Arapça:
فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُوا فِي دَارِكُمْ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ ۖ ذَٰلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ
Çeviriyazı:
fe`aḳarûhâ feḳâle temette`û fî dâriküm ŝelâŝete eyyâm. ẕâlike va`dün gayru mekẕûb.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derken, o deveyi kestiler. Bunun üzerine Salih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. İşte bu, yalan çıkmayacak olan kesin bir vaaddir."
Diyanet İşleri:
Buna rağmen onu kesip devirdiler. O zaman Salih: "Yurdunuzda üç gün daha kalın. Bu, yalanlanmayacak bir sözdür" dedi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ayaklarını kesip öldürdüler onu, Salih de yurdunuzda üç gün daha yaşayıp geçinin dedi, bu, yalan denmesine imkan bulunmayan bir vait.
Şaban Piriş:
Deveyi kestiler. Ancak üç gün daha yurdunuzda yaşarsınız, bu yalanlanmayacak bir vaattir dedi.
Edip Yüksel:
Fakat, onu işkenceyle kestiler. "Yurdunuzda yaşamanız için üç gününüz var. Bu, yalan olmayan bir sözdür," dedi.
Ali Bulaç:
Fakat onu öldürdüler. (Salih) Dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yararlanın. Bu, yalanlanmayacak bir vaaddir."
Suat Yıldırım:
Fakat halk o deveyi tepeleyince Salih onlara: “Yurdunuzda üç günlük bir ömrünüz kaldı. Sonra helâk olacaksınız. İşte hilafı olmayan kesin söz!” dedi. [7,77]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Sonra onu boğazladılar. Bunun üzerine dedi ki: «Yurdunuzda üç gün daha yaşayınız. İşte bu, yalanlanmamış olan bir vaaddir.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Ama deveyi yere yıkıp kestiler. Sâlih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha nimetlenin. Bu, yalanlanamayacak bir tehdittir."
Bekir Sadak:
Ellerini ona uzatmadiklarini gorunce, durumlarini begenmedi ve icine korku dustu. Onlar, «Korkma, biz Lut milletine gonderildik» dediler.
İbni Kesir:
Buna rağmen onu kesip devirdiler. O zaman: Yurdunuzda üç gün daha kalın. Bu
Adem Uğur:
Fakat Semûd kavmi o deveyi, ayaklarını keserek öldürdüler. Sâlih dedi ki: "
İskender Ali Mihr:
Buna rağmen onu kestiler. Bunun üzerine (Salih (A.S) şöyle) dedi: “Yurdunuzda üç gün (daha) faydalanın. Bu yalanlanması (tekzip edilmesi) olmayan bir vaaddir.”
Celal Yıldırım:
Bu uyarıya rağmen onlar deveyi devirip öldürdüler. Salih onlara : Öyle ise evinizde üç gün (daha) yaşayıp yararlanın. Bu, yalanı olmayan bir tehdittir,» dedi.
Tefhim ul Kuran:
Fakat onu öldürdüler. (Salih) Dedi ki: «Yurdunuzda üç gün daha yararlanın. Bu, yalanlanmayacak bir vaaddir.»
Fransızca:
Ils la tuèrent. Alors, il leur dit : "Jouissez (de vos biens) dans vos demeures pendant trois jours (encore) ! Voilà une promesse qui ne sera pas démentie".
İspanyolca:
Pero la desjarretaron y dijo: «¡Gozad aún de vuestros bienes durante tres días! Es una amenaza que no dejará de cumplirse».
İtalyanca:
Le tagliarono i garretti. Disse: «Godetevi le vostre dimore [ancora per] tre giorni, ecco una promessa non mendace!».
Almanca:
Doch sie verletzten ihre Beine. Dann sagte er: "Vergnügt euch in euren Wohnstätten noch drei Tage, dies ist ein Versprechen, das nicht erlogen ist.
Çince:
但是他们宰了它,他就说:你们在家里享受3日吧!这不是骗人的应许。
Hollandaca:
Doch zij doodden haar, en Saleh zeide: Verblijd u in uwe woningen gedurende drie dagen, waarna gij verdelgd zult worden. Dit is eene onfeilbare voorzegging.
Rusça:
Но они подрезали ей поджилки, и Салих сказал: "Наслаждайтесь в своих жилищах еще три дня. Это обещание не окажется лживым".
Somalice:
wayse dileen Hashii, wuxuuna ku yidhi ku raaxaysta guryihiina Saddex maalmood kaasina waa yabooh aan la beeninayn.
Swahilice:
Wakamchinja. Basi (Saleh) akasema: Stareheni katika mji wenu muda wa siku tatu. Hiyo ni ahadi isiyo kuwa ya uwongo.
Uygurca:
ئۇلار چىشى تۆگىنى بوغۇزلىدى، سالىھ ئېيتتى: «ئۆيۈڭلاردا (ھاياتلىقتىن) ئۈچ كۈن بەھرىمەن بولۇۋېلىڭلار. بۇ ۋەدە يالغان ئەمەس»
Japonca:
だがかれらは,その膝の腱を切った。それでかれ(サーリフ)は言った。「3日の間あなたがたの家で(生を)楽しめ。それは偽りのない約束である。」
Arapça (Ürdün):
«فعقروها» عقرها قدار بأمرهم «فقال» صالح «تمتعوا» عيشوا «في داركم ثلاثة أيام» ثم تهلكون «ذلك وعدٌ غير مكذوب» فيه.
Hintçe:
(वरना) फिर तुम्हें फौरन ही (ख़ुदा का) अज़ाब ले डालेगा इस पर भी उन लोगों ने उसकी कूँचे काटकर (मार) डाला तब सालेह ने कहा अच्छा तीन दिन तक (और) अपने अपने घर में चैन (उड़ा लो)
Tayca:
ต่อมาพวกเขาได้ฆ่า ดังนั้นเขา(ศอและฮ์) กล่าวว่า “พวกท่านจงสุขสำราญในบ้านของพวกท่านสามวัน นั่นคือสัญญาที่ไม่โกหก”
İbranice:
אך, הם שחטו אותה. ואז אמר: 'תיהנו מהחיים שלכם רק לעוד שלושה ימים, אני מבטיח לכם שההזהרה הזאת לא הייתה לשווא
Hırvatça:
Ali, oni je zaklaše, pa on reče: "Uživajte u zemlji svojoj još samo tri dana, to nije lažna prijetnja."
Rumence:
Ei o ologiră însă. Atunci Salih le spuse: “Mai staţi trei zile în casele voastre, aceasta este o făgăduială ce nu este mincinoasă.”
Transliteration:
FaAAaqarooha faqala tamattaAAoo fee darikum thalathata ayyamin thalika waAAdun ghayru makthoobin
Türkçe:
Ama deveyi yere yıkıp kestiler. Sâlih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha nimetlenin. Bu, yalanlanamayacak bir tehdittir."
Sahih International:
But they hamstrung her, so he said, "Enjoy yourselves in your homes for three days. That is a promise not to be denied."
İngilizce:
But they did ham-string her. So he said: "Enjoy yourselves in your homes for three days: (Then will be your ruin): (Behold) there a promise not to be belied!"
Azerbaycanca:
Onlar (dəvəni) tutub (ayaqlarından) kəsdilər. (Saleh də onlara) dedi: “Daha üç gün yurdunuzda yaşayıb kef çəkin. Bu elə bir və’ddir (sözdür) ki, yalan çıxmaz!”
Süleyman Ateş:
Fakat onu kesip devirdiler. (Salih) dedi ki: "Yurdunuzda üç gün yaşayın, (sonra mahvolacaksınız); bu, yalan olmayan bir uyarıdır!"
Diyanet Vakfı:
Fakat Semud kavmi o deveyi, ayaklarını keserek öldürdüler. Salih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yaşayın (sonra helak olacaksınız)!" Bu söz, yalanlanamayan bir tehdit idi.
Erhan Aktaş:
Yine de onu kestiler.(1) “Yurdunuzda üç gün yaşayın.(2) Bu yalan olmayan bir uyarıdır.” dedi.
Kral Fahd:
Fakat Semûd kavmi o deveyi, ayaklarını keserek öldürdüler. Sâlih dedi ki: «Yurdunuzda üç gün daha yaşayın (sonra helâk olacaksınız)!» Bu söz, yalanlanamayan bir tehdit idi.
Hasan Basri Çantay:
Derken, onu, ayaklarını keserek öldürdüler. Bunun üzerine (Saalih) dedi ki: «Memleketinizde üç gün daha yaşayın. İşte bu, yalanı çıkarılamayacak bir tehdîddir».
Muhammed Esed:
Bu (uyarıya) rağmen, hunharca boğazladılar onu. Bunun üzerine (Salih): "Artık (sadece) üç gün(ünüz) kaldı, barınaklarınızda eyleşecek" dedi, "bu (söylediğim) yalanlanamayacak bir yargıdır!"
Gültekin Onan:
Fakat onu öldürdüler. (Salih) Dedi ki: "
Ali Fikri Yavuz:
Nihayet o devenin ayaklarını keserek onu öldürdüler. Bunun üzerine sâlih şöyle dedi: “- Memleketinizde üç gün daha yaşayadurun. İşte bu, yalan çıkarılamıyan bir vaaddir.”
Portekizce:
Não obstante, abateram-na. E ele lhes disse: Diverti-vos durante três dias em vossas casas; (logo sereis exterminados).Esta é uma ameaça iniludível.
İsveççe:
Men de slaktade kamelstoet på det grymma sättet, varpå [Salih] sade: "I [ytterligare] tre dagar skall ni få glädjas [åt livet] i era hem; detta är inte tomma ord!"
Farsça:
پس آن را [از روی طغیان و سرکشی] پی کردند. پس صالح گفت: سه روز [فرصت دارید که] در خانه هایتان از زندگی برخوردار باشید. این وعده ای بی دروغ است.
Kürtçe:
کەچی ئەوان ووشترەکەیان سەربڕی جا (صاڵح) ووتی ڕابوێرن لەماڵی خۆتاندا سێ ڕۆژ ئەوە بەڵێنێکە درۆ نیە
Özbekçe:
Бас, у(туя)ни сўйдилар. Сўнг У (Солиҳ): «Диёрингизда уч кун баҳраманд бўлиб туринг. Бу ёлғон бўлмаган ваъдадир», деди.
Malayca:
Mereka kemudiannya menyembelih unta itu, lalu berkatalah Nabi Soleh kepada mereka: Bersenang-senanglah kamu di tempat masing-masing selama tiga hari; tempoh yang demikian itu, ialah suatu janji yang tidak dapat didustakan".
Arnavutça:
Por, ata e prenë (therrën), e ai (Salihu) tha: “Jetoni ju në shtëpitë tuaja vetëm edhe tri ditë! Ky është premtimi i (dënimit të) vërtetë”.
Bulgarca:
Но я заклаха и той каза: “Наслаждавайте се в своя дом три дена! Това не е лъжливо обещание.”
Sırpça:
Али, они је заклаше, па он рече: „Уживајте у животу у земљи својој још само три дана, то није лажна претња!“
Çekçe:
Avšak oni ji podřízli a Sálih zvolal: 'Užívejte si života v příbytcích svých ještě tři dny a toto není slib vylhaný.'
Urduca:
مگر انہوں نے اونٹنی کو مار ڈالا اس پر صالحؑ نے اُن کو خبردار کر دیا کہ "بس اب تین دن اپنے گھروں میں اور رہ بس لو یہ ایسی میعاد ہے جو جھوٹی نہ ثابت ہوگی"
Tacikçe:
Пас модашутурро қатл карданд. Гуфт: «Се рӯз дар хонаҳои худ аз зиндагӣ насибадор шавед ва ин ваъдаест холӣ аз дурӯғ».
Tatarca:
Ләкин Салихны тыңламадылар, дөяне үтерделәр, Салих әйтте: "Өч көн торып урыныгызда файдаланыгыз, соңра сезгә ґәзаб ирешер: бу вәгъдә ялган вәгъдә түгел".
Endonezyaca:
Mereka membunuh unta itu, maka berkata Shaleh: "Bersukarialah kamu sekalian di rumahmu selama tiga hari, itu adalah janji yang tidak dapat didustakan".
Amharca:
ወግተው ገደሏትም፡፡ (ሷሊህ) «በአገራችሁም ሶስትን ቀናት (ብቻ) ተጠቀሙ፡፡ ይህ የማይዋሽ ቀጠሮ ነው» አላቸው፡፡
Tamilce:
ஆக, அவர்கள் அ(ந்த ஒட்டகத்)தை வெட்டினார்கள். ஆகவே, (ஸாலிஹ்) கூறினார்: “மூன்று நாட்கள் உங்கள் ஊரில் சுகமாக இருங்கள். (பிறகு, தண்டனை வரும்.) இது ஒரு பொய்ப்பிக்கப்படமுடியாத வாக்காகும்.”
Korece:
그러나 그들은 그 낙타를 살해했으니 살레 이르되 너희의 고 을에서 삼일을 즐기라 곧 너희가 멸망하리니 그것은 거짓 아닌 약 속이니라
Vietnamca:
Nhưng chúng đã giết nó. (Saleh) nói với chúng: “Các ngươi hãy tận hưởng (cuộc sống) trong nhà mình ba ngày, (rồi sự trừng phạt của Allah sẽ đến với các ngươi). Đó là lời hứa (chắc chắn), không giả dối.”
Ayet Linkleri: