Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

2

Sûredeki Ayet No: 

162

Ayet No: 

169

Sayfa No: 

24

Nüzûl Yeri: 

Nüzûl Yılı: 

Arapça: 

خَالِدِينَ فِيهَا ۖ لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ

Çeviriyazı: 

ḫâlidîne fîhâ. lâ yüḫaffefü `anhümü-l`aẕâbü velâ hüm yünżarûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onlar ebedi olarak onun altında kalırlar. Ne azabları hafifletilir, ne de kendilerine göz açtırılır.

Diyanet İşleri: 

Lanette temellidirler, onlardan azab hafifletilmez ve onların azabı geciktirilmez.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ebedi olarak lanette kalırlar. Ne azapları hafifletilir, ne yüzlerine bakılır.

Şaban Piriş: 

Onlar lanette temellidirler. Onlardan azap hafifletilmez ve onların yüzlerine bakılmaz.

Edip Yüksel: 

O durumda sürekli kalırlar. Azapları hafifletilmez ve ertelenmez.

Ali Bulaç: 

Onda (lanette) süresiz kalacaklardır, onlardan azap hafifletilmez ve onlar gözetilmezler.

Suat Yıldırım: 

Onlar bu lânet içinde ebedî olarak kalırlar. Onların azapları hafifletilmeyeceği gibi, Kendilerine yeni bir mühlet de verilmez.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Orada ebedî bir halde kalacaklardır. Onlardan azab hafifletilmez ve kendilerine asla nazar olunmaz.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Sürekli o lanetin içindedirler. Ne azapları hafifletilir ne de yüzlerine bakılır.

Bekir Sadak: 

Lanette temellidirler, onlardan azab hafifletilmez ve onlarin azabi geciktirilmez.

İbni Kesir: 

Onun içinde temelli kalacaklardır. Onlardan ne azab hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır.

Adem Uğur: 

Onlar ebediyen lânet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır.

İskender Ali Mihr: 

(Onlar) onun (lânetin) içinde ebediyyen kalacak olanlardır. Onlardan azap hafifletilmez ve onlara bakılmaz.

Celal Yıldırım: 

Lanette devamlı kalıcılardır

Tefhim ul Kuran: 

Onda (lanette) temelli kalıcıdırlar, onlardan azab hafifletilmez ve onlar gözetilmezler de.

Fransızca: 

Ils y demeureront éternellement; le châtiment ne leur sera pas allégé, et on ne leur accordera pas le répit.

İspanyolca: 

Eternos en ella, no se les mitigará el castigo, ni les será dado esperar.

İtalyanca: 

Rimarranno in questo stato in eterno e il castigo non sarà loro alleviato, né avranno attenuanti.

Almanca: 

Ewig werden sie darin sein, weder wird ihnen die Peinigung erleichtert, noch wird ihnen Verschnaufpause gewährt.

Çince: 

他们将永居火狱,不蒙减刑,不获宽限。

Hollandaca: 

Eeuwig zal die op hen rusten; hunne straf wordt niet verzacht en nimmer zal God op hen nederzien.

Rusça: 

Это продлится вечно. Их мучения не будут облегчены, и они не получат отсрочки.

Somalice: 

Waxayna kuwaari dhexdeeda (naarta iyo nacaladda) lagamana fududeeyo xagooda cadaabka Loomana sugo.

Swahilice: 

Watadumu humo. Hawata-punguziwa adhabu wala hawatapewa muda wa kupumzika.

Uygurca: 

ئۇلار دوزاختا مەڭگۈ قالىدۇ، ئۇلاردىن ئازاب يېنىكلىتىلمەيدۇ، ئۇلارغا بېرىلىدىغان ئازاب كېچىكتۈرۈلمەيدۇ

Japonca: 

かれらはその中に永遠に住むであろう。その懲罰は軽減されず,また猶予もないであろう。

Arapça (Ürdün): 

«خالدين فيها» أي اللعنة والنار المدلول بها عليها «لا يخفف عنهم العذاب» طرفة عين «ولا هم ينظرون» يمهلون لتوبة أو معذرة.

Hintçe: 

न तो उनके अज़ाब ही में तख्फ़ीफ़ (कमी) की जाएगी

Tayca: 

พวกเขาจะอยู่ในการขับไล่ให้พ้นจากความเมตตาของอัลลอฮฺ และการสาปแช่งจากมะลาอิกะฮ์ และมนุษย์ตลอดกาล โดยที่การลงโทษนั้นจะไม่ถูกผ่อนปรนแก่พวกเขา และทั้งพวกเขาก็จะไม่ถูกรั้งรอในการลงโทษ

İbranice: 

ויישארו בו לעולם (בגיהינום) ולא יוקל מעליהם העונש ולא יידחה

Hırvatça: 

U njemu će vječno ostati, a patnja njihova neće se smanjivati, niti će im se šta odlagati.

Rumence: 

Ei vor fi de-a pururi blestemaţi, iar osânda nu le va fi uşurată şi nimeni nu se va uita la ei.

Transliteration: 

Khalideena feeha la yukhaffafu AAanhumu alAAathabu wala hum yuntharoona

Türkçe: 

Sürekli o lanetin içindedirler. Ne azapları hafifletilir ne de yüzlerine bakılır.

Sahih International: 

Abiding eternally therein. The punishment will not be lightened for them, nor will they be reprieved.

İngilizce: 

They will abide therein: Their penalty will not be lightened, nor will respite be their (lot).

Azerbaycanca: 

Onlar həmişəlik lə’nət içərisində qalarlar. (Qiyamətdə) onların əzabı əskilməz və üzlərinə də baxılmaz (üzrləri qəbul olunmaz).

Süleyman Ateş: 

Ebedi la'net içinde kalırlar. Ne kendilerinden azab hafifletilir, ne de onlara fırsat verilir.

Diyanet Vakfı: 

Onlar ebediyen lanet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır.

Erhan Aktaş: 

Onlar, bu halde sürekli kalacaklardır. Onlardan ne azâp hafifletilecek ve ne de onların yüzlerine bakılacak.

Kral Fahd: 

Onlar ebediyen lânet içinde kalırlar. Artık onlardan azap hafifletilmez ve onların yüzlerine (mazeretlerine) de bakılmaz.

Hasan Basri Çantay: 

Onun (o lâ´netin, yahud cehennemin) içinde ebedî kalıcıdırlar onlar. Onlardan âzab da hafifletilmez. Kendilerinin yüzlerine de bakılmaz.

Muhammed Esed: 

Onlar bu halde kalacaklar; (ve) ne azapları hafifletilecek, ne de soluk almalarına imkan verilecek.

Gültekin Onan: 

O durumda/Onda süresiz kalacaklardır. Azapları hafifletilmez ve ertelenmez/onlar gözetilmezler.

Ali Fikri Yavuz: 

Onlar, o lânet ve ateş içinde devamlı olarak kalanlardır. Onlardan ne azâb hafifletilir, ne de kendilerine göz açtırılır.

Portekizce: 

Que pesará sobre eles eternamente. O castigo não lhes será atenuado, nem lhes será dado prazo algum.

İsveççe: 

Under denna [fördömelse] skall de förbli; deras straff skall inte lindras och de skall inte beviljas uppskov.

Farsça: 

در آن لعنت جاودانه اند، نه عذاب از آنان سبک شود و نه مهلتشان دهند [تا عذر خواهی کنند].

Kürtçe: 

تێیدا دەمێننەوە بەھەمیشەیی سزایان لەسەر سووک ناکرێت وە دواناخرێن لەسزا

Özbekçe: 

Унда абадий бўлурлар. Улардан азоб енгиллатилмас. Ва уларга назар ҳам солинмас.

Malayca: 

Mereka kekal di dalam laknat itu, tidak diringankan azab sengsara dari mereka dan mereka pula tidak diberikan tempoh atau perhatian.

Arnavutça: 

Ata do të jenë gjithmonë të mallkuar (të dënuar), e nuk ju lehtësohet vuajtja dhe as nuk u jepet afat.

Bulgarca: 

вечно ще са в него. Мъчението им не ще бъде облекчено и не ще им се даде отсрочка.

Sırpça: 

У њему ће вечно да остану, а патња њихова неће да им се смањује, нити ће да им се шта одлаже.

Çekçe: 

a budou v něm navěky a nebude jim trest ulehčen a nedostane se jim odkladu.

Urduca: 

اسی لعنت زدگی کی حالت میں وہ ہمیشہ رہیں گے، نہ اُن کی سز امیں تخفیف ہوگی اور نہ انہیں پھر کوئی دوسری مہلت دی جائے گی

Tacikçe: 

Ҷовидона дар лаънатанд ва дар азобашон сабукӣ дода нашавад ва лаҳзае мӯҳлаташон надиҳанд.

Tatarca: 

Алар – ґәзабта, ләгънәт астында мәңге калырлар, алардан ґәзаб җиңеләйтелмәс һәм аларга рәхмәт карау белән карау да булмас.

Endonezyaca: 

Mereka kekal di dalam laknat itu; tidak akan diringankan siksa dari mereka dan tidak (pula) mereka diberi tangguh.

Amharca: 

በውስጧ (በርግማንዋ ውስጥ) ሁልጊዜ ዘውታሪዎች ሲኾኑ ቅጣቱ ከነሱ አይቀለልም እነርሱም አይቅቆዩም (ጊዜ አይስሰጡም)፡፡

Tamilce: 

அ(ந்த சாபத்)தில் (அவர்கள்) நிரந்தரமாக இருப்பார்கள். (மறுமையில்) அவர்களுக்கு தண்டனை இலேசாக்கப்படாது. இன்னும், அவர்கள் அவகாசம் அளிக்கப்பட மாட்டார்கள்.

Korece: 

그들은 지옥에서 영주하고 벌이 경감되지 않을 것이며 고통 이 잠시도 모면 되지 않을 것이라

Vietnamca: 

(Lời nguyền rủa) mãi mãi bao trùm lấy họ, hình phạt dành cho họ không được giảm nhẹ và họ sẽ không được xem xét và buông tha.