Arapça:
وَقَالَتِ امْرَأَتُ فِرْعَوْنَ قُرَّتُ عَيْنٍ لِّي وَلَكَ ۖ لَا تَقْتُلُوهُ عَسَىٰ أَن يَنفَعَنَا أَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
Çeviriyazı:
veḳâleti-mraetü fir`avne ḳurratü `aynil lî velek. lâ taḳtülûh. `asâ ey yenfe`anâ ev netteḫiẕehû veledev vehüm lâ yeş`urûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Firavun'un karısı (sepetin içinden çocuk çıkınca kocasına), "İkimizin de gözü aydın! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur, ya da onu evlad ediniriz" dedi. Halbuki onlar işin sonunu sezemiyorlardı.
Diyanet İşleri:
Firavun'un karısı: "Benim de senin de gözün aydın olsun! Onu öldürmeyiniz, belki bize faydalı olur yahut onu oğul ediniriz" dedi. Aslında işin farkında değillerdi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Firavun'un karısı dedi ki: Senin de gözünü aydınlatır bu, benim de, öldürme bunu, umarım ki bize faydası dokunur, yahut da evlat ederiz onu kendimize ve onların, hiçbir şeyden haberleri yoktu.
Şaban Piriş:
Firavun’un Karısı: Benim ve senin için göz aydınlığıdır! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur ya da onu evlat ediniriz, dedi. Oysa onlar farkında değillerdi.
Edip Yüksel:
Firavun'un karısı, "Gözümüz aydın olsun. Onu öldürme. Belki bize yararı dokunur, yahut onu evlat ediniriz." Hiç bir şeyden haberleri yoktu.
Ali Bulaç:
Firavun'un karısı dedi ki: "Benim için de, senin için de bir göz bebeği; onu öldürmeyin; umulur ki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz." Oysa onlar (başlarına geleceklerin) şuurunda değillerdi.
Suat Yıldırım:
Firavun'un hanımı onu sandıktan çıkarınca, kocasına:“Bana da, sana da neşe kaynağı olacak sevimli bir çocuk! Öldürmeyin onu, olur ki bize fayda sağlar, bakarsın biz onu evlat da ediniriz” diyordu.(Kendileri açısından, yanlış bir iş yaptıklarının) farkında değillerdi.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve Fir´avun´un refikası dedi ki: «Benim için ve senin için bir göz aydınlığı. Bunu öldürmeyiniz. Umulur ki bize faideli olacaktır veya O´nu oğul ediniriz.» Onlar ise farkında olamıyorlardı.
Yaşar Nuri Öztürk:
Firavun'un karısı şöyle dedi: "Benim için de senin için de bir göz aydınlığıdır bu. Öldürmeyin onu, bize yararı olabilir, yahut onu çocuk ediniriz." Onlar işin farkında olmuyorlardı.
Bekir Sadak:
Musa, halkinin haberi olmadigi bir zamanda, sehre girdi. Biri kendi adamlarindan, digeri de dusmani olan iki adami dogusur buldu. Kendi tarafindan olan kimse, dusmanina karsi ondan yardim istedi. Musa, onun dusmanina bir yumruk vurdu
İbni Kesir:
Firavun´un karısı dedi ki: Benim de, senin de gözün aydın olsun. Onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur veya onu oğul ediniriz. Ve onlar, farkında değillerdi.
Adem Uğur:
Firavun´un karısı (sepetin içinden erkek çocuk çıkınca kocasına:) Benim ve senin için göz aydınlığıdır! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur, ya da onu evlât ediniriz, dedi. Halbuki onlar (işin sonunu) sezemiyorlardı.
İskender Ali Mihr:
Ve hanımı firavuna şöyle dedi: "
Celal Yıldırım:
Fir´avn´ın eşi, «bu bulunan çocuk benim için de, senin için de göz bebeği (veya gözümün aydınlığı) ! Sakın onu öldürmeyin
Tefhim ul Kuran:
Firavun´un karısı dedi ki: «Benim için de, senin için de bir göz bebeği
Fransızca:
Et la femme de Pharaon dit : "(Cet enfant) réjouira mon oeil et le tien ! Ne le tuez pas. Il pourrait nous être utile ou le prendrons-nous pour enfant". Et ils ne pressentaient rien.
İspanyolca:
La mujer de Faraón dijo: «Mi alegría y la tuya. ¡No le mates! Quizá nos sea útil o le adoptemos como hijo». No presentían...
İtalyanca:
Disse la moglie di Faraone: «[Questo bambino sarà] la gioia dei miei occhi e dei tuoi! Non lo uccidete! Forse ci sarà utile, o lo adotteremo come un figlio». Non avevano alcun sospetto.
Almanca:
Und die Frau von Pharao sagte: "Es ist eine Freude für mich und für dich. Tötet ihn nicht, vielleicht nützt er uns oder wir nehmen ihn zum Sohn." Und sie merkten nichts.
Çince:
法老的妻子说:(这)是我和你的慰籍。你们不要杀他,也许他有利于我们,或者我们把他收为义子。(他们听从她的话),他们不知不觉。
Hollandaca:
En de vrouw van Pharao zeide: Dit kind is een vermaak voor het oog, zoowel voor u als voor mij: dood hem niet; misschien kan het gebeuren, dat hij ons van dienst zij; of laten wij hem tot onzen zoon aannemen. En zij voorzagen de gevolgen niet van hetgeen zij deden.
Rusça:
Жена Фараона сказала: "Вот услада очей для меня и тебя. Не убивайте его! Быть может, он принесет нам пользу, или же мы усыновим его". Они ни о чем не подозревали.
Somalice:
Waxayna Tidhi Haweenaydii Fircoon waa Raaxada Ishayda iyo taada ee ha Dilina, waxay u Dhawdahay inuu ina Anfaco ama aan ka yeelanno Wiile, mana Oga Iyagu (Dhabta).
Swahilice:
Na mkewe Firauni alisema: Atakuwa kiburudisho cha macho kwangu na kwako. Msimuuwe! Huenda akatufaa, au tumpange kuwa mwenetu. Wala wao hawakutambua.
Uygurca:
پىرئەۋن نىڭ ئايالى: «(بۇ بالا) ماڭا ۋە ساڭا كۆزنۇرى، (يەنى خۇشاللىق) بولسۇن، ئۇنى ئۆلتۈرمەڭلار، بەلكى ئۇ بىزگە پايدا يەتكۈزەر ياكى ئۇنى ئوغۇل قىلىۋالارمىز» دېدى. ھالبۇكى، ئۇلار (پىرئەۋن نىڭ ۋە ئۇنىڭ ياردەمچىلىرىنىڭ ھالاكىتىنىڭ مۇسانىڭ قولىدا بولىدىغانلىقىنى) ئۇقمايتتى
Japonca:
フィルアウンの妻は言った。「(これは)わたしとあなたの目の喜びです。かれを殺してはいけません。わたしたちの役に立つこともありましょう。また養子にしてもよい。」かれらは(その行っていることの意味に)気付かなかった。
Arapça (Ürdün):
«وقالت امرأة فرعون» وقد هم مع أعوانه بقتله هو «قرت عين لي ولك لا تقتلوه عسى أن ينفعنا أو نتخذه ولداً» فأطاعوها «وهو لا يشعرون» بعاقبة أمرهم معه.
Hintçe:
और (जब मूसा महल में लाए गए तो) फिरऔन की बीबी (आसिया अपने शौहर से) बोली कि ये मेरी और तुम्हारी (दोनों की) ऑंखों की ठन्डक है तो तुम लोग इसको क़त्ल न करो क्या अजब है कि ये हमको नफ़ा पहुँचाए या हम उसे ले पालक ही बना लें और उन्हें (उसी के हाथ से बर्बाद होने की) ख़बर न थी
Tayca:
และภริยาของฟิรเอานกล่าวว่า “(เขาจะเป็นที่) น่าชื่นชมยินดีแก่ดิฉันและแก่ท่าน อย่าฆ่าเขาเลย บางทีเขาจะเป็นประโยชน์แก่เรา หรือเราจะถือเขาเป็นลูก” และพวกเขาหารู้สึกตัวไม่
İbranice:
ואמרה אשת פרעה: 'אושר הוא לי ולך, לכן אל תרצחו אותו, ואולי הוא יעזור הסיפורים לנו, או שנאמץ אותו כילד לנו, והם אינם חשים (שיביא לכלייתם)
Hırvatça:
I žena faraonova reče: "On će biti radost i meni i tebi! Ne ubijte ga, možda će nam od koristi biti, a možemo ga i posiniti"; a oni ništa ne predosjetiše.
Rumence:
Femeia lui Faraon spuse: “Bucurie a ochilor mei şi a lor tăi! Nu-l omorâţi! Poate vă va fi de folos ori poate îl veţi lua vouă fiu.” Ei nu şi-au dat însă seama!
Transliteration:
Waqalati imraatu firAAawna qurratu AAaynin lee walaka la taqtuloohu AAasa an yanfaAAana aw nattakhithahu waladan wahum la yashAAuroona
Türkçe:
Firavun'un karısı şöyle dedi: "Benim için de senin için de bir göz aydınlığıdır bu. Öldürmeyin onu, bize yararı olabilir, yahut onu çocuk ediniriz." Onlar işin farkında olmuyorlardı.
Sahih International:
And the wife of Pharaoh said, "[He will be] a comfort of the eye for me and for you. Do not kill him; perhaps he may benefit us, or we may adopt him as a son." And they perceived not.
İngilizce:
The wife of Pharaoh said: "(Here is) joy of the eye, for me and for thee: slay him not. It may be that he will be use to us, or we may adopt him as a son." And they perceived not (what they were doing)!
Azerbaycanca:
Fir’onun qadını (Asiyə) dedi: “Bu uşaq mənim də, sənin də göz bəbəyimiz (gözaydınlığımız, gözümüzə sevinc olsun). Onu öldürməyin. Ola bilsin ki, (o böyüyəndə) bizə bir fayda verər, yaxud da onu oğulluğa götürərik!” Onlar (işin nə yerdə olduğunu, bu uşağın əlində həlak olacaqlarını) bilmirdilər.
Süleyman Ateş:
Fir'avn'ın karısı (çocuğu sandıktan çıkarınca): "Bana da, sana da göz bebeği (olacak, çok sevimli bir çocuk). Onu öldürmeyin, belki bize yararı dokunur, ya da onu evlad ediniriz." dedi. (Onu almakla hata ettiklerini) anlamıyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Firavun'un karısı (sepetin içinden erkek çocuk çıkınca kocasına:) Benim ve senin için göz aydınlığıdır! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur, ya da onu evlat ediniriz, dedi. Halbuki onlar (işin sonunu) sezemiyorlardı.
Erhan Aktaş:
Ve Firavun’un karısı: “Bana ve sana göz aydınlığı olsun. Onu öldürmeyin, belki bize yararı olur. Veya onu evlat ediniriz.” dedi. Onlar, olacakların ayırdında değillerdi.
Kral Fahd:
Firavun'un karısı (sepetin içinden erkek çocuk çıkınca kocasına): Benim ve senin için göz aydınlığıdır! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur, ya da onu evlât ediniriz, dedi. Halbuki onlar (işin sonunu) sezemiyorlardı.
Hasan Basri Çantay:
Fir´avnın karısı dedi ki: «Benim için de, senin için de bir göz bebeği! Onu öldürmeyin. Olur ki bize fâidesi dokunur, yahud onu bir evlâd ediniriz». Halbuki onlar (işin) farkında değillerdi!
Muhammed Esed:
Ve Firavun´un karısı, (Firavun´a): "(Bu çocuk) hem benim hem de senin için neşe kaynağı (olabilir)!" dedi, "Onu öldürmeyin; belki bize faydası dokunur; yahut o´nu evlat edinebiliriz!" Ve (pek tabii, bunları konuşurken, olacak olanlardan) haberleri yoktu.
Gültekin Onan:
Firavunun karısı dedi ki: "
Ali Fikri Yavuz:
Firavun’un hanımı (çocuğu görünce kocasına) dedi ki: “-Göz bebeği, bana ve sana! Onu öldürmeyin, olur ki bize faydası dokunur, yahut kendisini çocuk ediniriz.” Onlar işin farkında değillerdi (helâklerinin bu çocuk yüzünden olacağını bilmiyorlardı).
Portekizce:
E a mulher do Faraó disse: Será meu consolo e teu. Não o mates! Talvez nos seja útil, ou o adoremos como filho. E elesde nada se aperceberam.
İsveççe:
Faraos hustru sade: "[Barnet kan bli] till glädje för mig och för dig. Låt ingen döda det! Han kan vara oss till nytta, ja, vi kan uppta honom som vår son!" Men de anade inte [vad framtiden bar i sitt sköte].
Farsça:
و همسر فرعون گفت: [این نوزاد] برای من و تو مایه شادمانی و خوشحالی است، او را نکشید، امید است ما را سود دهد، یا وی را به فرزندی خود بگیریم. ولی آنان آگاه نبودند [که دشمنشان را به دست خود می پرورند.]
Kürtçe:
(ویستیان موسا بکوژن) ئاسیەی ژنی فیرعەون ووتی مایەی چاو ودڵ ڕۆشنیە بۆ من و بۆ تۆش (ئەی فیرعەون) مەیکوژن بەڵکو سوود و کەڵکمان پێ بگەیەنێت یان بیکەین بەکوڕی خۆمان لەکاتێکدا ئەوان ھەستیان نەدەکرد (ئەم منداڵە ئەبێتە ھۆی تیاچوونیان)
Özbekçe:
Фиръавннинг хотини: «(Бу бола) мен учун ҳам, сен учун ҳам кўз қувончидир. Уни ўлдирманглар. Шоядки, у бизга фойда берса ёки уни бола қилиб олсак», деди. Ҳолбуки, улар сезмасдилар.
Malayca:
Dan (ketika melihat kanak-kanak itu) berkatalah isteri Firaun: "(Semoga ia menjadi) cahaya mata bagiku dan bagimu; janganlah kamu membunuhnya; mudah- mudahan ia berguna kepada kita, atau kita jadikan dia anak". Padahal mereka tidak menyedari (kesudahannya).
Arnavutça:
Dhe gruaja e Faraonit tha: “Ky, do të jetë gëzimi im dhe i yti! Mos e mbytni, ndoshta do të na sjellë dobi, ose ta përvetësojmë për djalë”. E, ata, nuk e parandien përfundimin.
Bulgarca:
И жената на Фараона му рече: “Радост за окото - на мен и на теб! Не го убивайте! Може да ни е от полза или да го вземем за син.” Така и не усетиха.
Sırpça:
И фараонова жена рече: „Он ће да буде радост и мени и теби! Не убијте га, можда ће да нам буде од користи, а можемо и да га посинимо“; а они ништа не предосетише.
Çekçe:
I řekla žena Faraónova: 'Toto dítě bude ochlazením oka mého i tvého. Nezabíjej je, možná že nám ku prospěchu bude anebo si je vezmeme za syna vlastního.' A oni nic netušili.
Urduca:
فرعون کی بیوی نے (اس سے) کہا "یہ میرے اور تیرے لیے آنکھوں کی ٹھنڈک ہے، اسے قتل نہ کرو، کیا عجب کہ یہ ہمارے لیے مفید ثابت ہو، یا ہم اسے بیٹا ہی بنا لیں" اور وہ (انجام سے) بے خبر تھے
Tacikçe:
Зани Фиръавн гуфт: «Ин сабаби шодмонии ману туст. Ӯро накушед, шояд ба мо нафъе бирасонад, ё ӯро ба фарзандӣ гирем». Ва намедонистанд, ки чӣ мекунанд.
Tatarca:
Фиргаун хатыны Фиргаунгә әйтте: "Бу бала минем дә, синең дә күз нурыбыз булыр, аны үтермәгез, чөнки шул вакытта аны үтерергә теләгәннәр иде. Шаять безгә файда итәр яки без аны үзебезгә бала итеп алырбыз." Ләкин алар бу эшнең ахырын белмәделәр.
Endonezyaca:
Dan berkatalah isteri Fir'aun: "(Ia) adalah penyejuk mata hati bagiku dan bagimu. Janganlah kamu membunuhnya, mudah-mudahan ia bermanfaat kepada kita atau kita ambil ia menjadi anak", sedang mereka tiada menyadari.
Amharca:
የፈርዖንም ሚስት «ለእኔ የዓይኔ መርጊያ ነው፡፡ ለአንተም፡፡ አትግደሉት፡፡ ሊጠቅመን ወይም ልጅ አድርገን ልንይዘው ይከጀላልና» አለች፡፡ እነርሱም (ፍጻሜውን) የማያውቁ ሆነው (አነሱት)፡፡
Tamilce:
ஃபிர்அவ்னின் மனைவி கூறினாள்: “(இந்தக் குழந்தை) எனக்கும் உனக்கும் கண்குளிர்ச்சியாக இருக்கும். அதைக் கொல்லாதீர்கள்! அது நமக்கு நன்மை தரலாம். அல்லது, அதை நாம் (நமக்கு) பிள்ளையாக வைத்துக் கொள்ளலாம்.” (இவரின் கரத்தினால்தான் தங்களுக்கு அழிவு ஏற்படும் என்பதை அப்போது) அவர்கள் உணரவில்லை.
Korece:
파라오의 아내는 말하였더라 이 아이는 나와 당신을 위한 기등이니 이 아이를 살해하지 마소서 그는 우리에게 도움이 될 것입니 다 아니면 그를 우리의 아들로 할수도 있을 것입니다 이렇듯 그들 은 그로 인하여 그들에게 무엇이 일어날지 알지 못했더라
Vietnamca:
Vợ của Pha-ra-ông nói với (Pha-ra-ông): “Đứa bé này sẽ là một nguồn vui cho cặp mắt của thiếp và bệ hạ. Xin bệ hạ đừng giết Nó, biết đâu sau này Nó sẽ giúp ích cho chúng ta hoặc chúng ta sẽ nhận Nó làm con của chúng ta.” Nhưng bọn họ không nhận thấy (hậu quả của sự việc mình đang làm).
Ayet Linkleri: