Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

2

Sûredeki Ayet No: 

33

Ayet No: 

40

Sayfa No: 

6

Nüzûl Yeri: 

Nüzûl Yılı: 

Arapça: 

قَالَ يَا آدَمُ أَنبِئْهُم بِأَسْمَائِهِمْ ۖ فَلَمَّا أَنبَأَهُم بِأَسْمَائِهِمْ قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّي أَعْلَمُ غَيْبَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَأَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنتُمْ تَكْتُمُونَ

Çeviriyazı: 

ḳâle yâ âdemü embi'hüm biesmâihim. felemmâ embeehüm biesmâihim ḳâle elem eḳul leküm innî a`lemü gaybe-ssemâvâti vel'arḍi vea`lemü mâ tübdûne vemâ küntüm tektümûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

(Allah): "Ey Âdem, bunlara onları isimleriyle haber ver." dedi. Bu emir üzerine Âdem onlara isimleriyle onları haber verince, (Allah): "Ben size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı da, içinizde gizlediğinizi de bilirim" dememiş miydim?" dedi.

Diyanet İşleri: 

Allah "Ey Adem onlara isimlerini söyle" dedi. Adem isimlerini söyleyince, Allah "Ben gökler ve yerde görünmeyeni biliyorum, sizin açıkladığınızı ve gizlemekte olduğunuzu da bilirim, diye size söylememiş miydim?" dedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Demişti ki: Ey Âdem onlara, yaratıkları adlarıyla haber ver, Âdem, her şeyi adlı adınca haber verince demişti ki: Ben size demedim mi, göklerdeki gizli şeyleri de bilirim, yeryüzünde ki gizli şeyleri de. Açığa vurduğunuzu da bilirim, gizlediğinizi de.

Şaban Piriş: 

Allah: Ey Adem! Onlara, bunların isimlerini haber ver, dedi. Adem de meleklere onların isimlerini haber verince Allah: Size göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ben bilirim demedim mi? Sizin açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de ben bilirim, dedi.

Edip Yüksel: 

Dedi: "Adem! Onların isimlerini şunlara haber ver." İsimlerini onlara haber verince, "Size, yerin ve göklerin sırlarını biliyorum, açıkladığınızı da gizlediğinizi de biliyorum dememiş miydim," dedi.

Ali Bulaç: 

(Allah:) "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim."

Suat Yıldırım: 

Allah: “Âdem! Eşyanın isimlerini onlara sen bildir.” dedi. O da isimleriyle onları bildirince Allah buyurdu: “Ben size demedim mi ki, göklerin ve yerin sırlarını Ben bilirim!” Ve Ben sizin gizli açık yapmakta olduğunuz her şeyi de bilirim!” [20,7; 27,25]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Buyurdu ki: «Ey Âdem! O şeyleri adları ile meleklere haber ver!». Âdem de o şeyleri adları ile haber verince (Cenâb-ı Hak) buyurdu ki, «Size dememiş miydim ki, Ben şüphesiz göklerin de yerin de gizliliklerini bilirim. Ve sizin izhâr ettiğiniz ve gizlediğiniz şeyleri de bilirim.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Allah buyurdu: "Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını." Âdem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim, A'lem'im. Ve ben, sizin açığa vurduklarınızı da saklayageldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim."

Bekir Sadak: 

Allah «Ey Adem onlara isimlerini soyle dedi. Adem isimlerini soyleyince, Allah «Ben gokler ve yerde gorunmeyeni biliyorum, sizin acikladiginizi ve gizlemekte oldugunuzu da bilirim, diye size soylememismiydim?» dedi.

İbni Kesir: 

Allah: Ey Adem, onları`adları ile kendilerine bildir, dedi. Adem, adlarını söyleyince

Adem Uğur: 

(Bunun üzerine: ) Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere anlat, dedi. Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semâvat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.

İskender Ali Mihr: 

(Allah): “Ey Âdem! Bunları onlara, isimleriyle haber ver (bildir).” dedi. Âdem, onları isimleriyle onlara bildirdiği zaman (Allah, meleklere): “Ben size, Ben muhakkak ki, göklerin ve yerin bilinmeyenlerini bilirim. Ve sizin açıkladığınız ve (içinizde) gizlemekte olduğunuz şeyleri de bilirim, demedim mi?” dedi.

Celal Yıldırım: 

(Allah): «Ey Âdem! Bunlara onların isimlerini haber ver» buyurdu. Âdem onlara sözü edilen eşyanın isimlerini haber verince (Allah meleklere): «Size demedim mi, Ben göklerin ve yerin gaybını (görünmeyen, sizlerce bilinmeyen şeylerini de) elbette bilirim ve sizin açıkladığınızı da, gizli tuttuğunuzu da bilirim.» buyurdu.

Tefhim ul Kuran: 

(Allah:) «Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver» dedi. O da, bunları onlara isimleriyle haber verince, (Allah) dedi ki: «Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da ben bilirim.»

Fransızca: 

- Il dit : "ô Adam, informe-les de ces noms; " Puis quand celui-ci les eut informés de ces noms, Allah dit : "Ne vous ai-Je pas dit que Je connais les mystères des cieux et de la terre, et que Je sais ce que vous divulguez et ce que vous cachez ? "

İspanyolca: 

Dijo: «¡Adán! ¡Infórmales de sus nombres!» Cuando les informó de sus nombres, dijo: «¿No os he dicho que conozco lo oculto de los cielos y de la tierra y que sé lo que mostráis lo que ocultáis?»

İtalyanca: 

Disse: "O Adamo, informali sui i nomi di tutte [le cose]"Dopo che li ebbe informati sui nomi, Egli disse: "Non vi avevo forse detto che conosco il segreto dei cieli e della terra e che conosco ciò che manifestate e ciò che nascondete?".

Almanca: 

ER sagte: "Adam! Teile ihnen deren Namen mit!" Und nachdem er ihnen deren Namen mitgeteilt hatte, sagte ER: "Sagte ICH euch etwa nicht, daß ICH das Verborgene der Himmel und der Erde kenne, und daß ICH das kenne, was ihr offenlegt und was ihr zu verheimlichen pflegtet?!"

Çince: 

他说:阿丹啊!你把这些事物的名称告诉他们吧。当他把那些事物的名称告诉他们的时候,真主说:难道我没有对你们说过吗?我的确知道天地的幽玄,我的确知道你们所表白的,和你们所隐讳的。

Hollandaca: 

God zeide: "Adam, noem hun de namen." Toen hij (Adam) dit had gedaan, zeide God: "Heb ik u niet gezegd, dat ik de geheimen van hemel en aarde ken, en weet wat gij bekent en wat gij verbergt?"

Rusça: 

Он сказал: "О Адам! Поведай им об их именах". Когда Адам поведал им об их именах, Он сказал: "Разве Я не говорил вам, что знаю сокровенное на небесах и земле, и знаю, что вы совершаете открыто и что вы утаиваете?"

Somalice: 

wuxuuna yidhi Eebe Aadamow uga warran magacyadooda, markuu magacyadooda uga warramay yuu yidhi Eebe miyaanan idiin ku dhihin anigu waxaan ogahay waxa ku maqan Samooyinka. iyo inaan ogahay waxaad muujinaysaan iyo waxaad qarsanaysaan.

Swahilice: 

Akasema: Ewe Adam! Waambie majina yake. Basi alipo waambia majina yake alisema: Sikukwambieni kwamba Mimi ninajua siri za mbinguni na za duniani, na ninayajua mnayo yadhihirisha na mliyo kuwa mnayaficha?

Uygurca: 

اﷲ: «ئى ئادەم! ئۇلارغا بۇ نەرسىلەرنىڭ ناملىرىنى ئېيتىپ بەرگىن» دېدى. ئادەم ئۇلارغا بۇ نەرسىلەرنىڭ ناملىرىنى ئېيتىپ بەرگەن چاغدا، اﷲ: «مەن سىلەرگە، ئاسمانلاردىكى ۋە زېمىندىكى غەيبلەرنى ھەقىقەتەن بىلىپ تۇرىمەن، ئاشكارا ۋە يوشۇرۇن ئىشىڭلارنى بىلىپ تۇرىمەن، دېمىگەنمىدىم» دېدى

Japonca: 

かれは仰せられた。「アーダムよ,それらの名をかれら(天使)に告げよ。」そこでアーダムがそれらの名をかれらに告げると,かれは,「われは天と地の奥義を知っているとあなたがたに告げたではないか。あなたがたが現わすことも,隠すことも知っている。」と仰せられた。

Arapça (Ürdün): 

«قال» تعالى «يا آدم أنبئهم» أي الملائكة «بأسمائهم» المسميات فسمى كل شيء باسمه وذكر حكمته التي خلق لها «فلما أنبأهم بأسمائهم قال» تعالى لهم موبخاً «ألم أقل لكم إنَّي أعلم غيب السماوات والأرض» ما غاب فيهما «وأعلم ما تبدون» ما تظهرون من قولكم أتجعل فيها الخ «وما كنتم تكتمون» تسرون من قولكم لن يخلق الله أكرم عليه منا ولا أعلم.

Hintçe: 

(उस वक्त ख़ुदा ने आदम को) हुक्म दिया कि ऐ आदम तुम इन फ़रिश्तों को उन सब चीज़ों के नाम बता दो बस जब आदम ने फ़रिश्तों को उन चीज़ों के नाम बता दिए तो खुदा ने फरिश्तों की तरफ ख़िताब करके फरमाया क्यों, मैं तुमसे न कहता था कि मैं आसमानों और ज़मीनों के छिपे हुए राज़ को जानता हूँ, और जो कुछ तुम अब ज़ाहिर करते हो और जो कुछ तुम छिपाते थे (वह सब) जानता हूँ

Tayca: 

พระองค์ตรัสว่า โอ้อาดัม! จงบอกบรรดาชื่อของสิ่งเหล่านั้นแก่พวกเขาที (บรดามะลาอิกะฮฺ) ครั้นเมื่ออาดัมได้บอกชื่อของสิ่งเหล่านั้นแก่พวกเขาแล้ว พระองค์จึงตรัสว่า ข้ามิได้บอกแก่พวกเจ้าดอกหรือว่า แท้จริงข้าเป็นผู้รู้ยิ่งซึ่งความเร้นลับแห่งชั้นฟ้าทั้งหลายและแผ่นดินและเป็นผู้รู้ยิ่งในสิ่งที่พวกเจ้าเปิดเผยและสิ่งที่พวกเจ้าปกปิด

İbranice: 

(אלוהים) אמר: 'הוי, אדם! הודע להם את שמותיהם.' וכאשר הודיע (אדם) להם את שמותיהם, (אלוהים) אמר ':האם לא אמרתי לכם, כי יודע אני את נסתרות השמים והארץ, ויודע אני את אשר תגלו ותסתירו

Hırvatça: 

"O Ademe", reče On, "saopći im njihova imena!" I kada im on saopći imena njihova, Allah reče: "Zar vam nisam rekao da samo Ja znam tajne nebesa i Zemlje i da samo Ja znam ono što pokazujete i što krijete?"

Rumence: 

El spuse: “Adame, dă-le de ştire numele lor!” După ce Adam le-a dat de ştire numele lor, Domnul spuse: “Nu v-am spus că Eu cunosc Taina cerurilor şi a pământului, că Eu cunosc ceea ce arătaţi şi ceea ce ascundeţi?”

Transliteration: 

Qala ya adamu anbihum biasmaihim falamma anbaahum biasmaihim qala alam aqul lakum innee aAAlamu ghayba alssamawati waalardi waaAAlamu ma tubdoona wama kuntum taktumoona

Türkçe: 

Allah buyurdu: "Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını." Âdem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim, A'lem'im. Ve ben, sizin açığa vurduklarınızı da saklayageldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim."

Sahih International: 

He said, "O Adam, inform them of their names." And when he had informed them of their names, He said, "Did I not tell you that I know the unseen [aspects] of the heavens and the earth? And I know what you reveal and what you have concealed."

İngilizce: 

He said: "O Adam! Tell them their names." When he had told them, Allah said: "Did I not tell you that I know the secrets of heaven and earth, and I know what ye reveal and what ye conceal?"

Azerbaycanca: 

(Sonra) O: “Ey Adəm, bunların (kainatda mövcud olan əşyanın) adlarını onlara bildir!”- dedi. (Adəm) onlara (mələklərə) bunların adlarını xəbər verdikdə (Allah): “Mən sizə, göylərin və yerin gözə görünməyən sirlərini və sizin gizlində - aşkarda nə etdiyinizi bilirəm, söyləmədimmi?” – buyurdu.

Süleyman Ateş: 

(Allah) dedi ki: "Ey Adem, bunlara onların isimlerini haber ver." (Adem), bunlara onların isimlerini haber verince (Allah): "Ben size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı ve içinizde gizlemekte olduğunuz şeyleri bilirim, dememiş miydim? dedi.

Diyanet Vakfı: 

(Bunun üzerine: ) Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere anlat, dedi. Adem onların isimlerini onlara anlatınca: Ben size, muhakkak semavat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.

Erhan Aktaş: 

Allah: “Ey Âdem! Bunların isimlerini onlara bildir.” dedi. Âdem isimleri onlara bildirince, Allah meleklere: “Göklerin ve yerin gaybını(1) Ben bilirim; Ben, sizin açıkladıklarınızı da içinizde gizlediklerinizi de bilirim, dememiş miydim?” dedi.

Kral Fahd: 

(Bunun üzerine:) Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere bildir, dedi. Âdem onların isimlerini onlara bildirince: (Allah: ) Ben size, muhakkak semâvat ve arzda görülmeyenleri (oralardaki sırları) bilirim. Bundan da öte, gizli ve açık yapmakta olduklarınızı da bilirim, dememiş miydim? dedi.

Hasan Basri Çantay: 

(Allah) : «Ey Âdem, onları adlariyle kendilerine haber ver» deyib de o da onları isimleriyle söyleyiverince (şöyle) dedi: «Size demedim mi ki göklerin ve yerin gaybını şübhesiz ben bilirim. Neyi açıklarsanız, neyi de gizlemişseniz ben biliyorum.»

Muhammed Esed: 

O: "Ey Adem, bu (şeylerin) isimlerini onlara bildir!" buyurdu. (Adem) isimleri onlara bildirince (Allah): "Size, ´göklerin ve yerin gizli gerçeğini, açıkladıklarınızın ve gizlediklerinizin tümünü yalnız Ben bilirim´ dememiş miydim?" dedi.

Gültekin Onan: 

Dedi ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Allah, Hz. Âdem’e: “- Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere haber ver.” buyurdu. Âdem Aleyhisselâm da, meleklere, o isimleri haber verince Allah: “-Ben size demedim mi ki, göklerin ve yerin gayblarını ben bilirim. Açıkladığınızı da, gizlediğinizi de elbette ben bilirim.” buyurdu.

Portekizce: 

Ele ordenou: Ó Adão, revela-lhes os seus nomes. E quando ele lhes revelou os seus nomes, asseverou (Deus): Não vosdisse que conheço o mistério dos céus e da terra, assim como o que manifestais e o que ocultais?

İsveççe: 

[Då] sade Han: "Adam! Nämn deras namn för dem." Och när [Adam] hade nämnt namnen för dem, sade [Gud]: "Jag sade er ju att Jag känner allt som är dolt i himlarna och på jorden och att Jag vet vad ni kan säga öppet och vad ni håller hemligt."

Farsça: 

[خدا] فرمود: ای آدم! فرشتگان را از نام های آنان خبر ده. پس هنگامی که نام هایشان را به فرشتگان خبر داد [خدا] فرمود: آیا به شما نگفتم که من یقیناً نهانِ آسمان ها و زمین را می دانم، و به آنچه شما آشکار می کنید و به آنچه پنهان می دارید، دانایم؟

Kürtçe: 

(خوا) فەرمووی: ئەی ئادەم ناوی ئەو شتانەیان پێ بڵێ جاکاتێک کە ناوەکانی پێ ووتن (خوا) فەرمووی: ئەی پێم نەووتن؟ بێگومان من ئاگادارم بەنھێنی ئاسمانەکان و زەوی وە ئاگادارم بەوەی کەئاشکرای دەکەن وە بەئەوەش کە دەیشارنەوە

Özbekçe: 

У зот:"Эй Одам, буларга у нарсаларнинг исмларини айтиб бер", деди. Уларга ўша нарсаларнинг исмларини айтиб берган чоғида, "Мен сизларга осмонлару ернинг ғайбини биламан ва сизлар беркитмагану беркитган нарсаларни ҳам биламан демабмидим", деди. (Шу билан Одамнинг фаришталардан устунлик тарафи намоён бўлди. У ҳам бўлса, илм-маърифат. Инсон ер юзида фасод қилиши, қон тўкиши ҳам мумкин, неъмати илоҳий бўлмиш илмни ўз ўрнида ишлатиб, фаришталардан устун бўлиши ҳам мумкин.)

Malayca: 

Allah berfirman: "Wahai Adam! Terangkanlah nama benda-benda ini semua kepada mereka". Maka setelah Nabi Adam menerangkan nama benda-benda itu kepada mereka, Allah berfirman: "Bukankah Aku telah katakan kepada kamu, bahawasanya Aku mengetahui segala rahsia langit dan bumi, dan Aku mengetahui apa yang kamu nyatakan dan apa yang kamu sembunyikan?".

Arnavutça: 

O Adem – tha Ai – tregoju emrat e tyre! – Kur ai u tregoi emrat e tyre, Allahu tha: “A nuk ju kam thënë se vetëm Unë i di fshehtësitë e qiellit e të Tokës dhe vetëm Unë e di atë që tregoni haptazi dhe atë që e fshihni”.

Bulgarca: 

Рече: “О, Адам, съобщи им имената!” И когато им съобщи имената, каза: “Не ви ли рекох, че знам неведомото на небесата и на земята, и знам какво разкривате и какво потулвате?”

Sırpça: 

"О Адаме", рече Он, "саопшти им називе њихове!" И када им он саопшти називе њихове, Аллах рече: "Зар вам нисам рекао да само Ја знам тајне небеса и Земље и да само Ја знам оно што показујете и што кријете?"

Çekçe: 

Pravil: 'Adame, sděl jim jména toho všeho!' A když jim sdělil ta jména, pravil Bůh: 'Neřekl jsem vám, že znám nepoznatelné na nebesích i na zemi a že znám dobře i to, co najevo dáváte, i to, co skrýváte?'

Urduca: 

پھر اللہ نے آدمؑ سے کہا: "تم اِنہیں اِن چیزوں کے نام بتاؤ" جب اس نے ان کو اُن سب کے نام بتا دیے، تو اللہ نے فرمایا: "میں نے تم سے کہا نہ تھا کہ میں آسمانوں اور زمین کی وہ ساری حقیقتیں جانتا ہوں جو تم سے مخفی ہیں، جو کچھ تم ظاہر کرتے ہو، وہ بھی مجھے معلوم ہے اور جو کچھ تم چھپاتے ہو، اسے بھی میں جانتا ہوں"

Tacikçe: 

Гуфт: «Эй Одам, онҳоро аз номҳояшон огоҳ кун!» Чун аз он номҳо огаҳашон кард, Худо гуфт: «Оё ба шумо нагуфтам, ки манн ниҳони осмонҳову заминро медонам ва бар он чӣ ошкор мекунед ва пинҳон медоштед, огаҳам?».

Tatarca: 

Аллаһ Адәмгә әйтте: "Фәрештәләргә исемнәрнең барчасын әйтеп бир", – дип. Адәм исемнәрнең барчасын әйтеп биргәч, Аллаһ фәрештәләргә әйтте: "Мин сезгә әйтмәдеммени җирдәге вә күкләрдәге яшерен нәрсәләрне беләмен һәм сезнең ачык эшләгән вә яшерен эшләгән эшләрегезне дә беләмен дип?".

Endonezyaca: 

Allah berfirman: "Hai Adam, beritahukanlah kepada mereka nama-nama benda ini". Maka setelah diberitahukannya kepada mereka nama-nama benda itu, Allah berfirman: "Bukankah sudah Ku-katakan kepadamu, bahwa sesungguhnya Aku mengetahui rahasia langit dan bumi dan mengetahui apa yang kamu lahirkan dan apa yang kamu sembunyikan?"

Amharca: 

፡-«አደም ሆይ ስሞቻቸውን ንገራቸው» አለው፡፡ ስሞቻቸውን በነገራቸውም ጊዜ «እኔ የሰማያትንና የምድርን ሩቅ ምስጢር ዐውቃለሁ፤ የምትገልጹትንና ያንንም ትደብቁት የነበራችሁትን ዐውቃለሁ አላልኳችሁምን?» አላቸው፡፡

Tamilce: 

அவன் கூறினான்: “ஆதமே! அவற்றின் பெயர்களை அவர்களுக்கு அறிவிப்பீராக!” ஆக, அவர்களுக்கு அவற்றின் பெயர்களை அவர் அறிவித்தபோது, அவன் கூறினான்: “வானங்கள் இன்னும் பூமியில் மறைந்திருப்பவற்றை நிச்சயமாக நான் அறிவேன். இன்னும், நீங்கள் வெளிப்படுத்துவதையும் நீங்கள் மறைத்திருந்ததையும் நான் அறிவேன் என்று உங்களுக்கு நான் கூறவில்லையா?”

Korece: 

하나님이 이르시길 아담아 그들에게 이름들을 일러주라 하 시니 그가 그들에게 그 이름들을 일러주매 그분께서 천사들에게 이 르시길 내가 천지에 있는 보이지 않는 것과 너회가 드러내거나 감 추고 있는 모든 것을 알고 있다고 너희에게 얘기하지 않했느뇨

Vietnamca: 

(Allah) phán bảo (Adam): “Này Adam, Ngươi hãy cho Họ biết tên gọi của chúng.” Rồi khi Adam cho các Thiên Thần biết tên gọi của tất cả mọi thứ, Allah phán (với các Thiên Thần): “Chẳng phải TA đã bảo các ngươi rằng TA biết điều vô hình của các tầng trời và trái đất và TA biết rõ điều các ngươi phơi bày và giấu kín hay sao?!”