Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

25

Sûredeki Ayet No: 

21

Ayet No: 

2876

Sayfa No: 

362

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

۞ وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا لَوْلَا أُنزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُ أَوْ نَرَىٰ رَبَّنَا ۗ لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا فِي أَنفُسِهِمْ وَعَتَوْا عُتُوًّا كَبِيرًا

Çeviriyazı: 

veḳâle-lleẕîne lâ yercûne liḳâenâ levlâ ünzile `aleyne-lmelâiketü ev nerâ rabbenâ. leḳadi-stekberû fî enfüsihim ve`atev `utüvven kebîrâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Bununla beraber, bize kavuşmayı ummayanlar "Bize ya melekler indirilmeliydi, ya da Rabbimizi görmeliydik" dediler. Andolsun ki, doğrusu nefislerinde kendilerini büyük gördüler ve büyük azgınlık ettiler.

Diyanet İşleri: 

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: "Bize ya melekler indirilmeli, ya da Rabbimiz'i görmeliyiz" derler. And olsun ki kendi kendilerine büyüklenmişler, azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Bize ulaşacaklarını ummayanlar, bize melekler inmeliydi, yahut da Rabbimizi görmeliydik dediler. Andolsun ki onlar, kendi kendilerine ululanmadalar ve büyük bir azgınlığa ve inada düşmedeler.

Şaban Piriş: 

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Şüphesiz onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir taşkınlık gösterdiler.

Edip Yüksel: 

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, "Bize ya melekler inmeli, yahut Rabbimizi görmeliyiz!," dediler. Kendi kendilerine büyüklük taslamışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdi.

Ali Bulaç: 

Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki: "Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimiz'i görmemiz gerekmez miydi?" Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.

Suat Yıldırım: 

Âhirette huzurumuza gelip Bizimle karşılaşacaklarını düşünmeyenler: “Bize elçi olarak melekler gönderilmeli yahut Rabbimizi görmeli değil miydik?” dediler.Gerçekten onlar kendilerini büyük görüp azgınlıkta haddi iyice aştılar. [6,124; 17,92]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve Bize kavuşmayı ümit etmeyenler dedi ki: «Bizim üzerimize melekler indirilmeli değil mi idi? Veya Rabbimizi görmeli idik.» Andolsun ki, (onlar) nefislerinde bir büyüklük görmüşlerdir ve büyük bir azgınlık ile azgınlıkta bulunmuşlardır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: "Üstümüze melekler inse, yahut Rabbimizi görsek olmaz mı?" Yemin olsun ki, kendi benliklerinde büyüklük kuruntusuna düştüler ve korkunç bir biçimde azdılar.

Bekir Sadak: 

(27-29) O gun, zalim kimse ellerini isirip: «Keski Peygamberle beraber bir yol tutsaydim, vay basima gelene

İbni Kesir: 

Bize kavuşmayı ummayanlar: Bize melekler indirilmeli değil miydi veya Rabbımızı görmeli değil miydik? derler. Andolsun ki

Adem Uğur: 

Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.

İskender Ali Mihr: 

Ve Bize mülâki olmayı (ulaşmayı) dilemeyenler: “Bize de melekler indirilmesi veya Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?” dediler. Andolsun ki onlar, kendi nefslerinde kibirlendiler ve büyük taşkınlık ederek haddi aştılar.

Celal Yıldırım: 

Bize kavuşacaklarını ümit etmeyenler: «Üzerimize melekler indirilseydi ya, ya da Rabbimizi görmeli değil miydik» derler. And olsun ki onlar kendi kendilerine büyüklük tasladılar da azgınlık ve taşkınlıkta hayli ileri gittiler.

Tefhim ul Kuran: 

Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki: «Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?» Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.

Fransızca: 

Et ceux qui n'espèrent pas Nous rencontrer disent : "Si seulement on avait fait descendre sur nous des Anges ou si nous pouvions voir notre Seigneur ! " En effet, ils se sont enflés d'orgueil en eux-mêmes, et ont dépassé les limites de l'arrogance.

İspanyolca: 

Los que no cuentan con encontrarnos, dicen: «¿Por qué no se nos han enviado de lo alto ángeles o por qué no vemos a nuestro Señor?» Fueron altivos en sus adentros y se insolentaron sobremanera.

İtalyanca: 

E coloro che non sperano di incontrarCi dicono: «Perché non sono stati fatti scendere angeli su di noi, [perché] non vediamo il nostro Signore?» Hanno riempito di orgoglio le anime loro e travalicato i limiti dell'arroganza».

Almanca: 

Und diejenigen, die auf Unsere Begegnung nicht hoffen, sagten: "Würden zu ihm doch Engel hinabgesandt werden! Oder würden wir doch unseren HERRN sehen!" Gewiß, bereits erhoben sie sich in Arroganz in ihren Inneren und übertrieben doch eine große Übertreibung.

Çince: 

不希望与我相会者曾说:怎么不使众天神降临我们,或者得见我们的主呢?他们确已妄自尊大,确已大逆不道。

Hollandaca: 

Zij die niet hopen ons bij de opstanding te ontmoeten, zeggen: Zoolang de engelen niet tot ons worden nedergezonden, of wij zelven onzen Heer niet zien, zullen wij niet gelooven. Waarlijk, zij gedragen zich overmoedig en hebben op vreeselijke wijze gezondigd.

Rusça: 

Те, которые не надеются на встречу с Нами, говорят: "Почему к нам не ниспосланы ангелы? И почему мы не видим нашего Господа?" Они надменно возгордились собой и совершили великое преступление.

Somalice: 

Waxay Dheheen Kuwaan Rajaynayn la kulankanaga naloogu soo Dejinwaayey Malaa'ig, ama maan Aragno Eebahanno, way Iskibriyeen (isula waynaadeen) Naftooda wayna Madax Adaygeen Madax Adayg Wayn.

Swahilice: 

NA WALISEMA wale wasio taraji kukutana nasi: Mbona sisi hatuteremshiwi Malaika au hatumwoni Mola wetu Mlezi? Kwa yakini hawa wamejiona bora nafsi zao, na wamepanda kichwa vikubwa mno!

Uygurca: 

بىزگە مۇلاقات بولۇشنى ئۈمىد قىلمايدىغانلار (يەنى مۇشرىكلار): «نېمىشقا بىزگە پەرىشتىلەر چۈشۈرۈلمەيدۇ، ياكى (بىز نېمىشقا) پەرۋەردىگارىمىزنى كۆرمەيمىز» دېيىشتى. شۈبھىسىزكى ئۇلار ئۆزلىرىنى چوڭ تۇتتى ۋە تولىمۇ ھەددىدىن ئاشتى

Japonca: 

われとの(審判のための)会見を望まない者は言う。「何故天使がわたしたちに下されないのか。また(何故)わたしたちの主が,目の前に見えないのであろうか。」かれらは本当に自惚れて高慢であり,また非常に横柄な態度をとったのである。

Arapça (Ürdün): 

«وقال الذين لا يرجون لقاءنا» لا يخافون البعث «لولا» هلا «أنزل علينا الملائكة» فكانوا رسلا إلينا «أو نرى ربنا» فنخبر بأن محمدا رسوله قال تعالى: «لقد استكبروا» تكبروا «في» شأن «أنفسهم وعتوْا» طغوا «عُتُوَّا كبيرا» بطلبهم رؤية الله تعالى في الدنيا، وعتوا بالواو على أصله بخلاف عتى بالإبدال في مريم.

Hintçe: 

और जो लोग (क़यामत में) हमारी हुज़ूरी की उम्मीद नहीं रखते कहा करते हैं कि आख़िर फरिश्ते हमारे पास क्यों नहीं नाज़िल किए गए या हम अपने परवरदिगार को (क्यों नहीं) देखते उन लोगों ने अपने जी में अपने को (बहुत) बड़ा समझ लिया है और बड़ी सरकशी की

Tayca: 

และบรรดาผู้ที่ไม่หวังจะพบเรากล่าวว่า “ไฉนเล่ามะลาอิกะฮ์จึงไม่ถูกส่งลงมายังพวกเราหรือเราไม่เห็นพระเจ้าของเรา” แน่นอนพวกเขาหยิ่งยะโสในตัวของพวกเขามาก และพวกเขาได้ละเมิดขอบเขตอย่างมาก

İbranice: 

ואמרו אלה אשר אינם מצפים לפגישה עמנו: 'למה לא ירדו אלינו המלאכים, או למה לא נראה את ריבוננו,'? נפשם גאוותנית, והם מעזים העזה גדולה

Hırvatça: 

I govore oni koji se ne nadaju susretu s Nama: "Zašto nam se ne pošalju meleki, ili zašto Gospodara svoga ne vidimo O sebi su oni visoko mislili i veoma se osilili.

Rumence: 

Cei care nu nădăjduiesc în întâlnirea Noastră spun: “Dacă ar pogorî la noi îngerii ori l-am vedea pe Domnul nostru!” Ei se îngâmfează şi sunt prea-plini de ei.

Transliteration: 

Waqala allatheena la yarjoona liqaana lawla onzila AAalayna almalaikatu aw nara rabbana laqadi istakbaroo fee anfusihim waAAataw AAutuwwan kabeeran

Türkçe: 

Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: "Üstümüze melekler inse, yahut Rabbimizi görsek olmaz mı?" Yemin olsun ki, kendi benliklerinde büyüklük kuruntusuna düştüler ve korkunç bir biçimde azdılar.

Sahih International: 

And those who do not expect the meeting with Us say, "Why were not angels sent down to us, or [why] do we [not] see our Lord?" They have certainly become arrogant within themselves and [become] insolent with great insolence.

İngilizce: 

Such as fear not the meeting with Us (for Judgment) say: "Why are not the angels sent down to us, or (why) do we not see our Lord?" Indeed they have an arrogant conceit of themselves, and mighty is the insolence of their impiety!

Azerbaycanca: 

Bizimlə qarşılaşacaqlarına ümid etməyənlər (qiyamət günü dirilib haqq-hesab üçün hüzurumuzda duracaqlarında qorxmayanlar): “Bizə (Muhəmmədin həqiqi peyğəmbər olduğunu təsdiq edən) mələklər endirilməli, yaxud biz (onun doğru danışıb-danışmadığını bilmək üçün) Rəbbimizi görməli idi!” – dedilər. Həqiqətən, onlar özləri barəsində təkəbbürə qapıldılar və (Allahı bilavasitə görmək, onunla danışmaq istəməyə cür’ət etməklə) azğınlaşıb həddi çox aşdılar.

Süleyman Ateş: 

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: "Bize melekler indirilmeliydi, yahut Rabbimizi görmeliydik değil mi?" dedi(ler). Andolsun ki onlar kendi içlerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar.

Diyanet Vakfı: 

Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir.

Erhan Aktaş: 

Bizimle karşılaşacaklarına ihtimâl vermeyenler: “Bize meleklerin indirilmesi veya Rabb’imizi görmemiz gerekmez miydi?” dediler. Ant olsun ki onlar kendi kendilerine büyüklendiler ve büyük bir taşkınlıkla hadlerini aştılar.

Kral Fahd: 

Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: «Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik» dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkla pek ileri gitmişlerdir.

Hasan Basri Çantay: 

Bize kavuşmayı ümîd etmeyenler dedi (ler) ki: «Bizim üzerimize melekler indirmeli değil miydi, yahud Rabbimizi görmeli (değil mi) ydik»? Andolsun ki onlar nefislerinden kibir (ve azamet) saklamışlar, büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlar (küstahlığa kalkışmışlar) dır.

Muhammed Esed: 

Fakat Bizim huzurumuza çıkarılacaklarını hiç beklemeyen kimseler: "Bize niçin melekler gönderilmedi?", yahut "Neden Rabbimizi görmüyoruz?" diye sorup duruyorlar. Gerçek şu ki, onlar büyük bir küstahlıkla (Allah´ın mesajına karşı böylece) burunlarını dikerek kendilerini onulmaz bir büyüklük duygusuna kaptırmış bulunuyorlar!

Gültekin Onan: 

Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Bize kavuşmayı ummayanlar şöyle dediler: “- Üzerimize melekler indirilse ya (böylece verecekleri haber üzerine Muhammed’in (s.a.v.) hak peygamber olduğunu tasdik etsek), yahut Rabbimizi görsek (de O bize doğru haber verse).” Yemin olsun ki, onlar nefislerinde büyüklük ve inad tasladılar, büyük bir azgınlıkla hududu aştılar.

Portekizce: 

Aqueles que não esperam o comparecimento ante Nós, dizem: Por que não nos são enviados os anjos, ou não vemosnosso Senhor? Na verdade, eles se ensoberbeceram e excederam em muito!

İsveççe: 

Och de som inte hoppas att de skall få möta Oss säger: "Om ändå änglar hade sänts till oss!" eller: "Om vi ändå hade fått se vår Herre!" Vilken hög uppfattning har de inte om sig själva! Vilken oförskämd uppstudsighet!"

Farsça: 

و آنان که به دیدار [قیامت و محاسبه اعمال به وسیله] ما امید ندارند، گفتند: چرا بر ما فرشتگانی نازل نشد، یا [چرا] پروردگارمان را نمی بینیم؟ به راستی که خودشان را در درون خود بزرگ شمردند و دچار سرکشی بزرگی شدند.

Kürtçe: 

وە ئەوانەی کە بەھیوای دیداری ئێمەنین (لەڕۆژی دواییدا) دەڵێن ئەوە بۆ فریشتە نانێردرێتە خوارەوە بۆ سەرمان یاخود پەروەردگارمان نابینین سوێند بەخوا بەڕاستی ئەوانە لەدەرونی خۆیاندا خۆیان بەگەورە دەزانی وە سەرکەشییەکی گەورەیان کرد

Özbekçe: 

Бизга учрашдан умидсиз бўлганлар, бизга фаришталар туширилса ёки, Роббимизни кўрсак эди, дерлар. Батаҳқиқ, улар ўзларидан кетдилар ва катта туғён-ла туғён қилдилар.

Malayca: 

Dan berkatalah pula orang-orang yang tidak percaya akan menemui Kami: "Mengapa tidak diturunkan malaikat kepada kita, atau kita dapat melihat Tuhan kita?" Demi sesungguhnya, mereka telah bersikap sombong angkuh dalam diri mereka sendiri, dan telah melampaui batas dengan cara yang sebesar-besarnya.

Arnavutça: 

Ata që nuk i druajnë takimit me Ne (ringjalljes), thonë: “Pse nuk na dërgohen neve engjëjt? Ose të shohim Zotin tonë!” Ata, me të vërtetë, janë kryelartësuar në vetvete, e kanë kaluar në zullum të madh.

Bulgarca: 

И казват онези, които не се надяват да Ни срещнат: “Защо не ни бяха изпратени ангели или не видим нашия Господ?” Възгордяват се и прекаляват в дързостта си.

Sırpça: 

Они који не верују да ће пред Нас стати говоре: “Зашто нам се не пошаљу анђели или зашто Господара свог не видимо?” Они су, заиста, у душама својим охоли, а у неверству су све границе прешли.

Çekçe: 

A říkají ti, kdož nemají naději na setkání s Námi: 'Kdyby k nám byli sesláni andělé či kdybychom uzřeli Pána svého, věřili bychom!' A zpyšněli v duších svých a povyšovali se velmi domýšlivě.

Urduca: 

جو لوگ ہمارے حضور پیش ہونے کا اندیشہ نہیں رکھتے وہ کہتے ہیں "کیوں نہ فرشتے ہمارے پاس بھیجے جائیں؟ یا پھر ہم اپنے رب کو دیکھیں" بڑا گھمنڈ لے بیٹھے یہ اپنے نفس میں اور حد سے گزر گئے یہ اپنی سرکشی میں

Tacikçe: 

Касоне, ки ба дидори Мо умед надоранд, гуфтанд: «Чаро фариштагон бар мо намефароянд? Ё чаро Парвардигори худро намебинем?» Ба ростӣ, ки худро бузург шумурданд ва саркашӣ карданд, саркашие бузург.

Tatarca: 

Безгә яхшылык белән юлыгырга теләмәгән имансызлар әйттеләр: "Ни булыр иде, әгәр безгә фәрештәләр иңеп Мухәммәднең расүл икәнлеген әйтсәләр, яки Раббыбызны күрсәк, Мухәммәднең расүл икәнлеген әйтсә", – дип. Тәхкыйк алар шул сүзләре белән нәфесләрендә тәкәбберләнделәр һәм золымда чиктән уздылар.

Endonezyaca: 

Berkatalah orang-orang yang tidak menanti-nanti pertemuan(nya) dengan Kami: "Mengapakah tidak diturunkan kepada kita malaikat atau (mengapa) kita (tidak) melihat Tuhan kita?" Sesungguhnya mereka memandang besar tentang diri mereka dan mereka benar-benar telah melampaui batas(dalam melakukan) kezaliman".

Amharca: 

እነዚያም መገናኘታችንን የማይፈሩት በእኛ ላይ ለምን መላእክት አልወረደም፡፡ ወይም ጌታችንን ለምን አናይም አሉ፡ በነፍሶቻቸው ውስጥ በእርግጥ ኮሩ፡፡ ታላቅንም አመጽ አመፁ፡፡

Tamilce: 

இன்னும், நமது சந்திப்பை ஆசை வைக்காதவர்கள் கூறினார்கள்: “எங்களிடம் வானவர்கள் இறக்கப்பட வேண்டாமா? அல்லது, நாங்கள் எங்கள் இறைவனை பார்க்க வேண்டுமே?” திட்டவட்டமாக அவர்கள் தங்களுக்குள் கர்வம் கொண்டனர். இன்னும், மிகப் பெரிய அளவில் கடுமையாக அழிச்சாட்டியம் செய்தனர்.

Korece: 

하나님 뵙기를 바라지 않는 불신자들은 왜 천사들이 우리에게 오지 않느뇨 왜 우리는 우리의 주 님을 보지 못하느뇨 라고 말하니 실로 그들은 스스로 교만하고 불 손하더라

Vietnamca: 

Những kẻ không hy vọng gặp TA (ở Đời Sau) nói: “Đáng lẽ ra phải có Thiên Thần nào đó được cử xuống cho bọn ta hoặc bọn ta phải nhìn thấy Thượng Đế của mình, (như thế mới hợp lý chứ).” Quả thật, họ đã tự cao và tự đại quá mức.