Arapça:
إِنَّ الَّذِينَ جَاءُوا بِالْإِفْكِ عُصْبَةٌ مِّنكُمْ ۚ لَا تَحْسَبُوهُ شَرًّا لَّكُم ۖ بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ ۚ لِكُلِّ امْرِئٍ مِّنْهُم مَّا اكْتَسَبَ مِنَ الْإِثْمِ ۚ وَالَّذِي تَوَلَّىٰ كِبْرَهُ مِنْهُمْ لَهُ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Çeviriyazı:
inne-lleẕîne câû bil'ifki `uṣbetüm minküm. lâ taḥsebûhü şerral leküm. bel hüve ḫayrul leküm. likülli-mriim minhüm me-ktesebe mine-l'iŝm. velleẕî tevellâ kibrahû minhüm lehû `aẕâbün `ażîm.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Haberiniz olsun ki (Muhammed'in eşine) bu ağır ifki (iftirayı) uyduranlar sizin içinizden bir gruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük saymayın; aksine o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan herbir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı ceza) vardır. (Elebaşlılık yapan, bu yüzden de) bu günahın büyüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır.
Diyanet İşleri:
(Peygamber'in eşi hakkında) o yalanı uyduranlar içinizden bir güruhtur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, o sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden her birine kazandığı günah karşılığı ceza vardır; içlerinden elebaşılık yapana ise büyük azap vardır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
O uydurma haberi size getiren sizden bir taifedir; onu şer sanmayın kendinize, hatta o, hayırdır size. Onlardan herbirinin kazandığı günah, kendisine aittir, içlerinden, suçun en büyüğünü yüklenene gelince: Onundur en büyük azap.
Şaban Piriş:
(Peygamber hanımına) o iftirayı yapanlar içinizden bir topluluktur Bunu kendiniz için kötü sanmayın. Aksine o, sizin için çok hayırlı olmuştur. Onlardan her biri için günah olarak kazandıkları şeyler vardır. En büyük azap da onlardan elebaşılık yapanadır.
Edip Yüksel:
O iftirayı, sizden bir çete uydurdu. Onun sizin için kötü olduğunu sanmayın; aksine sizin için iyi (bir ders) dir. Bu arada, onlardan her biri günahı paylaşmıştır. Elebaşılık yapanları da büyük bir cezayı haketmiştir.
Ali Bulaç:
Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır.
Suat Yıldırım:
O İftirayı çıkaranlar, içinizden küçük bir gruptur.Siz o iftirayı kendi hakkınızda fena bir şey sanmayın, bilakis o sizin için hayırlıdır.O iftiracılara gelince, onlardan her birinin, kazandığı günah nisbetinde cezası vardır.Bu yaygaranın elebaşılığını yapan şahsa ise cezanın en büyüğü vardır.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Muhakkak o kimseler ki, iftira ile geliverdiler, sizden bir zümredirler. Onu sizin için bir şer sanmayın, belki o sizin için bir hayırdır. Onlardan her kişiye de günahtan kazandığı şey vardır. Onlardan o kimse ki, onun büyüğünü deruhte etmiştir, onun için de pek büyük bir azap vardır.
Yaşar Nuri Öztürk:
O ifki/yalan haberi/iftirayı getirenler, içinizden bir gruptur. Onu sizin için şer sanmayın. Aksine, o, sizin için bir hayırdır. Onlardan her kişiye o günahtan kazandığı vardır. Onların, günahın büyüğünü yönetenine de büyük bir azap vardır.
Bekir Sadak:
Eger mumin kisilerdenseniz, Allah buna benzer bir seye bir daha donememenizi tavsiye eder.
İbni Kesir:
Doğrusu uydurulmuş bir yalanla gelenler, içinizden bir zümredir. Bunu kendiniz için kötü sanmayın. O, sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden her birine kazandığı günaha karşılık ceza vardır. En büyük azab da içlerinden elebaşılık yapanındır.
Adem Uğur:
(Peygamber´in eşine) bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan her bir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı ceza) vardır. Onlardan (elebaşlık yapıp) bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır.
İskender Ali Mihr:
Muhakkak ki (Hz. Ayşe hakkında) ifk (iftira) ile gelenler, sizden bir gruptur. Sizin için onun bir şerr olduğunu zannetmeyin. Hayır, o sizin için hayırdır. Onlardan herbirinin günahtan kazandıkları (cezalar) vardır. Ve onun büyüğünü yönetene (uydurup, yayana) büyük azap vardır.
Celal Yıldırım:
Doğrusu, iftira ile gelenler sizden birkaç kişidir. Bunu kendiniz için şer sanmayın, bilâkis o sizin için hayırlıdır. O iftiracılardan her birine kazandığı günah vardır. Onlardan iftiranın büyüklüğüne sahip çıkıp yürütene ise büyük bir azâb vardır.
Tefhim ul Kuran:
Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur
Fransızca:
Ceux qui sont venus avec la calomnies sont un groupe d'entre vous. Ne pensez pas que c'est un mal pour vous, mais plutôt, c'est un bien pour vous. A chacun d'eux ce qu'il s'est acquis comme pêché. Celui d'entre eux qui s'est chargé de la plus grande part aura un énorme châtiment.
İspanyolca:
Los mentirosos forman un grupo entre vosotros. No creáis que se resolverá en mal para vosotros, antes, al contrario, en bien. Todo aquél que peque recibirá conforme a su pecado; pero el que se cargue con más culpa tendrá un castigo terrible.
İtalyanca:
Invero molti di voi son stati propalatori della calunnia. Non consideratelo un male, al contrario è stato un bene per voi. A ciascuno di essi spetta il peccato di cui si è caricato, ma colui che se ne è assunto la parte maggiore avrà un castigo immenso.
Almanca:
Gewiß, diejenigen, welche die Ifk-Lüge erfanden, sind ein Teil von euch. Denkt nicht, daß diese (Ifk-Lüge) etwas Böses für euch ist. Nein, sondern sie ist gut für euch. Für jeden Mann von ihnen gibt es das, was er sich von der Verfehlung erwarb. Und derjenige von ihnen, der das Meiste davon verantwortete, für ihn ist eine qualvolle Peinigung bestimmt.
Çince:
造谣者确是你们中的一伙人。你们不要以为这件事对于你们是有害的, 其实是有益的。他们中的每个人,各应当受他所谋求的罪恶;他们中的罪魁,应受重大的刑罚。
Hollandaca:
Wat degenen onder u betreft, die de leugen omtrent Aïsha hebben openbaar gemaakt, denk niet dat dit een kwaad voor u is; integendeel, het is beter voor u. Ieder hunner zal gestraft worden, overeenkomstig de onrechtvaardigheid waaraan hij schuldig zal zijn, en degeen hunner die getracht heeft haar te verzwaren, zal eene gestrenge straf ondergaan.
Rusça:
Те, которые возвели навет на мать правоверных Аишу, являются группой из вас самих. Не считайте это злом для вас. Напротив, это является добром для вас. Каждому мужу из них достанется заработанный им грех. А тому из них, кто взял на себя большую часть этого, уготованы великие мучения.
Somalice:
Kuwa la Yimid Been Abuurka (Qadafka Caasho) waa Koox Idinka mid ah, How Malaynina inay Shar Idiin tahay, waxayse idiin tahay Khayr, Qof kasta oo ka Mid ahna waxaa u Sugnaaday wuxuu kasban oo Dambi ah midka Qaatay Waynanka Arintana oo ka mid ah wuxuu Mudan Cadaab weyn (Ibnu Salool).
Swahilice:
Hakika wale walio leta uwongo ni kundi miongoni mwenu. Msifikiri ni shari kwenu, bali hiyo ni kheri kwenu. Kila mtu katika wao atapata aliyo yachuma katika madhambi. Na yule aliyejitwika sehemu yake kubwa miongoni mwao, atapata adhabu kubwa.
Uygurca:
شۈبھىسىزكى، سىلەردىن بىر گۇرۇھ ئادەم (ئائىشەگە) بوھتان چاپلىدى. بۇ سىلەر ئۈچۈن يامان ئەمەستۇر، (سەۋر قىلغانلىقىڭلار بىلەن ساۋابقا ئېرىشىدىغانلىقىڭلار ئۈچۈن ۋە ئائىشە، سەفۋانلارنىڭ پاكلىقى ئاشكارا بولىدىغانلىقى ئۈچۈن) بەلكى ياخشىدۇر، بوھتان چاپلىغۇچىلاردىن كىمنىڭ قانچىلىك گۇناھى بولسا، ئۇنىڭغا شۇنچىلىك جازا بېرىلىدۇ، بوھتاننىڭ چوڭ قىسمىنى تارقاتقان ئادەم (يەنى ئابدۇللاھ ئىبن ئۇبەي) قاتتىق ئازابقا دۇچار بولىدۇ
Japonca:
本当にこの虚言を広めた者は,あなたがたの中の一団である。これをあなたがたへの災いと思ってはならない。いや,それはあなたがたのため良いことである。かれらの中それぞれの者は,その稼いだ罪によ(り罰せられ)る。なかでもそれに大きく関与した者は,厳しい懲罰に処せられるのである。
Arapça (Ürdün):
(إن الذين جاءوا بالإفك) أسوأ الكذب على عائشة رضي الله عنها، أم المؤمنين بقذفها (عصبة منكم) جماعة من المؤمنين قالت: حسان بن ثابت، وعبد الله بن أبي، ومسطح، وحمنة بنت جحش (لا تحسبوه) أيها المؤمنون غير العصبة (شرا لكم بل هو خير لكم) يأجركم الله به، ويظهر براءة عائشة ومن جاء معها منه وهو صفوان، فإنها قالت: " كنت مع النبي صلى الله عليه وسلم في غزوة بعدما أنزل الحجاب، ففرغ منها ورجع ودنا من المدينة، وآذن بالرحيل ليلة فمشيت وقضيت شأني وأقبلت إلى الرحل فإذا عقدي انقطع ـ هو بكسر المهملة: القلادة ـ فرجعت ألتمسه، وحملوا هودجي ـ هو ما يركب فيه ـ على بعيري يحسبونني فيه، وكانت النساء خفافا إنما يأكلن العلقة ـ هو بضم المهملة وسكون اللام من الطعام: أي القليل ـ ووجدت عقدي وجئت بعدما ساروا فجلست في المنزل الذي كنت فيه، وظننت أن القوم سيفقدونني فيرجعون إلي فغلبتني عيناي فنمت وكان صفوان قد عرس من وراء الجيش فأدلج ـ هما بتشديد الراء والدال أي نزل من آخر الليل للاستراحة ـ فسار منه فأصبح في منزله فرأى سواد إنسان نائم ـ أي شخصه ـ فعرفني حين رآني، وكان يراني قبل الحجاب، فاستيقظت باست
Hintçe:
बेशक जिन लोगों ने झूठी तोहमत लगायी वह तुम्ही में से एक गिरोह है तुम अपने हक़ में इस तोहमत को बड़ा न समझो बल्कि ये तुम्हारे हक़ में बेहतर है इनमें से जिस शख्स ने जितना गुनाह समेटा वह उस (की सज़ा) को खुद भुगतेगा और उनमें से जिस शख्स ने तोहमत का बड़ा हिस्सा लिया उसके लिए बड़ी (सख्त) सज़ा होगी
Tayca:
แท้จริงบรรดาผู้นำข่าวเท็จมานั้น เป็นบุคคลกลุ่มหนึ่งจากพวกเจ้า พวกเจ้าอย่าได้คิดว่ามันเป็นการชั่วแก่พวกเจ้า แต่ว่ามันเป็นการดีแก่พวกเจ้า สำหรับทุกคนในพวกเขานั้น คือสิ่งที่เขาได้ขวนขวายไว้จากการทำบาปส่วนผู้ที่มีบทบาทมากในเรื่องนี้ในหมู่พวกเขานั้น เขาผู้นั้นจะได้รับการลงโทษอย่างมหันต์
İbranice:
אלה אשר העלילו את עלילת השקר (על כבוד עאישה אשת הנביא) הם קבוצה מזערית ביניכם. אל תחשבו כי הדבר הזה רע לכם, כי רק לטוב יהיה לכם. לכל אחד מהם חלקו במה שעשה מן החטא. והאשם העיקרי צפוי לעונש חמור
Hırvatça:
Zbilja, oni koji su iznijeli potvoru jesu jedna skupina između vas! Vi ne smatrajte to nekim zlom po vas; ne, to je dobro po vas. Svaki od njih bit će kažnjen prema grijehu koji je zaslužio, a onoga od njih koji je to najviše činio čeka patnja velika.
Rumence:
Mulţi printre voi sunt cei care răspândesc minciuna. Să nu socotiţi că ar fi un rău pentru voi, ci un bine, căci fiece om poartă păcatul ce l-a săvârşit. Cel dintre ei ce l-a luat asupra sa partea cea mai mare va avea o osândă cumplită.
Transliteration:
Inna allatheena jaoo bialifki AAusbatun minkum la tahsaboohu sharran lakum bal huwa khayrun lakum likulli imriin minhum ma iktasaba mina alithmi waallathee tawalla kibrahu minhum lahu AAathabun AAatheemun
Türkçe:
O ifki/yalan haberi/iftirayı getirenler, içinizden bir gruptur. Onu sizin için şer sanmayın. Aksine, o, sizin için bir hayırdır. Onlardan her kişiye o günahtan kazandığı vardır. Onların, günahın büyüğünü yönetenine de büyük bir azap vardır.
Sahih International:
Indeed, those who came with falsehood are a group among you. Do not think it bad for you; rather it is good for you. For every person among them is what [punishment] he has earned from the sin, and he who took upon himself the greater portion thereof - for him is a great punishment.
İngilizce:
Those who brought forward the lie are a body among yourselves: think it not to be an evil to you; On the contrary it is good for you: to every man among them (will come the punishment) of the sin that he earned, and to him who took on himself the lead among them, will be a penalty grievous.
Azerbaycanca:
Həqiqətən, (Aişə barəsində) yalan xəbər gətirənlər öz içərinizdə olan bir zümrədir (münafiqlərdir). Onu (o xəbəri) pis bir şey zənn etməyin. O, bəlkə də, sizin üçün xeyirlidir. O zümrədən olan hər bir şəxsin qazandığı günahın cəzası vardır. Onlardan günahın böyüyünü öz üstünə götürəni (Abdulah ibn Ubeyyi) isə (qiyamət günü) çox böyük (şiddətli) bir əzab gözləyir!
Süleyman Ateş:
O yalan haberi getir(ip ortaya at)anlar, içinizden bir topluluktur. Siz, onu sizin için şer sanmayın. Tersine o, sizin için hayırdır. Onlardan her kişi işlediği günah'ın cezasını görecektir. Onlardan o(yala)nın en büyüğünü idare edene de büyük bir azab vardır.
Diyanet Vakfı:
(Peygamber'in eşine) bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan her bir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı ceza) vardır. Onlardan (elebaşlık yapıp) bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır.
Erhan Aktaş:
Bu ifk’i(1) yapanlar içinizden birileridir. Sizin için bunun bir şer olduğunu sanmayın. Aksine bu sizin için bir hayırdır. Onlardan her birine günahtan bir pay vardır. İçlerinden önderlik yapıp bunu organize eden kimse için de çok büyük bir azâp vardır.
Kral Fahd:
(Peygamber’in eşine) bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir gruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan her bir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı ceza) vardır. Onlardan (elebaşılık yapıp) bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır.
Hasan Basri Çantay:
O uydurma haberi (iftirayı) getirenler içinizden (mahdud) bir zümredir. Onu (o yalanı) sizin için bir şey sanmayın. Bil´akis o, sizin için bir hayırdır. Onlardan herkese kazandığı günah (nisbetinde ceza) vardır. Onlardan (günâh) ın büyüğünü der´uhde (ve irtikâb) eden o adam (yok mu? işte) en büyük azâb onundur.
Muhammed Esed:
Başkalarını yalan yere iffetsizlikle suçlayanlar içinizden bir güruhtur; (fakat, siz, bu haksız suçlamaya maruz kalanlar,) bunu kendiniz için kötü bir şey sanmayın; tersine bu sizin için hayırdır! (İftiracılara gelince,) onların her biri (böyle yaparak) işledikleri günahın yükünü taşıyacaklardır; ve onlardan bu (günahın) işlenmesinde başı çekenleri vahim bir azap beklemektedir!
Gültekin Onan:
Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur
Ali Fikri Yavuz:
(Hz. Aişe hakkında) o iftira haberini getirenler, içinizden (münafık olan) bir zümredir. O iftirayı, Allah katında sizin için bir kötülük sanmayın. Bilâkis o, (sevab bakımından ahirette) hakkınızda bir hayırdır. (Bu hitab, iftira hadisesinden üzülen müminleredir). O iftiracılardan her kişiye, kazandığı günah kadar ceza vardır. Onlardan günahın büyüğünü yüklenen (Abdullah İbni Ubeyy) için büyük bir azab vardır.
Portekizce:
Aqueles que lançam a calúnia, constituem uma legião entre vós; não considereis isso coisa ruim para vós; pelo contrário,é até bom. Cada um deles receberá o castigo merecido por seu delito, e quem os liderar sofrerá um severo castigo.
İsveççe:
Det var en grupp av era egna som spred det illvilliga förtalet. Men anse inte detta som ett ont; nej, det är tvärtom ett gott för er! Var och en av dessa [ryktesspridare] skall stå till svars för sin del i denna synd och den av dem som bär huvudansvaret har ett hårt straff att vänta.
Farsça:
به یقین کسانی که آن تهمت [بزرگ] را [درباره یکی از همسران پیامبر به میان] آوردند، گروهی [هم دست و هم فکر] از [میان] خود شما بودند، آن را برای خود شرّی مپندارید، بلکه آن برای شما خیر است، برای هر مردی از آنان کیفری به میزان گناهی است که مرتکب شده، و آن کس که بخش عمده آن را بر عهده گرفته است، برایش عذابی بزرگ است.
Kürtçe:
بێگومان کەسانێک کە ئەو بوھتانەیان (بۆ عائیشەی خێزانی پێغەمبەر ﷺ) ھەڵبەست دەستەیەک بوون لەخۆتان (ومونافیقیشیان تێدا بوو) وا مەزانن ئەو (بوھتانە) شەڕو خراپە بۆتان (وانیە) بەڵکو خێرو چاکەیە بۆتان بۆھەر یەک لەوانە ھەیە لەتاوان بەو ئەندازەی ھەوڵیداوە (لەو بوھتانەدا) وە ئەو کەسەیان کەبەشی گەورەی بوھتانەکەی گرتە ئەستۆ (کەعەبدوڵڵای کوڕی ئوبەی بوو) (لەڕۆژی دواییدا) بۆ ئەوە سزای ھەرە گەورە
Özbekçe:
Албатта, ифкни келтирганлар ўзингиздан бўлган бир тўдадир. Уни ўзингизга ёмонлик деб ҳисобламанг. Аксинча, у сиз учун яхшиликдир. Улардан ҳар бир киши учун ўзи қилган касбнинг гуноҳи бордир. Улардан (гуноҳнинг) каттасини кўтарган кимсага буюк азоб бордир. (Ислом душманлари ақлий тортишувларда, жанг майдонларида мусулмонлардан устун кела олишларига кўзлари етмаганидан кейин мусулмонларнинг энг кучли нуқтасини заифлаштириш учун очиқдан-очиқ иғво, бўҳтон, туҳмат ва уйдирма қилишга ўтдилар. Гапни бошқа ёққа буриб, ҳақиқатдан четга чиқиш, ёлғондан уйдирма тўқиш, бўҳтон ва иғво қилиш араб тилида »ифк« дейилади. Мунофиқлар Ойиша онамизга нисбатан ифк уюштирдилар. Уларнинг ифкига баъзи содда мусулмонлар ҳам қўшилдилар. Орада катта фитна чиқди. Ойиша онамизни зино қилганликда айблай бошладилар. У кишига нисбатан ифк–иғво, бўҳтон, туҳмат ва уйдирма уюштирилди. Бу ҳодиса »Ифк ҳодисаси« номи билан машҳурдир.)
Malayca:
Sesungguhnya orang-orang yang membawa berita yang amat dusta itu ialah segolongan dari kalangan kamu; janganlah kamu menyangka (berita yang dusta) itu buruk bagi kamu, bahkan ia baik bagi kamu. Tiap-tiap seorang di antara mereka akan beroleh hukuman sepadan dengan kesalahan yang dilakukannya itu, dan orang yang mengambil bahagian besar dalam menyiarkannya di antara mereka, akan beroleh seksa yang besar (di dunia dan di akhirat).
Arnavutça:
Me të vërtetë, ata që bënë shpifje (ndaj bashkëshortes së Muhammedit), janë një grup prej jush. Mos e konsideroni këtë (shpifje), të keqe për ju. Jo, kjo është mirë për ju. Çdonjëri prej tyre, do të dënohet për atë që ka bërë, e atë, prej tyre që ka bërë më së shumti, e pret dënimi i madh.
Bulgarca:
Онези, които оклеветиха [Аиша], са [само] група от вас. Не смятайте, че то е зло за вас! Не, то е добро за вас. Над всеки от онези тегне грехът, който е придобил, а за най-големия виновник има огромно мъчение.
Sırpça:
Међу вама је било оних који су износили потвору. Ви не сматрајте то неким злом по вас; не, то је добро по вас. Сваки од њих биће кажњен према греху који је заслужио, а онога од њих који је то највише радио чека велика патња.
Çekçe:
Věru ti, kdož přišli s pomluvou, jsou jen malou skupinou mezi vámi, však nepokládejte to za něco zlého pro vás. Nikoliv, je to pro vás dobré. Každému muži z nich se dostane toho, co zaslouží si podle hříchu, zatímco ten, kdo z nich vzal na sebe jeho větš
Urduca:
جو لوگ یہ بہتان گھڑ لائے ہیں وہ تمہارے ہی اندر کا ایک ٹولہ ہیں اس واقعے کو اپنے حق میں شر نہ سمجھو بلکہ یہ بھی تمہارے لیے خیر ہی ہے جس نے اس میں جتنا حصہ لیا اس نے اتنا ہی گناہ سمیٹا اور جس شخص نے اِس کی ذمہ داری کا بڑا حصہ اپنے سر لیا اس کے لیے تو عذاب عظیم ہے
Tacikçe:
Касоне, ки он дурӯғи бузургро сохтаанд, гурӯҳе аз шумоянд. Мапиндоред, ки шуморо дар он шарре бувад. На, хайри шумо дар он бувад. Ҳар марде аз онҳо ба он андоза гуноҳ, ки кардааст, ба ҷазо расад ва аз миёни онҳо, он ки бештарини ин бӯҳтонро ба ӯҳда дорад ба азобе бузург гирифтор меояд.
Tatarca:
Сездән бер җәмәгать синең алдыңа: "Гаишә разыйәллаһу ґәнһә зина кылды", – дип зур ифтира белән килде. Ий Мухәммәд г-м вә Гаишә: сез бу ифтираны үзегезгә зарарлы дип уйламагыз, бәлки сезнең өчен хәерледер. Ул ифтира итүче җәмәгатьнең һәр берсенә булачактыр кәсеп иткәннәре хәтле гөнаһ. Алардан олугъ ифтираны башлап сөйләүчегә ахирәттә олугъ ґәзаб булыр.
Endonezyaca:
Sesungguhnya orang-orang yang membawa berita bohong itu adalah dari golongan kamu juga. Janganlah kamu kira bahwa berita bohong itu buruk bagi kamu bahkan ia adalah baik bagi kamu. Tiap-tiap seseorang dari mereka mendapat balasan dari dosa yang dikerjakannya. Dan siapa di antara mereka yang mengambil bahagian yang terbesar dalam penyiaran berita bohong itu baginya azab yang besar.
Amharca:
እነዚያ መጥፎን ውሸት ያመጡ ከናንተው የኾኑ ጭፍሮች ናቸው፡፡ ለእናንተ ክፉ ነገር ነው
Tamilce:
நிச்சயமாக (நபியின் மனைவியின் மீது) இட்டுக்கட்டியவர்கள் உங்களில் உள்ள ஒரு குழுவினர்தான். அதை உங்களுக்கு தீமையாக கருதாதீர்கள். மாறாக, அதுவும் உங்களுக்கு ஒரு நன்மைதான். அவர்களில் ஒவ்வொருவருக்கும் - பாவத்தில் அவர் எதை செய்தாரோ - அதனுடைய தண்டனை உண்டு. இன்னும், அவர்களில் யார் அதில் (-இட்டுக்கட்டுவதில்) பெரியதை பொறுப்பெடுத்து செய்தாரோ (-இந்த பழியை அதிகம் பரப்பினாரோ) அவருக்கு பெரிய தண்டனை உண்டு.
Korece:
실로 중상을 퍼뜨린 무리가 너희 가운데 있었으되 그것을 너 희에 대한 죄악으로 생각지 말고 오히려 너희를 위한 선으로 생각 하라 모든 인간은 그가 죄악으로얻은 만큼 보상되며 그 가운데의 우두머리는 더 큰 벌을 받으리라
Vietnamca:
Quả thật, những kẻ vu khống (‘A-ishah vợ của Thiên Sứ Muhammad) chỉ gồm một phần tử nhỏ trong các ngươi. Các ngươi chớ nghĩ rằng đó là điều xấu cho các ngươi, mà (các ngươi hãy biết rằng) đó là điều tốt cho các ngươi. Mỗi người trong bọn họ (những kẻ vu khống) sẽ phải chịu sự trừng phạt cho tội mà họ đã gây ra, riêng kẻ chủ mưu sẽ phải chịu hình phạt khủng khiếp.
Ayet Linkleri: