Arapça:
وَإِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ مَّا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ إِلَّا غُرُورًا
Çeviriyazı:
veiẕ yeḳûlü-lmünâfiḳûne velleẕîne fî ḳulûbihim meraḍum mâ ve`adene-llâhü verasûlühû illâ gurûrâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O vakit münâfıklar ve kalblerinde bir hastalık bulunanlar: "Allah ve Resulü bize bir aldanıştan başka bir vaad yapmamış." diyorlardı.
Diyanet İşleri:
İkiyüzlüler ve kalblerinde hastalık olanlar: "Allah ve Peygamberi bize sadece kuru vaadlerde bulundular" diyorlardı.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Hani münafıklarla gönüllerinde hastalık olanlar, Allah ve Peygamberi demişlerdi, bizi ancak aldattılar, vaatlerinde aldatıştan başka bir şey yok.
Şaban Piriş:
Münafıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar: Allah ve elçisi bize sadece boş vaadde bulunmuş, diyorlardı.
Edip Yüksel:
İkiyüzlüler ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, "ALLAH'ın ve elçisinin bize verdiği söz boş bir hayalden başka bir şey değilmiş!" diyorlardı.
Ali Bulaç:
Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: "Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi" diyorlardı.
Suat Yıldırım:
Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık (iman zayıflığı) olanlar: “Allah ve Resulünün bize zafer vâd etmesi, meğer bizi aldatmak içinmiş!” diyorlardı.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve o vakit münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar diyordu ki, «Allah ve Resûlü bize bir aldatıştan başka vaadetmiş olmadı».
Yaşar Nuri Öztürk:
Münafıklarla, kalplerinde maraz olanlar şöyle diyorlardı: "Allah ve resulü bize, bir aldanışdan başka bir şey vaat etmemiş."
Bekir Sadak:
(18-19) Allah, icinizden sizi alikoyanlari, size Allah´in yardimini kiskanarak, kardeslerine «Bize gelin, zorlanmadikca savasa gitmeyin» diyenleri bilir. Kalblerine korku gelince olum bayginligi geciren kimse gibi gozleri donerek, sana baktiklarini gorursun. Korkulari gidince iyiliginize olani cekemeyip sivri dilleriyle sizi incitirler. Bunlar inanmamislardir, Allah, bu sebeple islerini bosa icikarmistir
İbni Kesir:
Ve hani münafıklar ve kalblerinde bir hastalık bulunanlar: Allah ve Rasulü bize sadece boş vaadlerde bulundular, diyorlardı.
Adem Uğur:
Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık (iman zayıflığı) bulunanlar: Meğer Allah ve Resûlü bize sadece kuru vaadlerde bulunmuşlar! diyorlardı.
İskender Ali Mihr:
Ve münafıklar ve kalplerinde maraz (hastalık, şüphe) bulunanlar: "
Celal Yıldırım:
Ve hani münafıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar, «Allah ve Peygamberi bize ancak aldatıcı bir va´dde bulunmuşlardır» diyorlardı.
Tefhim ul Kuran:
Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: «Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi» diyorlardı.
Fransızca:
Et quand les hypocrites et ceux qui ont la maladie [le doute] au cur disaient : "Allah et Son messager ne nous ont promis que tromperie".
İspanyolca:
Y cuando los hipócritas y los enfermos de corazón decían: «¡Alá y Su Enviado no han hecho sino engañarnos con sus. promesas!»
İtalyanca:
E [ricorda] quando gli ipocriti e coloro che hanno una malattia nel cuore dicevano: «Allah e il Suo Messaggero ci hanno fatto promesse per ingannarci»!
Almanca:
Und (erinnere daran), als die Munafiq und diejenigen, in deren Herzen Krankheit war, sagten: "ALLAH und Sein Prophet versprachen uns nichts außer Täuschendem.
Çince:
当时,伪信者和心中有病的人都说:真主及其使者,只虚伪地应许我们。
Hollandaca:
En toen de huichelaars, en zij in wier hart een gebrek huisde zeiden: God en de gezanten hebben u slechts eene bedriegelijke belofte gedaan.
Rusça:
Вот сказали лицемеры и те, чьи сердца поражены недугом: "Обещания Аллаха и Его Посланника были всего лишь обольщением".
Somalice:
Markey Munaafiqiintu lahaayeen iyo kuwa Quluubta ka buka Eebe iyo Rasuulkiisu waxaan dhagar ahayn nooma yaboohin.
Swahilice:
Na walipo sema wanaafiki na wale wenye maradhi katika nyoyo zao: Mwenyezi Mungu na Mtume wake hawakutuahidi ila udanganyifu tu.
Uygurca:
ئەينى ۋاقىتتا مۇناپىقلار ۋە دىللىرىدا (مۇناپىقلىق) كېسىلى بارلار: «اﷲ ۋە ئۇنىڭ پەيغەمبىرى بىزلەرگە قۇرۇق ۋەدىلەرنى قىلىپتىكەن» دېيىشەتتى
Japonca:
その時,偽信者や心に病の宿っている者たちは,「アッラーとその使徒は,只欺いてわたしたちに約束したのです。」と言った。
Arapça (Ürdün):
«و» اذكر «إذ يقول المنافقون والذين في قلوبهم مرض» ضعف اعتقاد «ما وعدنا الله ورسوله» بالنصر «إلا غرورا» باطلا.
Hintçe:
और जिस वक्त मुनाफेक़ीन और वह लोग जिनके दिलों में (कुफ्र का) मरज़ था कहने लगे थे कि खुदा ने और उसके रसूल ने जो हमसे वायदे किए थे वह बस बिल्कुल धोखे की टट्टी था।
Tayca:
และจงรำลึกถึง เมื่อพวกมุนาฟิกีนและบรรดาผู้ที่หัวใจของพวกเขามีโรค กล่าวว่า “อัลลอฮฺและร่อซูลของพระองค์มิได้สัญญาแก่เราอย่างใด นอกจากการหลอกลวงเท่านั้น”
İbranice:
וכשהצבועים ואלה שחולי בלבבותיהם אמרו, 'אלוהים ושליחו לא הבטיחו לנו אלא הבטחת שווא
Hırvatça:
I kad su licemjeri i oni u čijim srcima je bolest govorili: "Allah i Poslanik Njegov su nam samo obmanu obećavali!"
Rumence:
Şi când cei făţarnici şi cei care au în inimi boală spuneau: “Ceea ce ne-a făgăduit Dumnezeu şi trimisul Său nu este decât amăgire!”
Transliteration:
Waith yaqoolu almunafiqoona waallatheena fee quloobihim maradun ma waAAadana Allahu warasooluhu illa ghurooran
Türkçe:
Münafıklarla, kalplerinde maraz olanlar şöyle diyorlardı: "Allah ve resulü bize, bir aldanışdan başka bir şey vaat etmemiş."
Sahih International:
And [remember] when the hypocrites and those in whose hearts is disease said, "Allah and His Messenger did not promise us except delusion,"
İngilizce:
And behold! The Hypocrites and those in whose hearts is a disease (even) say: "Allah and His Messenger promised us nothing but delusion!"
Azerbaycanca:
O zaman münafiqlər və qəlblərində mərəz (şəkk) olanlar: “Allah və Onun peyğəmbəri bizə yalan və’d etmişdir. (Biz zəfər çala bilməyəcəyik)” – deyirdilər.
Süleyman Ateş:
Münafıklar ve kalblerinde hastalık bulunan kimseler: "Allah ve Resulü bize sadece boş vaadlerde bulundu." diyordu.
Diyanet Vakfı:
Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık (iman zayıflığı) bulunanlar: Meğer Allah ve Resulü bize sadece kuru vaadlerde bulunmuşlar! diyorlardı.
Erhan Aktaş:
O zaman Münafıklar(1) ve kalplerinde hastalık olanlar, “Allah ve Resûlü bize boş vaatte(2) bulunmuş.” diyorlardı.
Kral Fahd:
Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık (iman zayıflığı) bulunanlar: «Meğer Allah ve Rasûlü bize sadece kuru vaadlerde bulunmuşlar!» diyorlardı.
Hasan Basri Çantay:
O vakit münafıklarla kalblerinde bir maraz bulunanlar «Allah ve Resulü bize bir aldatışdan başka bir şey va´d etmemiş» diyorlardı.
Muhammed Esed:
Ve ikiyüzlüler ile kalpleri hastalıklı olanların (birbirlerine), "Allah ve Elçisi bize sadece boş vaadlerde bulunmaktalar" dedikleri zaman(ki durumu hatırla!)
Gültekin Onan:
Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: "
Ali Fikri Yavuz:
O vakit münafıklarla kalblerinde bir maraz (şübhe) olanlar:” - Allah ve Rasûlü, bize, aldatmadan başka bir vaad etmemiş.” diyorlardı.
Portekizce:
(Foi também) quando os hipócritas e os que abrigavam a morbidez em seus corações disseram : Deus e Seu Mensageironão nos prometeram senão ilusões.
İsveççe:
Och [minns] att hycklarna och de som hade tvivlets sjuka i sina hjärtan sade: "Vad Gud och Hans Sändebud lovar är för oss bara sken och självbedrägeri!"
Farsça:
و آن گاه که منافقان و آنان که در دل هایشان بیماری [ضعف ایمان] بود، می گفتند: خدا و پیامبرش جز به فریب، ما را وعده [پیروزی] نداده اند!
Kürtçe:
(بیربکەنەوە) کاتێك دوو ڕووەکان وئەوانەی لە دڵیاندا نەخۆشی ھەبوو ووتیان خواو پێغەمبەرەکەی بێجگە لە تەفرەدان ھیچ بەڵێنێکیان پێنەداین
Özbekçe:
Ўшанда мунофиқлар ва қалбларида касаллик борлар: «Аллоҳ ва Унинг Расули бизга ёлғондан бошқани ваъда қилмаган экан», дердилар. (Улар, Расулуллоҳдан (с. а. в.) изн сўрамай, сафарбарликдан кетиб қолганлари ҳам етмаганидек, мўминлар ичига ғулғула солдилар.)
Malayca:
Dan lagi masa itu ialah masa orang-orang munafik dan orang-orang yang tidak sihat dan tidak kuat iman dalam hatinya berkata: "Allah dan RasulNya tidak menjanjikan kepada kita melainkan perkara yang memperdayakan sahaja".
Arnavutça:
(Kutjoje ti o Muhammed!) kur hipokritët dhe ata në zemrat e të cilëve ka sëmundje (besim të dobët), thanë: “Nuk ka premtuar Perëndia dhe Pejgamberi i Tij asgjë, pos mashtrimit!”
Bulgarca:
И лицемерите, и онези, в чиито сърца имаше болест, рекоха: “Аллах и Неговият Пратеник ни обещаха само измама.”
Sırpça:
кад су лицемери и они болесних срца говорили: “Аллах и Посланик Његов су нас само обмањивали кад су нам обећавали!”
Çekçe:
A hle, pokrytci a ti, v jejichž srdcích nemoc dlí, zvolali: 'Vše, co nám přislíbil Bůh a posel Jeho, není nic než klam!'
Urduca:
یاد کرو وہ وقت جب منافقین اور وہ سب لوگ جن کے دلوں میں روگ تھا صاف صاف کہہ رہے تھے کہ اللہ اور اُس کے رسولؐ نے جو وعدے ہم سے کیے تھے وہ فریب کے سوا کچھ نہ تھے
Tacikçe:
Зеро мунофиқон ва онҳое, ки дар дилҳояшон беморист мегуфтанд: «Худо ва паёмбараш ғайри фиреб ба мо ваъдае надодаанд!»
Tatarca:
Ул вакытта монафикълар вә күңелләрендә начар игътикад булган кешеләр әйттеләр: "Аллаһ вә Аның расүле безгә ярдәм булачак дип чын вәгъдә итмәделәр, мәгәр безне алдамак өчен ялган вәгъдә иттеләр" – дип.
Endonezyaca:
Dan (ingatlah) ketika orang-orang munafik dan orang-orang yang berpenyakit dalam hatinya berkata: "Allah dan Rasul-Nya tidak menjanjikan kepada kami melainkan tipu daya".
Amharca:
መናፍቆችና እነዚያ በልቦቻቸው ውስጥ በሽታ ያለባቸውም «አላህና መልክተኛው ማታለልን እንጂ ሌላን አልቀጠሩንም» በሚሉ ጊዜ (ያደረገላችሁን አስታውሱ)፡፡
Tamilce:
இன்னும், நயவஞ்சகர்களும் தங்கள் உள்ளங்களில் (சந்தேக) நோய் உள்ளவர்களும் “அல்லாஹ்வும் அவனது தூதரும் நமக்கு பொய்யை (ஏமாற்றம் தரக்கூடியதை)த் தவிர (உண்மையான வெற்றியை) வாக்களிக்கவில்லை” என்று கூறிய சமயத்தை நினைவு கூருங்கள்.
Korece:
그때 위선자들과 마음이 병 든자들은 하나님과 선지자는 우리 를 기만하는 약속밖엔 하지 아니 하였도다 라고 말하며
Vietnamca:
(Vào ngày hôm đó) những tên giả tạo đức tin và những kẻ mang chứng bệnh hoài nghi bảo: “Allah và Sứ Giả của Ngài chỉ hứa hão với chúng ta mà thôi.”
Ayet Linkleri: