Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

28

Sûredeki Ayet No: 

18

Ayet No: 

3270

Sayfa No: 

387

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَأَصْبَحَ فِي الْمَدِينَةِ خَائِفًا يَتَرَقَّبُ فَإِذَا الَّذِي اسْتَنصَرَهُ بِالْأَمْسِ يَسْتَصْرِخُهُ ۚ قَالَ لَهُ مُوسَىٰ إِنَّكَ لَغَوِيٌّ مُّبِينٌ

Çeviriyazı: 

feaṣbeḥa fi-lmedîneti ḫâifey yeteraḳḳabü feiẕe-lleẕi-stenṣarahû bil'emsi yestaṣriḫuh. ḳâle lehû mûsâ inneke legaviyyüm mübîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse feryad ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona dedi ki: "Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın!"

Diyanet İşleri: 

Şehirde, korku içinde etrafı gözetip dolaşarak sabahladı. Dün kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak ondan yine yardım istiyordu. Musa ona: "Doğrusu sen besbelli bir azgınsın" dedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Korkarak, gözleyip bekleyerek şehirde sabahladı, derken dün kendisinden yardım isteyen, gene birisiyle çekişmedeydi ve gene kendisinden yardım istedi. Musa da ona, şüphe yok ki dedi sen, apaçık bir azgınsın.

Şaban Piriş: 

Şehirde korku içinde, etrafı gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün dün kendisinden yardım isteyen adam yine feryat edip yardım istiyordu. Musa ona: Sen, besbelli azgının/sapkının birisin, dedi.

Edip Yüksel: 

Korku içinde, etrafı kollayarak şehirde sabahladı. Kendisinden dün yardım istemiş olan adam, feryad ederek yine kendisinden yardım istiyordu. Musa ona, "Belli ki sen bir belalısın," dedi.

Ali Bulaç: 

Böylece şehirde korku içinde (çevreyi) gözetleyerek sabahladı. Derken, bir de baktı ki, dün kendisinden yardım isteyen (kişi, bugün de) kendisine yardım için bağırıyor. Musa, ona dedi ki: "Sen açıkça bir azgınsın."

Suat Yıldırım: 

Sabaha kadar endişe içinde, etrafı kontrol ederek geceyi geçirdi.Sabahleyin, bir de baktı ki dün kendisinden yardım isteyen soydaşı, yine Musa'yı imdadına çağırıyor. Mûsa ona: “Belli ki sen azgının tekisin!” dedi.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Derken şehirde korkarak, intizar ederek sabahladı. Bir de gördü ki, kendisinden dünkü gün imdat isteyen yine (kendisine feryat ediyor, kendisinden imdat bekliyor). Mûsa ona dedi ki: «Şüphe yok sen elbette apaçık bir azgınsın.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Kentte, korku içinde sabahladı, göz-kulak kesiliyordu. Bir de baktı ki, dün ondan yardım isteyen adam yine onu yardıma çağırıyor. Mûsa ona dedi ki: "Anlaşıldı, sen, tam azmış bir adamsın."

Bekir Sadak: 

Musa onlarin davarlarini suladi. Sonra golgeye cekildi: «Rabbim! Dogrusu bana indirecegin hayra muhtacim» dedi.

İbni Kesir: 

Şehirde korku içinde etrafı gözetleyerek sabahladı. Bir de baktı ki dün, kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak ondan yine yardım istiyordu. Musa ona dedi ki: Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın.

Adem Uğur: 

Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse, feryat ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona (yardım isteyene) dedi ki: Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın!

İskender Ali Mihr: 

Böylece şehirde (etrafı) gözleyerek sabahladı. Fakat dün yardım isteyen kişi ondan (tekrar) yardım istediği zaman (Musa A.S) ona: &quot

Celal Yıldırım: 

Bu sebeple Musâ, şehirde korkarak etrafı gözetip sabahladı, derken bir de ne görsün, daha dün kendisinden yardım isteyen adam yine feryâd edip yardım isteğinde bulunuyor ! Musâ ona: «Sen cidden açıkça ortada (dönüp dolaşan) bir azgınsın !» dedi.

Tefhim ul Kuran: 

Böylece şehirde korku içinde (çevreyi) gözetleyerek sabahladı. Derken, bir de baktı ki, dün kendisinden yardım isteyen (kişi, bugün de) kendisine yardım için bağırıyor. Musa, ona dedi ki: «Sen gerçekten açıkça bir azgınsın.»

Fransızca: 

Le lendemain matin, il se trouva en ville, craintif et regardant autour de lui, quand voilà que celui qui lui avait demandé secours la veille, l'appelait à grand cris. Moïse lui dit : "Tu es certes un provocateur déclaré".

İspanyolca: 

A la mañana siguiente se encontraba en la ciudad, temeroso, cauto, y he aquí que el que la víspera había solicitado su auxilio le llamó a gritos. Moisés le dijo: «¡Estás evidentemente descarriado!»

İtalyanca: 

L'indomani era nella città timoroso e guardingo, ed ecco che colui che il giorno prima gli aveva chiesto aiuto, di nuovo lo chiamò a gran voce. Gli disse Mosè: «Davvero sei un provocatore evidente!».

Almanca: 

Dann wurde er in der Stadt angsterfüllt und beobachtete, da hat derjenige, der ihn tags zuvor um Beistand bat, laut um Hilfe gerufen. Musa sagte ihm: "Gewiß, du bist ein eindeutiger Fehlgehender."

Çince: 

次日早晨,他在城里战战兢兢的。昨日向他求救的那个人忽然又向他高声求救。穆萨对他说:你确是明显的迷误者。

Hollandaca: 

En den volgenden ochtend was hij bevreesd in de stad, en toen zag hij om zich heen, als vreesde hij gevaar; en ziet, hij dien hij den vorigen dag had bijgestaan, riep hem toe hem ten tweeden male te helpen. Maar Mozes zeide tot hem: Gij zijt een krakeelzuchtige.

Rusça: 

Утром он отправился в город, оглядываясь со страхом, и вдруг тот, кто попросил его о помощи накануне, вновь позвал его на помощь. Муса (Моисей) сказал ему: "Ты являешься явным заблудшим".

Somalice: 

Wuxuu ku Waabariistay Magaaladii Isagoo Cabsan oo Sugi (Dhib) Markasuu ku soo Baxay kii Gargaarka Warsaday Shalay oo Qaylyi, wuxuuna ku yidhi Muuse Adugu waxaad tahay baadi cad.

Swahilice: 

Akapambazukiwa mjini asubuhi naye ana khofu, akiangalia huku na huku. Mara yule yule aliye mtaka msaada jana akawa anampigia kelele amsaidie. Musa akamwambia: Hakika wewe ni mgomvi kweli kweli.

Uygurca: 

مۇسا ئەتىسى ئەتىگەندە قورقۇنچ ئىچىدەئەتراپىغا قاراپ شەھەر ئارىلاپ يۈرەتتى، ناگاھان تۈنۈگۈن ئۇنىڭدىن ياردەم تىلىگەن ئادەم (بىر قىبتى بىلەن ئۇرۇشۇپ تۇرغان ھالدا) مۇسادىن يەنە ياردەم تىلىدى، مۇسا ئۇنىڭغا: «سەن ھەقىقەتەن ئاشكارا گۇمراھ ئىكەنسەن» دېدى

Japonca: 

翌朝かれは,町で,あたりを警戒し,恐れを抱きながら町を見回すと,見るがいい。前日かれに援助を求めた者が,かれに助けを請うて叫んだ。ムーサーはかれに言った。「あなたはよくよく間違いをしでかす男だ」。

Arapça (Ürdün): 

«فأصبح في المدينة خائفاً يترقب» ينتظر ما يناله من جهة أهل القتيل «فإذا الذي استنصره بالأمس يستصرخه» يستغيث به على قبطيٍّ آخر «قال له موسى إنك لغوي مبين» بيّن الغواية لما فعلته بالأمس واليوم.

Hintçe: 

ग़रज़ (रात तो जो त्यों गुज़री) सुबह को उम्मीदो बीम की हालत में मूसा शहर में गए तो क्या देखते हैं कि वही शख्स जिसने कल उनसे मदद माँगी थी उनसे (फिर) फरियाद कर रहा है-मूसा ने उससे कहा बेशक तू यक़ीनी खुल्लम खुल्ला गुमराह है

Tayca: 

เมื่อเข้ามาอยู่ในเมือง เขากลัวว่าจะเกิดภัยแก่เขา ขณะนั้นผู้ที่เคยขอร้องเขาให้ช่วยเหลือเมื่อวานนี้ กำลังร้องเรียกให้ช่วยเขาอีก มูซาจึงพูดกับเขาว่า “แท้จริงเจ้านั้นเป็นผู้หลงผิดอย่างแน่นอน”

İbranice: 

אך נשאר בעיר פוחד ודואג, ושוב פגש באיש שאמש קראו לסיוע ושוב ביקש את סיועו, ואז אמר לו משה: ' הן, אתה מתעה מוחלט

Hırvatça: 

I Musa u gradu osvanu prestrašen, očekujući šta će biti, kad ono onaj koji je jučer od njega tražio pomoć, ponovo ga doziva. "Ti si, zbilja, očigledno zabludjeli!", reče mu Musa.

Rumence: 

El se trezi dimineaţa în cetate temător şi pândind, iar când cel care în ajun îi ceruse ajutor îl strigă din răsputeri, Moise îi spuse: “Tu eşti într-o greşeală vădită!”

Transliteration: 

Faasbaha fee almadeenati khaifan yataraqqabu faitha allathee istansarahu bialamsi yastasrikhuhu qala lahu moosa innaka laghawiyyun mubeenun

Türkçe: 

Kentte, korku içinde sabahladı, göz-kulak kesiliyordu. Bir de baktı ki, dün ondan yardım isteyen adam yine onu yardıma çağırıyor. Mûsa ona dedi ki: "Anlaşıldı, sen, tam azmış bir adamsın."

Sahih International: 

And he became inside the city fearful and anticipating [exposure], when suddenly the one who sought his help the previous day cried out to him [once again]. Moses said to him, "Indeed, you are an evident, [persistent] deviator."

İngilizce: 

So he saw the morning in the city, looking about, in a state of fear, when behold, the man who had, the day before, sought his help called aloud for his help (again). Moses said to him: "Thou art truly, it is clear, a quarrelsome fellow!"

Azerbaycanca: 

Beləliklə, (Musa qibtini öldürdüyündən) qorxaraq səhəri şəhərdə nigaranlıq içində qarşıladı. (Bir də nə görsə yaxşıdır!) Dünən ondan imdad diləyən kəs (bu gün də başqa bir qibti ilə vuruşaraq) fəryad çəkib yenə onu köməyə çağırdı. Musa ona dedi: “Sən (gündə biri ilə vuruşduğun üçün), doğrudan da, açıq-aşkar bir azğınsan!”

Süleyman Ateş: 

Şehirde korku içinde (sonucu) gözetleyerek sabahladı. Bir de baktı ki dün kendisinden yardım isteyen (İsrail oğlu), yine kendisine feryaded(ip yardım ist)iyor. Musa, ona: "Belli ki sen bir azgınsın!" dedi.

Diyanet Vakfı: 

Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse, feryat ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona (yardım isteyene) dedi ki: Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın!

Erhan Aktaş: 

Korku içinde etrafı kollayarak şehirde sabahladı. Bir de baktı ki dün yardım isteyen kişi yine yardım istiyor. Mûsâ: “Sen apaçık bir azgınsın!” dedi.

Kral Fahd: 

Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse, feryat ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona (yardım isteyene) dedi ki: Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın!

Hasan Basri Çantay: 

Hulâsa şehirde korkarak (ve başına gelecek aakıbete) intizaar ederek sabahladı. Bir de ne görsün: Dün kendisinden imdâd isteyen (adam yine) ona feryâd (ve ondan istimdâd) ediyor! Musa ona dedi ki: «Sen hakıykat apâşikâr bir azgınsın».

Muhammed Esed: 

Böylece, ertesi sabah, korku içinde çevresini gözetleyerek yine şehirde dolaşıyordu; bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen adam (yine) o´nu (yardımına) çağırmıyor mu! Musa, (bu sefer) ona: "Sen gerçekten apaçık bir azgınmışsın!" dedi.

Gültekin Onan: 

Böylece şehirde korku içinde (çevreyi) gözetleyerek sabahladı. Derken, bir de baktı ki dün kendisinden yardım isteyen (kişi bugün de) kendisine yardım için bağırıyor. Musa, ona dedi ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Böylece (Kıptî’yi öldürdüğü) şehirde (yakalanmasından) korkarak sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım istiyen (adam yine başka bir Kıptî’ye karşı) ondan yardım istiyor! Mûsa, ona şöyle dedi: “- Muhakkak sen besbelli bir azgınsın.”

Portekizce: 

Amanheceu, então, na cidade, temeroso e receoso, e eis que aquele que na véspera lhe havia pedido socorro gritava-lhepelo mesmo. Moisés lhe disse: Evidentemente, és um desordeiro!

İsveççe: 

Följande morgon fann honom [vandrande] i staden, orolig och på sin vakt [mot varje fara]. Då hörde han plötsligt den som föregående dag hade begärt hans hjälp vädja till honom [på nytt]. Moses sade till honom: "Du är tydligen en av dem som brukar ställa till bråk!"

Farsça: 

پس [موسی آن شب را] در آن شهر با حالت بیم و نگرانی صبح کرد، در حالی که [آثار و عواقب حادثه اتفاق افتاده را] انتظار می کشید؛ پس ناگهان دید آنکه دیروز از او یاری خواسته بود، دوباره وی را به فریادرسی می خواند، [موسی به او] گفت: همانا تو گمراهی آشکار هستی، [و گمراهیت از اینکه بدون قدرت و نیرو با فرعونیان به زد و خورد می پردازی، پیداست.]

Kürtçe: 

بەھۆی ئەو (کوشتنە)وە لەشاردا بەترسەوە چاوەڕوانی دەکرد (فیرعەونیەکانی چ ھەڵوێستێکیان دەبێت) لەناکاودا ئەو (بەنی ئیسرائیلیەی) دوێنێ داوای یارمەتی کرد لەو (لە مووسا لەگەڵ یەکێکی تردا شەڕیەتی) ھانای بۆ موسا ھێنا تا فریای کەوێت موسا بەو (بەنو ئیسرائیلیە)ی ووت بەڕاستی تۆ کەسێکی گومڕای ئاشکرای

Özbekçe: 

Бас, у эрталаб шаҳарда қўрққан ҳолида, аланглаб кетаётган эди, бирдан кеча ундан ёрдам сўраган яна ёрдам сўраб қичқириб қолди. Мусо унга: «Албатта, сен очиқ-ойдин гумроҳсан», деди.

Malayca: 

Semenjak itu, tinggalah ia di bandar (Mesir) dalam keadaan cemas sambil memerhatikan (berita mengenai dirinya), maka tiba-tiba orang yang meminta pertolongan kepadanya semalam, memanggil meminta pertolongannya lagi. Musa berkata kepadanya: "Sesungguhnya engkau ini orang yang nyata sesatnya!"

Arnavutça: 

Dhe Musai – u zgjua i frikësuar në qytet, duke pritur se ç’do të nodhë kur që – ia behi ai, që dje e kishte thirrë në ndihmë, e që përsëri – e thirri në ndihmë. Musai i tha: “Ti, me të vërtetë, je ngatërrestar!”

Bulgarca: 

На сутринта се озова в града, страхувайки се, дебнешком, и изведнъж - онзи, който вчера се обърна към него за помощ, пак го повика. Муса му рече: “Ти си в явна заблуда.”

Sırpça: 

И Мојсије у граду освану престрашен, очекујући шта ће бити, кад га онај исти од јуче позва поново у помоћ. “Ти си, збиља, у правој заблуди!” Рече.

Çekçe: 

A nazítří se zdržoval ve městě pln strachu a ve střehu. A hle, ten, jemuž včera přispěchal na pomoc, opět na něj volal. I řekl Mojžíš: 'Tys věru zjevným rozkolníkem!'

Urduca: 

دُوسرے روز وہ صبح سویرے ڈرتا اور ہر طرف سے خطرہ بھانپتا ہوا شہر میں جا رہا تھا کہ یکایک کیا دیکھتا ہے کہ وہی شخص جس نے کل اسے مدد کے لیے پکارا تھا آج پھر اسے پکار رہا ہے موسیٰؑ نے کہا "تُو تو بڑا ہی بہکا ہُوا آدمی ہے"

Tacikçe: 

Дигар рӯз дар шаҳр тарсон ва чашм бар роҳи ҳодиса мегардид. Марде, ки дирӯз аз ӯ мадад хоста буд, боз ҳам аз ӯ мадад хост. Мӯсо ба ӯ гуфт: «Ту ба ошкоро гумроҳ ҳастӣ!»

Tatarca: 

Соңра Муса Мысыр шәһәрендә курыккан хәлдә миңа ни була инде Дип хөкем көтеп калды, кичә кыбтый белән сугышканда Мусадан ярдәм сораган кеше, бүген дә бер кыбтый белән сугышып, янә Мусадан ярдәм сорады. Муса ярдәм сораучыга әйтте: "Син ачык бер азгын кеше икәнсең, кичә бер кешене миннән үтерттең, бүген дәхи үтертмәкче буласыңмы?"

Endonezyaca: 

Karena itu, jadilah Musa di kota itu merasa takut menunggu-nunggu dengan khawatir (akibat perbuatannya), maka tiba-tiba orang yang meminta pertolongan kemarin berteriak meminta pertolongan kepadanya. Musa berkata kepadanya: "Sesungguhnya kamu benar-benar orang sesat yang nyata (kesesatannya)".

Amharca: 

በከተማይቱም ውስጥ ፈሪ የሚጠባበቅ ሆኖ አደረ፡፡ በድንገትም ያ ትላንት እርዳታን የጠየቀው ሰው በጩኸት እርዳታን ይጠይቀዋል፡፡ ሙሳ ለርሱ «አንተ በእርግጥ ግልጽ ጠማማ ነህ» አለው፡፡

Tamilce: 

ஆக, அந்த நகரத்தில் பயந்தவராக (செய்திகளை) எதிர் பார்த்தவராக (மறுநாள்) காலையை அவர் அடைந்தார். அப்போது நேற்று அவரிடத்தில் உதவி தேடிய (அவரது இனத்த)வன் (இன்றும் அவரிடம் உதவி தேடியவனாக) அவரை கத்தி அழைத்தான். அவனுக்கு மூஸா கூறினார்: “நிச்சயமாக நீ ஒரு தெளிவான மூடன் ஆவாய்.”

Korece: 

모세는 그 도시 안에서 두 려움으로 주위를 살피고 있노라니보라 어제 그의 도움을 청하던 그가 또 그에게 도움을 구하고 있지아니한가 모세가 그에게 실로 너 는 싸우기를 좋아하는 자라

Vietnamca: 

Rồi sáng ra, khi đang ở trong thành phố, (Musa) lo sợ và ngó chừng (quân lính của Pha-ra-ông) thì Y đột nhiên lại nghe tiếng cầu cứu của kẻ xin trợ giúp ngày hôm qua. Musa đã bảo kẻ đó: “Mày đúng thật là một tên chuyên dắt người ta lầm lạc mà!”