Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

27

Sûredeki Ayet No: 

23

Ayet No: 

3182

Sayfa No: 

379

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

إِنِّي وَجَدتُّ امْرَأَةً تَمْلِكُهُمْ وَأُوتِيَتْ مِن كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظِيمٌ

Çeviriyazı: 

innî vecettü-mraeten temlikühüm veûtiyet min külli şey'iv velehâ `arşün `ażîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Gerçekten, onlara (Sebelilere) hükümdarlık eden, kendisine her türlü imkan verilmiş ve büyük bir tahta sahip olan bir kadınla karşılaştım.

Diyanet İşleri: 

Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Orada, onlara bir kadının hükümdar olduğunu gördüm ve kendisine her şey verilmiş ve bir de çok büyük tahtı var.

Şaban Piriş: 

Ben, orada hükümdarlık eden bir kadın buldum. Bu kadına her şey verilmiş, onun bir de kocaman tahtı var.

Edip Yüksel: 

Onları yöneten bir kadın buldum. Kendisine her şeyden verilmiş ve büyük bir sarayı var.

Ali Bulaç: 

Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona herşeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var.

Suat Yıldırım: 

Sebe halkını bir kadın hükümdarın yönettiğini gördüm. Kendisine her türlü imkân verilmiş. Onun güçlü bir yönetimi olduğu gibi pek büyük bir tahtı da var.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

«Muhakkak ki ben, bir kadın buldum ki onlara hükümdarlık ediyor ve kendisine her şeyden verilmiş ve onun için pek büyük bir taht da var.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Sabâlılara hükmeden bir kadın buldum. Kendisine herşeyden bir pay verilmiş, kocaman bir tahtı var.

Bekir Sadak: 

(29-31) Sebe melikesi: «Ey ileri gelenler! Bana, Bismillahirrahmanirrahim diye baslayan ve ´sakin bana karsi bas kaldirmayin ve teslim olarak gelin´ diyen Suleyman´dan gonderilen onemli bir mektup birakildi» dedi. *

İbni Kesir: 

Ora halkına hükmeden, her şeyden kendisine bolca verilmiş olan ve büyük bir tahta sahip bir kadın buldum.

Adem Uğur: 

Gerçekten, onlara (Sebe´lilere) hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım.

İskender Ali Mihr: 

Gerçekten ben, onlara melik olan (hükümdarlık yapan) bir hanım buldum. Ona, herşeyden verilmiş ve onun büyük bir arşı (tahtı) var.

Celal Yıldırım: 

Şüphen olmasın ki ben, ülkesi halkına hükmeden ve (bu hususta gereken ne ise) kendisine her şeyden (bir pay) verilen, aynı zamanda büyük bir tahtı bulunan bir kadına rastladım.

Tefhim ul Kuran: 

«Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona her şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var.»

Fransızca: 

J'ai trouvé qu'une femme est leur reine, que de toute chose elle a été comblée et qu'elle a un trône magnifique.

İspanyolca: 

He encontrado que reina sobre ellos una mujer, a quien se ha dado de todo y que posee un trono augusto.

İtalyanca: 

ho scoperto che una donna e loro regina, che è provvista di ogni bene e che possiede un trono magnifico.

Almanca: 

Ich fand eine Frau sie beherrschen, und ihr wurde von allem zuteil, und sie verfügt über einen gewaltigen Thron.

Çince: 

我确已发现一个妇人,统治一族人,她获得万物的享受,她有一个庞大的宝座。

Hollandaca: 

Ik vond eene vrouw, die daar regeerde, die voorzien is van alles, wat begeerlijk is voor een vorst, en een prachtigen troon heeft.

Rusça: 

Я обнаружил там женщину, которая царствует над ними. Ей даровано все, и у нее есть великий трон.

Somalice: 

Waxaan Helay Haweeney Xukumaysa Iana Siiyey wax kasta (oo Xukun ah) waxayna Leedahay Carshi Wayn.

Swahilice: 

Hakika mimi nimemkuta mwanamke anawatawala, naye amepewa kila kitu, na anacho kiti cha enzi kikubwa.

Uygurca: 

مەن ھەقىقەتەن ئۇلارغا (يەنى سەبە ئاھالىسىگە) بىر ئايالنىڭ (يەنى بىلقىسنىڭ) پادىشاھلىق قىلىۋاتقانلىقىنى كۆردۈم، ئۇنىڭغا (ئۆزىگە ۋە سەلتەنەتىگە كېرەكلىك) ھەممە نەرسە بېرىلگەن ئىكەن، ئۇ چوڭ ئەرشكە ئىگە ئىكەن

Japonca: 

わたしは或る婦人が,人びとを治めているのを発見しました。かの女には凡てのものが授けられ,また素晴しい王座がございます。

Arapça (Ürdün): 

«إني وجدت امرأة تملكهم» أي: هي ملكة لهم اسمها بلقيس «وأوتيت من كل شيء» يحتاج إليه الملوك من الآلة والعدة «ولها عرش» سرير «عظيم» طوله ثمانون ذراعاً وعرضه أربعون ذراعاً وارتفاعه ثلاثون ذراعاً مضروب من الذهب والفضة مكلل بالدر والياقوت الأحمر والزبرجد الأخضر والزمرد وقوائمه من الياقوت الأحمر والزبرجد الأخضر والزمرد عليه سبعة أبواب على كل بيت باب مغلق.

Hintçe: 

मैने एक औरत को देखा जो वहाँ के लोगों पर सलतनत करती है और उसे (दुनिया की) हर चीज़ अता की गयी है और उसका एक बड़ा तख्त है

Tayca: 

“ฉันได้พบหญิงคนหนึ่ง ปกครองพวกเขา และนางมีทุกสิ่ง และนางมีบัลลังก์อันใหญ่โต”

İbranice: 

הנני מצאתי מלכה השולטת בהם, והוענק לה מכל דבר ולה כס-מלכות אדיר

Hırvatça: 

Vidio sam da jedna žena njima vlada i da joj je svega i svačega dato, a ima i prijesto veličanstveni,

Rumence: 

Am aflat acolo o femeie ce domneşte peste ei. A fost dăruită cu toate bunurile şi are un tron măreţ.

Transliteration: 

Innee wajadtu imraatan tamlikuhum waootiyat min kulli shayin walaha AAarshun AAatheemun

Türkçe: 

"Sabâlılara hükmeden bir kadın buldum. Kendisine herşeyden bir pay verilmiş, kocaman bir tahtı var."

Sahih International: 

Indeed, I found [there] a woman ruling them, and she has been given of all things, and she has a great throne.

İngilizce: 

I found (there) a woman ruling over them and provided with every requisite; and she has a magnificent throne.

Azerbaycanca: 

Mən onlara (Səba əhlinə) padşahlıq edən bir qadın gördüm. Ona (dünyada şahlara lazım olan) hər şey verrilmişdir. Onun çox böyük (əzəmətli) bir taxtı vardır.

Süleyman Ateş: 

Ben onlara hükümdarlık eden bir kadın buldum, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı var.

Diyanet Vakfı: 

Gerçekten, onlara (Sebe'lilere) hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım.

Erhan Aktaş: 

“Onlara yöneticilik yapan bir kadın buldum. Ona her şeyden verilmiş. Çok görkemli bir tahtı var.”

Kral Fahd: 

Gerçekten, onlara (Sebe’lilere) hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım.

Hasan Basri Çantay: 

«Hakıykat, orada bir kadını onlara hükümdarlık eder buldum. Kendisine her şey verilmişdir. Onun bir de çok büyük bir tahtı var».

Muhammed Esed: 

"Oranın halkına bir kadının hükmettiğini gördüm; (öyle bir kadın ki,) kendisine (iyi ve güzel) şeylerin hepsinden (cömertçe) verilmiş; güçlü de bir yönetimi var.

Gültekin Onan: 

&quot

Ali Fikri Yavuz: 

Gerçekten ben bir kadın buldum, Sebe’ halkına padişahlık yapıyor, kendisine (padişahların muhtaç olduğu) her şey verilmiş. Muhteşem bir tahtı da var.

Portekizce: 

Encontrei uma mulher, que me governa (o povo), provida de tudo, e possuindo um magnífico trono.

İsveççe: 

Jag har fått se att en kvinna härskar över dem; hon har fått allt [av denna världens goda] och hennes tron är en mäktig och lysande [tron].

Farsça: 

به راستی من زنی را یافتم که بر آنان حکومت می کند، و از هر چیزی [که از وسایل و لوازم حکومت و قدرت است] به او داده اند و تختی بزرگ دارد،

Kürtçe: 

بەڕاستی من بینیم ئافرەتێك پادشای ئەوانە (بەناوی بەڵقیس) کەھەموو شتێکی (پادشایەتی) پێدراوە و تەختێکی (پادشایەتی) زۆر گەورەی ھەیە

Özbekçe: 

Дарҳақиқат, мен бир аёлни кўрдим. У уларнинг маликаси экан. Унга ҳар нарса берилган экан. Ҳамда унинг улуғ тахти бор экан. (Ўша Сабаъ юртида бир аёлни кўрдим. У аёл халққа подшоҳ экан. Аёлга ҳар нарса берилган экан. Ҳамда ўша маликанинг катта тахти бор экан.)

Malayca: 

"Sesungguhnya aku dapati seorang perempuan memerintah mereka dan ia telah diberikan kepadanya (serba sedikit) dari tiap-tiap sesuatu (yang diperlukan) dan ia pula mempunyai singgahsana yang besar.

Arnavutça: 

Kam parë nëj grua që i sundonte ata dhe që i është dhënë çdo gjë (që i nevojitet një sundimtareje) dhe e cila kishte një fron madhështor;

Bulgarca: 

Намерих една жена, която ги управлява. Всичко й е дадено и има велик трон.

Sırpça: 

Видео сам да једна жена њима влада и да јој је дато свега и свачега, а има и величанствени престо.

Çekçe: 

shledal jsem, že nad ní žena vládne, jež byla obdařena věcmi všemi a trůnu mohutného je majitelkou;

Urduca: 

میں نے وہاں ایک عورت دیکھی جو اس قوم کی حکمران ہے اُس کو ہر طرح کا ساز و سامان بخشا گیا ہے اور اس کا تخت بڑا عظیم الشان ہے

Tacikçe: 

Занеро ёфтам, ки бар онҳо подшоҳӣ мекунад. Аз ҳар неъмате бархурдор аст ва тахте бузург дорад.

Tatarca: 

Мин Бәлкыйс исемле бер хатын патшаны таптым, вә ул хатынга патшаларга бирелә торган һәрнәрсә бирелгән, дәхи аның зиннәтләнгән бер зур тәхете бардыр.

Endonezyaca: 

Sesungguhnya aku menjumpai seorang wanita yang memerintah mereka, dan dia dianugerahi segala sesuatu serta mempunyai singgasana yang besar.

Amharca: 

«እኔ የምትገዛቸው የኾኑችን ሴት ከነገሩም ሁሉ የተሰጠችኝ አገኘሁ፡፡ ለእርሷም ታላቅ ዙፋን አልላት፡፡

Tamilce: 

நிச்சயமாக நான் (அங்கு) ஒரு பெண், அவர்களை ஆட்சி செய்வதைக் கண்டேன். இன்னும், (ஆட்சிக்கு தேவையான) பொருள்கள் எல்லாம் அவள் வழங்கப்பட்டு இருக்கிறாள். இன்னும், அவளுக்கு சொந்தமான ஒரு பெரிய (-விலை உயர்ந்த) அரச கட்டிலும் உள்ளது.

Korece: 

저는 그곳에서 그들 위에 군림하고 있는 한 여성을 발견했는 데 그녀에게는 모든 것이 있었고 위대한 옥좌도 가지고 있습니다

Vietnamca: 

“Hạ thần đã phát hiện thấy có một nữ vương cai trị dân chúng, nữ vương đó đã được cung phụng đầy đủ mọi thứ và làm chủ một ngai vương vĩ đại.”