Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

18

Sûredeki Ayet No: 

79

Ayet No: 

2219

Sayfa No: 

302

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

أَمَّا السَّفِينَةُ فَكَانَتْ لِمَسَاكِينَ يَعْمَلُونَ فِي الْبَحْرِ فَأَرَدتُّ أَنْ أَعِيبَهَا وَكَانَ وَرَاءَهُم مَّلِكٌ يَأْخُذُ كُلَّ سَفِينَةٍ غَصْبًا

Çeviriyazı: 

emme-ssefînetü fekânet limesâkîne ya`melûne fi-lbaḥri feerattü en e`îbehâ vekâne verâehüm meliküy ye'ḫuẕü külle sefînetin gaṣbâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Gemi, denizde çalışan bir kaç yoksula aitti. Onu kusurlu kılmak istedim, çünkü onların ilerisinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı.

Diyanet İşleri: 

Gemi, denizde çalışan birkaç yoksula aitti; onu kusurlu kılmak istedim, çünkü peşlerinde her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar vardı.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Gemi, denizde çalışan yoksul kimselerindi, onu kusurlu bir hale getirmek istedim, çünkü ilerde bir padişah var, bütün gemileri zaptetmede.

Şaban Piriş: 

"Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı."

Edip Yüksel: 

Gemi, denizde çalışan yoksul (balıkçı)lara aitti. Gemiyi kusurlu yapmak istedim; zira peşlerinde, tüm gemileri zorla ele geçiren bir kral vardı.

Ali Bulaç: 

Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı.

Suat Yıldırım: 

Evvela, o gemi, denizde çalışan birtakım fakirlere ait idi. Ben onu kasden bir miktar zedeledim. Zira öte yanında, sağlam olan bütün gemileri gasbeden zalim bir hükümdar vardı.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Şöyle ki: «Gemi, denizde çalışan birtakım zayıflara ait idi. Artık ben onu kusurlu yapmak istedim ve onların ötesinde bir hükümdar vardır ki, her (sağlam) gemiyi zulmen alıvermektedir.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Gemiden başlayayım: O gemi, denizde işçilik yapan bir grup yoksulundu. Ben onu kusurlu hale getirmek istedim. Çünkü biraz ötelerinde bir kral vardı; tüm gemilere zorla el koyuyordu.

Bekir Sadak: 

Dediler ki: Zulkarneyn! Dogrusu Yecuc ve Mecuc bu ulke de bozgunculuk yapiyorlar. Bizimle onlarin arasina bir sed yapman icin sana bir vergi verelim mi?

İbni Kesir: 

Gemi

Adem Uğur: 

Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı.

İskender Ali Mihr: 

Lâkin gemi, denizde çalışan fakirlerindi. Onu kusurlu yapmak istedim. Onların arkasında, bütün gemileri gasbederek (zorla) alan bir melik (kral) vardı.

Celal Yıldırım: 

Gemiye gelince, o, denizde iş gören birkaç yoksulundu, onu kusurlu kılmak istedim ki arkalarında (veya önlerinde) her (sağlam) gemiyi zorla alan bir hükümdar bulunuyordu.

Tefhim ul Kuran: 

Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) ilerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı.»

Fransızca: 

Pour ce qui est du bateau, il appartenait à des pauvres gens qui travaillaient en mer. Je voulais donc le rendre défectueux, car il y avait derrière eux un roi qui saisissait de force tout bateau.

İspanyolca: 

En cuanto a la nave, pertenecía a unos pobres que trabajaban en el mar y yo quise averiarla, pues detrás de ellos venía un rey que se apoderaba por la fuerza de todas las naves.

İtalyanca: 

Per quel che riguarda la nave, apparteneva a povera gente che lavorava sul mare. L'ho danneggiata perché li inseguiva un tiranno che l'avrebbe presa con la forza.

Almanca: 

Hinsichtlich des Schiffes: Dieses war im Besitz armer Menschen, welche auf dem Meere arbeiteten. Und ich wollte es mangelhaft machen, denn vor ihnen gab es einen König, der sich jedes (guten) Schiffs gewaltsam bemächtigte.

Çince: 

至于那只船,则是在海里工作的几个穷人的,我要使船有缺陷,是因为他们的前面有一个国王,要强徵一切船只。

Hollandaca: 

Het vaartuig behoorde aan zekere arme menschen, die hunne zaken op zee deden, en ik wilde het onbruikbaar maken, omdat er een koning achter hen was, die ieder goed schip met geweld nam.

Rusça: 

Что касается корабля, то он принадлежал беднякам, которые трудились в море. Я захотел повредить его, потому что перед ними находился царь, который силой отнимал все целые корабли.

Somalice: 

markabka waxaa lahaa masaakiin ka shaqqeeya badda waxaana doonay inaan Ceebeeyo waxaana ahaa hortooda xaakim ka qaata doon kasta (oo fayow) dhaca.

Swahilice: 

Ama ile jahazi ilikuwa ya masikini za Mungu wafanyao kazi baharini. Nilitaka kuiharibu, kwani nyuma yao alikuwako mfalme anaghusubu majahazi yote.

Uygurca: 

كېمىگە كەلسەك، ئۇ دېڭىزدا ئىشلەيدىغان بىرقانچە نەپەر كەمبەغەلنىڭ كېمىسى ئىدى، مەن ئۇنى تېشىپ ئەيبناك قىلماقچى بولدۇم، (چۈنكى) ئۇلارنىڭ ئالدىدا (يەنى بارىدىغان يوللىرىدا) ھەرقانداق ساق كېمىنى ئىگىسىدىن (زورلۇق بىلەن) تارتىۋالىدىغان بىر پادىشاھ بار ئىدى

Japonca: 

「舟に就いていうと,それは海で働く或る貧乏人たちの所有であった。わたしがそれを役立たないようにしようとしたのは,かれらの背後に一人の王がいて,凡ての舟を強奪するためであった。

Arapça (Ürdün): 

«أما السفينة فكانت لمساكين» عشرة «يعملون في البحر» بها مؤاجرة لها طلبا للكسب «فأردت أن أعيبها وكان وراءهم» إذا رجعوا أو أمامهم الآن «ملك» كافر «يأخذ كل سفينة» صالحة «غصبا» نصبه على المصدر المبين لنوع الأخذ.

Hintçe: 

(लीजिए सुनिये) वह कश्ती (जिसमें मैंने सुराख़ कर दिया था) तो चन्द ग़रीबों की थी जो दरिया में मेहनत करके गुज़ारा करते थे मैंने चाहा कि उसे ऐबदार बना दूँ (क्योंकि) उनके पीछे-पीछे एक (ज़ालिम) बादशाह (आता) था कि तमाम कश्तियां ज़बरदस्ती बेगार में पकड़ लेता था

Tayca: 

“ส่วนหนึ่งของเรือเดินทะเลนั้น มันเป็นของพวกผู้ขัดสนทำงานอยู่ในทะเล ฉันตั้งใจจะทำให้มันมีตำหนิ เพราะเบื้องหลังพวกเขานั้นมีกษัตริย์องค์หนึ่งคอยยึดเรือดี ๆ ทุกลำโดยใช้อำนาจ

İbranice: 

באשר לאונייה, היא הייתה שייכת לאנשים עניים אשר עובדים בים, ורציתי לחבל בה, כי היה בעקבותיהם מלך שגוזל כל אונייה בכוח

Hırvatça: 

Što se one lađe tiče, ona je pripadala siromasima koji rade na moru, i ja sam htio da je oštetim jer je pred njima bio jedan vladar koji je svaku ispravnu lađu otimao.

Rumence: 

Corabia era a unor sărmani care trudeau pe mare. Au vrut să le-o stric, căci în urma lor un rege lua toate corăbiile cu de-a sila.

Transliteration: 

Amma alssafeenatu fakanat limasakeena yaAAmaloona fee albahri faaradtu an aAAeebaha wakana waraahum malikun yakhuthu kulla safeenatin ghasban

Türkçe: 

"Gemiden başlayayım: O gemi, denizde işçilik yapan bir grup yoksulundu. Ben onu kusurlu hale getirmek istedim. Çünkü biraz ötelerinde bir kral vardı; tüm gemilere zorla el koyuyordu."

Sahih International: 

As for the ship, it belonged to poor people working at sea. So I intended to cause defect in it as there was after them a king who seized every [good] ship by force.

İngilizce: 

As for the boat, it belonged to certain men in dire want: they plied on the water: I but wished to render it unserviceable, for there was after them a certain king who seized on every boat by force.

Azerbaycanca: 

Belə ki, gəmi dənizdə çalışıb-vuruşan bir dəstə yoxsula mənsub idi. Mən onu xarab etmək istədim, çünki həmin adamların arasında (yaxud qabağında) hər bir saz gəmini zorla ələ keçirən bir padşah var idi.

Süleyman Ateş: 

O (yaraladığım) gemi, denizde çalışan yoksullarındı. Onu kusurlu yapmak istedim, çünkü onların ilerisinde her (sağlam) gemiyi zorla alan bir kral vardı.

Diyanet Vakfı: 

"Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı."

Erhan Aktaş: 

“O gemi, geçimini denizden sağlayan yoksul kimselere aitti. Gemiyi hasarlı göstermek istedim, zira onların ilerisinde bütün gemileri gasp eden bir hükümdar vardı.”

Kral Fahd: 

«Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı.»

Hasan Basri Çantay: 

«Gemiye gelince: (o,) denizde iş yapan yoksullarındı. Ben onu kusurlu yapmak istedim (ki) arkalarında her (sağlam) gemiyi zorla almakda olan bir hükümdar vardı».

Muhammed Esed: 

O tekne, geçimini denizden sağlayan yoksul insanlara aitti; ona hasar vermek istedim, çünkü peşlerinde her (sağlam) tekneye zorla el koyan bir hükümdar oldu(ğunu biliyordum).

Gültekin Onan: 

&quot

Ali Fikri Yavuz: 

Evvelâ gemi, denizde çalışan bir takım yoksullarındı. Ben, o gemiyi kusurlu yapmak istedim. (Çünkü) ötelerinde, her sağlam gemiyi zorla alan bir padişah vardı.

Portekizce: 

Quanto ao barco, pertencia aos pobres pescadores do mar e achamos por bem avariá-lo, porque atrás dele vinha um reique se apossava, pela força, de todas as embarcações.

İsveççe: 

Vad båten beträffar tillhörde den några fattiga män som hämtade sitt levebröd ur havet, och jag ville göra åverkan på den därför att de hotades av en kung, som med våld bemäktigade sig alla båtar han kunde få tag i.

Farsça: 

اما آن کشتی، از بی نوایانی بود که [با آن] در دریا کار می کردند و در برابرشان پادشاهی بود که هر کشتی سالم و بی عیبی را غاصبانه تصرف می کرد، من خواستم معیوبش کنم [تا به دست آن ستم گر نیفتد.]

Kürtçe: 

ھۆی (کوون کردنی) کەشتیەکە (ئەوە بوو) (ئەو کەشتیە) ھی چەند کەسێکی ھەژار بوو ئیشیان دەکرد (بەو کەشتیە) لەو دەریایەدا بۆیە ویستم (بە کون کردنی) عەیبداری بکەم (تا پاشا دەستی بەسەردا نەگرێت) چونکە لەپێشیانەوە پاشایەک ھەبوو دەستی دەگرت بەسەر ھەموو کەشتیەکی (چاک)دا

Özbekçe: 

Кемага келсак, у денгизда ишлайдиган мискинларники эди. Бас, мен уни айбли қилишни ирода қилдим. Чунки ортларида бир подшоҳ бўлиб, барча кемани тортиб олаётган эди. (Кемани айбли қилиб, кема эгаларига зарар етказдим. Аммо аслини олганда, уларга фойда қилдим. Подшоҳ одамлари айбли кемани ташлаб кетадилар. Камбағаллар кемасиз қолгандан кўра, айбли бўлса ҳам, уни ишлатиб кун ўтказа берадилар.)

Malayca: 

Adapun perahu itu adalah ia dipunyai oleh orang-orang miskin yang bekerja di laut; oleh itu, aku bocorkan dengan tujuan hendak mencacatkannya, kerana di belakang mereka nanti ada seorang raja yang merampas tiap-tiap sebuah perahu yang tidak cacat.

Arnavutça: 

Sa i përket anijes, ajo ka qenë pronë e të varfërve që punonin në det, andaj, unë desha ta dëmtoj, sepse, para tyre, gjendej një sundimtar, i cili çdo anije (të shëndoshë) e merrte me dhunë.

Bulgarca: 

Относно кораба - той бе на бедняци, работещи в морето, и исках да го повредя, защото зад тях имаше цар, който отнема насила всеки кораб.

Sırpça: 

Што се тиче оне лађе, она је припадала сиромасима који раде на мору, и ја сам хтео да је оштетим, јер је пред њима био један владар који је сваку исправну лађу отимао.

Çekçe: 

Co týká se lodi oné, ta patřila chudákům, kteří na moři pracují. A chtěl jsem ji poškodit, aby ztratila cenu pro krále jednoho, jenž na ně číhá a jenž každou dobrou loď násilím jímá.

Urduca: 

اُس کشتی کا معاملہ یہ ہے کہ وہ چند غریب آدمیوں کی تھی جو دریا میں محنت مزدوری کرتے تھے میں نے چاہا کہ اسے عیب دار کر دوں، کیونکہ آگے ایک ایسے بادشاہ کا علاقہ تھا جو ہر کشتی کو زبردستی چھین لیتا تھا

Tacikçe: 

Аммо он киштӣ аз они бенавоёне буд, ки дар даре кор мекарданд. Хостам маъюбаш кунам, зеро дар он сӯтарашон подшоҳе буд, ки киштиҳоро ба зурӣ мегирифт.

Tatarca: 

Әмма мин тишкән көймә суда кәсеп итә торган мескеннәрнеке иде. Мин бу көймә мескеннәрнең үзләренә калсын өчен аны гаепләргә теләдем, чөнки аларның артында залим патша бар, һәр яхшы көймәләрне талап аладыр.

Endonezyaca: 

Adapun bahtera itu adalah kepunyaan orang-orang miskin yang bekerja di laut, dan aku bertujuan merusakkan bahtera itu, karena di hadapan mereka ada seorang raja yang merampas tiap-tiap bahtera.

Amharca: 

«መርከቢቱማ በባሕር ለሚሠሩ ምስኪኖች ነበረች፡፡ ከኋላቸውም መርከብን ሁሉ በቅሚያ የሚይዝ ንጉሥ ነበረና፤ (እንዳይቀማቸው) ላነውራት ፈቀድኩ፡፡

Tamilce: 

ஆக, அக்கப்பல், கடலில் (கூலி) வேலை செய்கிற ஏழைகளுக்கு உரியதாக இருக்கிறது. அதை நான் குறைபடுத்த நாடினேன். (ஏனென்றால், அக்கப்பல் செல்லும் வழியில்) அவர்களுக்கு முன் (தான் காணுகின்ற) எல்லா கப்பல்களையும் அபகரித்து எடுத்துக் கொள்கிற ஓர் (அநியாயக்கார) அரசன் இருக்கிறான். (அவனிடமிருந்து காப்பாற்றவே அதை குறைபடுத்தினேன்.)

Korece: 

그 배로 말하자면 그것은 바다에서 일하는 가난한 사람들이 소유이거늘 제가 그 배에 구멍을 내려했던 것은 그들 뒤에는 모든 배들을 강제로 빼앗는 한 왕이 있었기 때문이었으며

Vietnamca: 

“Đối với con thuyền, đó là tài sản của những người nghèo lao động trên biển. Sở dĩ Ta muốn làm cho nó hư đi là bởi vì phía sau những người nghèo đó có một ông vua thường hay dùng cường quyền để chiếm đoạt tất cả các con thuyền (lành lặn và tốt).