Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

28

Sûredeki Ayet No: 

20

Ayet No: 

3272

Sayfa No: 

387

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَجَاءَ رَجُلٌ مِّنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ يَسْعَىٰ قَالَ يَا مُوسَىٰ إِنَّ الْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَاخْرُجْ إِنِّي لَكَ مِنَ النَّاصِحِينَ

Çeviriyazı: 

vecâe racülüm min aḳṣe-lmedîneti yes`â. ḳâle yâ mûsâ inne-lmelee ye'temirûne bike liyaḳtülûke faḫruc innî leke mine-nnâṣiḥîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Şehrin öbür ucundan bir adam geldi ve dedi ki: "Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar. Derhal (buradan) çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim."

Diyanet İşleri: 

Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi: "Ey Musa! İleri gelenler, seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Hemen uzaklaş. Doğrusu ben sana öğüt veriyorum" dedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve şehrin öte yanından koşa koşa birisi geldi de ey Musa dedi, ileri gelenler, seni öldürmek için birbirleriyle görüşüp danışmadalar, hemen çık git, şüphe etme ki ben sana öğüt verenlerdenim.

Şaban Piriş: 

Şehrin öteki ucundan bir adam koşarak geldi: Musa, dedi. İleri gelenler seni öldürmek için görüşme yapıyorlar. Hemen çık git! Ben, senin (iyiliğin) için nasihat edenlerdenim.

Edip Yüksel: 

Şehrin öte yanından koşa koşa gelen bir adam, "Musa, ileri gelenler seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Çabuk burayı terket; ben sana öğüt vermekteyim," dedi.

Ali Bulaç: 

Şehrin öbür yakasından bir adam koşarak gelip dedi ki: "Ey Musa, önde gelenler, seni öldürmek konusunda aralarında görüşmektedirler, artık sen çık git; gerçekten ben sana öğüt verenlerdenim."

Suat Yıldırım: 

Derken, şehrin öte başından bir adam koşarak geldi ve dedi ki:“Ne yapıyorsun Mûsa? Yetkililer idam istemi ile senin hakkında karar vermek üzere toplantı halindeler. Beni dinlersen derhal şehri terk et!Ben, hakikaten senin iyiliğini isteyen biriyim!”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Şehrin uzak tarafından bir şahıs koşarak geldi, dedi ki: «Ya Mûsa! İleri gelenler seni öldürmek için senin hakkında müşaverede bulunuyorlar, hemen çık (git). Şüphe yok ki, ben senin için hayırhâh olanlardanım.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. Dedi: "Ey Mûsa, kentin ileri gelenleri seni öldürmeyi planlıyorlar. Çık buradan! Ben sana öğüt verenlerdenim."

Bekir Sadak: 

Iki kadindan biri: «Babacigim! Onu ucretli olarak tut

İbni Kesir: 

Şehrin öte başından koşarak bir adam geldi ve dedi ki: Ey Musa

Adem Uğur: 

Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar. Derhal (buradan) çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim, dedi.

İskender Ali Mihr: 

Ve şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: &quot

Celal Yıldırım: 

Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve: «Ey Musâ !» dedi, «şüphen olmasın ki ileri gelenler seni öldürmek için (kendi aralarında) görüşüyorlar. Vakit kaybetmeden (şehirden) hemen çık. Çünkü ben elbette öğüt verip iyi düşünenlerdenim.»

Tefhim ul Kuran: 

Şehrin öbür yakasından bir adam koşarak gelip dedi ki: «Ey Musa, önde gelenler, seni öldürmek konusunda aralarında görüşmektedirler, artık sen çık git

Fransızca: 

Et c'est alors qu'un homme vint du bout de la ville en courant et dit : "ô Moïse, les notables sont en train de se concerter à ton sujet pour te tuer. Quitte (la ville). C'est le conseil que je te donne".

İspanyolca: 

Entonces, de los arrabales, vino corriendo un hombre. Dijo: «¡Moisés!» los dignatarios están deliberando sobre ti para matarte. ¡Sal! Te aconsejo bien».

İtalyanca: 

Dall'altro capo della città giunse correndo un uomo. Disse: «O Mosè, i notabili sono riuniti in consiglio per decidere di ucciderti. Fuggi! Questo è un buon consiglio».

Almanca: 

Da kam ein Mann vom anderen Ende der Stadt angelaufen, er sagte: "Musa! Gewiß, die Entscheidungsträger beraten sich gegenseitig wegen dir, um dich zu töten, also geh fort! Ich bin für dich doch einer von den guten Ratgebern."

Çince: 

. 有一个人,从城的极远处忙来说:穆萨啊!臣仆们的确正在商议要杀你,你快出走吧。我确是忠于你的。

Hollandaca: 

Een zeker man kwam uit een ander deel der stad haastig aanloopen en zeide: O Mozes! waarlijk, de overheden beraadslagen nopens u, om u ter dood te brengen. Vertrek dus: waarlijk, ik raad u wel.

Rusça: 

С окраины города второпях пришел мужчина и сказал: "О Муса (Моисей)! Знать договаривается о том, чтобы убить тебя. Уходи! Воистину, я даю тебе добрый совет".

Somalice: 

Waxaana ka Yimid Magaalada Xageeda God Nin Ordi oo leh Muusow, Qoomku waxay ku Tashanayaan inay ku Dilaan ee Bax Anuguna waan kuu Naseexayne.

Swahilice: 

Na akaja mtu kutoka mwisho wa mji akipiga mbio, akasema: Ewe Musa! Wakubwa wanashauriana kukuuwa. Basi toka! Hakika mimi ni katika wanao kupa nasaha.

Uygurca: 

بىر ئادەم شەھەرنىڭ يىراق يېرىدىن ئالدىراپ كېلىپ: «ئى مۇسا! شۈبھىسىزكى، كاتتىلار سېنى ئۆلتۈرۈشكە مەسلىھەت قىلىشىۋاتىدۇ، (شەھەردىن دەرھال) چىقىپ كەتكىن، مەن ئەلۋەتتە ساڭا سادىق كىشىلەردىنمەن» دېدى

Japonca: 

その時一人の者が町の一番はずれから走って来て言った。「ムーサーよ。長老たちがあなたを殺そうと相談している。だから(すぐ)立ち去りなさい。わたしはあなたの誠実な忠告者です。」

Arapça (Ürdün): 

«وجاء رجل» هو مؤمن آل فرعون «من أقصا المدينة» آخرها «يسعى» يسرع في مشيه من طريق أقرب من طريقهم «قال يا موسى إن الملأَ» من قوم فرعون «يأتمرون بك» يتشاورون فيك «ليقتلوك فاخرج» من المدينة «إني لك من الناصحين» في الأمر بالخروج.

Hintçe: 

और एक शख्स शहर के उस किनारे से डराता हुआ आया और (मूसा से) कहने लगा मूसा (तुम ये यक़ीन जानो कि शहर के) बड़े बड़े आदमी तुम्हारे आदमी तुम्हारे बारे में मशवरा कर रहे हैं कि तुमको कत्ल कर डालें तो तुम (शहर से) निकल भागो

Tayca: 

และชายคนหนึ่ง ได้มาจากชานเมืองอย่างรีบเร่ง เขากล่าวว่า “โอ้มูซาเอ๋ย ! พวกขุนนางชั้นผู้ใหญ่กำลังปรึกษาหารือกันเกี่ยวกับเรื่องของท่าน เพื่อจะฆ่าท่าน ดังนั้น จงออกไปเถิด แท้จริงฉันเป็นผู้หวังดีต่อท่าน”

İbranice: 

ובא איש מפרברי העיר במהרה ואמר: 'הוי, משה! הנה נכבדי העיר החליטו להוציאך להורג, צא מכאן, כי יועץ טוב אני לך

Hırvatça: 

I jedan čovjek s kraja grada dotrča: "O Musa", reče, "glavešine se dogovaraju da te ubiju, zato odlazi, ja sam ti zbilja iskren savjetnik!"

Rumence: 

Un om veni în fugă din capătul cetăţii şi spuse: “O, Moise! Capii poporului pun la cale uciderea ta! Pleacă! Eu de bine te sfătuiesc!”

Transliteration: 

Wajaa rajulun min aqsa almadeenati yasAAa qala ya moosa inna almalaa yatamiroona bika liyaqtulooka faokhruj innee laka mina alnnasiheena

Türkçe: 

Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. Dedi: "Ey Mûsa, kentin ileri gelenleri seni öldürmeyi planlıyorlar. Çık buradan! Ben sana öğüt verenlerdenim."

Sahih International: 

And a man came from the farthest end of the city, running. He said, "O Moses, indeed the eminent ones are conferring over you [intending] to kill you, so leave [the city]; indeed, I am to you of the sincere advisors."

İngilizce: 

And there came a man, running, from the furthest end of the City. He said: "O Moses! the Chiefs are taking counsel together about thee, to slay thee: so get thee away, for I do give thee sincere advice."

Azerbaycanca: 

(Yəhudinin bu sözündən sonra dünən öldürülən qibtinin qatilinin Musa olduğu bütün Misir xalqına bəlli oldu. Bu xəbər Fir’ona çatdıqda o, Musadan qisas almaq istədi). Şəhərin kənarından (Fir’onun şəhərin ucqarında yerləşən sarayından) bir nəfər çaparaq gəlib dedi: “Ya Musa! Ə’yan-əşraf səni öldürmək barəsində məsləhət-məşvərət edirlər. Elə bu saat (şəhərdən) çıx get. Mən, həqiqətən, sənin xeyirxahlarındanam!”

Süleyman Ateş: 

Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. "Ey Musa, dedi, ileri gelenler seni öldürmek için aralarında konuşuyorlar. Sen çık (git), ben sana öğüt verenlerdenim."

Diyanet Vakfı: 

Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar. Derhal (buradan) çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim, dedi.

Erhan Aktaş: 

Şehrin diğer tarafından bir adam koşarak geldi. “Ey Mûsâ! Meleler(1) senin öldürülmen konusunda görüşme yapıyorlar. Derhal kaybol. Seni iyiliğin için uyarıyorum.” dedi.

Kral Fahd: 

Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar. Derhal (buradan) çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim, dedi.

Hasan Basri Çantay: 

Şehrin öte başından koşarak bir adam geldi. «Musa, dedi, (şehrin) öne gelenler (i) seni öldürmek için (toplandılar), hakkında müzâkere ediyorlar. Hemen (buradan) çık (git). Şübhesiz ki ben senin hayırhaahlarındanım».

Muhammed Esed: 

Tam o sırada şehrin öteki ucundan bir adam koşarak geldi ve "Ey Musa!" dedi, "(Ülkenin) ileri gelenleri seni öldürmek üzere hakkında görüşüyorlar; hemen çık git; şüphesiz ben senin iyiliğini isteyen kimselerdenim!"

Gültekin Onan: 

Şehrin öbür yakasından bir adam koşarak gelip dedi ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Şehrin öte başından koşarak bir adam geldi. Şöyle dedi: “- Ey Mûsa, şehrin ileri gelenleri seni öldürmek için hakkında müzakere yapıyorlar. Hemen çık git, muhakkak ki ben senin iyiliğini istiyenlerdenim.”

Portekizce: 

E dos confins da cidade acudiu, ligeiro, um homem que lhe disse: Ó Moisés, em verdade, os chefes conspiram contra ti,para matar-te. Sai, pois, da cidade, porque sou, para ti, um dos que dão sinceros conselhos!

İsveççe: 

Och en man kom springande från en längre bort belägen del av staden och ropade: "Moses! Ge dig [genast] av härifrån! Stormännen vill döda dig och överlägger nu om hur de skall gå till väga. Det är mitt ärliga råd; jag hör till dem som vill dig väl."

Farsça: 

و مردی از دورترین [نقطه] شهر شتابان آمد [و] گفت: ای موسی! اشراف و سران [فرعونی] درباره تو مشورت می کنند که تو را بکشند! بنابراین [از این شهر] بیرون برو که یقیناً من از خیرخواهان توام.

Kürtçe: 

ئەمجا پیاوێك لەو پەڕی شارەوە بەپەلە ھات (بۆ لای موسا) ووتی ئەی موسا (ئاگاداربە) کاربەدەست وسەرگەورەکان کۆبوونەتەوە لەبارەی تۆوە (قسە دەکەن) بۆ ئەوەی بتکوژن کەواتە دەرچۆ لەشار (بانەت گرن) بێگومان من دڵسۆزتم

Özbekçe: 

Ва шаҳарнинг нариги четидан бир киши шошиб келиб: «Эй Мусо, аниқки, аъёнлар сени ўлдириш учун тил бириктирмоқдалар. Бас, чиқиб кет! Албатта, мен сенга насиҳат қилгувчиларданман», деди.

Malayca: 

Dan datanglah seorang lelaki dari hujung bandar itu dengan berlari, (lalu menyampaikan berita) dengan berkata: "Wahai Musa, sesungguhnya pegawai-pegawai Firaun sedang mengadakan pakatan terhadapmu, mereka hendak membunuhmu; oleh itu pergilah dari sini, sesungguhnya aku adalah pemberi nasihat secara ikhlas kepadamu".

Arnavutça: 

Dhe një njeri, erdhi, duke nxituar prej skajit të qytetit, e tha: “O Musa, paria po konsultohen për me të mbytur ty; andaj dil, se unë për ty – jam këshillues i sinqertë”.

Bulgarca: 

И дойде мъж от другия край на града - устремен. Рече: “О, Муса, знатните се съветват за теб, да те убият. Напусни! Аз съм твой доброжелател.”

Sırpça: 

И један човек са краја града дотрча: „О Мојсије“, рече, „главешине се договарају да те убију, зато одлази, ја сам ти збиља искрен саветник!“

Çekçe: 

Tu přiběhl muž nějaký z druhého konce města a zvolal: 'Mojžíši, rada velmožů se radí o tobě, aby tě zabili. Odejdi, neb já jsem ti rádcem dobrým!'

Urduca: 

اس کے بعد ایک آدمی شہر کے پرلے سِرے سے دَوڑتا ہوا آیا اور بولا "موسیٰؑ، سرداروں میں تیرے قتل کے مشورے ہو رہے ہیں، یہاں سے نکل جا، میں تیرا خیر خواہ ہوں"

Tacikçe: 

Марде аз дурдасти шаҳр давон омаду гуфт: «Эй Мӯсо, сардорони шаҳр дар бораи ту машварат мекунанд то бикушандат. Берун бирав. Ман хайрхоҳи ту ҳастам!»

Tatarca: 

Бер ир шәһәр уртасыннан бик ашыгып Муса янына килде һәм әйтте: "Ий Муса, кыбтыйлар сине үтерергә киңәш итәләр, син бу шәһәрдә торма, чык, мин сиңа яхшы киңәш бирүчеләрдәнмен".

Endonezyaca: 

Dan datanglah seorang laki-laki dari ujung kota bergegas-gegas seraya berkata: "Hai Musa, sesungguhnya pembesar negeri sedang berunding tentang kamu untuk membunuhmu, sebab itu keluarlah (dari kota ini) sesungguhnya aku termasuk orang-orang yang memberi nasehat kepadamu".

Amharca: 

ከከተማይቱም ዳርቻ አንድ ሰው እየሮጠ መጣ፡፡ «ሙሳ ሆይ! ሹማምንቶቹ ሊገድሉህ ባንተ ይመካከራሉና ውጣ፡፡ እኔ ላንተ ከመካሪዎች ነኝና» አለው፡፡

Tamilce: 

அந்த நகரத்தின் இறுதியிலிருந்து ஓர் ஆடவர் விரைந்தவராக வந்து கூறினார்: “மூஸாவே! (ஃபிர்அவ்னின்) பிரமுகர்கள் உம்மைக் கொல்வதற்கு உமது விஷயத்தில் ஆலோசிக்கிறார்கள். ஆகவே, நீர் வெளியேறிவிடும்! நிச்சயமாக நான் உமக்கு நன்மையை நாடுபவர்களில் இருக்கிறேன்.”

Korece: 

이때 그 도시로부터 어느 한 남자가 달려와 말하길 모세여 족 장들이 당신을 살해하려 공모하고 있나니 곧 떠나시요 실로 나는 당 신께 진실로 충고하나이다

Vietnamca: 

(Lúc đó), từ cuối phố, có một người chạy đến bảo: “Hỡi Musa, các vị tù trưởng đang họp bàn về chuyện của anh để giết anh. Tôi khuyên anh hãy mau chạy trốn.”