Arapça:
۞ وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِم مِّن ضُرٍّ لَّلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
Çeviriyazı:
velev raḥimnâhüm vekeşefnâ mâ bihim min ḍurril leleccû fî ṭugyânihim ya`mehûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer onlara acıyıp da için de bulundukları sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında büsbütün direnirlerdi.
Diyanet İşleri:
Biz onlara acısak ve başlarındaki sıkıntıyı gidersek bile, azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onlara acırsan ve uğradıkları zararı giderirsen gene azgınlıklarında şaşkıncasına ısrar edip giderler.
Şaban Piriş:
Eğer onlara rahmet edip, başlarındaki sıkıntıyı gidermiş olsaydık bile yine de azgınlıkları içinde bocalayıp dururlardı.
Edip Yüksel:
Kendilerine acıyıp başlarına gelen perişanlıklarını giderseydik bile, azgınlıklarına dalıp bocalayacaklardı.
Ali Bulaç:
Eğer onlara merhamet eder ve onlara dokunan zararı gideriverirsek, taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarını sürdürecekler.
Suat Yıldırım:
Eğer Biz onlara merhamet edip, uğradıkları belayı giderseydik, yine onlar azgınlıklarında devam edip giderlerdi. [8,23; 6,28-29]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve eğer onlara merhamet etsen ve kendilerindeki zararı açıversen, elbetteki yine azgınlıklarında devam edip tereddütte bulunacaklardır.
Yaşar Nuri Öztürk:
Eğer biz onlara acıyıp da üstlerindeki sıkıntıyı kaldırsaydık, azgınlıkları içinde sersem sersem bocalamaya devam edeceklerdi.
Bekir Sadak:
Hayir
İbni Kesir:
Şayet Biz, onlara acısak ve başlarındaki sıkıntıyı gidersek yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlar.
Adem Uğur:
Eğer onlara acıyıp da içinde bulundukları sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında direnirlerdi.
İskender Ali Mihr:
Ve eğer onlara rahmet (merhamet) edip, onlara zarar (sıkıntı, kıtlık) veren şeyi giderseydik, mutlaka şaşkın bir halde azgınlıklarında devam ederlerdi.
Celal Yıldırım:
Eğer biz onlara merhamet edip de üzerlerine çöken sıkıntıyı kaldırıversek, yine de azgınlıklarında inad edip bocalar dururlar.
Tefhim ul Kuran:
Eğer onlara merhamet eder ve onlara dokunan zararı gideriverirsek, tuğyanları içinde şaşkınca dolaşmalarını sürdürecekler.
Fransızca:
Si Nous leur faisions miséricorde et écartions d'eux le mal, ils persisteraient certainement dans leur transgression, confus et hésitants.
İspanyolca:
Si nos apiadáramos de ellos y les retiráramos la desgracia que tienen, persistirían, ciegos, en su rebeldía.
İtalyanca:
Se li facessimo oggetto della misericordia e allontanassimo la miseria che li affligge, certamente persevererebbero alla cieca nella loro ribellione.
Almanca:
Und würden WIR ihnen Gnade erweisen und ihnen das wegnehmen, was sie an Schädigendem traf, gewiß würden sie noch mehr in ihrer Maßlosigkeit verharren und abirren.
Çince:
假若我怜悯他们,而且解除他们所遭的苦难,他们必固执横蛮, 而徘徘徊于歧途之中。
Hollandaca:
Indien wij deernis met hen gehad, en hen van het kwaad verlost hadden, dat over hen gekomen is, zouden zij zekerlijk stijfhoofdiger in hunne dwaling hebben volhard, in verwarring ronddwalende.
Rusça:
Если бы Мы смилостивились над ними и избавили их от беды, они все равно продолжали бы слепо скитаться, настаивая на своем беззаконии.
Somalice:
Haddaan u Naxariisanno oon ka Faydno waxa haya oo Dhib ah waxay ku Madax Taagi Xumaantooda iyagoo ku Indho la'.
Swahilice:
Na lau tungeli warehemu na tukawaondolea shida waliyo nayo bila ya shaka wangeli endelea katika upotofu wao vile vile, wakitangatanga.
Uygurca:
ئەگەر ئۇلار (يەنى مۇشرىكلار) غا رەھىم قىلساق، ئۇلارغا كەلگەن كۈلپەتنى كۆتۈرۈۋەتسەك، چوقۇم گۇمراھلىقلىرىدا داۋاملىق تېڭىرقاپ يۈرۈشەتتى
Japonca:
われが慈悲を施してかれらを悩ます災厄を除いても,迷路に執着して途方もなくさ迷うであろう。
Arapça (Ürdün):
«ولو رحمناهم وكشفنا ما بهم من ضر» أي جوع أصابهم بمكة سبع سنين «للجوا» تمادوا «في طغيانهم» ضلالتهم «يعمهون» يترددون.
Hintçe:
और अगर हम उन पर तरस खायें और जो तकलीफें उनको (कुफ्र की वजह से) पहुँच रही हैं उन को दफा कर दें तो यक़ीनन ये लोग (और भी) अपनी सरकशी पर अड़ जाए और भटकते फिरें
Tayca:
และหากเราเมตตาพวกเขา และเราได้ปลดเปลื้องความทุกข์ยากออกจากพวกเขาแล้ว แน่นอนพวกเขาก็ยังคงมั่วสุมอยู่ในความผยองของพงกเขาเช่นเดียวกับคนตาบอด
İbranice:
אם נרחם עליהם ונסיר מעליהם צרה שהם נתונים בה, ימשיכו בתעייתם המעוורת אותם
Hırvatça:
I kad bismo im se smilovali i nevolju u kojoj se nalaze od njih otklonili, opet bi oni, sigurno, nastavili u osionosti svojoj lutati.
Rumence:
Dacă îi miluim, dacă îndepărtăm răul de ei, ei vor merge mai departe orbeşte în ticăloşia lor.
Transliteration:
Walaw rahimnahum wakashafna ma bihim min durrin lalajjoo fee tughyanihim yaAAmahoona
Türkçe:
Eğer biz onlara acıyıp da üstlerindeki sıkıntıyı kaldırsaydık, azgınlıkları içinde sersem sersem bocalamaya devam edeceklerdi.
Sahih International:
And even if We gave them mercy and removed what was upon them of affliction, they would persist in their transgression, wandering blindly.
İngilizce:
If We had mercy on them and removed the distress which is on them, they would obstinately persist in their transgression, wandering in distraction to and fro.
Azerbaycanca:
Əgər Biz onlara rəhm edib düşdükləri müsibətdən qurtarsaq, onlar şaşqın vəziyyətdə yenə də azğınlıqlarında davam edərlər. (Məkkəyə yeddi il ərzində aclıq, qıtlıq üz vermişdi. Məkkə müşrikləri Peyğəmbərin yanına gedib bu bəladan qurtarmaları üçün Allaha dua etməyi xahiş etmişdilər. Peyğəmbərin duasından sonra Məkkədə bolluq olmuş, camaatın güzəranı tamamilə yaxşılaşmışdı. Bunun müqabilində Peyğəmbərə iman gətirmək əvəzinə, müşriklər ona verdikləri əzab-əziyyəti daha da gücləndirmişdilər).
Süleyman Ateş:
Biz onlara acıyıp da başlarındaki sıkıntıyı açsaydık, yine azgınlıklarında bocalamağa devam ederlerdi.
Diyanet Vakfı:
Eğer onlara acıyıp da içinde bulundukları sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında direnirlerdi.
Erhan Aktaş:
Onlara, rahmet edip sıkıntılarını gidersek, yine de azgınlıklarına devam ederler.
Kral Fahd:
Eğer onlara acıyıp da içinde bulundukları sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında direnirlerdi.
Hasan Basri Çantay:
Eğer biz onlara acıyıb da kendilerindeki zararı giderecek olursak yine serseriyâne azgınlıklarında muhakkak devam ve inâd edeceklerdir.
Muhammed Esed:
Onlara merhamet edip (bu dünyada) başlarına gelebilecek darlık ve sıkıntıyı giderecek olsak, onlar yine de, o kurumlu azgınlıkları içinde körcesine bocalayıp dururlar.
Gültekin Onan:
Eğer onlara merhamet eder ve onlara dokunan zararı gideriverirsek, taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarını sürdürecekler.
Ali Fikri Yavuz:
Eğer biz, onlara (Mekke halkına) merhamet edip sıkıntılarını (uğradıkları kıtlığı) açıversek, mutlaka körükörüne giderek, yine azgınlıklarında inad edip dururlardı.
Portekizce:
Mas se Nos apiedarmos deles e os libertarmos da adversidade que os aflige, persistirão, vacilantes, na sua transgressão.
İsveççe:
Även om Vi förbarmade Oss över dem och befriade dem från det onda som tynger deras sinnen, skulle de framhärda i sitt trotsiga övermod, snubblande än hit än dit i blindo.
Farsça:
و اگر به آنان رحم کنیم و آسیب و گزندی را که دچار آن هستند [از آنان] برطرف سازیم، باز هم سرگردان و متحیر در سرکشی و طغیانشان لجاجت می ورزند.
Kürtçe:
وە ئەگەر ڕەحم بەوان (بت پەرستانی قورەیش) بکەین وە ئەو ناخۆشی و بەڵایەی لەسەریان بوو لایبەین و ھەڵیگرین (کەبریتی بوو لەبرسێتی بۆماوەی حەوت ساڵ) (نەک بیر ناکەنەوە) بێگومان لەسەرکەشی خۆیاندا ڕۆدەچن وبەسەر گەردانی دەمێننەوە
Özbekçe:
Агар уларга раҳм қилиб, уларга етган зарарни кушойиш қилсак ҳам, туғёнларида бардавом бўлиб, адашиб-улоқиб юраверадилар.
Malayca:
Dan sekiranya Kami menaruh belas kasihan kepada mereka serta Kami hapuskan kesusahan yang menimpa mereka, nescaya mereka akan tetap terus meraba-raba dalam kesesatan mereka yang melampaui batas itu.
Arnavutça:
Sikur Ne – t’i mëshironim ata dhe t’u largonim dëmet (që janë goditur me to), përsëri ata do të bredhnin të hutuar e të humbur.
Bulgarca:
И да ги пощадяхме и избавехме от бедата, която ги е сполетяла, пак щяха да упорстват, в своята престъпност да се лутат.
Sırpça:
И кад бисмо им се смиловали и отклонили од њих невољу у којој се налазе, опет би они, сигурно, наставили да у својој заблуди лутају.
Çekçe:
A i kdybychom se nad nimi slitovali a odstranili to zlé, jež na nich lpí, věru by zatvrzele ve vzpurnosti své setrvali jdouce jako slepí.
Urduca:
اگر ہم اِن پر رحم کریں اور وہ تکلیف جس میں آج کل یہ مبتلا ہیں دُور کر دیں تو یہ اپنی سرکشی میں بالکل ہی بہک جائیں گے
Tacikçe:
Агар бар онҳо раҳмат меоварем ва озореро, ки ба он гирифторанд, аз онҳо дур месохтем, боз ҳам хамчунон бо сарсахтӣ дар таҷовузи худ саргашта ме- монданд.
Tatarca:
Әгәр аларга рәхмәт итсәк, вә алардан ачлык зарарын бетерсәк, алар исә имансызлыкта ифрат китәрләр вә мөселманнарга дошманлыкларын арттырырлар.
Endonezyaca:
Andaikata mereka Kami belas kasihani, dan Kami lenyapkan kemudharatan yang mereka alami, benar-benar mereka akan terus menerus terombang-ambing dalam keterlaluan mereka.
Amharca:
ባዘንንላቸውና ከጉዳትም በእነርሱ ያለውን ባነሳንላቸው ኖሮ በጥመታቸው ውስጥ የሚዋልሉ ኾነው ይዘወትሩ ነበር፡፡
Tamilce:
அவர்கள் மீது நாம் கருணை புரிந்து, அவர்களுக்குள்ள தீங்கை (-பஞ்சத்தை) நாம் நீக்கி விட்டால் அவர்கள் தங்களது வரம்பு மீறுதலில் தறி கெட்டு தடுமாறியவர்களாக அளவுகடந்து பிடிவாதம் பிடித்திருப்பார்கள்.
Korece:
만일 하나님이 그들에게 자 비를 베풀어 그들의 고통을 제거 하여 준다하더라도 그들은 죄악을 더하여 방황하게 되리라
Vietnamca:
Dẫu TA có thương xót họ và cứu họ thoát khỏi hoạn nạn thì chắc chắn họ cũng lại tiếp tục vượt giới hạn và lang thang lây lất.
Ayet Linkleri: