Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

17

Sûredeki Ayet No: 

26

Ayet No: 

2055

Sayfa No: 

284

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَآتِ ذَا الْقُرْبَىٰ حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذِيرًا

Çeviriyazı: 

veâti ẕe-lḳurbâ ḥaḳḳahû velmiskîne vebne-ssebîli velâ tübeẕẕir tebẕîrâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber malını saçıp savurma.

Diyanet İşleri: 

Yakınına, düşküne, yolcuya hakkını ver; elindekileri saçıp savurma.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver ve israfta ileri giderek boş yere, haksız yere malını saçma, savurma.

Şaban Piriş: 

Akrabaya, düşküne ve yolda kalmışa hakkını ver. Fakat, saçıp savurma!

Edip Yüksel: 

Akrabalara haklarını ver. İhtiyaç sahiplerine ve yolcuya da... Ancak saçıp savurma

Ali Bulaç: 

Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp-savurma.

Suat Yıldırım: 

Yakınlarına, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver, sakın saçıp savurma!Çünkü savurganlar şeytanların kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür. [25,67]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve karabet sahibine hakkını ver, düşküne de, parasız kalmış yolcuya da (ver). Ve saçıp savurma.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Akrabaya hakkını ver! Çaresize, yolda kalana da. Fakat saçıp savurma!

Bekir Sadak: 

ocukarinizi yoksulluk korkusuyla oldurmeyin. Biz onlara da size de rizik veririz. Onlari oldurmek, suphesiz buyuk bir gunahtir.

İbni Kesir: 

Yakınlara hakkını ver. Miskine, yolcuya da. Ama saçıp savurma.

Adem Uğur: 

Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.

İskender Ali Mihr: 

Akrabaya, miskinlere (çalışamayacak durumda olan ihtiyarlara) ve yolda olanlara hakkını ver! Ve savurarak, israf etme!

Celal Yıldırım: 

Yakınlara, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver ve sakın saçıp savurma.

Tefhim ul Kuran: 

Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp savurma.

Fransızca: 

"Et donne au proche parent ce qui lui est dû ainsi qu'au pauvre et au voyageur (en détresse). Et ne gaspille pas indûment,

İspanyolca: 

Da lo que es de derecho al pariente, así como al pobre y al viaiero, pero sin prodigarte demasiado,

İtalyanca: 

Rendi il loro diritto ai parenti, ai poveri e al viandante, senza [per questo] essere prodigo,

Almanca: 

Und gib dem Verwandten, was ihm zusteht, sowie dem Armen und dem in Not geratenen Reisenden. Und sei nicht verschwenderisch, vergeudend!

Çince: 

你应当把亲戚、贫民、旅客所应得的周济分给他们,你不要挥霍;

Hollandaca: 

Geef uwen naaste terug, wat gij hem schuldig zijt , en ook aan den arme en den reiziger, en verteer uw vermogen niet roekeloos.

Rusça: 

Раздавай должное родственнику, бедняку и путнику, но не расточай чрезмерно.

Somalice: 

Sii qaraabada xaqeeda iyo Miskiinka iyo socdaalka hana ku xadgudbin bixin Xadgudub (iyo si xun).

Swahilice: 

Na mpe aliye jamaa yako haki yake, na masikini, na msafiri; wala usitumie ovyo kwa fujo.

Uygurca: 

تۇغقانغا، مىسكىنگە، ئىبىن - سەبىلگە (خەيرى - ساخاۋەتتىن) ھەققىنى بەرگىن، (پۇل - مېلىڭنى ناتوغرا يوللارغا) ئىسراپ قىلمىغىن

Japonca: 

近親者に,当然与えるべきものは与えなさい。また貧者や旅人にも。だが粗末に浪費してはならない。

Arapça (Ürdün): 

«وآت» أعط «ذا القربى» القرابة «حقه» من البر والصلة «والمسكين وابن السبيل ولا تبذر تبذيرا» بالإنفاق في غير طاعة الله.

Hintçe: 

और क़राबतदारों और मोहताज और परदेसी को उनका हक़ दे दो और ख़बरदार फुज़ूल ख़र्ची मत किया करो

Tayca: 

และจงให้สิทธิแก่ญาติที่ใกล้ชิด และผู้ขัดสน และผู้เดินทาง และอย่าสุรุ่ยสุร่ายอย่างฟุ่มเฟือย27.แท้จริง บรรดาผู้สุรุ่ยสุร่ายนั้นเป็นพวกพ้องของเหล่าชัยฏอน และชัยฏอนนั้นเนรคุณต่อพระเจ้าของมัน

İbranice: 

תן לקרוב המשפחה את החלק המגיע לו מן הצדקה, למסכן ולעובר האורח, אך אל תהיה בזבזן

Hırvatça: 

Daj bližnjemu svome pravo njegovo, i siromahu, i putniku namjerniku, ali nipošto ne rasipaj.

Rumence: 

Dă-i aproapelui ce i se cuvine, precum şi sărmanului şi drumeţului, însă nu fi prea risipitor

Transliteration: 

Waati tha alqurba haqqahu waalmiskeena waibna alssabeeli wala tubaththir tabtheeran

Türkçe: 

Akrabaya hakkını ver! Çaresize, yolda kalana da. Fakat saçıp savurma!

Sahih International: 

And give the relative his right, and [also] the poor and the traveler, and do not spend wastefully.

İngilizce: 

And render to the kindred their due rights, as (also) to those in want, and to the wayfarer: But squander not (your wealth) in the manner of a spendthrift.

Azerbaycanca: 

Qohum-əqrabaya da, miskinə də, (pulu qurtarıb yolda qalan) müsafirə də haqqını ver. Eyni zamanda (mal-dövlətini əbəs yerə) sağa-sola da səpələmə!

Süleyman Ateş: 

Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver, fakat saçıp savurma.

Diyanet Vakfı: 

Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.

Erhan Aktaş: 

Yakınlık sahibine,1 düşkünlere ve yol oğluna(2) yardım yap! Savurganlık yaparak saçıp savurma.

Kral Fahd: 

Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.

Hasan Basri Çantay: 

Hısıma, yoksula, yolda kalmışa hak (lar) ını ver. (Malını) israf ile saçıb savurma.

Muhammed Esed: 

Ve (ey insanoğlu,) yakın(ların)a hak(lar)ını ver; düşküne de, yolda kalmışa da; ama sakın (elindekini) anlamsız, amaçsız bir biçimde saçıp savurma.

Gültekin Onan: 

Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp savurma.

Ali Fikri Yavuz: 

Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber (malını) büsbütün saçıp savurma.

Portekizce: 

Concede a teu parente o que lhe é devido, bem como ao necessitado e ao viajante, mas não sejas perdulário,

İsveççe: 

Och ge den nära anförvanten vad han med rätta väntar och [ge till] den behövande och vandringsmannen, men slösa inte över all måtta.

Farsça: 

و حقّ خویشاوندان و حقّ تهیدست و از راه مانده را بپرداز، و هیچ گونه اسراف و ولخرجی مکن.

Kürtçe: 

وە مافی خزمانت بدە (ھەروەھا مافی) ھەژار و ڕێبواریش زیادە ڕەویش مەکەن

Özbekçe: 

Қариндошга ҳаққини бер! Мискинга ва кўчада қолганга ҳам. Исрофгарчиликка мутлақо йўл қўйма.

Malayca: 

Dan berikanlah kepada kerabatmu, dan orang miskin serta orang musafir akan haknya masing-masing; dan janganlah engkau membelanjakan hartamu dengan boros yang melampau.

Arnavutça: 

Epjuni të afërmve të drejtën e tyre (ashtu si jeni urdhëruar), të varfërit dhe udhëtarit (që ka ngelë në rrugë), por mos bën shpenzim të pavend.

Bulgarca: 

И отдай на роднината правото му, и на нуждаещия се, и на пътника [в неволя], но не пилей с прахосничество!

Sırpça: 

Дај своме ближњем његово право, и сиромаху, и путнику, али нипошто не расипај.

Çekçe: 

A dávej příbuznému po právu, a také chuďasovi a po cestě Boží jdoucímu, však nerozhazuj rozhazováním,

Urduca: 

رشتہ دار کو اس کا حق دو اور مسکین اور مسافر کو اس کا حق فضول خرچی نہ کرو

Tacikçe: 

Ҳаққи хешовандону мискин ва дар роҳ мондаро адо кун ва ҳеҷ исрофкорӣ макун.

Tatarca: 

Дәхи якын кардәшләрнең вә мескеннәрнең вә мосафирларның хакларын бир! Әмма малыңны тиешсез җирләргә исраф итмә!

Endonezyaca: 

Dan berikanlah kepada keluarga-keluarga yang dekat akan haknya, kepada orang miskin dan orang yang dalam perjalanan dan janganlah kamu menghambur-hamburkan (hartamu) secara boros.

Amharca: 

ለዝምድና ባለቤትም መብቱን ስጥ፡፡ ለምስኪንና ለመንገደኛም (ስጥ)፡፡ ማባከንንም አታባክን፡፡

Tamilce: 

இன்னும், (மனிதனே! உன்) உறவினருக்கு அவருடைய உரிமையைக் கொடு! ஏழைக்கும் வழிப்போக்கருக்கும் (அவர்களின் உரிமைகளைக்) கொடு! மிதமிஞ்சி (வீணாக) செலவழிக்காதே!

Korece: 

친척과 불쌍한 사람과 여행 자에게도 자선을 베풀되 낭비하지말라

Vietnamca: 

Ngươi (hỡi người có đức tin) hãy trao tặng phần quà (xứng đáng) cho họ hàng ruột thịt, cho người thiếu thốn khó khăn và cho khách lỡ đường nhưng chớ đừng hoang phí.