Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

25

Sûredeki Ayet No: 

4

Ayet No: 

2859

Sayfa No: 

360

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ ۖ فَقَدْ جَاءُوا ظُلْمًا وَزُورًا

Çeviriyazı: 

veḳâle-lleẕîne keferû in hâẕâ illâ ifkün-fterâhü vee`ânehû `aleyhi ḳavmün âḫarûn. feḳad câû żulmev vezûrâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

İnkâr edenler: "Bu Kur'ân Muhammed'in uydurmasıdır, ona başka bir topluluk yardım etmiştir" diyerek haksız ve asılsız bir söz uydurdular.

Diyanet İşleri: 

İnkar edenler: "Bu Kuran uydurmadır, ona başka bir topluluk yardım etmiştir" diyerek haksız ve asılsız bir söz uydurdular.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve kafir olanlar, bu dediler, ancak kendi uydurması ve bu hususta ona bir topluluk da yardım etmiştir; gerçekten de zulmettiler onlar ve yalan söylediler.

Şaban Piriş: 

Kâfirler: Bu, onun uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir. Bu hususta bir topluluk da ona yardım etmiştir, dediler. Böylelikle onlar, hiç şüphesiz zulüm ve iftira etmişlerdir.

Edip Yüksel: 

İnkar edenler, "Bu, başkalarının yardımıyla onun uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir," diyerek haksız ve asılsız bir tez ortaya koydular.

Ali Bulaç: 

İnkar edenler dediler ki: "Bu (Kur'an) olsa olsa ancak Onun uydurduğu bir yalandır, kendisi düzüp uydurmuş ve Ona bir başka topluluk da yardımda bulunmuştur." Böylelikle onlar, hiç şüphesiz haksızlık ve iftira ile geldiler.

Suat Yıldırım: 

Kâfirler: “Kur'ân onun uydurduğu bir yalan olup, bu hususta başkaları da kendisine yardımcı olmuşlardır” diye iddia ettiler. Onlar böylece, kesin bir yalan söyleyip zulmettiler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve kâfir olanlar dediler ki: «Bu bir yalandan başka değil, onu kendisi uydurdu ve ona, başka bir kavim de yardım etti.» Muhakkak ki, (o kâfirler) bir zulüm ve bir bühtan ile geldiler.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Küfre batanlar dediler ki: "Bu, onun uydurduğu bir düzmeceden başka şey değildir. Ve bu düzmecede ona, başka bir topluluk da yardım etmiştir." Yemin olsun ki, bunu söyleyenler bir zulüm, günah ve iftira sergilemişlerdir.

Bekir Sadak: 

Dilerse sana, bunlardan daha iyi olan, iclerinden irmaklar akan cennetler verebilen ve koskler kurabilen Allah yucelerin yucesidir.

İbni Kesir: 

Küfredenler dediler ki: Bu ancak onun uydurduğu bir yalandır ve ona bu hususta bir başka topluluk yardım etmiştir. Hiç şüphesiz onlar, zulüm ve iftira ile geldiler.

Adem Uğur: 

İnkâr edenler: Bu (Kur´an), olsa olsa onun (Muhammed´in) uydurduğu bir yalandır. Başka bir zümre de bu hususta kendisine yardım etmiştir, dediler. Böylece onlar hiç şüphesiz haksızlığa ve iftiraya başvurmuşlardır.

İskender Ali Mihr: 

Ve kâfirler: “Bu (Kur´ân), sadece onun uydurduğu bir yalandır. Ona bu konuda diğer kavimler de yardım etti.” dediler. Böylece onlar, bâtılla ve zulümle gelmiş oldular.

Celal Yıldırım: 

Küfre sapanlar, «bu Kur´ân, Muhammed´in uydurduğu yalandan başkası değildir

Tefhim ul Kuran: 

Küfre sapanlar dediler ki: «Bu (Kur´an), olsa olsa ancak onun uydurduğu bir yalandır, onu kendisi düzüp uydurmuş ve ona bir başka topluluk da yardımda bulunmuştur.» Böylelikle onlar, hiç şüphesiz haksızlık ve iftira ile geldiler.

Fransızca: 

Les mécréants disent : "Tout ceci n'est qu'un mensonge qu'il (Muhammad) a inventé, et où d'autres gens l'ont aidé". Or, ils commettent là une injustice et un mensonge.

İspanyolca: 

Dicen los infieles: «Esto no es sino una mentira, que él se ha inventado y en la que otra gente le ha ayudado». Obran impía y dolosamente.

İtalyanca: 

I miscredenti dicono: «Tutto questo non è altro che menzogna che costui ha inventato con l'aiuto di un altro popolo». Hanno commesso ingiustizia e falsità.

Almanca: 

Und diejenigen, die Kufr betrieben haben, sagten: "Dies ist nichts anderes als Ifk-Lüge , die er erfand, und ihm halfen dabei andere Leute." Bereits begingen sie Unrecht und Falschzeugnis.

Çince: 

不信道者说:这只是他所捏造的摇言,别的许多人曾帮助他。他们已做了不义的事,已说了不义的谬妄的话。

Hollandaca: 

En de ongeloovigen zeggen: Deze Koran is niets anders dan eene door hem uitgedachte leugen, en anderen hebben hem daarin bijgestaan; maar zij spraken eene onrechtvaardige zaak en eene leugen uit.

Rusça: 

Неверующие говорят: "Это - всего лишь ложь, которую он выдумал с помощью других людей". Воистину, они поступают несправедливо и лгут.

Somalice: 

Waxay Dheheen Gaaladii kani (quraanku) ma aha waxaan Been Abuur ahayn, uu la Yimid, Uguna Kaalmeeyeen Qoom kale, waxay la Yimaadeen Dulmi iyo Been (Daran).

Swahilice: 

Na wamesema walio kufuru: Haya si chochote ila ni uzushi alio uzua, na wamemsaidia kwa haya watu wengine! Hakika hawa wamekuja na dhulma na uwongo.

Uygurca: 

كاپىرلار: «بۇ (يەنى قۇرئان) پەقەت ئۇ (يەنى مۇھەممەد) ئۆزى توقۇغان يالغاندۇر، ئۇنىڭغا ئۇنى توقۇشقا باشقا بىر قەۋم (يەنى ئەھلى كىتاب) ياردەم بەرگەن» دەيدۇ، ئۇلار (پەيغەمبەر ئەلەيھىسسالامغا بوھتان چاپلاش بىلەن ئۇنىڭغا) زۇلۇم قىلدى ۋە يالغاننى چاپلىدى

Japonca: 

だが不信心な者たちは言う。「これは,かれが作り上げた虚言に過ぎない。外の者たちが,かれに協力したのである。」だが事はかれらこそ,無法と虚偽を(西?)したのである。

Arapça (Ürdün): 

«وقال الذين كفروا إن هذا» أي ما القرآن «إلا إفك» كذب «افتراه» محمد «وأعانه عليه قوم آخرون» وهم من أهل الكتاب، قال تعالى: «فقد جاءُوا ظلما وزورا» كفرا وكذبا: أي بهما.

Hintçe: 

और जो लोग काफिर हो गए बोल उठे कि ये (क़ुरान) तो निरा झूठ है जिसे उस शख्स (रसूल) ने अपने जी से गढ़ लिया और कुछ और लोगों ने इस इफतिरा परवाज़ी में उसकी मदद भी की है

Tayca: 

และบรรดาผู้ปฏิเสธศรัทธากล่าวว่า “แท้จริงอัลกุรอานนี้มิใช่อันใด นอกจากการโกหกที่มุฮัมมัดได้กุขึ้นเอง และหมู่ชนอื่นๆ ได้ช่วยเขาในเรื่องนี้” ดังนั้น แน่นอนพวกเขาได้นำมาซึ่งความอยุติธรรมและการโกหก

İbranice: 

ואמרו אלה אשר כפרו: 'אין זה (הקוראן) אלא שקר אשר בדה אותו בעזרת אנשים אחרים.' והם קיפחו ובדו שקר

Hırvatça: 

Oni koji ne vjeruju rekoše: "Ovo nije ništa drugo do velika laž koju on izmišlja, a u tome mu i drugi ljudi pomažu." Počiniše oni zulum i potvoru.

Rumence: 

Cei care tăgăduiesc au spus: “Aceasta nu este decât o minciună născocită de el şi un alţi oameni care îl ajută întru aceasta.” Ei vin cu nedreptate şi minciună.

Transliteration: 

Waqala allatheena kafaroo in hatha illa ifkun iftarahu waaAAanahu AAalayhi qawmun akharoona faqad jaoo thulman wazooran

Türkçe: 

Küfre batanlar dediler ki: "Bu, onun uydurduğu bir düzmeceden başka şey değildir. Ve bu düzmecede ona, başka bir topluluk da yardım etmiştir." Yemin olsun ki, bunu söyleyenler bir zulüm, günah ve iftira sergilemişlerdir.

Sahih International: 

And those who disbelieve say, "This [Qur'an] is not except a falsehood he invented, and another people assisted him in it." But they have committed an injustice and a lie.

İngilizce: 

But the misbelievers say: "Naught is this but a lie which he has forged, and others have helped him at it." In truth it is they who have put forward an iniquity and a falsehood.

Azerbaycanca: 

Kafir olanlar: “Bu (Qur’an) onun (Muhəmmədin) uydurmasından başqa bir şey deyildir. Ona bu işdə başqa bir tayfa (yəhudilər) kömək etmişdir!” – deyərək (özləri bu batil iddiaları ilə) zülmə (küfrə) və böhtana yuvarlandılar.

Süleyman Ateş: 

İnkar edenler: "Bu, yalandan başka bir şey değildir. (Muhammed) onu uydurdu, başka bir topluluk da kendisine yardım etti." dediler ve kesin bir haksızlığa ve iftiraya vardılar.

Diyanet Vakfı: 

İnkar edenler: Bu (Kur'an), olsa olsa onun (Muhammed'in) uydurduğu biryalandır. Başka bir zümre de bu hususta kendisine yardım etmiştir, dediler. Böylece onlar hiç şüphesiz haksızlığa ve iftiraya başvurmuşlardır.

Erhan Aktaş: 

Kâfirler: “Bu sadece onun uydurduğu bir yalandır. Ona bu konuda diğer toplumlar da yardım etti.” dediler. Böylece haksızca iftira ettiler.

Kral Fahd: 

İnkâr edenler: Bu (Kur'an), olsa olsa onun (Muhammed'in) uydurduğu bir yalandır. Başka bir zümre de bu hususta kendisine yardım etmiştir, dediler. Böylece onlar hiç şüphesiz haksızlığa ve iftiraya başvurmuşlardır.

Hasan Basri Çantay: 

O kâfirler: «Bu (Kur´an) onun uydurduğu yalandan başka (bir şey) değildir. Bu hususda diğer bir zümre de ona yardım etmişdir.» dediler de muhakkak bir haksızlık ve tezvîr (meydana) getirdiler.

Muhammed Esed: 

Üstelik, hakkı inkara şartlanmış olanlar: "Bu (Kuran) doğruyu çarpıtıp yalanı ve sahteyi ortaya çıkaran başka bir topluluğun yardımıyla o´nun (kendisinden) uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir" deyip duruyorlar.

Gültekin Onan: 

Küfredenler dediler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

O küfre varanlar dediler ki: “- Bu Kur’an, ancak bir iftiradır ki, onu, O (Muhammed (s.a.v.)) uydurdu ve bu hususta O’na başka bir kavim yardım etmiştir. (Kur’an’ı, yabancılardan, Yahudilerden öğrenmiştir!).” Muhakkak bir zulüm (şirk) ve yalan meydana getirdiler de

Portekizce: 

Os incrédulos dizem: Este (Alcorão) não é mais do que uma calúnia que ele (Mohammad) forjou, ajudado por outroshomens! Porém, com isso, proferem uma iniqüidade e uma falsidade.

İsveççe: 

Förnekarna av sanningen säger: "Denna [Koran] är ingenting annat än [en härva av] osanningar, som han har satt samman med andra [människors] hjälp." [Med detta] har de begått en svår orätt och [gett spridning åt] en lögn.

Farsça: 

و کافران گفتند: این [قرآن] چیزی نیست جز دروغی که [پیامبر] آن را از پیش خود ساخته و دیگران او را بر ساختن آن یاری داده اند، بی تردید [با این نسبت ناروا] مرتکب ستمی سنگین و دروغی بزرگ [و تهمتی زشت] شده اند.

Kürtçe: 

ئەوانەی کەبێ بڕوا بوون دەیانووت بێگومان ئەم (قورئانە) ھیچ نیە جگە لەدرۆیەکی گەورە کە موحەممەد ﷺ ھەڵی بەستووە وە کەسانی تر بۆ ئەو (ھەڵبەستنە) یارمەتیان داوە ئەوە بەڕاستی ئەوانە ستەم و بوھتانێکی گەورەیان کردوە

Özbekçe: 

Куфр келтирганлар: «Бу (Қуръон) уйдирмадан бошқа нарса эмас. Уни ўзи уйдириб олди ва бунда унга бошқа қавмлар кўмак бердилар», дедилар. Бас, шубҳасиз, зулм ва ёлғон гувоҳлик келтирдилар.

Malayca: 

Dan orang-orang yang kafir itu berkata: "(Al-Quran) ini hanyalah satu perkara dusta yang direka-reka oleh Muhammad, dan ia dibantu membuatnya oleh kaum yang lain". Maka (dengan kata-kata itu) sesungguhnya mereka telah mendatangkan satu tuduhan yang zalim dan dusta.

Arnavutça: 

E, mohuesit, thonë: “Ky (Kur’ani) është vetëm gënjeshtër, të cilën e ka trilluar ai (Muhammedi), e i kanë ndihmuar në këtë (edhe) njerëz tjerë”. Ata, (me këtë) kanë bërë zullum dhe akuzë,

Bulgarca: 

И казват неверниците: “Това е само лъжа, която той си е измислил. И са му помогнали за нея други хора.” Така угнетяват и мамят.

Sırpça: 

Они који не верују говоре: “Ово није ништа друго до велика лаж коју он измишља, а у томе му и други људи помажу”, и тиме чине неправду и потвору.

Çekçe: 

A říkají ti, kdož nevěří: 'Toto není leč věc padělaná, kterou sám si vymyslil, a jiní mu v tom pomáhali!' A již tím se dopustili křivdy a klamu!

Urduca: 

جن لوگوں نے نبیؐ کی بات ماننے سے انکار کر دیا ہے وہ کہتے ہیں کہ یہ فرقان ایک من گھڑت چیز ہے جسے اِس شخص نے آپ ہی گھڑ لیا ہے اور کچھ دوسرے لوگوں نے اِس کام میں اس کی مدد کی ہے بڑا ظلم اور سخت جھوٹ ہے جس پر یہ لوگ اتر آئے ہیں

Tacikçe: 

Ва кофирон гуфтанд, ки ин ҷуз дурӯғе, ки худ бофтааст ва гурӯҳе дигар ӯро бар он ёрӣ додаанд, ҳеҷ нест. Ҳаққо, он чӣ мегӯянд, ситаму ботил аст.

Tatarca: 

Имансызлар әйттеләр: "Ошбу Коръән һичнәрсә түгел, мәгәр аны Мухәммәд үзе уйлап чыгарды, аннары Аллаһудан килде дип ялганлады, һәм аңа башка кавем дә ярдәм итте", – дип. Тәхкыйк золым белән вә хакка ышанмау белән килделәр, Аллаһудан иңгән китапны әүвәлге китап әһелләреннән алды, диделәр.

Endonezyaca: 

Dan orang-orang kafir berkata: "Al Quran ini tidak lain hanyalah kebohongan yang diada-adakan oleh Muhammad dan dia dibantu oleh kaum yang lain"; maka sesungguhnya mereka telah berbuat suatu kezaliman dan dusta yang besar.

Amharca: 

እነዚያም የካዱት ይህ (ቁርኣን ሙሐመድ) የቀጠፈው በእርሱም ላይ ሌሎች ሕዝቦች ያገዙት የኾነ ውሸት እንጂ ሌላ አይደለም አሉ፡፡ በእርግጥም በደልንና እብለትን ሠሩ፡፡

Tamilce: 

நிராகரிப்பாளர்கள் கூறுகிறார்கள்: “இ(ந்த வேதமான)து இட்டுக்கட்டப்பட்டதே தவிர வேறு இல்லை. இன்னும், இவர் (-இந்த தூதர்) இதை இட்டுக்கட்டினார். இவருக்கு மற்ற மக்கள் இதற்கு உதவினர்.” ஆக, திட்டமாக இவர்கள் பெரும் அநியாயத்தையும் பொய்யையும் கூறினார்கள்.

Korece: 

불신자들은 이것은 단지 그 가 조작하고 다른 무리의 백성이 협력한 허위에 불과하도다 라고 말하니 실로 죄악과 허위를 가져 온 자들이 바로 그들이라

Vietnamca: 

Những kẻ vô đức tin nói: “Đây chỉ là điều dối trá mà Y (Muhammad) đã bịa đặt và một nhóm người nào đó đã giúp Y (làm ra Qur’an)”. Nhưng quả thật họ mới chính là những kẻ sai quấy và đặt điều dối trá.