Kur'an Ayetleri

  • Nahl Suresi, Kur'an'ın 16. suresidir. Sure, 128 ayetten oluşur. Medine döneminde inmiş olan son üç ayetin dışındakilerin Mekke döneminde indirildiğine inanılmaktadır. Sure, ismini 68. ayette geçen ve "bal arısı" anlamına gelen "nahl" kelimesinden almıştır. Sure, "Allah'ın emri gelecektir!" ifadesiyle başlar. Vikipedi

    Ayet sayısı: 128

    Başka isimleri: Arı Suresi

    Geliş zamanı: Mekke Dönemi

    Harf sayısı: 7642

    İsmin anlamı: Bal arısı

    Kelime sayısı: 1845

    Sure numarası: 16

Sûre No: 

16

Sûredeki Ayet No: 

64

Ayet No: 

1965

Sayfa No: 

274

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَمَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُوا فِيهِ ۙ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

Çeviriyazı: 

vemâ enzelnâ `aleyke-lkitâbe illâ litübeyyine lehümü-lleẕi-ḫtelefû fîhi vehüdev veraḥmetel liḳavmiy yü'minûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

(Ey Resulüm!) Biz, sana bu kitabı (Kur'ânı) sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve iman edecek topluma bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik.

Diyanet İşleri: 

Sana Kitap'ı, ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için, inanan kimselere de doğru yol rehberi ve rahmet olarak indirdik.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Biz sana kitabı, ancak hakkında ayrılığa düştükleri nesneleri onlara apaçık bildirmen için indirdik ve inanan topluluğa da hidayettir ve rahmettir.

Şaban Piriş: 

Biz, kitabı sana ancak hakkında ihtilaf ettikleri şeyleri onlara açıklaman için,hidayet ve iman eden bir kavme de rahmet olarak indirdik.

Edip Yüksel: 

Sana bu kitabı indirdik ki, anlaşmazlığa düştükleri konuları kendilerine bildiresin. Bu kitap, inanan bir topluluk için bir yol göstericidir, bir rahmettir.

Ali Bulaç: 

Biz kitabı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.

Suat Yıldırım: 

Ey Resulüm, sana bu kitabı indirmemiz, sırf onların, hakkında ihtilaf ettikleri gerçekleri açıklaman ve sırf iman edecek kimselere hidâyet ve rahmet olması içindir.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve sana bu kitabı indirmedik, ancak onlara kendisinde ihtilâf ettikleri şeyi açıkça bildirmen için ve imân edecekler olan bir kavim için bir hidâyet ve bir rahmet olmak üzere indirdik.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve rahmet olsun.

Bekir Sadak: 

16:68

İbni Kesir: 

Sana kitabı

Adem Uğur: 

Biz bu Kitab´ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.

İskender Ali Mihr: 

Ve Kitab´ı sana, “hakkında ihtilâfa düştükleri şeyi” onlara beyan etmenden (açıklamandan) ve âmenû olan (Allah´a ulaşmayı dileyerek mü´min olan) bir kavme hidayet ve rahmet olmasından başka bir şey için indirmedik.

Celal Yıldırım: 

Biz kitabı (Kur´ân´ı) sana ancak, onlara, hakkında ayrılığa düştükleri hususu açıklayasın ve onu imân eden bir millete doğru yolu gösterici, rahmet sunucu olsun diye indirdik.

Tefhim ul Kuran: 

Biz Kitab´ı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavime rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.

Fransızca: 

Et Nous n'avons fait descendre sur toi le Livre qu'afin que tu leur montres clairement le motif de leur dissension, de même qu'un guide et une miséricorde pour des gens croyants.

İspanyolca: 

No te hemos revelado la Escritura sino para que les expliques en qué discrepaban y como dirección y misericordia para gente que cree.

İtalyanca: 

Abbiamo fatto scendere il Libro su di te, affinché tu renda esplicito quello su cui divergono [e affinché esso sia] guida e misericordia per coloro che credono.

Almanca: 

Und WIR sandten dir die Schrift nur hinab, damit du ihnen das erläuterst, worüber sie uneins sind, als Rechtleitung und als Gnade für Leute, die den Iman verinnerlichen.

Çince: 

我降示这部经典,只为使你对他们阐明他们所争论的(是非),并且以这部经典作为信道的民众的向导和恩惠。

Hollandaca: 

Wij hebben u den Koran met geen ander doel nedergezonden, dan dat gij hun de waarheid zoudt verklaren, waaromtrent zij thans verschillen, en tot leiding en genade voor hen die gelooven.

Rusça: 

Мы ниспослали тебе Писание, дабы ты разъяснил им то, в чем они разошлись во мнениях, а также как руководство к прямому пути и милость для верующих людей.

Somalice: 

Quraankana waxaan uun kuugu soo Dejinay inaad u Caddaysid Dadka waxay isku Khilaafsanyihiin iyo Hanuunka iyo Naxariista Ciddii Rumayn.

Swahilice: 

Na hatukukuteremshia Kitabu isipo kuwa uwabainishie yale ambayo wanakhitalifiana, na kiwe Uwongofu na Rehema kwa watu wanao amini.

Uygurca: 

(ئى مۇھەممەد!) بىز كىتابنى (يەنى قۇرئاننى) پەقەت سېنىڭ كىشىلەرگە ئۇلار (دىنىدىكى) دەتالاش قىلىشقان نەرسىلەرنى بايان قىلىپ بېرىشىڭ ئۈچۈن، ئىمان ئېيتىدىغان قەۋمگە ھىدايەت ۋە رەھمەت بولسۇن ئۈچۈنلا نازىل قىلدۇق

Japonca: 

われがあなたに啓典を下したのは,只かれらの争っていることに就いて解明するためであり,信仰する者に対する導きであり慈悲である。

Arapça (Ürdün): 

«وما أنزلنا عليك» يا محمد «الكتاب» القرآن «إلا لتبين لهم الذي اختلفوا فيه» من أمر الدين «وهدى» عطف على لتبين «ورحمة لقوم يؤمنون» به.

Hintçe: 

और हमने तुम पर किताब (क़ुरान) तो इसी लिए नाज़िल की ताकि जिन बातों में ये लोग बाहम झगड़ा किए हैं उनको तुम साफ साफ बयान करो (और यह किताब) ईमानदारों के लिए तो (अज़सरतापा) हिदायत और रहमत है

Tayca: 

และเรามิได้ให้คัมภีร์นี้ลงมาแก่เจ้า เพื่ออื่นใด เว้นแต่เพื่อให้เจ้าชี้แจง ให้แกจ่มแจ้งแก่พวกเขาในสิ่งที่พวกเขาขัดแย้งกัน และเพื่อเป็นการชี้แนวทางและเป็นความเมตตาแก่หมู่ชนผู้ศรัทธา

İbranice: 

ולא הורדנו אליך (מוחמד) את הספר (הקוראן) אלא כדי שתבאר להם את אשר הם חלוקים סביבו וכהדרכה ורחמים לאנשים מאמינים

Hırvatça: 

Mi tebi objavljujemo Knjigu, samo da bi im ti objasnio ono u čemu se razilaze i da bude uputa i milost ljudima koji vjeruju.

Rumence: 

Noi nu am pogorât asupra ta Cartea decât ca să le lămureşti pentru ce se ceartă şi ca o călăuzire şi o milostivenie pentru un popor ce crede.

Transliteration: 

Wama anzalna AAalayka alkitaba illa litubayyina lahumu allathee ikhtalafoo feehi wahudan warahmatan liqawmin yuminoona

Türkçe: 

Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve rahmet olsun.

Sahih International: 

And We have not revealed to you the Book, [O Muhammad], except for you to make clear to them that wherein they have differed and as guidance and mercy for a people who believe.

İngilizce: 

And We sent down the Book to thee for the express purpose, that thou shouldst make clear to them those things in which they differ, and that it should be a guide and a mercy to those who believe.

Azerbaycanca: 

Biz Kitabı (Qur’anı) sənə yalnız (müşriklərə) ixtilafda olduqları (tövhid, qiyamət, qəza-qədər və s. bu kimi) məsələləri izah etmək və mö’minlərə bir hidayət və mərhəmət olsun deyə nazil etdik!

Süleyman Ateş: 

Biz sana Kitabı indirdik ki, hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara açıklayasın ve (o Kitap), inanan bir kavim için yol gösterici ve rahmet olsun.

Diyanet Vakfı: 

Biz bu Kitab'ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.

Erhan Aktaş: 

Biz, sana Kitâp’ı, hakkında ayrılığa düştükleri şeyleri, kendilerine beyân(1) etmen ve îmân eden bir halk için yol gösterici ve rahmet olmasından başka bir şey için indirmedik.

Kral Fahd: 

Biz bu Kitab’ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.

Hasan Basri Çantay: 

(Bu) kitabı sana (başka bir hikmetle değil) ancak hakkında ihtilâf etdikleri şeydir açıkça anlatman için ve îman edecek her hangi bir kavme bir hidâyet ve rahmet olarak gönderdik.

Muhammed Esed: 

Sana bu ilahi kelamı yalnızca, üzerinde çekişip durdukları (dini) sorunları onlara açıklayasın ve inanmaya eğilimli olan kimselere de onu doğru yol bilgisi ve rahmet olarak (ulaştırasın) diye indirdik.

Gültekin Onan: 

Biz Kitabı ancak hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.

Ali Fikri Yavuz: 

Ey Rasûlüm, bu Kur’an’ı sana ancak insanların ayrılığa düştükleri din işlerini beyan etmek için ve iman edecek kimselere bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik.

Portekizce: 

Só te revelamos o Livro, para que eles elucides as discórdias e para que seja orientação e misericórdia para os quecrêem.

İsveççe: 

Och Vi har uppenbarat denna Skrift för dig för att du skall klargöra för dem det som de tvistar om, och som en vägledning och en nåd för dem som vill tro.

Farsça: 

ما این کتاب را بر تو نازل نکردیم مگر برای اینکه حقایقی را که در آن اختلاف کرده اند، برای آنان توضیح دهی [تا از آرا، نظریات وسلیقه های باطلشان نسبت به حقایق دست بردارند] و برای مردمی که ایمان دارند [مایه] هدایت و رحمت باشد.

Kürtçe: 

وە ئێمە قورئانمان نەناردۆتە خوارەوە بۆت مەگەر بۆ ئەوەی ڕوونی بکەیتەوە بۆ خەڵکی ئەوەی کە تیایدا جیاواز بوون وە تاڕێنمونی و میھرەبانیش بێت بۆ کەسانێک کە باوەڕ دەھێنن

Özbekçe: 

Биз сенга китобни фақат уларга ўзлари ихтилоф қилган нарсаларни баён қилишинг учун, иймон келтирадиган қавмларга ҳидоят ва раҳмат этиб нозил этдик, холос. (Ҳа, Аллоҳ таоло Муҳаммадга (с. а. в.) Қуръони Каримни турли халқларнинг ҳақ ва ботил, иймон ва куфр, яхшилик ва ёмонлик ҳамда бошқа нарсалар устидаги ихтилофларини баён этиб бериш учун нозил қилди.)

Malayca: 

Dan tiadalah Kami menurunkan Al-Quran kepadamu (wahai Muhammad) melainkan supaya engkau menerangkan kepada mereka akan apa yang mereka berselisihan padanya; dan supaya menjadi petunjuk dan rahmat bagi orang-orang yang beriman.

Arnavutça: 

Na ta kemi shpallur ty Librin, vetëm që t’ju shpjegosh atyre atë për të cilën ata nuk pajtoheshin, dhe (që të jetë) udhërrëfyes dhe mëshirë për njerëzit që besojnë.

Bulgarca: 

И низпослахме Книгата на теб, единствено за да им разясниш онова, по което са в разногласие - и с напътствие, и милост за хора вярващи.

Sırpça: 

Ми ти објављујемо Књигу само да би им објаснио оно у чему се разилазе, и да буде упута и милост верницима.

Çekçe: 

A seslali jsme ti Písmo jedině proto, abys jim vysvětlil to, o čem se hádají, a aby bylo správným vedením i milosrdenstvím pro lid věřící.

Urduca: 

ہم نے یہ کتاب تم پر اس لیے نازل کی ہے کہ تم اُن اختلافات کی حقیقت اِن پر کھول دو جن میں یہ پڑے ہوئے ہیں یہ کتاب رہنمائی اور رحمت بن کر اتری ہے اُن لوگوں کے لیے جو اِسے مان لیں

Tacikçe: 

Мо ин китобро бар ту нозил кардаем, барои он ки ҳар чиро дар он ихтилоф мекунанд, барояшон баён кунӣ. Ва низ роҳнамову раҳмате барои мӯъминон бошад.

Tatarca: 

Сиңа Коръәнне иңдердек төрлечә булган батыл диннәр арасыннан бер хак динне ачык бәян итәр өчен һәм дә аның белән гамәл кылучы мөэминнәргә һидәят вә рәхмәт булсын өчен.

Endonezyaca: 

Dan Kami tidak menurunkan kepadamu Al-Kitab (Al Quran) ini, melainkan agar kamu dapat menjelaskan kepada mereka apa yang mereka perselisihkan itu dan menjadi petunjuk dan rahmat bagi kaum yang beriman.

Amharca: 

ባንተም ላይ መጽሐፉን አላወረድንም፤ ያንን በርሱ የተለያዩበትን ለነርሱ ልታብራራላቸውና ለሚያምኑትም ሕዝቦች መሪና እዝነት ሊኾን እንጂ፡፡

Tamilce: 

(நபியே!) இவர்கள் எதில் கருத்து வேறுபாடு கொண்டார்களோ அதை நீர் தெளிவுபடுத்துவதற்காக; (மக்கள் எல்லோருக்கும்) நேர்வழியாகவும் நம்பிக்கை கொள்கிற மக்களுக்கு அருளாகவும் இருப்பதற்காகவே தவிர உம்மீது இவ்வேதத்தை நாம் இறக்கவில்லை.

Korece: 

하나님이 그대에게 성서를 보냄은 그대로 하여금 그들이 달 리하는 것을 설명하려 함이라 그 것은 복음이요 은혜로 믿는 백성 을 위한 것이라

Vietnamca: 

TA đã ban Kinh Sách (Qur’an) xuống cho Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) để Ngươi có thể giải thích cho chúng sự thật liên quan đến những gì chúng đang tranh chấp và rằng (Qur’an) có thể dùng như một sự hướng dẫn và lòng thương xót dành cho những ai tin vào nó.