Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

2

Sûredeki Ayet No: 

50

Ayet No: 

57

Sayfa No: 

8

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَإِذْ فَرَقْنَا بِكُمُ الْبَحْرَ فَأَنجَيْنَاكُمْ وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَوْنَ وَأَنتُمْ تَنظُرُونَ

Çeviriyazı: 

veiẕ feraḳnâ bikümü-lbaḥra feenceynâküm veagraḳnâ âle fir`avne veentüm tenżurûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Hani bir zamanlar sizin için denizi yarıp, sizi kurtardık da Firavun'un adamlarını suda boğduk, siz de bakıp duruyordunuz.

Diyanet İşleri: 

Denizi yarıp sizi kurtarmış ve gözlerinizin önünde Firavun ailesini batırmıştık.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Bir vakit sizin için denizi yardık da kurtardık sizi; Firavun'un soyunu sopunu sulara boğduk; siz de buna bakıp duruyordunuz.

Şaban Piriş: 

Ve sizin için denizi yardık, sizi kurtarıp; gözünüzün önünde, Firavun hanedanını suda boğmuştuk.

Edip Yüksel: 

Denizi yararak sizi kurtarmış, Firavun'un adamlarını da gözlerinizin önünde boğmuştuk.

Ali Bulaç: 

Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun'un adamlarını -gözlerinizin önünde- boğduğumuzu hatırlayın.

Suat Yıldırım: 

Yine hatırlayın ki, sizin geçmeniz için denizi yarmış, sizi kurtarıp, siz bakıp dururken gözlerinizin önünde Firavun hanedanını boğmuştuk. {KM, Çıkış 14,16; 21-30; Mezmurlar 78,13; 106,9-11}

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve hatırlayınız o zamanı ki sizin için denizi yardık da hepinizi kurtardık. Firavun´un âlini de gark ettik, bir halde ki sizler bakıp duruyordunuz.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Hani, önünüzde denizi yarmıştık da sizi kurtarmış, Firavun hanedanını boğmuştuk. Siz de bunu bakıp görüyordunuz.

Bekir Sadak: 

Denizi yarip sizi kurtarmis ve gozlerinizin onunde Firavun ailesini batirmistik.

İbni Kesir: 

Hani, bir de sizin için denizi yarmış, ve sizi kurtarmıştık. Firavun hanedanını da, siz bakıp dururken suda boğmuştuk.

Adem Uğur: 

Bir zamanlar biz sizin için denizi yardık, sizi kurtardık, Firavun´un taraftarlarını da, siz bakıp dururken denizde boğduk.

İskender Ali Mihr: 

Ve sizin için denizi yardık. Böylece sizi kurtarıp firavun ailesini boğduk. Ve siz de (bunu) görüyordunuz.

Celal Yıldırım: 

Ve hatırlayın ki sizin için denizi yarıp sizi kurtardığımızı

Tefhim ul Kuran: 

Ve sizden dolayı denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun´un adamlarını -siz seyredip dururken- boğduğumuzu da hatırlayın.

Fransızca: 

Et [rappelez-vous], lorsque Nous avons fendu la mer pour vous donner passage ! .. Nous vous avons donc délivrés, et noyé les gens de Pharaon, tandis que vous regardiez.

İspanyolca: 

Y cuando os separamos las aguas del mar y os salvamos, anegando a las gentes de Faraón en vuestra presencia.

İtalyanca: 

E quando abbiamo diviso il mare per voi, quindi vi abbiamo tratti in salvo e abbiamo annegato la gente di Faraone, mentre voi stavate a guardare.

Almanca: 

Und (erinnere daran), als WIR für euch das Meer gespaltet haben, dann erretteten WIR euch und ließen Pharaos Leute ertrinken, während ihr zugeschaut habt.

Çince: 

我为你们分开海水,拯救了你们,并溺杀了法老的百姓,这是你们看著的。

Hollandaca: 

Gedenkt, hoe wij de zee ter uwer redding hebben gespleten en voor uw oogen Pharaos volk lieten verdrinken.

Rusça: 

Вот Мы разверзли для вас море, спасли вас и потопили род Фараона, тогда как вы наблюдали за этим.

Somalice: 

xusa markaan idiin dhanballay badda oon idin korinay oona maanshaynay fircoon iyo colkiisii idinkoo cegaya.

Swahilice: 

Na tulipo ipasua bahari kwa ajili yenu na tukakuokoeni, tukawazamisha watu wa Firauni, na huku mnatazama.

Uygurca: 

ئۆز ۋاقتىدا دېڭىزنى يېرىپ سىلەرنى قۇتقۇزدۇق (يەنى دېڭىزنىڭ سۈيىنى ئوتتۇرىدىن بۆلۈپ، قۇرۇق يول ھاسىل قىلىپ، شۇ يەردىن سىلەرنى سالامەت ئۆتكۈزدۇق) ۋە پىرئەۋن گۇرۇھىنى كۆز ئالدىڭلاردا غەرق قىلدۇق

Japonca: 

またわれがあなたがたのために海を分けて,あなたがたを救い,あなたがたが見ている前で,フィルアウンの一族を溺れさせた時のことを思い起せ。

Arapça (Ürdün): 

«و» اذكروا «إذا فرقنا» فلقنا «بكم» بسببكم «البحر» حتى دخلتموه هاربين من عدوكم «فأنجيناكم» من الغرق «وأغرقنا آل فرعون» قومه معه «وأنتم تنظرون» إلى انطباق البحر عليهم

Hintçe: 

और (वह वक्त भी याद करो) जब हमने तुम्हारे लिए दरिया को टुकड़े-टुकड़े किया फिर हमने तुमको छुटकारा दिया

Tayca: 

และจงรำลึกถึงขณะที่เราได้แยกทะเลออก เพราะพวกเจ้า แล้วเราได้ช่วยพวกเจ้าให้รอดพ้น และได้รให้พวกฟิรอาวน์จมน้ำตาย ขณะที่พวกเจ้ามองดูอยู่

İbranice: 

וכשקרענו את הים לפניכם וחילצנו אתכם והטבענו את אנשי פרעה לנגד עיניכם

Hırvatça: 

I kada smo vam more rastavili i vas izbavili, a faraonove ljude - vi ste to gledali - potopili.

Rumence: 

Noi am despicat marea şi v-am mântuit, apoi am înecat neamul lui Faraon sub privirile voastre.

Transliteration: 

Waith faraqna bikumu albahra faanjaynakum waaghraqna ala firAAawna waantum tanthuroona

Türkçe: 

Hani, önünüzde denizi yarmıştık da sizi kurtarmış, Firavun hanedanını boğmuştuk. Siz de bunu bakıp görüyordunuz.

Sahih International: 

And [recall] when We parted the sea for you and saved you and drowned the people of Pharaoh while you were looking on.

İngilizce: 

And remember We divided the sea for you and saved you and drowned Pharaoh's people within your very sight.

Azerbaycanca: 

(Yadınıza salın ki) Biz sizdən ötrü dənizi yarıb sizə nicat verdik və Fir’onun adamlarını siz baxa-baxa suda qərq etdik.

Süleyman Ateş: 

Sizin için denizi yarmıştık, sizi kurtarmış ve Fir'avn ailesini boğmuştuk; siz de bunu görüyordunuz.

Diyanet Vakfı: 

Bir zamanlar biz sizin için denizi yardık, sizi kurtardık, Firavun'un taraftarlarını da, siz bakıp dururken denizde boğduk.

Erhan Aktaş: 

Hatırlayın! Denizi yararak sizi kurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun taraftarlarını denizde boğmuştuk.

Kral Fahd: 

Bir zamanlar biz sizin için denizi yardık, sizi kurtardık, Firavun'un taraftarlarını da, siz bakıp dururken denizde boğduk.

Hasan Basri Çantay: 

Hem hatırlayın o demleri ki sizin sebebinize denizi yarıb da hepinizi kurtarmış, Fir´avun haanedânını ise, kendiniz de gözlerinizle bakıb dururken, (suda) boğmuşduk.

Muhammed Esed: 

Ve önünüzdeki denizi yararak sizi kurtarıp, Firavun hanedanını gözlerinizin önünde boğduğumuz (günleri).

Gültekin Onan: 

Denizi yararak (ferakna) sizi kurtarmış (feenceynaküm), Firavun´un adamlarını / taraftarlarını / ordusunu da (ale) gözlerinizin önünde (tenzurun) boğmuştuk (ağrakna).

Ali Fikri Yavuz: 

Ve yine hatırlayın ki, bir vakit sizden ötürü denizi yardık da hepinizi kurtardık, Fir’avun avânesini ise, sizler bakıb dururken, suda boğduk.

Portekizce: 

E de quando dividimos o mar e vos salvamos, e afogamos o povo do Faraó, enquanto olháveis.

İsveççe: 

och [minns] hur Vi klöv havet framför er och räddade er och dränkte faraonerna inför era ögon,

Farsça: 

و [یاد کنید] هنگامی که دریا را برای شما شکافتیم، پس شما را نجات دادیم و فرعونیان را در حالی که می دیدید، غرق کردیم.

Kürtçe: 

(بیربکەنەوە) کاتێک کە دەریامان بۆ لەت کردن و ڕزگارمان کردن وە دەست وپێوەندی فیرعەونمان خنکاند و نوقمی (دەریامان) کردن لەکاتێکدا ئێوە تەماشاتان دەکردن

Özbekçe: 

Ва денгизни ёриб, сизни қутқариб, сизнинг кўз олдингизда Фиръавн аҳлини ғарқ қилганимизни эсланг. (Бани Исроилни Мусо алайҳиссалом Мисрдан олиб чиқиб кетаётганларида, Фиръавн одамлари билан қувиб келиб қолади. Шунда Аллоҳ денгизни иккига бўлиб йўл очади ва Бани Исроил ўтиб оладилар. Ортларидан Фиръавн одамлари билан тушганда, Аллоҳ уларни ғарқ қилади.)

Malayca: 

Dan (kenangkanlah) ketika kami belahkan laut (Merah) untuk kamu lalui (kerana melarikan diri dari angkara Firaun), maka Kami selamatkan kamu dan Kami tenggelamkan Firaun bersama-sama tenteranya, sedang kamu semua menyaksikannya.

Arnavutça: 

dhe kujtohuni kur e kemi çarë detin e ju kemi shpëtuar, ndërsa në praninë tuaj e kemi fundosur popullin e Faraonit.

Bulgarca: 

... И когато разделихме за вас морето на две и ви избавихме, и издавихме хората на Фараона пред очите ви,

Sırpça: 

И када смо због вас море раставили и вас спасили, а фараонове људе, пред вашим очима потопили.

Çekçe: 

A hle, rozdělili jsme moře před vámi a zachránili jsme vás a utopili jsme rod Faraónův, zatímco vy jste na to hleděli.

Urduca: 

یاد کرو وہ وقت، جب ہم نے سمندر پھاڑ کر تمہارے لیے راستہ بنایا، پھر اس میں سے تمہیں بخیریت گزروا دیا، پھر وہیں تمہاری آنکھوں کے سامنے فرعونوں کو غرقاب کیا

Tacikçe: 

Ва он ҳангомро, ки дарёро бароятон шикофтем ва шуморо раҳонидем ва фиръавниёнро дар баробари чашмонатон ғарқ сохтем.

Tatarca: 

Янә фикер итегез, ярдык без сезләргә дәрьяны һәм сезне коткарып, Фиргаун кавемен һәлак иттек суда батырып, үзегез дә карап тордыгыз.

Endonezyaca: 

Dan (ingatlah), ketika Kami belah laut untukmu, lalu Kami selamatkan kamu dan Kami tenggelamkan (Fir'aun) dan pengikut-pengikutnya sedang kamu sendiri menyaksikan.

Amharca: 

በናንተም ምክንያት ባሕሩን በከፈልን ጊዜ (አስታውሱ)፡፡ ወዲያውም አዳንናችሁ፡፡ የፈርዖንንም ቤተሰቦች እናንተ የምትመለከቱ ኾናችሁ አሰጠምናቸው፡፡

Tamilce: 

இன்னும், உங்களுக்காக நாம் கடலை பிளந்த சமயத்தை நினைவு கூருங்கள். ஆக, உங்களைக் காப்பாற்றினோம். இன்னும் நீங்கள் பார்த்துக் கொண்டிருக்கும் நிலையில் ஃபிர்அவ்னுடைய கூட்டத்தாரை நாம் மூழ்கடித்தோம்.

Korece: 

바다를 둘로 쪼개어 너회들 을 구하고 너회들의 안면에서 파 라오족을 익사케 했나니

Vietnamca: 

(Các ngươi hãy nhớ lại) khi TA (Allah) chẻ đôi biển (Hồng Hải) cho các ngươi (lúc Pha-ra-ông đuổi cùng giết tận các ngươi), TA đã cứu các ngươi và nhấn chìm đám quân lính của hắn trước sự chứng kiến của các ngươi.