Arapça:
انظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا
Çeviriyazı:
ünżur keyfe ḍarabû leke-l'emŝâle feḍallû felâ yesteṭî`ûne sebîlâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! sana nasıl misaller getirdiklerine bir bak! Onlar sapmışlardır, yol bulamazlar.
Diyanet İşleri:
Sana nasıl misaller getirdiklerine bir bak! Onlar sapmışlardır, yol bulamazlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Bak da gör, senin için ne çeşit örnekler getirdi onlar da saptılar doğru yoldan ve artık gerçeğe varmak için hiçbir yol bulamaz onlar.
Şaban Piriş:
Bak, sana nasıl örnekler veriyorlar, sapıttılar da yolu bulamıyorlar.
Edip Yüksel:
Bak, senin için ne örnekler verdiler de saptılar, yolu asla bulamıyacaklardır.
Ali Bulaç:
Bir bak; senin için nasıl örnekler verdiler de böylece saptılar. Artık onlar hiçbir yol bulamazlar.
Suat Yıldırım:
İşte bak senin hakkında nasıl tutarsız misaller getiriyorlar. Doğrusu onlar saptılar, artık asla yol bulamazlar!.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Bak senin için nasıl misaller irâd ettiler, dalâlete düştüler, hiçbir yol bulmaya da muktedir olamazlar.
Yaşar Nuri Öztürk:
Bak da gör! Nasıl da örnekler sunuyorlar sana. Sapıttılar, artık bir daha yol bulamazlar.
Bekir Sadak:
De ki: «Bu mu iyidir, yoksa Allah´a karsi gelmekten sakinanlara mukafat ve gidilecek yer olarak soz verilen ebedi cennet mi daha iyidir?»
İbni Kesir:
Bir bak
Adem Uğur:
(Resûlüm!) Senin hakkında bak ne biçim temsiller getirdiler! Artık onlar sapmışlardır ve (hidayete) hiçbir yol da bulamazlar.
İskender Ali Mihr:
Bak! Sana nasıl örnekler verdiler (sana ne kötü şeyler yakıştırdılar). Böylece dalâlette kaldılar. Artık sebîle (Allah´ın yoluna ulaşmaya) güçleri yetmez.
Celal Yıldırım:
Bir bak, sana nasıl misâller getirdiler de bu yüzden sapıttılar
Tefhim ul Kuran:
Bir bakıver
Fransızca:
Vois à quoi ils te comparent ! Ils se sont égarés. Ils ne pourront trouver aucun chemin.
İspanyolca:
¡ Mira a qué te comparan! Se extravían y no pueden encontrar un camino.
İtalyanca:
Guarda in che maniera ti considerano! Si sono sviati e non potranno [trovare] il sentiero.
Almanca:
Siehe, wie sie dir die Gleichnisse prägten, dann gingen sie irre, und sie vermögen zu keinem Weg.
Çince:
你看他们怎样为你打了许多譬喻,而他们自己误入歧途,故不能获得一条正路。
Hollandaca:
Zie wat zij nopens u denken; maar zij zijn verdwaald, en zullen nimmer, eene juiste gelegenheid hebben, om het licht te vinden,
Rusça:
Посмотри, как они приводят тебе притчи! Они впали в заблуждение и не могут найти дороги.
Somalice:
Bal day siday kuugu Yeeleen Tusaale oy u Dhumeen una Karin (Qaadidda) Jidka (Xaqa).
Swahilice:
Tazama jinsi wanavyo kupigia mifano. Basi wamepotea, wala hawataiweza Njia.
Uygurca:
مۇشرىكلارنىڭ سېنىڭ ئۈچۈن نۇرغۇن مىساللارنى كەلتۈرگەنلىكىگە قارىغىن، ئۇلار ئازدى، توغرا يول تاپالمايدۇ
Japonca:
かれらが,どんな譬を,あなたのために持ち出したかを見なさい。それでかれらは迷ってしまって,道を見出せない。
Arapça (Ürdün):
«أنظر كيف ضربوا لك الأمثال» بالمسحور، والمحتاج إلى ما ينفقه وإلى ملك يقوم معه بالأمر «فضلوا» بذلك عن الهدى «فلا يستطيعون سبيلا» طريقا إليه.
Hintçe:
(ऐ रसूल) ज़रा देखो तो कि इन लोगों ने तुम्हारे वास्ते कैसी कैसी फबत्तियां गढ़ी हैं और गुमराह हो गए तो अब ये लोग किसी तरह राह पर आ ही नहीं सकते
Tayca:
จงดูเถิด! พวกเขาได้เปรียบเปรยตัวอย่างต่างๆ แก่เจ้า (มุฮัมมัด) อย่างไร? พวกเขาจึงหลงทางแล้วพวกเขาก็ไม่สามารถจะพบทางแห่งความจริงได้
İbranice:
ראה איך הם מדמים אותך במשלים, ואז תעו ולא יוכלו למצוא את השביל (האמונה)
Hırvatça:
Vidi šta o tebi oni govore, pa onda lutaju i Pravi put ne mogu da nađu.
Rumence:
Vezi asemănările pe care ţi le dau?! Ei se rătăcesc şi nu îşi mai pot afla nici o cale.
Transliteration:
Onthur kayfa daraboo laka alamthala fadalloo fala yastateeAAoona sabeelan
Türkçe:
Bak da gör! Nasıl da örnekler sunuyorlar sana. Sapıttılar, artık bir daha yol bulamazlar.
Sahih International:
Look how they strike for you comparisons; but they have strayed, so they cannot [find] a way.
İngilizce:
See what kinds of comparisons they make for thee! But they have gone astray, and never a way will they be able to find!
Azerbaycanca:
(Ya Rəsulum!) Bir gör sənin barəndə necə məsəllər çəkdilər! (Səni divanəyə bənzətdilər, peyğəmbərliyinin həqiqi olduduğunu təsdiq etmək üçün göydən mələk endirilməsini tələb etdilər!) Artıq (doğru yoldan) azdılar və bir daha (haqqa) yol tapa bilməzlər!
Süleyman Ateş:
Bak, senin için nasıl benzetmeler yaptılar da saptılar. Artık bir daha yolu bulamazlar.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Senin hakkında bak ne biçim temsiller getirdiler! Artık onlar sapmışlardır ve (hidayete) hiçbir yol da bulamazlar.
Erhan Aktaş:
Senin için nasıl örnekler verdiklerine bir bak. Böylece saptılar, artık bir çıkış yolu bulamazlar.
Kral Fahd:
(Rasûlüm!) Senin hakkında bak ne biçim temsiller getirdiler! Artık onlar sapmışlardır ve (hidayete) hiçbir yol da bulamazlar.
Hasan Basri Çantay:
Bak, senin için ne misâller (kıyaslar) getirip sapdılar. Artık onlar (hidâyete) hiçbir yol bulamazlar.
Muhammed Esed:
(Ey Rasul,) seni benzettikleri şeye bak! Zaten onlar bir kere yoldan çıkmış bulunuyorlar, bir daha da (doğru) yolu bulamayacaklar!
Gültekin Onan:
Bir bak
Ali Fikri Yavuz:
(Ey Rasûlüm) bak, senin hakkında ne temsiller yaptılar da haktan saptılar
Portekizce:
Olha com o que te comparam! Porém, assim se desviam, e nunca encontrarão senda alguma.
İsveççe:
Se hur de beskriver dig! De har helt gått vilse och kan inte finna vägen.
Farsça:
بنگر که چگونه [و برپایه چه امور نامعقولی] اوصافی برای تو بیان کردند، پس [به سبب لجاجت، تکبّر، دشمنی و تعصّب] گمراه شدند و نمی توانند راهی [به سوی حق] بیابند.
Kürtçe:
سەیرکە چۆن نموونەی (پووچ) بۆ تۆ دەھێننەوە بەو ھۆیەوە گومڕا بوون ئیتر ناتوانن رێگای ھەق و ڕاستی بدۆزنەوە
Özbekçe:
Сенга қандай мисоллар келтирганига назар сол! Бас, улар йўлдан оздилар. Энди йўл топишга қодир эмаслар.
Malayca:
Lihatlah (Wahai Muhammad) bagaimana mereka membuat untukmu berbagai misal perbandingan (yang bukan-bukan), dengan sebab itu sesatlah mereka, sehingga mereka tidak mendapat jalan petunjuk.
Arnavutça:
Shiko çfarë shembujsh të sjellin ty (o Muhammed), e ata (me këtë), kanë humbur e nuk mund të gjejnë rrugën e vërtetë.
Bulgarca:
Погледни как скалъпват за теб притчите и така се заблуждават, и не могат да намерят пътя.
Sırpça:
Види шта о теби они говоре, па онда лутају и Прави пут не могу да нађу.
Çekçe:
Pohleď, jaká podobenství ti uvádějí! Bloudí však oni a nejsou schopni správnou cestu najít.
Urduca:
دیکھو، کیسی کیسی عجیب حجتیں یہ لوگ تمہارے آگے پیش کر رہے ہیں، ایسے بہکے ہیں کہ کوئی ٹھکانے کی بات اِن کو نہیں سوجھتی
Tacikçe:
Бингар, ки чӣ гуна бароят достонҳо меоваранд. Гумроҳ шудаанд ва тавони роҳ ёфтанашон нест!
Tatarca:
Ий Мухәммәд г-м, кара инде ул ахмакларга, синең хакыңда нәрсә сөйлиләр, алар хакны белүдән, пәйгамбәрне танудан адаштылар, инде туры юлны табарга көчләре җитмәс.
Endonezyaca:
Perhatikanlah, bagaimana mereka membuat perbandingan-perbandingan tentang kamu, lalu sesatlah mereka, mereka tidak sanggup (mendapatkan) jalan (untuk menentang kerasulanmu).
Amharca:
ላንተ ምሳሌዎችን እንዴት እንዳደረጉልህና እንደተሳሳቱ ተመልከት፡፡ (ወደ እውነት ለመድረስ) መንገድንም አይችሉም፡፡
Tamilce:
(நபியே!) பார்ப்பீராக! அவர்கள் எப்படி உமக்கு (தவறான) தன்மைகளை எடுத்துக் கூறுகிறார்கள். ஆக, அவர்கள் வழிகெட்டனர். (நேர்வழி பெற) அவர்கள் ஒரு (சரியான) பாதையில் செல்வதற்கு சக்தி பெறமாட்டார்கள்.
Korece:
보라 그들은 그대를 어떻게 비유하였느뇨 그들은 방황하여 길을 발견치 못하리라
Vietnamca:
Ngươi hãy xem cách họ đưa ra các hình ảnh thí dụ về Ngươi. Họ đã lầm lạc nên không thể tìm thấy con đường (đúng đắn).
Ayet Linkleri: