Arapça:
فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ ۖ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ
Çeviriyazı:
faṣbir inne va`de-llâhi ḥaḳḳuv velâ yesteḫiffenneke-lleẕîne lâ yûḳinûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vaadi mutlaka haktır. Sakın imanı sağlam olmayanlar seni hafifliğe sevketmesinler.
Diyanet İşleri:
Sabret ki, Allah'ın sözü şüphesiz gerçektir. Kesin olarak inanmayanlar seni hafife almasınlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Dayan, şüphe yok ki Allah'ın vaadi gerçektir ve adamakıllı inanmayanlar, sakın senin gayretini hafifletip gevşetmesin.
Şaban Piriş:
Öyleyse sen sabret! Kuşkusuz Allah’ın vaadi haktır. İman etmeyenler sakın seni hafife almaya/gevşemeye sürüklemesin.
Edip Yüksel:
Öyleyse sabret. ALLAH'ın sözü gerçektir. Kesin inanca sahip olmayanlar seni gevşekliğe sürüklemesin.
Ali Bulaç:
Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler.
Suat Yıldırım:
O halde sabret!Çünkü Allah'ın vâdi kesindir.Sakın ona inanmayanlar seni paniğe düşürmesin, seni dayanıksız bulmasın ve seni endişelendirmesinler.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Sen sabret. Şüphe yok ki, Allah´ın vaadi haktır ve kat´i sûrette imânı olmayanlar, seni hafif görecek olmasınlar.
Yaşar Nuri Öztürk:
O halde, sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. İmanı kemale ermemişler seni hafifliğe sevk etmesinler/seni küçümseyemeyeceklerdir.
Bekir Sadak:
Insanlar arasinda, bir bilgisi olmadigi halde Allah yolundan saptirmak icin gercegi bos sozlerle degisenler ve Allah yolunu alaya alanlar vardir. Iste alcaltici azap bunlar icindir.
İbni Kesir:
Sabret, şüphesiz ki Allah´ın vaadi haktır. Yakınen inanmayanlar seni hafifliğe itmesinler.
Adem Uğur:
(Resûlüm!) Sen şimdi sabret. Bil ki Allah´ın vâdi gerçektir. (Buna) iyice inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesin!
İskender Ali Mihr:
Öyleyse sabret, muhakkak ki Allah´ın vaadi haktır. Ve yakîn hasıl etmemiş olanlar (kesin bilgi sahibi olmayanlar), sakın seni hafifliğe sürüklemesinler.
Celal Yıldırım:
(Ey Peygamber!) Sabret
Tefhim ul Kuran:
Öyleyse sen sabret
Fransızca:
Sois donc patient, car la promesse d'Allah est vérité. Et que ceux qui ne croient pas fermement ne t'ébranlent pas !
İspanyolca:
¡Ten, pues, paciencia! ¡Lo que Alá promete es verdad! ¡Que no te encuentren ligero quienes no están convencidos!
İtalyanca:
Sopporta dunque con pazienza [o Muhammad]. La promessa di Allah è veritiera e non ti rendano leggero coloro che non hanno certezza.
Almanca:
So übe dich in Geduld! Gewiß, ALLAHs Versprechen ist wahr. Und laß diejenigen, die keine Gewißheit haben, dich nicht aus der Ruhe bringen!
Çince:
你坚忍吧,真主的应许确是真实的。你不要让不坚信的人使你轻率。
Hollandaca:
Maar gij, o Mahomet, volhard met standvastigheid; want God is waar, en laten niet zij u tot wankelen brengen, die geene zekere kennis bezitten.
Rusça:
Будь же терпелив, ведь обещание Аллаха истинно. И пусть те, которые лишены убежденности, не находят тебя легковесным (не отвращают тебя от религии).
Somalice:
ee samir yabooha Eebe waa xaqe, yeyna ku fududayn kuwaan yaqiinsanayn (Xaqa).
Swahilice:
Basi subiri. Hakika ahadi ya Mwenyezi Mungu ni ya haki. Wala wasikupaparishe hao wasio kuwa na yakini.
Uygurca:
(ئى مۇھەممەد!) (مۇشرىكلارنىڭ ئەزىيەتلىرىگە) سەۋر قىلغىن، اﷲ نىڭ (ساڭا نۇسرەت ئاتا قىلىش ۋە دىنىڭنى ئۈستۈنلۈككە ئىگە قىلىش) ۋەدىسى ھەقىقەتەن ھەقتۇر، (ئاخىرەتكە) ئىشەنمەيدىغانلار سېنى دىققەت قىلىپ قويمىسۇن
Japonca:
だから耐え忍ベ。本当にアッラーの約束は真実である。確りした信心のない者たちのせいで,あなたまでが動揺してはならない。
Arapça (Ürdün):
«فاصبر إنَّ وعد الله» بنصرك عليهم «حق ولا يستخفنك الذين لا يوقنون» بالبعث: أي لا يحملنَّك على الخفة والطيش بترك الصبر: أي لا تتركه.
Hintçe:
तो (ऐ रसूल) तुम सब्र करो बेशक ख़ुदा का वायदा सच्चा है और (कहीं) ऐसा न हो कि जो (तुम्हारी) तसदीक़ नहीं करते तुम्हें (बहका कर) ख़फ़ीफ़ करे दें
Tayca:
จงอดทน (ต่อไปเถิดมุฮัมมัด) แท้จริงสัญญาของอัลลอฮฺนั้นเป็นจริงเสมอ และอย่าให้บรรดาผู้ไม่มีความเชื่อมั่นทำให้เจ้ากังวลใจ
İbranice:
לכן התאזר בסבלנות כי הבטחת אלוהים היא הבטחת צדק שתקוים. אל ירופפוך אלה שהם חסרי אמונה
Hırvatça:
A ti budi strpljiv! Allahovo obećanje je, zaista, istina i neka te nikako ne usplahire oni koji čvrsto ne vjeruju.
Rumence:
Rabdă! Făgăduiala lui Dumnezeu este Adevăr. Cei care tăgăduiesc cu înverşunare să nu te clintească!
Transliteration:
Faisbir inna waAAda Allahi haqqun wala yastakhiffannaka allatheena la yooqinoona
Türkçe:
O halde, sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah'ın vaadi haktır. İmanı kemale ermemişler seni hafifliğe sevk etmesinler/seni küçümseyemeyeceklerdir.
Sahih International:
So be patient. Indeed, the promise of Allah is truth. And let them not disquiet you who are not certain [in faith].
İngilizce:
So patiently persevere: for verily the promise of Allah is true: nor let those shake thy firmness, who have (themselves) no certainty of faith.
Azerbaycanca:
(Ya Rəsulum!) Sən (çətinliklərə, əziyyətlərə) səbr et. Şübhəsiz ki, Allahın (sənə verdiyi zəfər) və’di haqdır. Qoy (axirətə) qəti inanmayanlar səni e’tinasızlığa sövq etməsinlər. (Səni yüngül hesab edib yerindən oynatmasınlar, səbirsizliyə, səbatsızlığa sövq edərək öz fikrindən və amalından döndərib risaləti təbliğ etməkdən daşındıra bilməsinlər!)
Süleyman Ateş:
Sabret, Allah'ın va'di haktır (o mutlaka yerine gelecektir). İnanmayanlar seni telaşa düşürmesin.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Sen şimdi sabret. Bil ki Allah'ın vadi gerçektir. (Buna) iyice inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevketmesin!
Erhan Aktaş:
Öyleyse sabret, kuşkusuz Allah’ın verdiği söz kesindir. Sakın ha! Îmân etmeyenler seni gevşetmesinler.
Kral Fahd:
Bu itibarla (ey Muhammed!) sabret. Şüphe yoktur ki, Allah'ın vaadi haktır. İnanmayanlar, sakın seni sıkıntıya düşürüp gevşetmesin.
Hasan Basri Çantay:
Sen (habîbim) şimdi sabret. Şübhe yok ki Allahın va´di hakdır. (Buna) kat´î inan beslememekde olanlar zinhar seni (sabırsızlıkla) hafifliğe götürmesin (ler).
Muhammed Esed:
O halde sıkıntılara göğüs ger: Allah´ın (Kıyamet Günü ile ilgili) vaadi kesinlikle doğrudur. Öyleyse, tam bir iç tatminine ulaşamayanların senin zihnine şüphe tohumları ekmelerine izin verme!
Gültekin Onan:
Öyleyse sen sabret
Ali Fikri Yavuz:
(Ey Rasûlüm, o kâfirlerin eziyetlerine ve düşmanlıklarına karşı) şimdi sen sabret, zira Allah’ın (zafer) vaadi muhakkak tahakkuk edecektir. Sakın ahirete imanları olmıyanlar, (sabrı terk etmek suretiyle) seni hafifliğe götürmesinler.
Portekizce:
Sê perseverante, porque a promessa de Deus é inexorável. Que não te abatem aqueles que não crêem (na tua firmeza).
İsveççe:
[Muhammad,] visa tålamod! - Guds löfte är sanning! Och låt inte dem som saknar övertygelse rubba dig i ditt lugn [och din beslutsamhet]!
Farsça:
پس [بر آزار و یاوه گویی این تیره بختان] شکیبایی کن که یقیناً وعده خدا [در مورد یاری و پیروزی تو] حق است، و مبادا آنان که یقین [به وعده های حق و برپا شدن قیامت] ندارند تو را به ناشکیبایی و سبک ساری وادارند.
Kürtçe:
جا (ئەی موحەممەد ﷺ) دان بەخۆدا بگرە بێگومان بەڵێنی خوا ڕاستە تاوەکو ئەوانەی بێ باوەڕن لە (ئاینی) ڕاست لات نەدەن و بێزارت نەکەن
Özbekçe:
Бас, сабр қил. Албатта, Аллоҳнинг ваъдаси ҳақдир. Собит иймон келтирмаганлар сени енгилтакликка бошламасинлар. (Иймонсиз ва иймони заифлар қачонгача сабр қиламиз, сабрнинг охири борми, дея безовталаниб, иғволари билан сени енгилтакликка бошламасинлар.)
Malayca:
Oleh itu, bersabarlah (wahai Muhammad), sesungguhnya janji Allah itu benar; dan janganlah orang-orang yang tidak meyakini apa yang engkau sampaikan itu menjadikan engkau resah gelisah.
Arnavutça:
Duro ti (o Muhammed), se me siguri, premtimet e Perëndisë, janë të vërteta dhe le të mos mashtrojnë kurrsesi ata që nuk besojnë.
Bulgarca:
И търпи! Обещанието на Аллах е истинно. И да не те разколебават онези, които не са убедени!
Sırpça:
А ти буди стрпљив! Аллахово обећање је, заиста, истина и нека те никако не обману они који чврсто не верују.
Çekçe:
Buď však neochvějný, vždyť slib Boží pravdou jest. A nechť ti, kdož nejsou pevně přesvědčeni, tě ve víře tvé nezviklají!
Urduca:
پس (اے نبیؐ) صبر کرو، یقیناً اللہ کا وعدہ سچا ہے، اور ہرگز ہلکا نہ پائیں تم کو وہ لوگ جو یقین نہیں لاتے
Tacikçe:
Пас сабр кун, ки ваъдаи Худо ҳақ аст. Мабод; онон, ки ба марҳалаи яқин нарасидаанд, туро бесуботу безобита гардонанд!
Tatarca:
Ий Мухәммәд г-м, аларның әйткән ялган сүзләренә сабыр ит, чыда, кубарылуга ышанмаган кешеләр, сабырсызлыгың сәбәпле, сине гакылсыз итмәсеннәр. Сабыр итсәң Аллаһ ташламас, эшең уңышлы булыр.
Endonezyaca:
Dan bersabarlah kamu, sesungguhnya janji Allah adalah benar dan sekali-kali janganlah orang-orang yang tidak meyakini (kebenaran ayat-ayat Allah) itu menggelisahkan kamu.
Amharca:
ስለዚህ ታገስ፡፡ የአላህ ቀጠሮ እውነት ነውና፡፡ እነዚያም በትንሣኤ የሚያረጋግጡት አያቅልሉህ፡፡
Tamilce:
ஆக, பொறுமையாக இருப்பீராக! நிச்சயமாக அல்லாஹ்வுடைய வாக்கு உண்மையாகும்! (மறுமையை) உறுதி கொள்ளாதவர்கள் உம்மை (-உமது பொறுமையை) இலேசாகக் கருதிவிட வேண்டாம். (அப்படி அவர்கள் உமது பொறுமையை இலேசாக பார்த்துவிட்டால் உமது தீனிலிருந்து உம்மை திருப்பிவிட முயற்சிப்பார்கள்.)
Korece:
인내하라 하나님의 약속이 실현되리라 그리고 확고한 믿음이없는 자들이 그대의 신념을 동요 하도록 두지 말라
Vietnamca:
Cho nên, Ngươi (hỡi Thiên Sứ) hãy kiên nhẫn bởi Lời Hứa của Allah chắc chắn là thật. Và Ngươi chớ để cho những kẻ không có đức tin vững chắc làm cho Ngươi ngã lòng (trở nên hấp tấp và không kiên nhẫn).
Ayet Linkleri: