Arapça:
بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ ۗ وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
Çeviriyazı:
bilbeyyinâti vezzübür. veenzelnâ ileyke-ẕẕikra litübeyyine linnâsi mâ nüzzile ileyhim vele`allehüm yetefekkerûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz o peygamberleri mucizelerle ve kitaplarla gönderdik. Ey Peygamberim! Sana da Kur'ân'ı indirdik ki, insanlara vahyedileni açıklayasın. Belki onlar da düşünürler.
Diyanet İşleri:
Doğrusu senden önce de kendilerine kitablar ve belgelerle vahyettiğimiz bir takım adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitablılara sorun. Sana da, insanlara gönderileni açıklayasın diye Kuran'ı indirdik. Belki düşünürler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onları, delillerle, kitaplarla gönderdik ve sana da, onlara ne indirildiğini açıkça anlatman, düşünmelerini sağlaman için Kur'an'ı indirdik.
Şaban Piriş:
(Onları) apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik.) Sana da “zikri” indirdik. Kendilerine indirileni insanlara açıklaman için. Umulur ki onlar da düşünürler.
Edip Yüksel:
Belgeler ve kitaplarla... Sana bu mesajı indirdik ki, kendilerine indirileni halka açıklayasın (bildiresin) ve onlar da düşünsünler.
Ali Bulaç:
(Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (Kur'an'ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.
Suat Yıldırım:
Evet, belgeler, mûcizeler ve kitaplarla gönderdik onları. Sana da ey Resulüm bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünüp anlarlar. [17,93-94; 25,20; 21,8; 18,110]
Ömer Nasuhi Bilmen:
(O peygamberleri) Açık mûcizeler ile ve kitaplar ile (gönderdik) ve sana da Kur´an´ı indirdik ki, kendilerine indirilmiş oldukları(emir ve nehyi) nâsa açıkça anlatasın ve gerek ki onlar da tefekkür edeler.
Yaşar Nuri Öztürk:
Açık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu zikiri/Kur'an'ı vahyettik ki, kendilerine indirileni insanlara açık-seçik bildiresin de derin derin düşünebilsinler.
Bekir Sadak:
SÙ Goklerde ve yerde bulunan her canli ve melekler, buyukluk taslamaksizin Allah´a secde ederler.
İbni Kesir:
Kitablar ve apaçık delillerle. Sana da insanlara indirileni açıklayasın diye bu zikri indirdik. Belki düşünürler.
Adem Uğur:
Apaçık mucizeler ve kitaplarla (gönderildiler). İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur´an´ı indirdik.
İskender Ali Mihr:
Beyyinelerle (ispat vasıtaları ile) ve semavî kitaplarla (resûller gönderdik) onlara indirilenleri, insanlara beyan etmen (açıklaman) için sana da zikri (Kur´ân-ı Kerim´i) indirdik. Umulur ki böylece onlar, tefekkür ederler.
Tefhim ul Kuran:
(Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik) . Sana da zikri (Kur´an´ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.
Fransızca:
(Nous les avons envoyés) avec des preuves évidentes et des livres saints. Et vers toi, Nous avons fait descendre le Coran, pour que tu exposes clairement aux gens ce qu'on a fait descendre pour eux et afin qu'ils réfléchissent.
İspanyolca:
con las pruebas claras y con las Escrituras. A ti también te hemos revelado la Amonestación para que expliques a los hombres lo que se les ha revelado. Quizás,, así, reflexionen.
İtalyanca:
[Li inviammo] con prove e con Salmi! E su di te abbiamo fatto scendere il Monito, affinché tu spieghi agli uomini ciò che è stato loro rivelato e affinché possano riflettervi.
Almanca:
(WIR entsandten sie) mit klaren Zeichen und mit den Schriften, und WIR sandten dir die Ermahnung (den Quran) hinab, damit du den Menschen das erläuterst, was ihnen nach und nach hinabgesandt wurde, und damit sie sich besinnen.
Çince:
(我曾派遣他们)带著一些明证和经典,(去教化众人),我降示你教诲,以便你对众人阐明他们所受的启示,以便他们思维。
Hollandaca:
Wij zonden hen met duidelijke wonderen en beschreven openbaringen, en wij hebben u dezen Koran gezonden, opdat gij den mensch zoudt verklaren wat hem reeds werd nedergezonden, en opdat hij zou nadenken.
Rusça:
Мы отправляли посланников с ясными знамениями и Писаниями. А тебе Мы ниспослали Напоминание для того, чтобы ты разъяснил людям то, что им ниспослано, и для того, чтобы они призадумались.
Somalice:
(waxaana la dirray) xujooyin iyo Kutub waxaana kugu soo dejinay Quraanka inaad u caddayso Dadka waxa loo soo dejiyey, inay fikiraan.
Swahilice:
Kwa Ishara wazi na Vitabu. Nasi tumekuteremshia wewe Ukumbusho ili uwabainishie watu yaliyo teremshwa kwao, wapate kufikiri.
Uygurca:
(ئۇلارنى ئۇلارنىڭ راستلىقىنى كۆرسىتىپ بېرىدىغان) دەلىللەر ۋە مۇقەددەس كىتابلار بىلەن (ئەۋەتتۇق)، بىز ساڭا قۇرئاننى ئىنسانلارغا چۈشۈرۈلگەن شەرىئەتنى بايان قىلىپ بەرسۇن، ئۇلار (بۇ قۇرئاننى) پىكىر قىلىپ (ئۇنىڭدىن ۋەز - نەسىھەت ئالسۇن) دەپ نازىل قىلدۇق
Japonca:
われは明瞭な印と啓典とを,授け(てかれらを遣わし)た。われがあなたにこの訓戒を下したのは,且つて人びとに対し下されたものを,あなたに解明させるためである。かれらはきっと反省するであろう。
Arapça (Ürdün):
«بالبينات» متعلق بمحذوف أي أرسلناهم بالحجج الواضحة «والزُّبُر» الكتب «وأنزلنا إليك الذكر» القرآن «لتبين للناس ما نزل إليهم» فيه من الحلال والحرام «ولعلهم يتفكرون» في ذلك فيعتبرون.
Hintçe:
और तुम्हारे पास क़ुरान नाज़िल किया है ताकि जो एहकाम लोगों के लिए नाज़िल किए गए है तुम उनसे साफ साफ बयान कर दो ताकि वह लोग खुद से कुछ ग़ौर फिक्र करें
Tayca:
ด้วยหลักฐานทั้งหลายที่ชัดแจ้ง และคัมภีร์ต่างๆ ที่ศักดิ์สิทธิ์ และเราได้ให้อัลกุรอานแก่เจ้าเพื่อเจ้าจะได้ชี้แจง(ให้กระจ่าง)แก่มนุษย์ซึ่งสิ่งที่ได้ถูกประทานมาแก่พวกเขา และเพื่อพวกเขาจะได้ไตร่ตรอง
İbranice:
(ושלחנו אותם) עם הוכחות וספר הזבור, ואליך (מוחמד) הורדנו את ההזכרה (הקוראן,) למען תבהיר לאנשים את אשר הורד אליהם, כדי שהם יהרהרו בזה
Hırvatça:
Slali smo ih s jasnim dokazima i knjigama, a tebi spuštamo Opomenu, da bi objasnio ljudima ono što im se objavljuje, i da bi oni razmislili.
Rumence:
Noi i-am trimis cu dovezi vădite şi cu Psalmi. Noi am pogorât asupra ta amintirea ca tu să spui desluşit oamenilor ceea ce le-a fost pogorât. Poate vor chibzui!
Transliteration:
Bialbayyinati waalzzuburi waanzalna ilayka alththikra litubayyina lilnnasi ma nuzzila ilayhim walaAAallahum yatafakkaroona