Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

12

Sûredeki Ayet No: 

84

Ayet No: 

1680

Sayfa No: 

245

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَتَوَلَّىٰ عَنْهُمْ وَقَالَ يَا أَسَفَىٰ عَلَىٰ يُوسُفَ وَابْيَضَّتْ عَيْنَاهُ مِنَ الْحُزْنِ فَهُوَ كَظِيمٌ

Çeviriyazı: 

vetevellâ `anhüm veḳâle yâ esefâ `alâ yûsüfe vebyeḍḍat `aynâhü mine-lḥuzni fehüve keżîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ve onlardan yüz çevirdi de: "Ey Yusuf'un ateşi, yetti artık, yetti!" dedi. Ve üzüntüden gözlerine ak düştü. Artık yutkunuyor da yutkunuyordu.

Diyanet İşleri: 

Onlara sırt çevirdi, "Vah, Yusuf'a yazık oldu!" dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü. Artık acısını içinde saklıyordu.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve onlardan yüz çevirdi de ey beni tükenmez, sonu gelmez kederlere salan Yusuf demeye başladı ve kederden gözleri ağardı ve artık derdini yutmaktaydı o.

Şaban Piriş: 

Onlara sırt çevirdi. "Vah, Yusuf’a yazık oldu!" dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü. Çok hüzne boğuldu ama onu içinde saklıyordu.

Edip Yüksel: 

Onlardan yüz çevirdi ve, "Vah, yazık oldu Yusuf'a!," dedi. Üzüntüden gözlerine ak düştü, acısını içine gömdü.

Ali Bulaç: 

Ve onlardan yüz(ünü) çevirdi ve: "Ey Yusuf'a karşı (artan dayanılmaz) kahrım" dedi ve gözleri üzüntüsünden (ağardıkça) ağardı. Ki yutkundukça yutkunuyordu."

Suat Yıldırım: 

Onlardan yüzünü çevirip öte tarafa dönerek ufuklara seslendi: “Ya esafâ alâ Yusuf! Nerdesin Yusuf! Nerdesin Yusuf!”Yusuf diye diye, üzüntüsünden gözlerine ak düştü. Yaptıklarından dolayı oğullarına duyduğu kızgınlığını da belirtmiyor, öfkesini yenmeye çalışıyordu.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve onlardan yüz çevirdi. Ve, «Ey Yusuf´a teessüf!» dedi ve gözleri hüzünden dolayı bembeyaz kesildi. Artık teessürünü içine atıyordu.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ve yüzünü onlardan öteye döndürdü de şöyle inledi: "Ey Yûsuf'a duyduğum gam, neredesin!" Ve kederden gözlerine ak düştü. Durmadan yutkunuyordu.

Bekir Sadak: 

«iz, Yusuf ve kardesine bilmeden neler yaptiginizin farkinda misiniz?» dedi.

İbni Kesir: 

Ve onlardan yüz çevirdi de: Vah, yazık oldu Yusuf´a, dedi ve üzüntüsünden gözleri ağardı. Artık üzüntüsünü içinde saklıyordu.

Adem Uğur: 

Onlardan yüz çevirdi, &quot

İskender Ali Mihr: 

Ve onlardan yüz çevirdi ve: “Yusuf´a yazık oldu (vah yusuf)” dedi. Artık o üzüntüsünü sakladığı (kezim olduğu) halde hüzünden gözleri ağardı.

Celal Yıldırım: 

Ve onlardan yüzünü çevirip öfkesini yutarak için için (ağladı) da vah Yûsuf´a ! Diyerek üzüntüsünü dile getirdi ve üzüntüsünden gözlerine ak indi.

Tefhim ul Kuran: 

Ve onlardan yüz(ünü) çevirdi ve: «Ey Yusuf´a karşı (artan dayanılmaz) kahrım» dedi ve gözleri üzüntüsünden (ağardıkça) ağardı. Ki yutkundukça yutkunuyordu.

Fransızca: 

Et il se détourna d'eux et dit : "Que mon chagrin est grand pour Joseph ! " Et ses yeux blanchirent d'affliction. Et il était accablé.

İspanyolca: 

Y se alejó de ellos y dijo: «¡Qué triste estoy por José!» Y, de tristeza, sus ojos perdieron la vista. Sufría en silencio...

İtalyanca: 

Volse loro le spalle e disse: «Ahimé! Quanto mi dolgo per Giuseppe!». Sbiancarono i suoi occhi per la tristezza e fu sopraffatto dal dispiacere.

Almanca: 

Dann wandte er sich von ihnen ab und sagte: "Weh um Yusuf." Und seine Augen wurden weiß von der Trauer. Und er hat es still erduldet.

Çince: 

他不理睬他们,他说:哀哉优素福!他因悲伤而两眼发白,他是压住性子的。

Hollandaca: 

Hij wendde zich van hen af en zeide: O hoezeer ben ik door Jozef bedroefd! En zijne oogen werden door treuren wit daar hij door zware droefheid overstelpt was.

Rusça: 

Он отвернулся от них и сказал: "Как жаль Йусуфа (Иосифа)!" И его глаза покрылись бельмами от печали, которую он сдерживал.

Somalice: 

wuuna iskaga jeedsaday xaggooda wuxuuna yidhi walbahaarkay Yuusufow waxayna la caddadeen indhihiisu Walbahaar wuxuuna noqday mid aad u tiiraanyeysan.

Swahilice: 

Naye akajitenga nao, na akasema: Ah! Masikini Yusuf! Na macho yake yakawa meupe kwa huzuni aliyo kuwa akiizuia.

Uygurca: 

يەئقۇب ئۇلاردىن يۈز ئۆرۈپ: «ئىسىت يۇسۇف!» دېدى. قايغۇدىن (كۆپ يىغلاپ) ئىككى كۆزى ئاقىرىپ كەتتى (يەنى ئىككى كۆزى كۆرمەس بولۇپ قالدى)، ئۇ تولۇپ تاشقان ئاچچىقىنى ئىچىگە يۇتقان ئىدى

Japonca: 

かれはかれらから離れて言った。「ああ,わたしはユースフのことを思うと,悲しくてならない。」かれ(父)の両目は悲嘆の余り自くなり,物思いに沈んだ。

Arapça (Ürdün): 

«وتولى عنهم» تاركا خطابهم «وقال يا أسفى» الألف بدل من ياء الإضافة أي يا حزني «على يوسف وابيضت عيناه» انمحق سوادهما وبدل بياضا من بكائه «من الحزن» عليه «فهو كظيم» مغموم مكروب لا يظهر كربه.

Hintçe: 

और याक़ूब ने उन लोगों की तरफ से मुँह फेर लिया और (रोकर) कहने लगे हाए अफसोस यूसुफ पर और (इस क़दर रोए कि) उनकी ऑंखें सदमे से सफेद हो गई वह तो बड़े रंज के ज़ाबित (झेलने वाले) थे

Tayca: 

และเขาผินหลังให้พวกเขา และกล่าว่า “โอ้อนิจจา ยูซุฟเอ๋ย!” และตาทั้งสองข้างของเขามัวเนื่องจากความเศร้าโศก และเขาเป็นผู้อดกลั้น

İbranice: 

ואז התרחק מהם (והרהר:) 'יגוני גדול ביותר על אובדנו של יוסף.' העיניים שלו חשכו מרוב עצב, והוא כולו התמלא בצער ויגון

Hırvatça: 

I okrenu se od njih i reče: "O Jusufe, tugo moja!", i oči mu pobijelješe od jada, bio je vrlo potišten.

Rumence: 

El spuse, întorcându-le spatele: “O, ce rău îmi pare după Iosif!” Ochii săi se albiră de mâhnire: era copleşit.

Transliteration: 

Watawalla AAanhum waqala ya asafa AAala yoosufa waibyaddat AAaynahu mina alhuzni fahuwa katheemun

Türkçe: 

Ve yüzünü onlardan öteye döndürdü de şöyle inledi: "Ey Yûsuf'a duyduğum gam, neredesin!" Ve kederden gözlerine ak düştü. Durmadan yutkunuyordu.

Sahih International: 

And he turned away from them and said, "Oh, my sorrow over Joseph," and his eyes became white from grief, for he was [of that] a suppressor.

İngilizce: 

And he turned away from them, and said: "How great is my grief for Joseph!" And his eyes became white with sorrow, and he fell into silent melancholy.

Azerbaycanca: 

(Bu sözlərdən sonra Yə’qub) onlardan (oğlanlarından) üz döndərdi. (Bin Yaminin başına gələn bu iş onun yadına sevimli oğlu Yusifin müsibətini saldı) və: “(Heyf sənə) yazıq Yusif!” – dedi. Dərd-qəmdən (həmişə ağlamaqdan Yə’qubun) gözlərinə ağ gəldi. O, (bütün dərdini) içində çəkirdi (oğlanlarına bildirmirdi).

Süleyman Ateş: 

Ve yüzünü onlardan öteye çevirdi de: "Ey Yusuf üzerindeki tasam (gel, gel, tam senin gelme zamanındır)!" dedi ve tasadan gözleri ağardı. (Acısını) yutkunuyor(açığa vurmamağa çalışıyor)du.

Diyanet Vakfı: 

Onlardan yüz çevirdi, "Ah Yusuf'um ah!" diye sızlandı ve kederini içine gömmesi yüzünden gözlerine boz geldi.

Erhan Aktaş: 

Onlardan yüz çevirdi. Ve “Vah! Vah! Yûsuf’um!” dedi. Üzüntüden gözleri ağardı. Yutkundukça yutkunuyordu.

Kral Fahd: 

Onlardan yüz çevirdi, «Ah Yusuf'um ah!» diye sızlandı ve kederini içine gömmesi yüzünden iki gözü de bembeyaz kesilmişti.

Hasan Basri Çantay: 

(Ya´kub) onlardan yüz çevirdi: «Ey Yuusufun üstünde (titreyen) tasam, (gel, şimdi tam senin gelmen zamanıdır)» dedi ve huzn-ü kederinden iki gözüne ak düşdü. (Bununla beraber) o, artık gamını tamamen yutmakda idi.

Muhammed Esed: 

Ve başını onlardan öteye çevirip: "Vah bana, Yusuf için vah bana!" dedi; ve içini dolduran hüzünden gözleri bulutlandı.

Gültekin Onan: 

Ve onlardan yüz(ünü) çevirdi ve: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Yakup, oğullarından yüzünü çevirdi de: “- Ey Yûsuf’un ayrılığı ile bana gelen hüzün!” dedi ve kederinden gözlerine ak düştü

Portekizce: 

E afastou-se deles, dizendo: Ai de mim! Quanto sinto por José! E seus olhos ficaram anuviados pela tristeza, havia muitoretida.

İsveççe: 

Han vände sig ifrån dem med en tung suck: "Hur svår är inte saknaden efter Josef!" Hans blick skymdes [av tårar] och han försjönk i stum sorg.

Farsça: 

و از آنان کناره گرفت و گفت: دریغا بر یوسف! و در حالی که از غصّه لبریز بود دو چشمش از اندوه، سپید شد.

Kürtçe: 

ئەوسا ڕوی لێ وەرگێڕان ووتی ئاخ وداخ بۆ یوسف وە ھەردوو چاوی سپی (و کوێر) بوون لەداخ وخەفەتدا چونکە ھەر داخ و خەفەتی خۆی دەخواردەوە

Özbekçe: 

Ва улардан юз ўгирди ҳамда: «Оҳ, Юсуф!!!» деб кўзларига оқ тушди. Бас, у дардини ютувчидир.

Malayca: 

Dan (bapa mereka - Nabi Yaakub) pun berpaling dari mereka (kerana berita yang mengharukan itu) sambil berkata: Aduhai sedihnya aku kerana Yusuf, dan putihlah dua belah matanya disebabkan ratap tangis dukacitanya kerana ia orang yang memendamkan marahnya di dalam hati.

Arnavutça: 

(Jakubi) u kthye prej tyre dhe tha: “O i mjeri unë për Jusufin!” Sytë iu kishin zbardhur prej pikëllimit dhe ishte plot zemërim.

Bulgarca: 

И се отвърна от тях, и рече: “О, как ми е жал за Юсуф!” И побеляха очите му от скръб, както бе сдържан.

Sırpça: 

И окрену се од њих и рече: „О Јосифе, туго моја!“ И очи му побелеше од јада, био је врло потиштен.

Çekçe: 

A odvrátil se od nich a zvolal: 'Ó jak smutno je mi po Josefovi!' A zbělely oči jeho od zármutku a byl sklíčen.

Urduca: 

پھر وہ ان کی طرف سے منہ پھیر کر بیٹھ گیا اور کہنے لگا کہ "ہا ئے یوسف!" وہ دل ہی دل میں غم سے گھٹا جا رہا تھا اور اس کی آنکھیں سفید پڑ گئی تھیں

Tacikçe: 

Рӯи худ аз онҳо бигардониду гуфт: «Эй андӯҳо бар Юсуф». Ва чашмонаш аз ғам сапедӣ гирифт ва ҳамчунон андӯҳи худ фурӯ мехӯрд.

Tatarca: 

Ягъкуб г-м ачуланып алардан китте вә әйтте: "Йусуфым өчен ни олугъ хәсрәт!" Вә каты хәсрәт белән Йусуф өчен елап, ике күзенә ак төшеп сукыраймыш иде, шулай булса да һичкемгә зарланмады сабыр итте.

Endonezyaca: 

Dan Ya'qub berpaling dari mereka (anak-anaknya) seraya berkata: "Aduhai duka citaku terhadap Yusuf", dan kedua matanya menjadi putih karena kesedihan dan dia adalah seorang yang menahan amarahnya (terhadap anak-anaknya).

Amharca: 

ከእነሱም ዘወር አለናኣ«በዩሱፍ ላይ ዋ ሐዘኔ!» አለ፡፡ ዓይኖቹም ከሐዘን (ለቅሶ) የተነሳ ነጡ፡፡ እርሱም በትካዜ የተመላ ነው፡፡

Tamilce: 

இன்னும், அவர் அவர்களை விட்டு விலகிச் சென்று, “யூஸுஃபின் மீது எனக்குள்ள துயரமே!” என்று கூறினார். இன்னும், அவரது இரு கண்களும் கவலையால் (அழுதழுது) வெளுத்து விட்டன. அவர் (தன் கோபத்தையும் கவலையையும்) அடக்கிக் கொள்பவர்.

Korece: 

야곱은 그들에게서 얼굴을 돌리며 요셉이 가엽구나 라고 슬 퍼하시더니 그의 두눈은 슬픔으로창백해지고 우울하여 지더라

Vietnamca: 

Rồi (Ya’qub) quay lưng về phía họ và nói: “Thật tội cho Yusuf!” Đôi mắt của Y đã biến thành màu trắng đục (do đã khóc quá nhiều) vì đau buồn, và Y đã cố kìm nén nỗi đau.

Rubu tag: 

Hizb tag: