Arapça:
وَقَالُوا مَالِ هَٰذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِي فِي الْأَسْوَاقِ ۙ لَوْلَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مَلَكٌ فَيَكُونَ مَعَهُ نَذِيرًا
Çeviriyazı:
veḳâlû mâ lihâẕe-rrasûli ye'külu-ṭṭa`âme veyemşî fi-l'esvâḳ. levlâ ünzile ileyhi melekün feyekûne me`ahû neẕîrâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şöyle dediler: "Bu ne biçim peygamber ki, yemek yer, sokaklarda gezer? Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya!"
Diyanet İşleri:
Şöyle dediler: "Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, sokaklarda gezer? Ona, beraberinde bulunup uyaran bir melek indirilseydi ya! Yahut, kendisine bir hazine verilseydi, veya besleneceği bir bahçe olsaydı ya!" Bu zalimler, inananlara: "Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve bu ne çeşit peygamber dediler, yemek yiyor, sokaklarda geziyor; ona bir melek indirilseydi de yanında bir korkutucu olsaydı ya;
Şaban Piriş:
Bu nasıl bir peygamber? dediler. Yemek yiyor, pazarda dolaşıyor... Ona bir melek indirilseydi de onun yanında uyarıcı olsaydı ya!
Edip Yüksel:
Ve dediler, "Nasıl olur da bu elçi yemek yiyor ve çarşılarda dolaşıyor? Kendisiyle birlikte uyarıcı olarak bir melek inseydi ya!"
Ali Bulaç:
Dediler ki: "Bu elçiye ne oluyor ki, yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır? Ona, kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indirilmesi gerekmez miydi?"
Suat Yıldırım:
Yine: “Ne oluyor bu Peygambere, böyle Peygamber mi olur: Yemek yiyor, çarşı pazarda dolaşıyor! Bari yanında heybetli bir melek olsaydı da etrafındaki insanları korkutup uyarıda bulunsaydı!” [21,8; 23,24; 6,9; 17,9]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve dediler ki: «Bu Resûl için ne var ki, yemek yiyor ve çarşılarda yürüyor ona bir melek indirilmeli değil mi idi ki, artık O´nunla beraber bir korkutucu olsa idi!»
Yaşar Nuri Öztürk:
Şunu da söylemişlerdir: "Ne biçim resuldür bu; yemek yiyor, sokaklarda yürüyor. Üzerine bir melek indirilmeli, beraberinde özel bir uyarıcı olmalı değil miydi?"
Bekir Sadak:
Elleri boyunlarina baglanarak, dar bir yerden atildiklari zaman, orada, yok olup gitmeyi isterler.
İbni Kesir:
Ve dediler ki: Bu peygambere ne oluyor ki
Adem Uğur:
Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber
İskender Ali Mihr:
Ve dediler ki: “Bu nasıl resûl ki, yemek yiyor ve çarşılarda dolaşıyor. Ona bir melek indirilseydi olmaz mıydı? Böylece onunla beraber uyarıcı olurdu.”
Celal Yıldırım:
Hem dediler ki: «Bu peygambere ne oluyor ki yemek yiyor, çarşı-pazarlarda dolaşıyor ?! Ona bir melek indirilseydi de kendisiyle beraber uyarıcı olsaydı ya..»
Tefhim ul Kuran:
Dediler ki: «Bu peygambere ne oluyor ki, yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır? Ona, kendisiyle birlikte uyarıp korkutucu olacak bir melek de indirilmesi gerekmez miydi?»
Fransızca:
Et ils disent : "Qu'est-ce donc que ce Messager qui mange de la nourriture et circule dans les marchés ? Que n'a-t-on fait descendre vers lui un Ange qui eût été avertisseur en sa compagnie ?
İspanyolca:
Y dicen: «¿Qué clase de Enviado es éste que se alimenta y pasea por los mercados? ¿Por qué no se le ha mandado de lo alto un ángel que sea, junto a él, monitor...?
İtalyanca:
E dicono: «Ma che Inviato è costui che mangia cibo e cammina nei mercati? Perché non è stato fatto scendere un angelo che fosse ammonitore assieme a lui?
Almanca:
Und sie sagten: "Was ist los mit diesem Gesandten, er ißt die Speisen und geht zu den Märkten, würde zu ihm doch ein Engel herabgesandt, damit er mit ihm einWarner wird!
Çince:
他们说:这个使者怎么也吃饭,也往来于市场之间呢?为何真主不派一个天神降临他,而与他同为警告者,
Hollandaca:
En zij zeggen: Welk soort gezant is deze? Hij nuttigt voedsel en wandelt in de straten. Zooals wij doen. Tot hem een engel zal worden nedergezonden om met hem te prediken;
Rusça:
Они сказали: "Что это за посланник? Он ест пищу и ходит по рынкам. Почему к нему не был ниспослан ангел, который предостерегал бы вместе с ним?
Somalice:
Waxay dheheen Gaaladii Muxuu leeyahay Rasuulkani oos u Cuni Cunto una Socon Suuqa, maa loo Soo Dejiyo Malag oo ahaado mid la Diga.
Swahilice:
Na wakasema: Ana nini Mtume huyu? Anakula chakula, na anatembea masokoni! Mbona hakuteremshiwa Malaika akawa mwonyaji pamoja naye?
Uygurca:
مۇشرىكلار (مۇھەممەد ئەلەيھىسسالامنى مەسخىرە قىلىپ) ئېيتتى: «بازارلاردا (بىز تاماق يېگەندەك) تاماق يەيدىغان، (بىز ماڭغاندەك) مېڭىپ يۈرىدىغان بۇ قانداق پەيغەمبەر؟ ئۇنىڭ بىلەن بىللە ئاگاھلاندۇرغۇچى بولۇش ئۈچۈن اﷲ ئۇنىڭغا نېمىشقا بىر پەرىشتە ئەۋەتمىدى
Japonca:
またかれらは言う。「これはどうした使徒だ。食べ物を食べ,町を歩き回るとは,どうして天使が遣わされ,かれと一緒に警告者にならないのだろうか。
Arapça (Ürdün):
«وقالوا مال هذا الرسول يأكل الطعام ويمشي في الأسواق لولا» هلا «أنزل إليه ملك أو جاء معه نذيرا» يصدقه.
Hintçe:
और उन लोगों ने (ये भी) कहा कि ये कैसा रसूल है जो खाना खाता है और बाज़ारों में चलता है फिरता है उसके पास कोई फरिश्ता क्यों नहीं नाज़िल होता कि वह भी उसके साथ (ख़ुदा के अज़ाब से) डराने वाला होता
Tayca:
และพวกเขากล่าวว่า “อะไรกันกับร่อซูลคนนี้ ! เขากินอาหารและเดินในตลาด ทำไมจึงไม่มีมะลักถูกส่งมากับเขา เพื่อจะได้เป็นผู้ตักเตือนร่วมกับเขา
İbranice:
ואמרו: 'מה לו לשליח הזה, שהוא אוכל מזון ומהלך בשוק ( כשאר בני האדם ) ? למה לא הורד אליו מלאך המבחין בין אמת לשקר כדי להיות מזהיר לצדו
Hırvatça:
I još govore: "Šta je ovom poslaniku, on hranu jede i po trgovima hoda; zašto mu nije poslan jedan melek da zajedno s njim bude upozoritelj,
Rumence:
Ei spuseră: “Ce are, aşadar, acest trimis? El mănâncă bucate şi umblă pe la târguri. Dacă ar fi pogorât la el un Înger care să fie cu el predicator,
Transliteration:
Waqaloo mali hatha alrrasooli yakulu alttaAAama wayamshee fee alaswaqi lawla onzila ilayhi malakun fayakoona maAAahu natheeran
Türkçe:
Şunu da söylemişlerdir: "Ne biçim resuldür bu; yemek yiyor, sokaklarda yürüyor. Üzerine bir melek indirilmeli, beraberinde özel bir uyarıcı olmalı değil miydi?"
Sahih International:
And they say, "What is this messenger that eats food and walks in the markets? Why was there not sent down to him an angel so he would be with him a warner?
İngilizce:
And they say: "What sort of a messenger is this, who eats food, and walks through the streets? Why has not an angel been sent down to him to give admonition with him?
Azerbaycanca:
(Müşriklər) dedilər: “Bu necə peyğəmbərdir ki, yemək yeyir, bazarları gəzib dolaşır? Məgər ona özü ilə birlikdə (insanları Allahın əzabı ilə) qorxudan (və onun həqiqi peyğəmbər olduğunu təsdiq edən) bir mələk göndərilməli deyilmi?
Süleyman Ateş:
Dediler: "Bu elçiye ne oluyor ki yemek yiyor, çarşılarda geziyor? Ona kendisiyle beraber uyarıcı olacak bir melek indirilmeli değil mi?"
Diyanet Vakfı:
Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!
Erhan Aktaş:
Dediler ki: “Bu nasıl bir Resûl ki, yiyor-içiyor, çarşı-pazar dolaşıyor. Ona bir melek indirilseydi de onunla birlikte uyarıcı olsaydı ya!”
Kral Fahd:
Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!
Hasan Basri Çantay:
(Yine) dediler: «Bu, nasıl peygamber? (Bizim gibi) yemek yiyor, çarşılarda yürüyor! Ona bir melek indirilib de (bu suretle) maiyyetinde (kendisini tasdıyk eden) bir inzarcı (yasakçı) bulunmalı değil miydi»?
Muhammed Esed:
Ama onlar yine de şöyle diyorlar: "Bu nasıl peygamber ki (diğer ölümlüler gibi) yiyip içiyor, çarşı-pazar dolaşıyor? Onunla beraber bir uyarıcı olarak (görünür) bir melek gönderilseydi ya!
Gültekin Onan:
Dediler ki: "
Ali Fikri Yavuz:
Bir de şöyle dediler: “- Bu peygambere ne oluyor? Yemek yiyor, çarşılarda yürüyor. O’na bir melek indirilse de beraberinde bir davetçi olsa ya! (Meleğin O’nu tasdiki ile hak peygamber olduğunu bilsek ya).
Portekizce:
E dizem: Que espécie de Mensageiro é este que come as mesmas comidas e anda pelas ruas? Por que não lhe foi enviadoum anjo, para que fosse, junto a ele, admoestador?
İsveççe:
Och de säger: "Vad slags sändebud är detta som äter [vanlig] föda och besöker marknaderna [som vi andra]? Varför har inte en ängel sänts till honom för att uppträda som varnare tillsammans med honom?"
Farsça:
و گفتند: این چه پیامبری است که غذا می خورد و در بازارها راه می رود؟ چرا فرشته ای به سوی او نازل نشده که همراه او بیم دهنده باشد؟
Kürtçe:
(بێ بڕوایان) دەیانووت ئەمە چۆن پێغەمبەرێکە خواردن دەخوات وە بەبازاڕدا دەڕوات بۆچی فریشتەیەک نەنێرراوەتە خوارەوە بۆ لای بۆ ئەوەی لەگەڵیدا ترسێنەر بێت
Özbekçe:
Улар: «Бу не Пайғамбарки, таом еб, бозорда юрадир?! Унга бир фаришта туширилса эди, у билан огоҳлантиргувчи бўлар эди.
Malayca:
Dan mereka pula berkata: "Mengapa Rasul ini makan minum dan berjalan di pasar- pasar (seperti manusia yang lain)? Sepatutnya diturunkan malaikat kepadanya, supaya malaikat itu turut memberi peringatan dan amaran bersama-sama dengannya (sebagai saksi yang membenarkannya).
Arnavutça:
Dhe ata thonë: “Çka ka ky pejgamber? Ahan ushqimin dhe shëtitë nëpër tregje; sikur t’ju kishte dërguar atij një engjëll, e të bëhet me të paralajmërues,
Bulgarca:
И казват: “Що за пратеник е този? Яде храна и ходи по пазарите. Защо не му бе изпратен ангел, за да бъде с него предупредител?
Sırpça:
И још говоре: „Шта је овом посланику, он храну једе и по пијацама шета; зашто му није послат један анђео да заједно са њим опомиње,
Çekçe:
A říkají dále: 'Co je to za posla Božího, jenž pokrmy pojídá a po trzích chodí. Kdyby mu byl tak poslán anděl nějaký, aby spolu s ním byl varovatelem,
Urduca:
کہتے ہیں "یہ کیسا رسول ہے جو کھانا کھاتا ہے اور بازاروں میں چلتا پھرتا ہے؟ کیوں نہ اس کے پاس کوئی فرشتہ بھیجا گیا جو اس کے ساتھ رہتا اور (نہ ماننے والوں کو) دھمکاتا؟
Tacikçe:
Гуфтанд: «Чаро ин паёмбар, ғизо мехӯрад ва дар бозорҳо роҳ меравад? Чаро фариштае бар ӯ фурӯд намеояд то бо ӯ бимдиҳанда бошад?
Tatarca:
Мөшрикләр әйттеләр: "Мин пәйгамбәр диюче Мухәммәдкә ни булды, башка кешеләр кеби аш ашый, базарларда йөри, ни булыр иде, әгәр Мухәммәдкә бер фәрештә иңгән булса, шул фәрештә белән аның Аллаһ ґәзабы белән куркытучы пәйгамбәр икәнлеге ачыкланыр иде.
Endonezyaca:
Dan mereka berkata: "Mengapa rasul itu memakan makanan dan berjalan di pasar-pasar? Mengapa tidak diturunkan kepadanya seorang malaikat agar malaikat itu memberikan peringatan bersama-sama dengan dia?,
Amharca:
ለዚህም መልክተኛ ምግብን የሚበላ፣ በገበያዎችም የሚኼድ ሲኾን ምን (መልክተኛነት) አለው ከርሱ ጋር አስፈራሪ ይኾን ዘንድ ወደርሱ መልአክ (ገሃድ) አይወረድም ኖሯልን አሉ፡፡
Tamilce:
அவர்கள் கூறுகிறார்கள்: “இந்த தூதருக்கு என்ன ஏற்பட்டது!? இவர் உணவு சாப்பிடுகிறார்; இன்னும், கடைத் தெருக்களில் உலாவுகிறார். இவர் மீது ஒரு வானவர் இறக்கப்பட்டு அவர் இவருடன் (மக்களை) எச்சரிப்பவராக இருக்க வேண்டாமா?”
Korece:
이때 또 그들은 음식을 먹고 시장을 걸어다니는 이 사람은 어떤 선지자이뇨 왜 천사가 그에게 내려와 훈계자로써 그와 함께 하지 않느뇨
Vietnamca:
Họ (những kẻ vô đức tin) nói: “Thiên Sứ gì mà ăn thức ăn và đi rong giữa chợ thế kia! Đáng lẽ ra phải có một vị Thiên Thần nào đó được cử xuống làm vị cảnh báo cùng với Y thì mới phải lý!”
Ayet Linkleri: