Arapça:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Çeviriyazı:
inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir.
Diyanet İşleri:
Doğrusu bunda bir ders vardır. Fakat çoğu inanmamıştır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Şüphe yok ki bunda bir delil var, fakat halkın çoğu inanmaz.
Şaban Piriş:
İşte bu olayda da bir ayet/ ibret vardır. Buna rağmen onların çoğu mümin değillerdir.
Edip Yüksel:
Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz.
Ali Bulaç:
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Suat Yıldırım:
Elbette bunda alınacak ibret vardır.Fakat onların ekserisi ders alıp da iman etmezler.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Muhakkak ki, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki, onların ekserisi mü´min kimseler olmadı.
Yaşar Nuri Öztürk:
Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu inanan kişiler değildi.
Bekir Sadak:
O, daha oncekilerin kitabinda da zikredilmistir.
İbni Kesir:
Muhakkak ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü´minler olmadı.
Adem Uğur:
Doğrusu bunda büyük bir ders vardır
İskender Ali Mihr:
Muhakkak ki bunda, mutlaka bir âyet (ibret) vardır. Ve onların çoğu, mü´min olmadılar (Allah´a ulaşmayı dilemediler).
Celal Yıldırım:
Bunda elbette bir öğüt ve ibret vardır. Zaten onların çoğu mü´min değildi.
Tefhim ul Kuran:
Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Fransızca:
Voilà bien là un prodige. Cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.
İspanyolca:
Ciertamente, hay en ello un signo, pero la mayoría no creen.
İtalyanca:
Questo è certo un segno! Ma la maggior parte di loro non crede.
Almanca:
Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.
Çince:
此中确有一个迹象,但他们大半是不信道的。
Hollandaca:
Waarlijk, hierin was een teeken; maar het grootste deel hunner geloofde niet.
Rusça:
Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.
Somalice:
Arrintaasna waxaa ku Sugan Calaamad mana aha Badankoodu mid Rumayn.
Swahilice:
Hakika katika hayo ipo Ishara, lakini hawakuwa wengi wao wenye kuamini.
Uygurca:
بۇنىڭدا ئەلۋەتتە (چوڭ) ئىبرەت بار، ئۇلارنىڭ تولىسى ئىمان ئېيتقۇچىلاردىن بولمىدى
Japonca:
本当にこの中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。
Arapça (Ürdün):
«إن في ذلك لآية وما كان أكثرهم مؤمنين».
Hintçe:
इसमे भी शक नहीं कि इसमें (समझदारों के लिए) एक बड़ी इबरत है और उनमें के बहुतेरे ईमान लाने वाले ही न थे
Tayca:
แท้จริงในการนี้ย่อมเป็นสัญญาณหนึ่งอย่างแน่นอน แต่ส่วนมากของพวกเขาไม่เป็นผู้ศรัทธา
İbranice:
אכן בזה אות, אך רובם אינם מאמינים
Hırvatça:
U tome je, zaista, znak, ali većina njih neće da vjeruje.
Rumence:
Întru aceasta este un semn, însă cei mai mulţi nu sunt credincioşi.
Transliteration:
Inna fee thalika laayatan wama kana aktharuhum mumineena
Türkçe:
Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu inanan kişiler değildi.
Sahih International:
Indeed in that is a sign, but most of them were not to be believers.
İngilizce:
Verily in that is a Sign: but most of them do not believe.
Azerbaycanca:
Şübhəsiz ki, bunda (Şüeybin bu hekayətində) bir ibrət vardır. Halbuki onların əksəriyyəti iman gətirmədi.
Süleyman Ateş:
Muhakkak ki bunda bir ibret vardır ama yine çokları inanmazlar.
Diyanet Vakfı:
Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
Erhan Aktaş:
Kuşkusuz bunda(1) bir âyet(2) vardır. Ama onların çoğu îmân edenlerden olmadı.
Kral Fahd:
Doğrusu bunda büyük bir ders vardır ama çokları iman etmezler.
Hasan Basri Çantay:
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.
Muhammed Esed:
Bu (kıssada da insanlar için) bir ders vardır; insanların çoğu (buna) inanmasalar da...
Gültekin Onan:
Gerçekten bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu inançlı olmamıştır.
Ali Fikri Yavuz:
Doğrusu bunda, (onlara yaptığımız bu helâk işinde), kendilerinden sonra gelenler için büyük bir ibret var, öyle iken çoğu mümin olmadı.
Portekizce:
Sabei que nisto há sinal; porém, a maioria deles não crê.
İsveççe:
I detta ligger förvisso ett budskap [till människorna], men de flesta av dem vill inte tro.
Farsça:
بی تردید در این سرگذشت، عبرتی بزرگ وجود دارد؛ و قوم شعیب بیشترشان مؤمن نبودند،
Kürtçe:
بەڕاستی لەمەدا (باسکرا) پەندێکی گەورە ھەیە بەڵام زۆربەیان باوەڕدار نەبوون
Özbekçe:
Албатта, бунда оят-белги бор. Лекин кўплари мўмин бўлмадилар.
Malayca:
Sesungguhnya peristiwa yang demikian, mengandungi satu tanda (yang membuktikan kekuasaan Allah); dan dalam pada itu, kebanyakan mereka tidak juga mahu beriman.
Arnavutça:
Me të vërtetë, në këtë ka argument (këshillë), por shumica e tyre nuk janë besimtarë,
Bulgarca:
В това има знамение, но повечето от тях не вярват.
Sırpça:
То је заиста доказ, али већина њих не верује.
Çekçe:
A věru je v tomto znamení, však většina z nich nevěří.
Urduca:
یقیناً اس میں ایک نشانی ہے، مگر ان میں سے اکثر لوگ ماننے والے نہیں
Tacikçe:
Албатта дар ин ибратест ва бештаринашон имон наёварданд.
Tatarca:
Бу кавемнең һәлак булуында да гыйбрәт бар, аларның күбрәге ышанучы булмадылар.
Endonezyaca:
Sesungguhnya pada yang demikian itu benar-benar terdapat tanda (kekuasaan Allah), tetapi kebanyakan mereka tidak beriman.
Amharca:
በዚህ ውስጥ አስደናቂ ተዓምር አልለበት፡፡ አብዛኞቻቸውም ምእምናን አልነበሩም፡፡
Tamilce:
நிச்சயமாக இதில் ஓர் அத்தாட்சி இருக்கிறது. இன்னும், அவர்களில் அதிகமானவர்கள் நம்பிக்கையாளர்களாக இல்லை.
Korece:
실로 그안에는 예증이 있으 나 그들 대다수는 믿지 아니하였 더라
Vietnamca:
Quả thật, trong sự việc đó là một dấu hiệu (bài học cho những ai phủ nhận và không vâng lời các vị Thiên Sứ của Allah); tuy nhiên, đa số bọn họ không có đức tin.
Ayet Linkleri: