Arapça:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَنفِقُوا مِن طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّا أَخْرَجْنَا لَكُم مِّنَ الْأَرْضِ ۖ وَلَا تَيَمَّمُوا الْخَبِيثَ مِنْهُ تُنفِقُونَ وَلَسْتُم بِآخِذِيهِ إِلَّا أَن تُغْمِضُوا فِيهِ ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ
Çeviriyazı:
yâ eyyühe-lleẕîne âmenû enfiḳû min ṭayyibâti mâ kesebtüm vemimmâ aḫracnâ leküm mine-l'arḍ. velâ teyemmemü-lḫabîŝe minhü tünfiḳûne velestüm biâḫiẕîhi illâ en tugmiḍû fîh. va`lemû enne-llâhe ganiyyün ḥamîd.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey iman edenler! İnfakı gerek kazandıklarınızın, gerek sizin için yerden çıkardıklarımızın temizlerinden yapın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olamıyacağınız fenasını vermeye yeltenmeyin. Biliniz ki, Allah sadakalarınıza muhtaç değildir ve hamde layık olandır.
Diyanet İşleri:
Ey İnananlar! Kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan sarfedin; iğrenmeden alamıyacağınız pis şeyleri vermeye kalkmayın. Allah'ın müstağni ve övülmeye layık olduğunu bilin.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ey inananlar, kazandığınız temiz şeylerden, yeryüzünden sizin için çıkardığımız nesneleri verin, görmemek için gözlerinizi yummadan ele alamayacağınız bayağı ve aşağılık şeyleri değil ve bilin ki Allah, müstağnidir ve tam hamda layık olan odur.
Şaban Piriş:
Ey iman edenler! Gerek kazandıklarınızın ve gerekse yerden sizin için çıkardıklarımızın iyilerinden bağışta bulunun. Göz yummadan alıcısı olmayacağınız kötü şeyleri vermeye kalkışmayın. Bilin ki Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve hamd edilmeye layık olandır.
Edip Yüksel:
İnananlar, kazandıklarınızdan ve sizin için yerden çıkardığımız nimetlerden yardım olarak verin. Size verilse, ancak gözünüz kapalı olarak kabul edebileceğiniz kötü mallarınızı yardım olarak vermeye kalkmayın. Bilin ki ALLAH Zengindir, Övgüye layıktır.
Ali Bulaç:
Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır.
Suat Yıldırım:
Ey iman edenler! Kazandığınız şeylerin ve yerden sizin için çıkardığımız nimetlerin iyi olanlarından Allah yolunda harcayın! Siz göz yummadan, gönlünüze yatmaksızın almayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkmayın! İyi bilin ki: Allah ganidir, hamîddir (kimseye ihtiyacı yoktur, bütün övgülere layıktır). [22,37]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ey imân edenler! Kazandığınız şeylerin ve yerden sizin için çıkarmış olduğumuz şeylerin temizlerinden infak ediniz. Ve öyle kötüsünü vermek kastinde bulunmayınız ki, siz ondan infak edersiniz de kendiniz ise onun hakkında göz yummadıkça alıcısı olmazsınız. Ve biliniz ki, şüphe yok Allah Teâlâ ganîdir, hamîddir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Ey iman sahipleri! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkarmış olduklarımızın temiz ve güzellerinden infak edin. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pis/bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah Ganî'dir, cömertliğine sınır yoktur; Hamîd'dir, bütün övgülerin sahibidir/övgüye layık olanları gereğince över.
Bekir Sadak:
Ey Inananlar! Kazandiklarinizin temizlerinden ve size yerden cikardiklarimizdan sarfedin
İbni Kesir:
Ey iman edenler
Adem Uğur:
Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye lâyıktır.
İskender Ali Mihr:
Ey âmenû olanlar! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temizlerinden infâk edin (başkalarına, ihtiyacı olanlara verin). Ve sakın onun kötüsünden ve kendiniz için gözü kapalı (gönül rahatlığıyla) alamayacağınız (ucuz ve düşük evsaflı şeyleri) infâk etmeye meyletmeyin (kalkışmayın). Ve Allah´ın, Gani (ve) Hamîd olduğunu bilin!
Celal Yıldırım:
Ey imân edenler! Kazandıklarınızın iyi-temiz olanından ve yerden size çıkardıklarımızdan (Allah için muhtaçlara) harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız bayağı-kötü şeyleri vermeye kalkmayın. Allah´ın (her şeyden) doygun ve övülmeye lâyık olduğunu bilin..
Tefhim ul Kuran:
Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamıyacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır.
Fransızca:
ô les croyants ! Dépensez des meilleures choses que vous avez gagnées et des récoltes que Nous avons fait sortir de la terre pour vous. Et ne vous tournez pas vers ce qui est vil pour en faire dépense. Ne donnez pas ce que vous-mêmes n'accepteriez qu'en fermant les yeux ! Et sachez qu'Allah n'a besoin de rien et qu'Il est digne de louange.
İspanyolca:
¡Creyentes! ¡Dad limosna de las cosas buenas que habéis adquirido y de lo que, para vosotros, hemos sacado de la tierra! Y no elijáis lo malo para vuestras limosnas, como tampoco vosotros lo tomaríais a menos que tuvierais los ojos cerrados. Sabed que Alá Se basta a Sí mismo, es digno de alabanza.
İtalyanca:
O voi che credete, elargite le cose migliori che vi siete guadagnati e di ciò che Noi abbiamo fatto spuntare per voi dalla terra. Non scegliete appositamente il peggio, ciò che
Almanca:
Ihr, die den Iman verinnerlicht habt! Gebt von den Tay-yibat dessen, was ihr erworben habt, und von dem, was WIR für euch aus der Erde hervorsprießen ließen. Und wählt nicht das Schlechte aus, um davon zu geben, und ihr werdet selbst es nicht annehmen, es sei denn, ihr drückt beide Augen zu. Und wisst, daß ALLAH gewiß autark, überreichlich belohnend ist.
Çince:
信道的人们啊!你们当分舍自己所获得的美品,和我为你们从地下出产的物 品;不要择取那除非闭著眼睛,连你们自己也不愿收受的劣质物品,用以施舍。你们当知道真主是自足的,是可颂的。
Hollandaca:
O geloovigen! geeft aalmoezen van de goede zaken die gij verworven hebt, en van datgene wat wij voor u uit de aarde hebben doen voortkomen, en zoekt niet het slechtste voor aalmoezen uit. Zoo als gij zelven het niet hebt ontvangen, of het moest door wederzijdsch goedvinden zijn met hem die het u aanbood. Weet, dat God groot en hooggeprezen is.
Rusça:
О те, которые уверовали! Делайте пожертвования из приобретенных вами благ и того, что Мы взрастили для вас на земле, и не стремитесь раздать в качестве пожертвования дурное, чего бы вы сами не взяли, пока не зажмурили глаза. И знайте, что Аллах - Богатый, Достохвальный.
Somalice:
kuwa xaqa rumeeyow wax ka bixiya ka wanaagsan waxaad kasbateen, iyo waxaan idinka soo bixinay Dhulka, hana u qasdina kan xun inaad wax kabixisaan, oo idinkuba aydaan qaadateen, inaad indho laabtaan mooyee, ogaadana in Eebe yahay Hodan la mahdiyo,
Swahilice:
Enyi mlio amini! Toeni katika vile vizuri mlivyo vichuma, na katika vile tulivyo kutoleeni katika ardhi. Wala msikusudie kutoa vilivyo vibaya, hali nyinyi wenyewe msinge vipokea ila ingekuwa mmefumba macho. Na jueni kwamba Mwenyezi Mungu ni Mwenye kujitosha na Msifiwa.
Uygurca:
ئى مۆمىنلەر! سىلەر ئېرىشكەن نەرسىلەرنىڭ ۋە بىز سىلەرگە زېمىندىن چىقىرىپ بەرگەن نەرسىلەر (يەنى ئاشلىقلار، مېۋىلەر) نىڭ ياخشىلىرىدىن سەدىقە قىلىڭلار؛ ئۆزۈڭلارمۇ پەقەت كۆزۈڭلارنى يۇمۇپ تۇرۇپ ئالىدىغان ناچارلىرىنى ئىلغاپ سەدىقە قىلماڭلار. بىلىڭلاركى، اﷲ (بۇنداق سەدىقەڭلاردىن) بىھاجەتتۇر، ھەمدىگە لايىقتۇر
Japonca:
信仰する者よ。あなたがたの働いて得たよいものと,われが,大地からあなたがたのために生産したものを借しまず施せ。悪いものを図って,施してはならない。目をつむらずには,あなた(自身)さえ取れないようなものを。アッラーは満ち足りておられる方,讃美されるべき方であられることを知りなさい。
Arapça (Ürdün):
«يا أيها الذين آمنوا أنفقوا» أي زكوا «من طيبات» جياد «ما كسبتم» من المال «ومـ» ـن طيبات «ما أخرجنا لكم من الأرض» من الحبوب والثمار «ولا تيمموا» تقصدوا «الخبيث» الرديء «منه» أي من المذكور «تنفقونـ» ـه في الزكاة حال من ضمير تيمموا «ولستم بآخذيه» أي الخبيث لو أعطيتموه في حقوقكم «إلا أن تغمضوا فيه» بالتساهل وغض البصر فكيف تؤدون منه حق الله «واعلموا أن الله غني» عن نفقاتكم «حميد» محمود على كل حال.
Hintçe:
ऐ ईमान वालों अपनी पाक कमाई और उन चीज़ों में से जो हमने तुम्हारे लिए ज़मीन से पैदा की हैं (ख़ुदा की राह में) ख़र्च करो और बुरे माल को (ख़ुदा की राह में) देने का क़सद भी न करो हालॉकि अगर ऐसा माल कोई तुमको देना चाहे तो तुम अपनी ख़ुशी से उसके लेने वाले नहीं हो मगर ये कि उस (के लेने) में (अमदन) आंख चुराओ और जाने रहो कि ख़ुदा बेशक बेनियाज़ (और) सज़ावारे हम्द है
Tayca:
บรรดาผู้ศรัทธาทั้งหลาย ! จงบริจาคส่วนหนึ่งจากบรรดาสิ่งดี ๆ ของสิ่งที่พวกเจ้าได้แสวงหาไว้ และจากสิ่งที่เราได้ให้ออกมาจากดิน สำหรับพวกเจ้า และพวกเจ้าอย่ามุ่งเอาสิ่งที่เลวจากมันมาบริจาค ทั้ง ๆ ที่พวกเจ้าเองก็มิใช่จะเป็นผุ้รับมันไว้ นอกจากว่าพวกเจ้าจะหลับตาในการรับมันเท่านั้น และพึงรู้เถิดว่า แท้จริงอัลลอฮ์นั้น เป็นผู้ทรงมั่งมี ผู้ทรงได้รับการสรรเสริญ
İbranice:
הוי, אלה אשר האמינו! תרמו (למען אלוהים) מן המובחר שקיבצתם וממה שהוצאנו לכם מן האדמה, ואל תבחרו את הטמא ממנו (למען אלוהים,) אשר לא הייתם לוקחים לעצמכם, אלא אם תעלימו עין. דעו כי אלוהים הוא עשיר ראוי לשבח
Hırvatça:
O vi koji vjerujete, dijelite od lijepih imetaka koje ste stekli, i od onoga što smo vam Mi iz Zemlje izveli! Ne izdvajajte ono što ne vrijedi da biste to udijelili, kada ni sami to ne biste primili, osim zatvorenih očiju! I znajte da je Allah, zaista, Neovisni i Hvaljeni.
Rumence:
O, voi cei ce credeţi! Daţi milostenie din bunătăţile pe care le-aţi agonisit şi din roadele pe care, pentru voi, le-am făcut să iasă din pământ! Nu alegeţi ceea ce-i rău ca să-l daţi drept milostenie. Voi n-aţi alege ceea ce este rău doar dacă aţi închi
Transliteration:
Ya ayyuha allatheena amanoo anfiqoo min tayyibati ma kasabtum wamimma akhrajna lakum mina alardi wala tayammamoo alkhabeetha minhu tunfiqoona walastum biakhitheehi illa an tughmidoo feehi waiAAlamoo anna Allaha ghaniyyun hameedun
Türkçe:
Ey iman sahipleri! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkarmış olduklarımızın temiz ve güzellerinden infak edin. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pis/bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah Ganî'dir, cömertliğine sınır yoktur; Hamîd'dir, bütün övgülerin sahibidir/övgüye layık olanları gereğince över.
Sahih International:
O you who have believed, spend from the good things which you have earned and from that which We have produced for you from the earth. And do not aim toward the defective therefrom, spending [from that] while you would not take it [yourself] except with closed eyes. And know that Allah is Free of need and Praiseworthy.
İngilizce:
O ye who believe! Give of the good things which ye have (honourably) earned, and of the fruits of the earth which We have produced for you, and do not even aim at getting anything which is bad, in order that out of it ye may give away something, when ye yourselves would not receive it except with closed eyes. And know that Allah is Free of all wants, and worthy of all praise.
Azerbaycanca:
Ey iman gətirənlər! Qazandığınız və sizin üçün torpaqdan yetişdirdiyimiz şeylərin (ən pak, halal və) yaxşılarından (Allah yolunda) sərf edin! Ancaq göz yumaraq aldığınız pis, yaramaz şeylərdən vermək fikrində olmayın! Bilin ki, Allahın heç bir şeyə ehtiyacı yoxdur. (O, hər cür) şükrə (tə’rifə) layiqdir!
Süleyman Ateş:
Ey inananlar, kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardığımız ni'metlerin iyilerinden (Allah için) verin, kendiniz (utandığınızdan ve iğrendiğinizden dolayı) göz yummadan alamayacağınız kötü şeyleri sadaka vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah zengindir, övülmüştür.
Diyanet Vakfı:
Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye layıktır.
Erhan Aktaş:
Ey Îmân Edenler! Kazandığınız şeylerin temiz ve iyi olanlarından ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan infak edin.(1) Gözünüz kapalı kendinize almayacağınız kötü şeyleri infak etmeyin(2). Bilin ki: Allah, Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan’dır, Övgüye Değer Yegâne Varlık’tır.
Kral Fahd:
Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah, (sizin vereceğiniz şeylerden) müstağnidir (onlara ihtiyacı yoktur); hamd edilmeye asıl lâyık olan da O'dur.
Hasan Basri Çantay:
Ey îman edenler, (Hak yolunda) infaakı (harcamayı) kazandıklarınızın en güzellerinden ve sizin için yerden çıkardıklarımızdan yapın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pek âdi, bayağı şeyleri vermiye yellenmeyin. Bilin ki şübhesiz Allah her şeyden müstağnidir, asıl hamde lâyık olan Odur.
Muhammed Esed:
Siz ey imana ermiş olanlar! Kazandığınız güzel şeylerden ve topraktan sizin için bitirdiğimiz (ürünler)den başkaları için harcayın; ama harcamak için, size verildiğinde küçümser şekilde bakışlarınızı çevirmeden kabul etmeyeceğiniz bayağı şeyleri seçmeyin. Ve bilin ki Allah kendine yeterlidir, her zaman övgüye layık olandır.
Gültekin Onan:
Ey inananlar, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, kuşkusuz Tanrı hiç birşeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır.
Ali Fikri Yavuz:
Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin (mahsüllerin) en helâl ve iyisinden Allah yolunda harcayın (zekât ve sadaka verin). Kendinizin, ancak göz yumarak, alabileceği düşük ve bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın. Biliniz ki, Allah vereceğiniz sadakalardan müstağnîdir, her halde hamde lâyıktır.
Portekizce:
Ó fiéis, contribuí com o que de melhor tiverdes adquirido, assim como com o que vos temos feito brotar da terra, e nãoescolhais o pior para fazerdes caridade, sendo que vós não aceitaríeis para vós mesmos, a não ser com os olhos fechados.Sabei que Deus é, por Si, Opulento, Laudabilíssimo.
İsveççe:
Troende! Ge av de goda ting som ni förvärvar och av det som Vi låter jorden frambringa åt er, och leta inte fram - för att ge bort det - det sämsta som ni själva inte skulle ta emot annat än med förbundna ögon. Ni bör veta att Gud är Sig själv nog och att allt lov och pris tillkommer Honom.
Farsça:
ای اهل ایمان! از پاکیزه های آنچه [از راه داد و ستد] به دست آورده اید، و آنچه [از گیاهان و معادن] برای شما از زمین بیرون آورده ایم، انفاق کنید و برای انفاق کردن دنبال مال ناپاک و بی ارزش و معیوب نروید، در حالی که اگر آن را به عنوان حقّ شما به خود شما می دادند، جز [با] چشم پوشی [و دلسردی] نمی گرفتید و بدانید که خدا، بی نیاز و ستوده است.
Kürtçe:
ئەی ئەو کەسانەی بڕواتان ھێناوە ببەخشن لە پاکترینی ئەوەی پەیداتان کردووە, وە لەوەی کـە بۆمـان دەرھێناون (ڕواندون) لە زەوی مەڕۆن لەوەی ببەخشن کە خراپە لە کاتێکدا کە خۆتان ئەو شتە خراپە وەرناگرن (ئەگەر بتان درێتێ) مەگەر چاوی لێ بپۆشن وە چاک بزانن کەخوا بێ نیازێکی شایستەی ستایشە
Özbekçe:
Эй иймон келтирганлар! Касб қилган пок нарсаларингиздан ва Биз сизларга ердан чиқариб берган нарсаларимиздан садақа қилинглар. Нопокни қасд этиб садақа қилманг. Ҳолбуки, уни ўзингиз ҳам олувчимассиз, магар кўз юмсангизгина оласиз. Ва билингки, албатта, Аллоҳ бой ва мақталган зотдир.
Malayca:
Wahai orang-orang yang beriman! Belanjakanlah (pada jalan Allah) sebahagian dari hasil usaha kamu yang baik-baik, dan sebahagian dari apa yang Kami keluarkan dari bumi untuk kamu. Dan janganlah kamu sengaja memilih yang buruk daripadanya (lalu kamu dermakan atau kamu jadikan pemberian zakat), padahal kamu sendiri tidak sekali-kali akan mengambil yang buruk itu (kalau diberikan kepada kamu), kecuali dengan memejamkan mata padanya. Dan ketahuilah, sesungguhnya Allah Maha Kaya, lagi sentiasa Terpuji.
Arnavutça:
O besimtarë! Jepni nga të mirat që keni fituar ju dhe nga ato që ua kemi dhënë Ne, nga frytet e tokës. Mos dhuroni nga ato gjëra të pavlefshme të pasurisë suaj të cilat ju nuk do t’i pranonit ndryshe pos symbyllur. Dinie ju se Perëndia është i pasur (i panevojshëm për asgjë) dhe vetvetiu i lavdëruar.
Bulgarca:
О, вярващи, раздавайте от благата, които сте придобили, и от онова, което извадихме за вас от земята! И не възнамерявайте да раздадете от него лошото, което сами не бихте взели, освен ако не си затворите очите! И знайте, че Аллах е над всяка нужда, всесл
Sırpça:
О ви који верујете, удељујте од лепих ствари које сте стекли, и од онога што смо вам Ми из Земље извели! Не издвајајте оно што не вреди да бисте то уделили, када ни сами то не бисте примили, осим затворених очију! И знајте да је Аллах, заиста, Независтан и Хваљени.
Çekçe:
Vy, kteří věříte, rozdávejte almužnu z dobrých věcí, jež jste si vysloužili, a z toho, čemu jsme pro vás dali vzejít ze země. A nevybírejte to nejhorší, abyste to rozdali, a to, co sami byste nevzali, leda byste nad tím zavřeli obě oči. A vězte, že Bůh j
Urduca:
اے لوگو جو ایمان لائے ہو، جو مال تم نے کمائے ہیں اور جو کچھ ہم نے زمین سے تمہارے لیے نکالا ہے، اُس سے بہتر حصہ راہ خدا میں خرچ کرو ایسا نہ ہو کہ اس کی راہ میں دینے کے لیے بری سے بری چیز چھانٹنے کی کوشش کرنے لگو، حالانکہ وہی چیز اگر کوئی تمہیں دے، تو تم ہرگز اُسے لینا گوارا نہ کرو گے الّا یہ کہ اس کو قبول کرنے میں تم اغماض برت جاؤ تمہیں جان لینا چاہیے کہ اللہ بے نیاز ہے اور بہترین صفات سے متصف ہے
Tacikçe:
Эй касоне, ки имон овардаед, аз дастовардҳои некӯи хеш ва аз он чӣ бароятон аз замин рӯёнидем, харҷ кунед, на аз чизҳои нопоку бад, ки худ онҳоро ҷуз аз рӯи чашмпӯшӣ намеситонед. Ва бидонед, ки Худо бениёз ва сазовори ситоиш аст.
Tatarca:
Ий мөэминнәр! Кәсеп итеп тапкан малларыгыздан һәм Без сезнең өчен җирдән чыгарган уңышлардан яхшысын Аллаһ күрсәткән урыннарга бирегез! Әммә начар нәрсәләр аралаштырып бирмәгез. Шундый малны сезгә бирсәләр, әлбәттә, ул начар нәрсәне күзегезне йомып, чыраегызны сытып кына алыр идегез. Белегез, Аллаһ чиксез бай һәм мактаулы.
Endonezyaca:
Hai orang-orang yang beriman, nafkahkanlah (di jalan allah) sebagian dari hasil usahamu yang baik-baik dan sebagian dari apa yang Kami keluarkan dari bumi untuk kamu. Dan janganlah kamu memilih yang buruk-buruk lalu kamu menafkahkan daripadanya, padahal kamu sendiri tidak mau mengambilnya melainkan dengan memincingkan mata terhadapnya. Dan ketahuilah, bahwa Allah Maha Kaya lagi Maha Terpuji.
Amharca:
እናንተ ያመናችሁ ሆይ! ካፈራችሁትና ከዚያም ለእናንተ ከምድር ካወጣንላችሁ ከመልካሙ ለግሱ፡፡ መጥፎውንም (ለመስጠት) አታስቡ፡፡ በእርሱ ዓይኖቻችሁን ጨፍናችሁ እንጂ የማትወስዱት ስትኾኑ ከእርሱ (ከመጥፎው) ትሰጣላችሁን አላህም ተብቃቂ ምስጉን መኾኑን ዕወቁ፡፡
Tamilce:
நம்பிக்கையாளர்களே! நீங்கள் சம்பாதித்ததிலும், நாம் உங்களுக்கு பூமியிலிருந்து உற்பத்தி செய்து கொடுத்ததிலும் உள்ள நல்ல பொருள்களில் இருந்து தர்மம் செய்யுங்கள். அதிலிருந்து கெட்டதை தர்மம் செய்ய நாடாதீர்கள். (கெட்டது, உங்களுக்குக் கொடுக்கப்பட்டால்) கண் மூடியவர்களாகவே தவிர நீங்கள் அதை வாங்குபவர்களாக இல்லை. நிச்சயமாக அல்லாஹ் மகா செல்வந்தன் (எத்தேவையுமற்றவன்), பெரும் புகழாளன் என்பதை அறியுங்கள்.
Korece:
믿는자들이여 너희가 얻는 좋은 양식 가운데서 그리고 하나 님이 너회를 위해 땅으로부터 거 두워 준 것 가운데 좋은 것들로 회사를 할 것이며 너희가 눈을 감 지 않고는 받지 아니하는 나쁜 것 들로 희사하지 말라 그리고 하나 님은 풍요하시고 모든 찬미를 홀 로 받으심을 알라
Vietnamca:
Hỡi những người có đức tin, các ngươi hãy chi dùng (cho con đường chính nghĩa của Allah) từ những bổng lộc tốt lành mà các ngươi kiếm được cũng như từ những bổng lộc mà TA đã xuất ra cho các ngươi từ đất đai. Các ngươi chớ tìm lấy những món vật xấu để chi dùng (cho con đường chính nghĩa của Allah), những món vật mà ngay cả bản thân các ngươi cũng không muốn nhận ngoại trừ các ngươi nhắm mắt làm ngơ. Các ngươi hãy biết rằng Allah là Đấng Giàu Có, Đáng Được Ca Tụng.
Ayet Linkleri: