Arapça:
وَكَانَ يَأْمُرُ أَهْلَهُ بِالصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِ مَرْضِيًّا
Çeviriyazı:
vekâne ye'müru ehlehû biṣṣalâti vezzekâh. vekâne `inde rabbihî merḍiyyâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ailesine ve çevresine namaz kılmayı ve zekat vermeyi emrederdi ve Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti.
Diyanet İşleri:
Çevresinde bulunanlara namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi. Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ehline, ayaline namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi, Rabbinin katından da rızasını kazananlardandı.
Şaban Piriş:
Ailesine namazı ve zekâtı emrederdi. Rabbinin yanında razı olunan birisiydi.
Edip Yüksel:
Ailesine namazı gözetmeyi ve zekatı vermeyi emrederdi. Rabbi tarafından beğenilmişti.
Ali Bulaç:
Halkına, namazı ve zekatı emrediyordu ve o, Rabbi Katında kendisinden razı olunan (bir insan)dı.
Suat Yıldırım:
Halkına namazı ve zekâtı tavsiye ederdi. Rabbinin râzı olduğu biri idi. [20,132; 66,6]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve hanedanına namaz ile ve zekât ile emrederdi ve Rabbinin indinde rızaya nâil olmuştu.
Yaşar Nuri Öztürk:
Ailesine namazı/duayı, zekâtı emrederdi. Rabbi katında hoşnutluk kazanmış bir kişiydi.
Bekir Sadak:
19:60
İbni Kesir:
Kavmine namaz kılmalarını, zekat vermelerini emrederdi. Rabbının katında hoşnudluğu ermişti.
Adem Uğur:
Halkına namazı ve zekâtı emrederdi
İskender Ali Mihr:
Ve o, ehline (halkına ve ailesine) namazı ve zekâtı emrediyordu. Ve o, Rabbinin katında razı olunmuşlardandı.
Celal Yıldırım:
Ailesine ve yakınlarına namaz ve zekât ile emrederdi ve o, Rabbinin yanında beğenilmiş, hoşnutluğa erişmişti.
Tefhim ul Kuran:
Halkına, namazı ve zekâtı emrediyordu ve o, Rabbi katında kendisinden razı olunan (bir insan) dı.
Fransızca:
Et il commandait à sa famille la prière et la Zakat; et il était agréé auprès de son Seigneur.
İspanyolca:
Prescribía a su gente la azalá y el azaque, y fue bien visto de su Señor.
İtalyanca:
Imponeva alla sua famiglia l'orazione e la decima ed era gradito al suo Signore.
Almanca:
Und er pflegte, seiner Familie das rituelle Gebet und die Zakat zu gebieten. Und er war bei seinem HERRN ein Angenommener!
Çince:
他以拜功和天课命令他的家属,他在他的主那里是可喜的。
Hollandaca:
En hij beval zijn gezin, het gebed in acht te nemen en aalmoezen te geven, en hij was zijnen Heer aangenaam.
Rusça:
Он велел своей семье совершать намаз и выплачивать закят, а его Господь был доволен им.
Somalice:
wuxuuna ahaa mid fara chelkiisa salaadda iyo zakada, wuxuuna ahaa mid Eebe agtiisa lagaga raalli yahay.
Swahilice:
Na alikuwa akiwaamrisha watu wake Sala na Zaka, na alikuwa mbele ya Mola wake Mlezi mwenye kuridhiwa.
Uygurca:
ئۇ ئائىلىسىدىكىلەرنى ناماز ئوقۇشقا بۇيرۇيتتى، پەرۋەردىگارىنىڭ دەرگاھىدا ئۇنىڭ رازىلىقىغا ئېرىشكەن ئىدى
Japonca:
かれはいつもその一族に,礼拝と喜捨を命令し,主の愛される一人であった。
Arapça (Ürdün):
«وكان يأمر أهله» أي قومه «بالصلاة والزكاة وكان عند ربه مرضيا» أصله مرضوو قبلت الواوان ياءين والضمة كسرة.
Hintçe:
और अपने घर के लोगों को नमाज़ पढ़ने और ज़कात देने की ताकीद किया करते थे और अपने परवरदिगार की बारगाह में पसन्दीदा थे
Tayca:
และเขาใช้หมู่ญาติของเขาให้ปฏิบัติละหมาดและจ่ายซะกาต และเขาเป็นที่โปรดปราน ณ ที่พระเจ้าของเขา
İbranice:
והיה מצווה את בני עמו לקיים את התפילה ואת הצדקה והיה מקובל אצל ריבונו
Hırvatça:
Naređivao je porodici svojoj da namaz obavljaju, i da zekat udjeljuju, i Gospodar njegov je bio njime zadovoljan.
Rumence:
El porunci alor săi rugăciunea şi milostenia şi Domnul său a fost mulţumit de el.
Transliteration:
Wakana yamuru ahlahu bialssalati waalzzakati wakana AAinda rabbihi mardiyyan
Türkçe:
Ailesine namazı/duayı, zekâtı emrederdi. Rabbi katında hoşnutluk kazanmış bir kişiydi.
Sahih International:
And he used to enjoin on his people prayer and zakah and was to his Lord pleasing.
İngilizce:
He used to enjoin on his people Prayer and Charity, and he was most acceptable in the sight of his Lord.
Azerbaycanca:
O öz ümmətinə namaz qılmağı, zəkat verməyi əmr edirdi. O, Rəbbinin rizasını qazanmışdı. (İsmailin əməli Allah dərgahında bəyənilmişdi).
Süleyman Ateş:
Halkına namaz kılmayı, zekat vermeyi emrederdi. Rabbi yanında beğenilmişti.
Diyanet Vakfı:
Halkına namazı ve zekatı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.
Erhan Aktaş:
Ve o kendisi ile birlikte olanlara salâtı(1) ve zekâtı(2) buyuruyordu. Ve o Rabb’inin yanında kendisinden hoşnut olunmuşlardandı.
Kral Fahd:
Ailesine namazı ve zekâtı emrederdi Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.
Hasan Basri Çantay:
Kavmine namaz (kılmayı), zekât (vermeyi) emr ederdi. Rabbi nezdinde rızâya ermişdi o.
Muhammed Esed:
Ve halkına salatı ve zekatı emrederdi; ve o da Rabbinin katında hoşnutluk kazanmıştı.
Gültekin Onan:
Ehline, namazı ve zekatı buyuruyordu ve o, rabbi katında kendisinden razı olunan (bir insan)dı.
Ali Fikri Yavuz:
Ümmetine de namaz kılmayı, zekât vermeyi emrederdi ve Rabbi katında rızaya kavuşmuştu.
Portekizce:
Encomendava aos seus a oração e a paga do zakat, e foi dos mais aceitáveis aos olhos de seu Senhor.
İsveççe:
Han förmanade sitt folk att förrätta bönen och att ta sig an de fattiga. Och Gud var nöjd med honom.
Farsça:
و همواره خانواده اش را به نماز و زکات فرمان می داد، و نزد پروردگارش پسندیده بود.
Kürtçe:
وە ھەمیشە فەرمانی دەدا بە خێزان و کەسوکاری بە نوێژ کردن و زەکاتدان وە ھەمیشە لای پەروەردگاری جێگەی ڕەزامەندی بوو
Özbekçe:
У аҳлини намозга ва закотга буюрар эди ва Робби наздида рози бўлган эди.
Malayca:
Dan adalah ia menyuruh keluarganya mengerjakan sembahyang dan memberi zakat, dan ia pula adalah seorang yang diredhai di sisi Tuhannya!
Arnavutça:
dhe urdhëronte popullin e vet, që të bëjë namaz dhe të japë zeqatin dhe arriti kënaqësinë te Zoti i vet.
Bulgarca:
И повеляваше той на своя народ да отслужва молитвата и да дава милостинята закат, и получи благоволение при своя Господ.
Sırpça:
Наређивао је својој породици да обављају молитву, и да удељују милостињу, и Господар је био њиме задовољан.
Çekçe:
a rodině své modlitbu a almužnu přikázal a Pánu svému se zalíbil.
Urduca:
وہ اپنے گھر والوں کو نماز اور زکوٰۃ کا حکم دیتا تھا اور اپنے رب کے نزدیک ایک پسندیدہ انسان تھا
Tacikçe:
Ва хонадони худро ба намозу закот амр мекард ва назди Парвардигораш шоиставу писандида буд.
Tatarca:
Вә ул үз кавемен намаз укырга, зәкят бирергә әмер итә иде, вә ул Раббысы хозурында һәр эше өчен ризаланмыш иде, ягъни Аллаһ аңардан разый иде.
Endonezyaca:
Dan ia menyuruh ahlinya untuk bersembahyang dan menunaikan zakat, dan ia adalah seorang yang diridhai di sisi Tuhannya.
Amharca:
ቤተሰቦቹንም በሶላትና በዘካ ያዝ ነበር፡፡ እጌታውም ዘንድ ተወዳጅ ነበር፡፡
Tamilce:
இன்னும், அவர் தனது குடும்பத்தினருக்கு தொழுகையையும் ஸகாத்தையும் ஏவுகின்றவராக இருந்தார். மேலும், அவர் தன் இறைவனிடம் திருப்திக்குரியவராக இருந்தார்.
Korece:
그는 그의 백성들에게 예배 를 드리고 이슬람세를 바칠 것을 촉구하사 주님께서는 그로하여 기뻐하셨노라
Vietnamca:
Y đã thường bảo ban người nhà dâng lễ nguyện Salah và đóng Zakah, và Y là người được Thượng Đế của Y hài lòng.
Ayet Linkleri: