduse roadele fiecărui lucru ca înzestrare de la Noi? Cei mai mulţi dintre ei, însă, nu ştiu nimic.

Transliteration: 

Waqaloo in nattabiAAi alhuda maAAaka nutakhattaf min ardina awalam numakkin lahum haraman aminan yujba ilayhi thamaratu kulli shayin rizqan min ladunna walakinna aktharahum la yaAAlamoona

Türkçe: 

Dediler ki: "Eğer seninle birlikte yol alırsak, yerimizden, yurdumuzdan oluruz." Biz onları, katımızdan rızık olarak gelen tüm ürünlerin derlenip toplandığı güvenli, saygıdeğer bir mekâna yerleştirmedik mi? Ama onların çokları bilmiyorlar.

Sahih International: 

And they say, "If we were to follow the guidance with you, we would be swept from our land." Have we not established for them a safe sanctuary to which are brought the fruits of all things as provision from Us? But most of them do not know.

İngilizce: 

They say: "If we were to follow the guidance with thee, we should be snatched away from our land." Have We not established for them a secure sanctuary, to which are brought as tribute fruits of all kinds,- a provision from Ourselves? but most of them understand not.

Azerbaycanca: 

(Qüreyşlilər) dedilər: “Əgər biz səninlə bilikdə haqq yolu (islam dinini) tutub getsək, (əksəriyyəti təşkil edən müşriklərin əli ilə) yurdumuzdan tezliklə didərgin salınarıq”. Məgər Biz onları Özümüzdən bir ruzi olaraq hər yerin meyvəsinin (hər cür meyvənin) daşınıb gətirildiyi, (daxilində Kə’bə yerləşən) qorxusuz-xətərsiz (müqəddəs) bir yerdə (Məkkədə) sakin etmədikmi? Lakin onların əksəriyyəti (Allahın onlara bəxş etdiyi bu ne’mətin qədrini) bilməz!

Süleyman Ateş: 

Dediler ki: "Biz seninle beraber doğru yola gelirsek yurdumuzdan atılırız." Biz onlara kendi katımızdan bir rızık olarak, her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir mekan vermedikmi? Fakat çokları bilmezler.

Diyanet Vakfı: 

"Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız" dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.

Erhan Aktaş: 

“Eğer seninle beraber doğru yoldan gidersek, yerimizden kovuluruz.” dediler. Katımızdan bir rızık olarak her türlü ürünün kendilerine getirildiği, saygı duyulan kutlu yere(1) güven içinde yerleştirmedik mi? Ne var ki onların çoğu bilmiyorlar.(2)

Kral Fahd: 

«Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız» dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.

Hasan Basri Çantay: 

Dediler ki: «Biz, eğer senin maiyyetinde doğru yolu (tutub) uyarsak derhal yerimizden (yurdumuzdan olub) kapılırız». Biz onları tarafımızdan bir rızık olarak her şey´in mahsullerinin gelib toplanacağı korkusuz bir haremde yerleşdirmedik mi? Fakat onların çoğu (bu hakıykatı) bilmezler.

Muhammed Esed: 

"Seninle aynı yolu izleyecek olursak kendi toprağımızdan koparıp atarlar bizi" diyorlar. Oysa, Katımızdan rızık olarak her türlü ürünün getirilip toplandığı, koruyucu örf altında güvenli bir yere yerleştirmedik mi onları? Ne var ki, çokları (bunun) farkında değil.

Gültekin Onan: 

Dediler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

(Kureyş’liler) dediler ki: “- (Doğrusun amma), eğer biz doğru yola (dinine) uyar, seninle beraber olursak yerimizden (Mekke’den) kovuluruz.” Tarafımızdan bir rızık olarak, onları, çeşitli bir çok mahsüllerin gelib toplanacağı emin bir Harem’de (içinde Beytullah olan hürmete değer bir yerde) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu (bunların Allah katından bir rızık olduğunu) bilmezler.

Portekizce: 

(Os maquenses) dizem: Se seguíssemos, como tu, a Orientação (Alcorão), seríamos retirados de nossa terra! Porventura,não lhes temos estabelecido um santuário seguro ao qual chegam produtos de toda espécie como provisão Nossa! Porém, amaioria o ignora.

İsveççe: 

Men [några] säger: "Om vi följde den väg som du uppmanar oss [att följa], skulle vår jord tas ifrån oss." Har Vi inte gett dem en trygg tillflykt och sörjt för deras behov genom de frukter [och nyttigheter av skilda slag] som förs dit från alla håll? Men de flesta av dem har inte [detta] klart för sig.

Farsça: 

و [مشرکان برای معذور بودن خود در نپذیرفتن هدایت] گفتند: اگر ما همراه تو از هدایت [قرآن] پیروی کنیم [به وسیله مشرکان قلدر عرب] از سرزمینمان [شهر مکه] ربوده خواهیم شد! آیا ما آنان را در حرم امنی جای ندادیم که همواره [در همه فصول سال] هر نوع میوه و محصولی که رزقی از سوی ماست به سوی آن گردآوری می شود؟ ولی بیشتر آنان معرفت و دانش [نسبت به واقعیات] ندارند.

Kürtçe: 

وە(بێ باوەڕان) دەڵێن ئەگەر ئێمە شوێنی ڕێنمونی (ئەو ئاینە) بکەوین کە بەتۆیە دەفڕێندرێین لەخاك و ووڵاتماندا (ودەردەکرێین وماڵ وسامانمان بەتاڵانی دەبرێت) (جا خوای گەورە وەڵامیان دەداتەوە ودەفەرموێت ) ئایا ئێمە ئەوانمان جێگیر نەکردووە لەشارێکی پڕ ئەمن وئاسایشی (وەك شاری مەککە کە ھەموو کوشت وبڕ وخراپەکاریەکی تێدا قەدەغە وحەرامکراوە) کۆدەکرێتەوەو دەبرێت بۆ ئەوێ ( بۆ شاری مەککە) ھەموو جۆرە بەروبوومێك بەڕۆزیدان لەلایەن ئێمەوە بەڵام زۆربەیان نازانن و تێ ناگەن

Özbekçe: 

Улар: «Агар сен билан ҳидоятга эргашсак, ўз еримиздан юлиб олинамиз», дедилар. Биз уларга омонлик ҳарамини макон қилиб бермадикми?! У ерга ҳар нарсанинг мевалари Бизнинг даргоҳимиздан ризқ ўлароқ йиғилади-ку! Аммо кўплари билмаслар.

Malayca: 

Dan mereka (yang kafir) berkata: "Kalau kami menyertaimu menurut petunjuk yang engkau bawa itu, nescaya kami dengan serta merta ditangkap dan diusir dari negeri kami (oleh golongan yang menentang)". Mengapa mereka (berkata demikian)? Bukankah kami telah melindungi mereka dan menjadikan (negeri Makkah) tempat tinggal mereka sebagai tanah suci yang aman, yang dibawa kepadanya hasil tanaman dari segala jenis, sebagai rezeki pemberian dari sisi Kami? (Benar, Kami telah menjadikan semuanya itu), tetapi kebanyakan mereka tidak memikirkan perkara itu untuk mengetahuinya (serta bersyukur).

Arnavutça: 

Dhe ata thonë: “Nëse ne – me ty ndjekim rrugën e drejtë (islamizmin), shpejt do të jemi të dëbuar nga vendlindja”. Vallë, a nuk u kemi dhënë rast Na – atyre, që të qëndrojnë në vendin e shenjtë dhe të sigurtë, ku – sillen frytet e llojllojshme – ushqim prej Nesh; por, shumica e tyre nuk e dinë.

Bulgarca: 

И рекоха [неверниците]: “Ако последваме с теб напътствието, ще ни бъде отнета нашата земя.” Нима не ги укрепихме на сигурно, свещено място, към което биват събирани всякакви плодове за препитание от Нас. Ала повечето от тях не знаят.

Sırpça: 

Они говоре: “Ако с тобом будемо Прави пут следили, бићемо брзо из родног краја протерани.” Зар им Ми не пружамо прилику да бораве у светом и сигурном месту где се, као Наш дар, сливају плодови разноврсни; међутим, већина њих не зна.

Çekçe: 

Říkají: 'Jestliže spolu s tebou budeme následovat správné vedení, ze země své budeme vytrženi.' Cožpak jsme je pevně neusadili v okrsku posvátném a bezpečném, do něhož dováženy jsou plodiny všech druhů jako obživa od Nás pocházející? Ale většina z nich t

Urduca: 

وہ کہتے ہیں "اگر ہم تمہارے ساتھ اِس ہدایت کی پیروی اختیار کر لیں تو اپنی زمین سے اُچک لیے جائیں گے" کیا یہ واقعہ نہیں ہے کہ ہم نے ایک پرامن حرم کو ان کے لیے جائے قیام بنا دیا جس کی طرف ہر طرح کے ثمرات کھچے چلے آتے ہیں، ہماری طرف سے رزق کے طور پر؟ مگر ان میں سے اکثر لوگ جانتے نہیں ہیں

Tacikçe: 

Гуфтанд: «Агар аз дини ту пайравӣ кунем, моро аз сарзаминамон бармекананд». Оё онҳоро дар ҳараме амн ҷой на додаем, ки ҳама гуна меваҳо дар он фароҳам мешавад ва ин ризқест аз ҷониби Мо? Вале бештаринашон намедонанд.

Tatarca: 

Кәферләрдән куркып иман китермәүче мөшрикләр әйттеләр: "Әгәр синең белән бергә ислам һидәятенә иярсәк, торган җиребездән куалап чыгарырлар дип куркабыз", – дип. Аллаһ әйтте: "Әйә Без аларның урыннарыны зарардан имин кыйлмадыкмы, вә Безнең хозурыбыздан ризык йөзеннән Мәккә шәһәренә төрле җимешләр килеп тупланадыр, ләкин аларның күберәге Без әйткән сүзнең хаклыгын белмиләр.

Endonezyaca: 

Dan mereka berkata: "Jika kami mengikuti petunjuk bersama kamu, niscaya kami akan diusir dari negeri kami". Dan apakah Kami tidak meneguhkan kedudukan mereka dalam daerah haram (tanah suci) yang aman, yang didatangkan ke tempat itu buah-buahan dari segala macam (tumbuh-tumbuhan) untuk menjadi rezeki (bagimu) dari sisi Kami?. Tetapi kebanyakan mereka tidak mengetahui.

Amharca: 

«ከአንተ ጋር ቅንን መንገድ ብንከተል ከምድራችን እንባረራለን» አሉም፡፡ ከእኛ ዘንድ (የተሰጠ) ሲሳይ ሲሆን የነገሩ ሁሉ ፍሬዎች ወደእርሱ የሚነዱበትን ጸጥተኛ ክልል (መካን) ለእነሱ አላስመቸናቸውምን ግን አብዛኞቻቸው አያውቁም፡፡

Tamilce: 

அவர்கள் கூறினார்கள்: “நாம் உம்முடன் நேர்வழியை பின்பற்றினால் எங்கள் பூமியிலிருந்து (உடனே எங்கள் எதிரிகளால்) நாங்கள் வெளியேற்றப்பட்டிருப்போம்.” (இவ்வாறு அவர்கள் சொல்வது பொய்.) நாம் அவர்களுக்காக பாதுகாப்பான புனித தலத்தை ஸ்திரப்படுத்தித் தரவில்லையா? எல்லா வகையான கனிகளும் நம் புறத்திலிருந்து உணவாக அங்கு கொண்டு வரப்படுகின்றன. என்றாலும், அவர்களில் அதிகமானவர்கள் (அல்லாஹ்வின் அருட்கொடையின் மதிப்பை) அறியமாட்டார்கள்.

Korece: 

그들은 말하길 우리가 그대와 함께 복음을 따른다면 우리는 우리의 땅에서 붙잡혀 가니라 말 하지만 하나님은 그들을 위하여 안전한 성역을 마련하여 그곳에 우리의 양식인 모든 종류의 과일 을 주지 아니했더뇨 그들 대다수 가 알지 못하더라

Vietnamca: 

(Những kẻ đa thần Quraish) nói: “Nếu bọn ta đi theo nguồn chỉ đạo cùng với Ngươi thì bọn ta sẽ bị trục xuất ra khỏi xứ của bọn ta.” Lẽ nào TA (Allah) đã không thiết lập cho họ một thánh địa an toàn với đủ loại hoa quả được mang đến cho nó như là thiên lộc từ nơi TA? Tuy nhiên, đa số bọn họ không biết (điều đó).