Arapça:
وَإِذَا أُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُّقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا
Çeviriyazı:
veiẕâ ülḳû minhâ mekânen ḍayyiḳam müḳarranîne de`av hünâlike ŝübûrâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıkları zaman da, oracıkta yok olmayı isterler.
Diyanet İşleri:
Elleri boyunlarına bağlanarak, dar bir yerden atıldıkları zaman, orada, yok olup gitmeyi isterler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Elleri, boyunlarına zincirlerle bağlanarak ateşin dar bir yerine atıldıkları zaman da helak olduk, bittik diye bağrışacaklar.
Şaban Piriş:
Elleri boyunlarına (zincirlerle) bağlı olarak dar bir yere atıldıkları zaman, orada yok olup, ölmek için (kendi aleyhlerine) dua ederler
Edip Yüksel:
Zincirlenmiş olarak onun dar bir yerinden atıldıkları zaman ölümü çağırırlar
Ali Bulaç:
Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar.
Suat Yıldırım:
Elleri boyunlarına kelepçelenmiş, ayakları bukağılı olarak cehennemin daracık bir yerine tıkılınca, orada yok olmak için can atarlar.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve o ateşten dar bir yere etleri boyunlarına bağlı bir halde atıldıkları zaman orada helâki davet eder dururlar.
Yaşar Nuri Öztürk:
Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıklarında, orada haykırırlar: "Nerdesin ey ölüm!"
Bekir Sadak:
«oylediklerinizde sizi yalanci cikardilar, artik kendinizden azabi ceviremez, yardim da goremezsiniz. Zulmedenlerinize buyuk bir azap tattiracagiz» denir.
İbni Kesir:
Elleri boyunlarına bağlı olarak onun en dar bir yerine atıldıkları zaman orada yok olup gitmeyi isterler.
Adem Uğur:
Elleri boyunlarına bağlı olarak onun (cehennemin) dar bir yerine atıldıkları zaman, oracıkta yok oluvermeyi isterler.
İskender Ali Mihr:
Ve birbirine bağlanmış olarak oradan, dar sıkışık bir yere atıldıkları zaman orada helâk (yok) olmayı istediler.
Celal Yıldırım:
(Şeytanlarla birlikte) elleri boyunlarına bağlı bulunduğu halde ateşten daracık bir yere atıldıkları zaman orada yok olmayı dövünerek isterler.
Tefhim ul Kuran:
Elleri boyunlarına bağlı olarak, onun sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip çağırırlar.
Fransızca:
Et quand on les y aura jetés, dans un étroit réduit, les mains liées derrière le cou, ils souhaiteront alors leur destruction complète .
İspanyolca:
Cuando, atados unos a otros, sean precipitados en un lugar estrecho de él, invocarán entonces la destrucción.
İtalyanca:
E quando, legati insieme, saranno gettati in uno spazio angusto, invocheranno l'annientamento totale.
Almanca:
Und wenn sie dort in einen engen Ort muqranin hineingeworfen werden, flehen sie dort um den Untergang.
Çince:
当他们被枷锁着投入烈火中一个狭隘地方的时候,他们在那里哀号求死。
Hollandaca:
En als zij, te zamen gebonden, in een enge plaats daarvan zullen worden geworpen, zullen zij daar om den dood roepen,
Rusça:
Когда их скованными бросят в тесное место, там они будут призывать погибель.
Somalice:
Marka lagu Tuuro Dhexdeeda Meel Cidhiidhi ah Iyagoo isku Xidhan waxay u Yeedhaan Halaag, iyo (Khasaare).
Swahilice:
Na watakapo tupwa humo mahali dhiki, hali wamefungwa, wataomba wafe.
Uygurca:
ئۇلار زەنجىر بىلەن باغلانغان ھالدا دوزاخنىڭ تار يېرىگە تاشلانغان چاغدا، بۇ يەردە ئۇلار (ئۆزلىرىنىڭ) ئۆلۈمىنى تىلەيدۇ
Japonca:
かれらが縛られて火獄の狭い所に投げ込まれる時,(いっそ)そこで,滅びて仕舞うことを嘆願するであろう。
Arapça (Ürdün):
«وإذا أُلقوا منها مكانا ضيقا» بالتشديد والتخفيف بأن يضيق عليهم ومنها حال من مكانا لأنه في الأصل صفة له «مقُرَّنين» مصفدين قد قرنت: أي جمعت أيديهم إلى أعناقهم في الأغلال والتشديدُ للتكثير «دعوا هنالك ثبورا» هلاكا فيقال لهم.
Hintçe:
और जब ये लोग ज़ज़ीरों से जकड़कर उसकी किसी तंग जगह मे झोंक दिए जाएँगे तो उस वक्त मौत को पुकारेंगे
Tayca:
และเมื่อพวกเขาถูกโยนลงไปในสถานที่แคบ ในสภาพที่ถูกมัดมือติดกับลำคอ ณ ที่นั้นพวกเขาจะวิงวอนขอความพินาศให้แก่ตัวเขา
İbranice:
וכאשר יושלכו כבולים למקום צר, הם יקראו לאבדון
Hırvatça:
a kad budu bačeni u nju tamo gdje je tijesno, ruku privezanih za vrat, propast će tamo prizivati.
Rumence:
Când, legaţi împreună, vor fi aruncaţi acolo într-un loc strâmt, îşi vor chema pierirea.
Transliteration:
Waitha olqoo minha makanan dayyiqan muqarraneena daAAaw hunalika thubooran
Türkçe:
Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıklarında, orada haykırırlar: "Nerdesin ey ölüm!"
Sahih International:
And when they are thrown into a narrow place therein bound in chains, they will cry out thereupon for destruction.
İngilizce:
And when they are cast, bound together into a constricted place therein, they will pLead for destruction there and then!
Azerbaycanca:
Onlar əlləri boyunlarına bağlı vəziyyətdə o atəşdən dar bir yerə atıldıqları zaman (Dünyada Allaha asi olduqlarına görə özlərinə bəd dua edib) ölüm diləyərlər.
Süleyman Ateş:
(Elleri boyunlarına zincirlerle) Bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıkları zaman orada ölümü çağırırlar (yetiş ey ölüm, nerdesin, gel bizi bu azabdan kurtar! derler).
Diyanet Vakfı:
Elleri boyunlarına bağlı olarak onun (cehennemin) dar bir yerine atıldıkları zaman, oracıkta yokoluvermeyi isterler.
Erhan Aktaş:
Çaresizlik içinde, dar bir yere atıldıkları zaman orada yok olmak için yakaracaklar.
Kral Fahd:
Elleri boyunlarına bağlı olarak onun (cehennemin) dar bir yerine atıldıkları zaman, oracıkta yok oluvermeyi isterler.
Hasan Basri Çantay:
Elleri boyunlarına bağlı olarak onun en dar yerine atıldıkları vakit orada (Yetiş ey) helak (diye) bağırırlar.
Muhammed Esed:
ve birbirlerine bağlı olarak daracık bir yerden onun içine atıldıkları zaman, orada o an yok olup gitmek için yakaracaklar!
Gültekin Onan:
Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip çağırırlar.
Ali Fikri Yavuz:
Elleri boyunlarına bağlı olarak, o ateşin dar bir yerine atıldıkları vakit, orada: “-Ey helâk, neredesin, yetiş!” diye bağırırlar.
Portekizce:
E quando, acorrentados, forem arrojados nele, em um local exíguo, suplicarão então pela destruição!
İsveççe:
och när de kastas, sammankedjade, i någon av dess trånga hålor, ber de där nedifrån om förintelse.
Farsça:
و هنگامی که آنان را در حالی که با غل و زنجیر به هم بسته شده اند در مکانی تنگ از آن آتش سوزان بیفکنند، در آنجا فریاد مرگ خواهی سر دهند.
Kürtçe:
وەکاتێ فڕێ دەدرێنە جێگایەکی تەنگ لەدۆزەخدا بەجوتکراوی دەست و قاچ وملیان لەکۆت و زنجیردا (یان لەشیان بەکۆت و زنجیر پێکەو بەسراوە) لەوێدا داوای تیاچوون و مردن دەکەن
Özbekçe:
Унинг тор жойига кишанланган ҳолларида ташлаганларида эса, ўша жойда (ўзларига) ҳалокат тиларлар.
Malayca:
Dan apabila mereka dihumbankan ke tempat yang sempit di dalam neraka itu, dengan keadaan mereka dibelenggu, menjeritlah mereka di sana meminta sejenis kebinasaan (yang melepaskan dari azab itu).
Arnavutça:
e kur të hudhen në një vend të ngushtë të tij, të lidhur duarsh, e thirrin aty – shkatërrimin (e vet).
Bulgarca:
И когато бъдат хвърлени там на тясно място - завързани, ще зоват за погибел.
Sırpça:
А кад буду бачени у Ватру, у теснац, везаних руку, пропаст ће призивати.
Çekçe:
A až svázáni pospolu na místo úzké budou vhozeni, zvolají: 'Přijď sem rychle, ó zničení!'
Urduca:
اور جب یہ دست و پا بستہ اُس میں ایک تنگ جگہ ٹھونسے جائیں گے تو اپنی موت کو پکارنے لگیں گے
Tacikçe:
Ва чун дастҳо бар гардан баста дар тангие аз он афтанд, ба дуъо марги худ мехоҳанд.
Tatarca:
Әгәр алар куллары муеннарына богауланмыш хәлдә шул уттан тар урынга салынсалар, шулвакыт алар: вәй безгә һәлакәтлек, каты ґәзаб, дип елап кычкырышырлар.
Endonezyaca:
Dan apabila mereka dilemparkan ke tempat yang sempit di neraka itu dengan dibelenggu, mereka di sana mengharapkan kebinasaan.
Amharca:
እጅ ከፍንጅ የታሠሩ ኾነውም ከእርሷ በጠባብ ስፍራ በተጣሉ ጊዜ በዚያ ስፍራ ጥፋትን ይጠራሉ፤ (ዋ ጥፋታችን ይላሉ)፡፡
Tamilce:
இன்னும், அவர்கள் அதில் நெருக்கடியான இடத்தில் (சங்கிலிகளால் கைகள் கழுத்துகளுடன்) கட்டப்பட்டவர்களாக போடப்பட்டால் அங்கு, “(எங்கள்) கைசேதமே!” என்று (தங்களின் அழிவையும் நாசத்தையும் கூவி) அழைப்பார்கள். (உலகிற்கு திரும்ப செல்ல வேண்டுமே! அல்லது, தாங்கள் அழிந்து விடவேண்டுமே என்று சத்தமிடுவார்கள்.)
Korece:
그들이 쇠사슬에 묶여 협소 한 곳에 버려졌을 때 여기 저기 서 죽음을 애원하리라
Vietnamca:
Rồi khi họ bị xích và bị ném vào trong một xó chật hẹp của Hỏa Ngục, họ sẽ kêu than và mong được chết phứt cho xong.
Ayet Linkleri: