Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

19

Sûredeki Ayet No: 

55

Ayet No: 

2305

Sayfa No: 

309

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِ مَرْضِيًّا

Çeviriyazı: 

vekâne ye'müru ehlehû biṣṣalâti vezzekâh. vekâne `inde rabbihî merḍiyyâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ailesine ve çevresine namaz kılmayı ve zekat vermeyi emrederdi ve Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti.

Diyanet İşleri: 

Çevresinde bulunanlara namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi. Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ehline, ayaline namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi, Rabbinin katından da rızasını kazananlardandı.

Şaban Piriş: 

Ailesine namazı ve zekâtı emrederdi. Rabbinin yanında razı olunan birisiydi.

Edip Yüksel: 

Ailesine namazı gözetmeyi ve zekatı vermeyi emrederdi. Rabbi tarafından beğenilmişti.

Ali Bulaç: 

Halkına, namazı ve zekatı emrediyordu ve o, Rabbi Katında kendisinden razı olunan (bir insan)dı.

Suat Yıldırım: 

Halkına namazı ve zekâtı tavsiye ederdi. Rabbinin râzı olduğu biri idi. [20,132; 66,6]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve hanedanına namaz ile ve zekât ile emrederdi ve Rabbinin indinde rızaya nâil olmuştu.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ailesine namazı/duayı, zekâtı emrederdi. Rabbi katında hoşnutluk kazanmış bir kişiydi.

Bekir Sadak: 

19:60

İbni Kesir: 

Kavmine namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi. Rabbının katında hoşnudluğu ermişti.

Adem Uğur: 

Halkına namazı ve zekâtı emrederdi

İskender Ali Mihr: 

Ve o, ehline (halkına ve ailesine) namazı ve zekâtı emrediyordu. Ve o, Rabbinin katında razı olunmuşlardandı.

Celal Yıldırım: 

Ailesine ve yakınlarına namaz ve zekât ile emrederdi ve o, Rabbinin yanında beğenilmiş, hoşnutluğa erişmişti.

Tefhim ul Kuran: 

Halkına, namazı ve zekâtı emrediyordu ve o, Rabbi katında kendisinden razı olunan (bir insan) dı.

Fransızca: 

Et il commandait à sa famille la prière et la Zakat; et il était agréé auprès de son Seigneur.

İspanyolca: 

Prescribía a su gente la azalá y el azaque, y fue bien visto de su Señor.

İtalyanca: 

Imponeva alla sua famiglia l'orazione e la decima ed era gradito al suo Signore.

Almanca: 

Und er pflegte, seiner Familie das rituelle Gebet und die Zakat zu gebieten. Und er war bei seinem HERRN ein Angenommener!

Çince: 

他以拜功和天课命令他的家属,他在他的主那里是可喜的。

Hollandaca: 

En hij beval zijn gezin, het gebed in acht te nemen en aalmoezen te geven, en hij was zijnen Heer aangenaam.

Rusça: 

Он велел своей семье совершать намаз и выплачивать закят, а его Господь был доволен им.

Somalice: 

wuxuuna ahaa mid fara chelkiisa salaadda iyo zakada, wuxuuna ahaa mid Eebe agtiisa lagaga raalli yahay.

Swahilice: 

Na alikuwa akiwaamrisha watu wake Sala na Zaka, na alikuwa mbele ya Mola wake Mlezi mwenye kuridhiwa.

Uygurca: 

ئۇ ئائىلىسىدىكىلەرنى ناماز ئوقۇشقا بۇيرۇيتتى، پەرۋەردىگارىنىڭ دەرگاھىدا ئۇنىڭ رازىلىقىغا ئېرىشكەن ئىدى

Japonca: 

かれはいつもその一族に,礼拝と喜捨を命令し,主の愛される一人であった。

Arapça (Ürdün): 

«وكان يأمر أهله» أي قومه «بالصلاة والزكاة وكان عند ربه مرضيا» أصله مرضوو قبلت الواوان ياءين والضمة كسرة.

Hintçe: 

और अपने घर के लोगों को नमाज़ पढ़ने और ज़कात देने की ताकीद किया करते थे और अपने परवरदिगार की बारगाह में पसन्दीदा थे

Tayca: 

และเขาใช้หมู่ญาติของเขาให้ปฏิบัติละหมาดและจ่ายซะกาต และเขาเป็นที่โปรดปราน ณ ที่พระเจ้าของเขา

İbranice: 

והיה מצווה את בני עמו לקיים את התפילה ואת הצדקה והיה מקובל אצל ריבונו

Hırvatça: 

Naređivao je porodici svojoj da namaz obavljaju, i da zekat udjeljuju, i Gospodar njegov je bio njime zadovoljan.

Rumence: 

El porunci alor săi rugăciunea şi milostenia şi Domnul său a fost mulţumit de el.

Transliteration: 

Wakana yamuru ahlahu bialssalati waalzzakati wakana AAinda rabbihi mardiyyan

Türkçe: 

Ailesine namazı/duayı, zekâtı emrederdi. Rabbi katında hoşnutluk kazanmış bir kişiydi.

Sahih International: 

And he used to enjoin on his people prayer and zakah and was to his Lord pleasing.

İngilizce: 

He used to enjoin on his people Prayer and Charity, and he was most acceptable in the sight of his Lord.

Azerbaycanca: 

O öz ümmətinə namaz qılmağı, zəkat verməyi əmr edirdi. O, Rəbbinin rizasını qazanmışdı. (İsmailin əməli Allah dərgahında bəyənilmişdi).

Süleyman Ateş: 

Halkına namaz kılmayı, zekat vermeyi emrederdi. Rabbi yanında beğenilmişti.

Diyanet Vakfı: 

Halkına namazı ve zekatı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.

Erhan Aktaş: 

Ve o kendisi ile birlikte olanlara salâtı(1) ve zekâtı(2) buyuruyordu. Ve o Rabb’inin yanında kendisinden hoşnut olunmuşlardandı.

Kral Fahd: 

Ailesine namazı ve zekâtı emrederdi Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.

Hasan Basri Çantay: 

Kavmine namaz (kılmayı), zekât (vermeyi) emr ederdi. Rabbi nezdinde rızâya ermişdi o.

Muhammed Esed: 

Ve halkına salatı ve zekatı emrederdi; ve o da Rabbinin katında hoşnutluk kazanmıştı.

Gültekin Onan: 

Ehline, namazı ve zekatı buyuruyordu ve o, rabbi katında kendisinden razı olunan (bir insan)dı.

Ali Fikri Yavuz: 

Ümmetine de namaz kılmayı, zekât vermeyi emrederdi ve Rabbi katında rızaya kavuşmuştu.

Portekizce: 

Encomendava aos seus a oração e a paga do zakat, e foi dos mais aceitáveis aos olhos de seu Senhor.

İsveççe: 

Han förmanade sitt folk att förrätta bönen och att ta sig an de fattiga. Och Gud var nöjd med honom.

Farsça: 

و همواره خانواده اش را به نماز و زکات فرمان می داد، و نزد پروردگارش پسندیده بود.

Kürtçe: 

وە ھەمیشە فەرمانی دەدا بە خێزان و کەسوکاری بە نوێژ کردن و زەکاتدان وە ھەمیشە لای پەروەردگاری جێگەی ڕەزامەندی بوو

Özbekçe: 

У аҳлини намозга ва закотга буюрар эди ва Робби наздида рози бўлган эди.

Malayca: 

Dan adalah ia menyuruh keluarganya mengerjakan sembahyang dan memberi zakat, dan ia pula adalah seorang yang diredhai di sisi Tuhannya!

Arnavutça: 

dhe urdhëronte popullin e vet, që të bëjë namaz dhe të japë zeqatin dhe arriti kënaqësinë te Zoti i vet.

Bulgarca: 

И повеляваше той на своя народ да отслужва молитвата и да дава милостинята закат, и получи благоволение при своя Господ.

Sırpça: 

Наређивао је својој породици да обављају молитву, и да удељују милостињу, и Господар је био њиме задовољан.

Çekçe: 

a rodině své modlitbu a almužnu přikázal a Pánu svému se zalíbil.

Urduca: 

وہ اپنے گھر والوں کو نماز اور زکوٰۃ کا حکم دیتا تھا اور اپنے رب کے نزدیک ایک پسندیدہ انسان تھا

Tacikçe: 

Ва хонадони худро ба намозу закот амр мекард ва назди Парвардигораш шоиставу писандида буд.

Tatarca: 

Вә ул үз кавемен намаз укырга, зәкят бирергә әмер итә иде, вә ул Раббысы хозурында һәр эше өчен ризаланмыш иде, ягъни Аллаһ аңардан разый иде.

Endonezyaca: 

Dan ia menyuruh ahlinya untuk bersembahyang dan menunaikan zakat, dan ia adalah seorang yang diridhai di sisi Tuhannya.

Amharca: 

ቤተሰቦቹንም በሶላትና በዘካ ያዝ ነበር፡፡ እጌታውም ዘንድ ተወዳጅ ነበር፡፡

Tamilce: 

இன்னும், அவர் தனது குடும்பத்தினருக்கு தொழுகையையும் ஸகாத்தையும் ஏவுகின்றவராக இருந்தார். மேலும், அவர் தன் இறைவனிடம் திருப்திக்குரியவராக இருந்தார்.

Korece: 

그는 그의 백성들에게 예배 를 드리고 이슬람세를 바칠 것을 촉구하사 주님께서는 그로하여 기뻐하셨노라

Vietnamca: 

Y đã thường bảo ban người nhà dâng lễ nguyện Salah và đóng Zakah, và Y là người được Thượng Đế của Y hài lòng.

Rubu tag: 

Hizb tag: