Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

19

Sûredeki Ayet No: 

29

Ayet No: 

2279

Sayfa No: 

307

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَأَشَارَتْ إِلَيْهِ ۖ قَالُوا كَيْفَ نُكَلِّمُ مَن كَانَ فِي الْمَهْدِ صَبِيًّا

Çeviriyazı: 

feeşârat ileyh. ḳâlû keyfe nükellimü men kâne fi-lmehdi ṣabiyyâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. Onlar; "Biz beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?" dediler.

Diyanet İşleri: 

Meryem çocuğu gösterdi. "Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz?" dediler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Meryem, çocuğuna işaret etti. Nasıl olur da dediler, beşikteki çocuk konuşur?

Şaban Piriş: 

Bunun üzerine çocuğu işaret etti. Biz, beşikteki bir çocukla nasıl konuşabiliriz? dediler.

Edip Yüksel: 

(Tanıklık için) Onu gösterdi. "Nasıl olur da beşikteki bir çocukla konuşuruz," dediler.

Ali Bulaç: 

Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"

Suat Yıldırım: 

Meryem, (bana değil, çocuğa sorun dercesine) çocuğu gösterdi: “Nasıl olur da, dediler, beşikteki bebekle konuşuruz?” [23,50]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: «Biz daha beşikte bir çocuk bulunan ile nasıl konuşabiliriz?»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Meryem, çocuğa işaret etti. Dediler: "Beşikteki bir sabiyle nasıl konuşuruz?"

Bekir Sadak: 

Allah cocuk edinmez, O munezzehtir. Bir isin olmasina hukmederse ona ancak «Ol» der, o da olur.

İbni Kesir: 

Bunun üzerine o, çocuğu gösterdi: Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz? dediler.

Adem Uğur: 

Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. &quot

İskender Ali Mihr: 

Bunun üzerine, onu (çocuğu) işaret etti. (Onlar) dediler ki: “Beşikte olan bir sabi (bebek) ile biz nasıl konuşuruz?”

Celal Yıldırım: 

Bunun üzerine Meryem çocuğa işaret ederek onu gösterdi. Onlar : Henüz beşikteki bir çocukla nasıl konuşalım ? dediler.

Tefhim ul Kuran: 

Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: «Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?»

Fransızca: 

Elle fit alors un signe vers lui [le bébé]. Ils dirent : "Comment parlerions-nous à un bébé au berceau ? "

İspanyolca: 

Entonces ella se lo indicó. Dijeron: «¿Cómo vamos a hablar a uno que aún está en la cuna, a un niño?»

İtalyanca: 

Maria indicò loro [il bambino]. Dissero: «Come potremmo parlare con un infante nella culla?»,

Almanca: 

Daraufhin zeigte sie nur auf ihn. Sie sagten: "Wie sollen wir mit jemandem sprechen, der noch in der Wiege liegt?"

Çince: 

她就指一指那个婴儿,他们说:我们怎能对摇篮里的婴儿说话呢?

Hollandaca: 

Maar zij maakte teekenen tot het kind om hun te antwoorden. En zij zeiden: Hoe kunnen wij tot hem spreken, die nog een kind in de wieg is?

Rusça: 

Она показала на него, и они сказали: "Как мы можем говорить с младенцем в колыбели?"

Somalice: 

wayna u ishaartay xaggiisa waxayna dhaheen sideen ula hadlaynaa ruux ku sugan Sariirilmood isagoo yar.

Swahilice: 

Akawaashiria (mtoto). Wakasema: Vipi tumsemeze aliye bado mdogo yumo katika mlezi?

Uygurca: 

مەريەم بوۋاقنى كۆرسەتتى، ئۇلار: «بۆشۈكتىكى بوۋاققا قانداق سۆزلەيمىز» دېدى

Japonca: 

そこでかの女は,かれ(息子)を指さした。かれらは言った。「どうしてわたしたちは,揺能の中の赤ん坊に話すことが出来ようか。」

Arapça (Ürdün): 

«فأشارت» لهم «إليه» أن كلموه «قالوا كيف نكلم من كان» أي وجد «في المهد صبيا.

Hintçe: 

तो मरियम ने उस लड़के की तरफ इशारा किया ( कि जो कुछ पूछना है इससे पूछ लो) और वह लोग बोले भला हम गोद के बच्चे से क्योंकर बात करें

Tayca: 

นางชี้ไปทางเขา พวกเขากล่าวว่า “เราจะพูดกับผู้ที่อยู่ในเปลที่เป็นเด็กได้อย่างไร?”

İbranice: 

אז הצביעה עליו (התינוק,) אמרו: 'כיצד נדבר עם תינוק בעריסה

Hırvatça: 

Ona im na njega pokaza. "Kako da govorimo djetetu u bešici?", rekoše oni.

Rumence: 

Ea le făcu semn către el, însă ei spuseră atunci: “Cum am putea vorbi unui copil în leagăn?”

Transliteration: 

Faasharat ilayhi qaloo kayfa nukallimu man kana fee almahdi sabiyyan

Türkçe: 

Meryem, çocuğa işaret etti. Dediler: "Beşikteki bir sabiyle nasıl konuşuruz?"

Sahih International: 

So she pointed to him. They said, "How can we speak to one who is in the cradle a child?"

İngilizce: 

But she pointed to the babe. They said: "How can we talk to one who is a child in the cradle?"

Azerbaycanca: 

(Məryəm onun özü ilə danışın, deyə) ona (uşağa) işarə etdi. Onlar: “Beşikdə olan uşaqla necə danışacaq?” – dedilər.

Süleyman Ateş: 

(Meryem), çocuğu gösterdi. Dediler ki: "Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz?"

Diyanet Vakfı: 

Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. "Biz, dediler, beşikteki bir sabi ile nasıl konuşuruz?"

Erhan Aktaş: 

Bunun üzerine, Meryem çocuğu işaret etti. Onlar: “Biz beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?” dediler.(1)

Kral Fahd: 

Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. «Biz, dediler, beşikteki bir çocuk ile nasıl konuşuruz?»

Hasan Basri Çantay: 

Bunun üzerine (Meryem) ona (îsâya) işaret etdi. «Biz, dediler, henüz beşikde bulunan bir sabî ile nasıl konuşuruz»?

Muhammed Esed: 

Bunun üzerine (Meryem) çocuğa işaret etti. "Daha beşikteki bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz ki!" diye çıkıştılar.

Gültekin Onan: 

Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Bunun üzerine Meryem, (kendilerine cevap vermek için) çocuğu işaret etti. Onlar: “- Biz, beşikteki çocukla nasıl konuşuruz” dediler.

Portekizce: 

Então ela lhes indicou que interrogassem o menino. Disseram: Como falaremos a uma criança que ainda está no berço?

İsveççe: 

Då pekade hon på barnet. [Men] de svarade: "Hur skulle vi kunna tala till ett spädbarn [som ligger] i sin linda?"

Farsça: 

پس مریم به نوزاد اشاره کرد [که از او بپرسید.] گفتند: چگونه با کودکی که در گهواره است، سخن بگوییم؟!

Kürtçe: 

جا(مەریەم) ئیشارەتی بۆ ئەو (منداڵە) کرد (خزمەکانی) ووتیان چۆن قسە بکەین لەگەڵ مناڵێکدا کە لە بێشکەدایە

Özbekçe: 

Бас, у унга ишорат қилди. Улар: «Бешикдаги гўдак ила қандай гаплашамиз?!» дедилар. (Бешикдаги бола ҳеч қачон гапирмайди. Аммо Аллоҳ ҳар нарсага қодир. У хоҳлаган иш бўлади. Бешикдаги гўдак Ийсо алайҳиссалом тилга кирдилар.)

Malayca: 

Maka Maryam segera menunjuk kepada anaknya. Mereka berkata (dengan hairannya): "Bagaimana kami boleh berkata-kata dengan seorang yang masih kanak-kanak dalam buaian?"

Arnavutça: 

Ajo e tregoi atë (Isain, me gjeste pa bërë zë). E, ata thanë: “Si t’i flasim ne fëmijës që është në djep?”

Bulgarca: 

И посочи тя към него. Рекоха: “Как ще беседваме с дете в люлка?”

Sırpça: 

Она им показа на Исуса. „Како да говоримо са бебом у колевци?“ Рекоше они.

Çekçe: 

A ukázala Marie na chlapce. I pravili:;, Jak máme mluvit s někým, kdo ještě v kolébce je děckem?'

Urduca: 

مریم نے بچے کی طرف اشارہ کر دیا لوگوں نے کہا " ہم اِس سے کیا بات کریں جو گہوارے میں پڑا ہوا ایک بچہ ہے؟"

Tacikçe: 

Ба фарзанд ишора кард. Гуфтанд: «Чӣ гуна бо кудаке, ки дар гаҳвора аст, сухан бигӯем».

Tatarca: 

Мәрьям, угълы Гыйса белән сөйләшергә ишарәт итте. Алар әйттеләр: "Безне мәсхәрә итәсең, бишектәге сабый бала белән ничек сөйләшик?"

Endonezyaca: 

maka Maryam menunjuk kepada anaknya. Mereka berkata: "Bagaimana kami akan berbicara dengan anak kecil yang masih di dalam ayunan?"

Amharca: 

ወደርሱም ጠቀሰች፡፡ «በአንቀልባ ያለን ሕጻን እንዴት እናናግራለን!» አሉ፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவள் அ(ந்)த (குழந்தையிடம் கேட்கும்படி அத)ன் பக்கம் சைகை காண்பித்தாள். அவர்கள் கூறினார்கள்: “மடியில் குழந்தையாக இருக்கின்றவரிடம் நாங்கள் எப்படி பேசுவோம்!”

Korece: 

그러자 그녀는 그애를 가르 켰더라 이때 모두가 요람안에 있 는 아기와 어떻게 말을 하란 말이 뇨 라고 말하더라

Vietnamca: 

Rồi (Maryam) lấy tay chỉ vào đứa bé. (Người dân) liền bảo: “Làm sao mà bọn ta có thể nói chuyện được với một đứa bé còn nằm trong nôi chứ?”

Rubu tag: 

Hizb tag: