Arapça:
وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُوا مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
Çeviriyazı:
veiẕ eḫaẕnâ mîŝâḳaküm verafa`nâ fevḳakümu-ṭṭûr. ḫuẕû mâ âteynâküm biḳuvvetiv veẕkürû mâ fîhi le`alleküm tetteḳûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani bir zamanlar sizden mîsak (sağlam bir söz) almıştık, Tur'u üstünüze kaldırıp demiştik ki; size verdiğimiz kitaba kuvvetle tutunun ve içindekilerden gafil olmayın, gerek ki, korunursunuz.
Diyanet İşleri:
Sizden kesin söz almıştık. Tur dağını yükselterek tepenize dikmiştik. "Allah'a karşı gelmekten sakınanlardan olabilmeniz için, size verdiğimiz Kitab'a kuvvetle sarılın, onda bulunanları hatırda tutun" demiştik.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Gene bir vakit sizden söz almıştık, Tur dağını üstünüze yüceltmiştik. Size verdiğimiz kitabı azimle alın, sakınanlardan olmak için de içindeki emirleri anın demiştik.
Şaban Piriş:
Hani, sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da üzerinize kaldırmış ve “Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitab’ı kuvvetle tutun, onun içindekileri anın demiştik.
Edip Yüksel:
Sina dağını üzerinize kaldırarak bir zamanlar sizden söz almıştık: "Size verdiğimize kuvvetle sarılın, içindekileri hatırlayın ki korunasınız," demiştik.
Ali Bulaç:
Sizden misak almış ve Tur’u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki:) "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız."
Suat Yıldırım:
Ey İsrail'in evlatları! Bir vakit de Tevratı uygulayacağınıza dair sizden söz almış, sonra bu ahdi bozduğunuz için Dağı üzerinize kaldırarak demiştik ki: «Size verdiğimiz Kitaba kuvvetle sarılın ve muhtevasını iyi inceleyip ders alın ki kötü akıbetten kor
Ömer Nasuhi Bilmen:
Hani bir vakitte misakınızı almış, Tûr´u da üzerinize kaldırmış, «Size verdiğimizi kuvvetle ahzediniz, onda olanı zikreyleyiniz ki, ittika etmiş olabilesiniz» demiştik.
Yaşar Nuri Öztürk:
Hani, sizden şu şekilde kesin söz almış da Tûr'u üzerinize kaldırmıştık: "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayıp zikredin ki, sakınabilesiniz."
Bekir Sadak:
Sizden kesin soz almistik. Tur dagini yukselterek tepenize dikmistik. «Allah´a karsi gelmekten sakinanlardan olabilmeniz icin, size verdigimiz Kitab´a kuvvetle sarilin, onda bulunanlari hatirda tutun» demistik.
İbni Kesir:
Hani sizden sapasağlam söz almıştık. Tur´u da üstünüze kaldırmıştık. Size veridğimize sımsıkı sarılın, onda olanları hatırlayın ki sakınmış olasınız.
Adem Uğur:
Sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağının altında, size verdiğimizi kuvvetle tutun, onda bulunanları daima hatırlayın, umulur ki, korunursunuz (demiştik de)
İskender Ali Mihr:
Sizin misakinizi (yeminlerinizi) aldığımız zaman Tur Dağı´nı üstünüze kaldırmıştık. Size verdiğimiz şeylere kuvvetle sarılın ve onun içindeki şeyleri hatırlayın ki
Celal Yıldırım:
Ve hatırlayın ki, sizden (atalaranızdan) (Tevrat ile dosdoğru amel edeceklerine dair) söz almıştık. Tûr´u üstünüze kaldırmış ve koruna-sınız, Allah´a karşı gelmekten sakınasınız diye «Size verdiğimiz kitabı kuvvetle (imân ve idrâk ciddiyetiyle) tutun, içinde olan (buyrukları) hatırlayın» demiştik.
Tefhim ul Kuran:
Sizden kesin bir söz almış ve Tur dağını üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki:) «Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın: umulur ki sakınırsınız.»
Fransızca:
(Et rappelez vous), quand Nous avons contracté un engagement avec vous et brandi sur vous le Mont - : "Tenez ferme ce que Nous vous avons donné et souvenez-vous de ce qui s'y trouve afin que vous soyez pieux ! "
İspanyolca:
Y cuando concertamos un pacto con vosotros y levantamos la montaña por encima de vosotros: «¡Aferraos a lo que os hemos dado y recordad su contenido! Quizás, así, seáis temerosos de Alá».
İtalyanca:
E quando stringemmo il Patto con voi ed elevammo il Monte: "Tenetevi saldi a quello che vi abbiamo dato e ricordatevi di quello che contiene"! Forse potrete essere timorati!
Almanca:
Und (erinnere daran), als WIR euer Gelöbnis (zum Gehorsam) entgegennahmen und über euch den Tur-Berg hochhoben: "Nehmt, was WIR euch gaben, mit Nachdruck an, und entsinnt euch dessen, damit ihr Taqwa gemäß handelt."
Çince:
当时,我与你们缔约,并将山树立在你们的上面,我说:你们当坚守我所赐你们的经典,并且当牢记其中的律例,以便你们敬畏。
Hollandaca:
Toen wij het verbond met u sloten en den berg Sinaï over uw hoofd verhieven, zeiden wij: Ontvangt met vastheid hetgeen wij u geopenbaard hebben; bedenkt den inhoud, en bewaart dien.
Rusça:
Вот Мы взяли с вас обещание и воздвигли над вами гору: "Крепко придерживайтесь того, что Мы даровали вам, и поминайте то, что содержится там, - быть может, вы устрашитесь".
Somalice:
Xusa markaan idinka qaadnay ballan (adag) oo korkiina yeelay (Buurta) Dhuur oon idinku nidhi ku qaata waxaan idinsiinay niyad adag, xusuustana waxa ku sugan, si aad u dhawrsataan.
Swahilice:
Na tulipo chukua ahadi yenu, na tukaunyanyua mlima juu yenu (tukakwambieni): Shikeni kwa nguvu haya tuliyo kupeni, na yakumbukeni yaliyomo ndani yake ili mpate kujilinda.
Uygurca:
ئۆز ۋاقتىدا، بىز سىلەردىن چىن ۋەدە ئالغان ۋە تۇر تېغىنى ئۈستۈڭلارغا تىكلەپ قويغان، سىلەرگە: «(دۇنيادا ھالاك بولۇشتىن، ئاخىرەتتە ئازابقا قېلىشتىن) ساقلىنىشىڭلار ئۈچۈن بىز بەرگەن كىتابنى مەھكەم تۇتۇڭلار (يەنى تەۋراتقا ئەمەل قىلىڭلار)، ئۇنىڭدىكى ئەھكاملارنى ئېسىڭلاردا ساقلاڭلار» (دېگەن ئىدۇق)
Japonca:
またわれがあなたがたと契約を結び,あなたがたの頭上に(シナイ)山を持ち上げた時を思い起せ。「われがあなたがたに下したものを,しっかり受け取り,その中にあるものを銘記しなさい,そうすればあなたがたは神を畏れるであろう。」(と告げた。)
Arapça (Ürdün):
«و» اذكر «إذ أخذنا ميثاقكم» عهدكم بالعمل بما في التوراة «و» قد «رفعنا فوقكم الطور» الجبل اقتلعناه من أصله عليكم لما أبيتم قبولها وقلنا «خذوا ما آتيناكم بقوة» بجد واجتهاد «واذكروا ما فيه» بالعمل به «لعلكم تتقون» النار أو المعاصي.
Hintçe:
और (वह वक्त याद करो) जब हमने (तामीले तौरेत) का तुमसे एक़रार कर लिया और हमने तुम्हारे सर पर तूर से (पहाड़ को) लाकर लटकाया और कह दिया कि तौरेत जो हमने तुमको दी है उसको मज़बूत पकड़े रहो और जो कुछ उसमें है उसको याद रखो
Tayca:
และจงรำลึกถึงขณะที่เราได้เอาคำมั่นสัญญาจากพวกเจ้า และเราได้ยกภูเขาขึ้นเหนือพวกเจ้า จงยึดถือสิ่งที่เราได้ให้แก่พวกเจ้าด้วยความเข้มแข็ง และจงรำลึกถึงสิ่งที่มีอยู่ในนั้น หวังว่าพวกเจ้าจะเกรงกลัว
İbranice:
וכאשר כרתנו את הברית אתכם, והרמנו את ההר מעליכם. ואמרנו לכם ':קבלו היטב את אשר נתנו לכם, וזכרו את כל אשר בו, למען תיראו (מאלוהים)
Hırvatça:
I kada smo od vas zavjet uzeli i brdo Tur iznad vas podigli: "Snažno prihvatite ono što smo vam dali i neka vam je na umu ono što je u Knjizi, da biste se sačuvali."
Rumence:
Noi am făcut legământ cu voi şi am ridicat muntele deasupra voastră: “Luaţi cu sârg ceea ce v-am dat! Amintiţi-vă ce cuprinde!” Poate vă veţi teme!
Transliteration:
Waith akhathna meethaqakum warafaAAna fawqakumu alttoora khuthoo ma ataynakum biquwwatin waothkuroo ma feehi laAAallakum tattaqoona
Türkçe:
Hani, sizden şu şekilde kesin söz almış da Tûr'u üzerinize kaldırmıştık: "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayıp zikredin ki, sakınabilesiniz."
Sahih International:
And [recall] when We took your covenant, [O Children of Israel, to abide by the Torah] and We raised over you the mount, [saying], "Take what We have given you with determination and remember what is in it that perhaps you may become righteous."
İngilizce:
And remember We took your covenant and We raised above you (The towering height) of Mount (Sinai) : (Saying): "Hold firmly to what We have given you and bring (ever) to remembrance what is therein: Perchance ye may fear Allah."
Azerbaycanca:
(Ey İsrail oğulları!) Sizdən əhd-peyman aldığımızı və Tur dağını başınızın üzərinə qaldırdığımızı xatırlayın! (Biz: ) “Sizə göndərdiyimizi (Tövratı) möhkəm tutun, içindəkiləri unutmayın ki, bəlkə, pis əməllərdən çəkinəsiniz” - (deyə əmr etmişdik).
Süleyman Ateş:
Bir zaman da sizin sözünüzü almış, üzerinize dağı kaldırmıştık: "Size verdiğimizi kuvvetle tutun, içinde olanı hatırlayın ki (azabımızdan) korunasınız," (demiştik).
Diyanet Vakfı:
Sizden sağlam bir söz almış, Tur dağının altında, size verdiğimizi kuvvetle tutun, onda bulunanları daima hatırlayın, umulur ki, korunursunuz (demiştik de);
Erhan Aktaş:
Hani bir zamanlar, takvâ sahibi(1) olmanız için, size verdiğimiz şeylere kuvvetle sarılıp kendinize mal etmek ve içindekilerini sürekli aklınızda tutmanız konusunda sizden söz almıştık. Ve Tûr’u(2) üzerinize kaldırmıştık.
Kral Fahd:
Sizden sağlam bir söz almış, Tûr'u da üzerinize kaldırıp, size verdiğimizi sıkıca/kuvvetle tutun, onda bulunanları daima hatırlayın, umulur ki, böylece korunursunuz (demiştik de);
Hasan Basri Çantay:
Hani sizden (Tevrat ile âmil olacağınıza dâir) sapasağlam söz almışdık, «Tur» u da (tepenize iniverecek bir durumda) üstünüze kaldırmışdık, (ve demişdik ki:) «Size verdiğimiz (Kitab) ı (n hükümlerini) kuvvetle tutun, onda onlar (la amel etmek lüzumun) u hatırlayın. Tâ ki (cehennemden, günahlardan) sakınmış olasınız».
Muhammed Esed:
İşte o zaman, Sina Dağı´nı üzerinize şahit tutarak ciddi ve samimi (görünen) taahhüdünüzü kabul etmiş ve "Size bahşettiğimiz şeye (bütün) gücünüzle sımsıkı sarılın ki Allah´a karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız!" (demiştik).
Gültekin Onan:
Sina dağını üzerinize kaldırarak sizden söz (misak) almıştık: "
Ali Fikri Yavuz:
Bir vakit de, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam söz almıştık
Portekizce:
E de quando exigimos o vosso compromisso e levantamos acima de vós o Monte, dizendo-vos: Apegai-vos com firmezaao que vos concedemos e observai-lhe o conteúdo, quiçá (Me) temais.
İsveççe:
OCH [MINNS] hur Vi slöt Vårt förbund med er med Sinai berg som vittne [och sade]: "Håll med all kraft fast vid det som Vi [nu] har uppenbarat för er och lägg dess ord på hjärtat - så att er gudsfruktan [fördjupas]!"
Farsça:
و [یاد کنید] هنگامی که از شما [بر پیروی از حق] پیمان گرفتیم، و کوه طور را بالای سرتان برافراشتیم، [و گفتیم:] آنچه را [از آیات کتاب آسمانی] به شما داده ایم، با قدرت و قوّت دریافت کنید، و آنچه را در آن است [برای اجرا کردن] به یاد داشته باشید تا پرهیزکار شوید.
Kürtçe:
وە (بیربکەنەوە) کاتێک پەیمانمان لێ وەرگرتن وە (کێوی) طورمان بەرز کردەوە بەسەر سەرتانەوە (وە پێمان وتن) ئەوەی پێمان داون (لەتەورات) باش کاری پێبکەن وەبیرکەنەوە لەوەی کەتێیدایە بەڵکو خۆتان بپارێزن ولەخوا بترسن
Özbekçe:
Аҳду паймонларингизни олганимизни ва устингизга Турни кўтарганимизни, «Биз сизга берган нарсани қувват билан олинг ва ундаги нарсани эсланг, шоядки тақводор бўлсангиз», деганимизни эсланг.
Malayca:
Dan (ingatlah), ketika Kami mengambil perjanjian setia kamu semasa Kami angkatkan Gunung Tursina di atas kamu (sambil Kami berfirman): "Terimalah Taurat yang telah Kami berikan kepada kamu (serta amalkanlah) dengan bersungguh-sungguh, dan ingatlah (jangan lupakan) apa yang tersebut di dalamnya, supaya kamu bertaqwa.
Arnavutça:
Dhe (kujtonie), kur prej jush morëm premtimin dhe ngritëm Turin (malin) mbi ju; (e Na ju thamë): Merreni me seriozitet atë që ua kemi dhënë juve (Tevratin) dhe kinie ndërmend atë që gjendet në të, për t’u ruajtur!”
Bulgarca:
И когато приехме вашия обет, и въздигнахме над вас Планината [ви рекохме]: “Хванете здраво това, което ви дадохме, и помнете какво има в него, за да се побоите!”
Sırpça:
И када смо од вас завет узели и брдо Синај изнад вас подигли: „Снажно прихватите оно што смо вам дали и нека вам је на уму оно што је у Књизи, да бисте се сачували.“
Çekçe:
A když jsme s vámi uzavřeli úmluvu a vztyčili nad vámi horu Sinaj, řekli jsme: 'Přidržujte se toho, co jsme vám dali, co nejpevněji a zapamatujte si dobře, co obsahuje - snad budete bohabojní.'
Urduca:
یاد کرو وہ وقت، جب ہم نے طُور کو تم پر اٹھا کر تم سے پختہ عہد لیا تھا اور کہا تھا کہ "جو کتاب ہم تمہیں دے رہے ہیں اسے مضبوطی کے ساتھ تھامنا اور جو احکام و ہدایات اس میں درج ہیں انہیں یاد رکھنا اسی ذریعے سے توقع کی جاسکتی ہے کہ تم تقویٰ کی روش پر چل سکو گے"
Tacikçe:
Ва ба ёд оред он замонро, ки бо шумо паймон бастем ва кӯҳи Турро бар болои саратон бидоштем. Он чиро, ки ба шумо додаем, мустаҳкам бигиред ва он чиро, ки дар он аст, ба хотир бидоред! Бошад, ки парҳезгор шавед!
Tatarca:
Янә сездән ґәһед алган вакытыбызны хәтерләгез! Өстегезгә Тур тавын күтәрдек вә әйттек: "Тәүратны алыгыз һәм аның белән ихлас вә тырышлык илә гамәл кылыгыз, һәм анда булган Безнең вәгазьләр белән вәгазьләнегез, бәлки Аллаһдан куркучы булырсыз.
Endonezyaca:
Dan (ingatlah), ketika Kami mengambil janji dari kamu dan Kami angkatkan gunung (Thursina) di atasmu (seraya Kami berfirman): "Peganglah teguh-teguh apa yang Kami berikan kepadamu dan ingatlah selalu apa yang ada didalamnya, agar kamu bertakwa".
Amharca:
ከበላያችሁም የጡርን ተራራ ያነሳን ኾነን የጠበቀ ቃልኪዳናችሁን በያዝን ጊዜ (የኾነውን አስታውሱ)፡፡ «ያንን የሰጠናችሁን በኀይል ያዙ፤ በውስጡ ያለውንም ነገር (ከእሳት) ትጠበቁ ዘንድ አስታውሱ» (አልን)፡፡
Tamilce:
இன்னும், உங்களுக்கு மேல் மலையை உயர்த்தி, உங்கள் உறுதிமொழியை நாம் வாங்கிய சமயத்தை நினைவு கூருங்கள். “நீங்கள் இறையச்சமுள்ளவர்களாக ஆகுவதற்காக நாம் உங்களுக்குக் கொடுத்த (தவ்ராத்)தை பலமாகப் (பற்றிப்) பிடியுங்கள். இன்னும், அதில் உள்ளவற்றை நினைவு கூருங்கள்.
Korece:
너회 유대인과 구약성서에 있는대로 약속을 했으며 뚜르산을너회들 위로 을렸노라 너회에게 내려준 것을 확고히 잡을 것이며 그 안의 뜻을 생각하라 의로운 사람들이 될 것이라
Vietnamca:
(Các ngươi hãy nhớ lại) khi TA đã nhận giao ước của các ngươi và TA đã nâng ngọn núi lên trên các ngươi mà phán: “Các ngươi hãy nắm chắc những gì TA đã ban cho các ngươi (trong Kinh Tawrah), và các ngươi hãy ghi nhớ mọi điều răn dạy trong đó hi vọng các ngươi sẽ ngoan đạo.”
Ayet Linkleri: