Arapça:
وَلَئِنْ أَخَّرْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِلَىٰ أُمَّةٍ مَّعْدُودَةٍ لَّيَقُولُنَّ مَا يَحْبِسُهُ ۗ أَلَا يَوْمَ يَأْتِيهِمْ لَيْسَ مَصْرُوفًا عَنْهُمْ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ
Çeviriyazı:
velein eḫḫarnâ `anhümü-l`aẕâbe ilâ ümmetim ma`dûdetil leyeḳûlünne mâ yaḥbisüh. elâ yevme ye'tîhim leyse maṣrûfen `anhüm veḥâḳa bihim mâ kânû bihî yestehziûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve eğer bunlardan bir kısmının göreceği azabı belli bir süreye kadar erteleyecek olursak, o zaman da "onu engelleyen nedir ki?" diyecekler. İyi bilin ki, o azap onlara geldiği gün kendilerinden geri çevrilecek değildir. Ve o alay ettikleri şey kendilerini kuşatmış olacaktır.
Diyanet İşleri:
And olsun ki, onların azabını sayılı bir süreye kadar ertelesek, "Onu alıkoyan nedir?" derler. Bilin ki, onlara azab geldiği gün, artık geri çevrilmez; alaya aldıkları şey onları mahvedecektir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onların uğrayacakları azabı, mukadder bir zamana kadar geciktirirsek, bunun teahhuruna da sebep nedir derler. Bilin ki onlara azabın gelip çattığı gün o azap, artık geriye bırakılamaz ve alay ettikleri musibet, onları çepeçevre kuşatır.
Şaban Piriş:
Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar ertelersek: "O'nu engelleyen nedir?" derler. Dikkat edin. Alay ettikleri şey onlara geldiği gün; onlardan hiç ayrılmaz ve onları çepeçevre içine alır.
Edip Yüksel:
Onlardan azabı belli bir süre için ertelesek, "Onu tutan nedir," derler. Doğrusu, onlara geldiği gün, kendilerinden geri çevrilemez ve alay ettikleri şey kendilerini kuşatacaktır.
Ali Bulaç:
Andolsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelesek, mutlaka: "Onu alıkoyan nedir?" derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.
Suat Yıldırım:
Şayet Biz kendilerine azap göndermeyi belirli bir zamana kadar ertelersek: “Bu azabı alıkoyan sebep nedir?” derler.İyi bilin ki o azap başlarına geldiği gün, artık onlardan geriye çevrilmez ve alaya aldıkları o azap, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur.”
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve andolsun ki, eğer onlardan azabı sayılı bir müddete kadar geri bırakacak olsak elbette diyeceklerdir ki: «Onu men eden nedir?» Haberiniz olsun ki, onlara geleceği gün, kendilerinden bertaraf edilecek değildir ve kendisiyle istihzâda bulundukları şey, onları ihata edecektir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Ve eğer onlardan azabı, belirlenmiş bir süreye kadar ertelesek, mutlaka şöyle diyeceklerdir: "Onu erteleyen de ne?" Gözünüzü açın, azap onlara geldiği gün, kendilerinden geri çevrilecek değildir. Ve alay edip durdukları şey, kendilerini sarmış olacaktır.
Bekir Sadak:
Senin icin: «Onu uydurdu» diyorlar, oyle mi? De ki: «Oyleyse onun surelerine benzer uydurma on sure meydana getirin, iddianizda samimi iseniz, Allah´tan baska cagirabilecekelerinizi de cagirin.»
İbni Kesir:
Sayılı bir müddete kadar üzerlerinden azabı erteleyecek olsak mutlaka: Bunu alıkoyan da ne? derler. Dikkat edin, o geldiği gün, onlardan asla dönmeyecek, alaya aldıkları şey onları mahvedecektir.
Adem Uğur:
Andolsun, eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek, mutlaka "
İskender Ali Mihr:
Ve eğer bir ümmete azabı, (onlardan) belli bir süre ertelesek (tehir etsek), mutlaka: “Onu tutan (men eden) nedir?” derler. Onlara azap geldiği gün, onlardan uzaklaştırılacak değil. (Öyle) değil mi? Onunla alay etmiş oldukları şey, onları kuşattı (ihata etti).
Celal Yıldırım:
Şayet azabı onlardan sayılı bir süreye kadar geciktirecek olsak, «onu engelleyip alıkoyan nedir?» diyecekler. Bilin ki azâb onlara geldiği gün, artık kendilerinden çevrilecek değildir ve alaya aldıkları şey onları iyiden iyiye kuşatacaktır.
Tefhim ul Kuran:
Andolsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelersek, mutlaka: «Onu akılkoyan nedir?» derler. Haberiniz olsun
Fransızca:
Et si Nous retardons pour eux le châtiment jusqu'à une période fixée, ils diront : "Qu'est-ce qui le retient ? - Mais le jour où cela viendra, il ne sera pas détourné d'eux; et ce dont ils se moquaient les enveloppera.
İspanyolca:
Si retrasamos su castigo hasta un momento dado, seguro que dicen: «¿Qué es lo que lo impide ?» El día que les llegue no se les alejará de él y se verán cercados por aquello de que se burlaban.
İtalyanca:
E se allontaniamo il castigo da loro fino a un tempo prestabilito, certamente diranno: «Cosa lo trattiene?». Il giorno in cui arriverà, non potranno allontanarlo da loro e saranno circondati da quello che schernivano.
Almanca:
Doch wenn WIR ihnen die Peinigung auf eine bestimmte Zeit hinauszögern, werden sie mit Sicherheit sagen: "Was hält sie auf?" Ja! Wenn diese sie dann trifft, wird sie von ihnen nicht mehr abgewendet werden, und sie werden dann von dem umgeben, was sie zu verspotten pflegten.
Çince:
如果我把他们应受的惩罚展缓一个可数的日期,他们必定说:惩罚怎么不降临呢?真的,在惩罚降临他们的日子,他们将无处逃避,他们所嘲笑的惩罚将要降临他们。
Hollandaca:
En waarlijk, indien wij hunne straf tot een bepaalden tijd verschuiven, zullen zij zeggen: Wat belet, dat dit reeds nu geschiede? Zal zij dan niet over hen komen op een dag, waarop niemand aanwezig zal zijn om die van hen af te wenden, en zal datgene wat zij hebben bespot, hen niet omstrikken?
Rusça:
Если Мы отложим наказание их до определенного срока, то они скажут: "Что же удерживает его?" Воистину, в тот день, когда оно постигнет их, ничто не отвратит его, и окружит (или поразит) их то, над чем они насмехались.
Somalice:
haddaan dib uga dhigno Cadaabka Xaggooda tan iyo muddo tirsa waxay odhan maxaa celinaya, maalintuuse u yimaaddo mid Iaga iilo ma aha, waxaana ku dhaca waxay ku, jeesjeesi (Ciqaabtiisii).
Swahilice:
Na tukiwacheleweshea adhabu mpaka muda ulio kwisha hisabiwa wao husema: Nini kinacho izuia hiyo adhabu? Jueni! Siku itakapo wajia basi haitoondolewa hiyo kwao. Na yatawazunguka yale waliyo kuwa wakiyafanyia mzaha.
Uygurca:
ئەگەر بىز ئۇلارغا نازىل بولىدىغان ئازابنى چەكلىك ۋاقىت كېچىكتۈرسەك، ئۇلار چوقۇم (مەسخىرە قىلىش يۈزىسىدىن): «ئازاب نېمىشقا چۈشمەيدۇ؟» دەيدۇ، راستلا ئۇلارغا اﷲ نىڭ ئازابى چۈشكەن كۈندە، ئۇلار قاچىدىغان يەر تاپالمايدۇ ئۇلار مەسخىرە قىلغان ئازاب ئۇلارنى قورشىۋالىدۇ
Japonca:
もしわれが定めの時期まで,かれらに対する懲罰を延ばせば,かれらはきっと言うであろう。「何が(懲罰を)遅らせているのか。」ああ,それが到来する日,何ものも,それを避けられず,かれらは自分たちが嘲笑していたもので,取り囲まれるであろう。
Arapça (Ürdün):
«ولئن أخرنا عنهم العذاب إلى» مجيء «أمة» أوقات «معدودة ليقولن» استهزاء «ما يحبسه» ما يمنعه من النزول قال تعالى: «ألا يوم يأتيهم ليس مصروفا» مدفوعا «عنهم وحاق» نزل «بهم ما كانوا به يستهزئون» من العذاب.
Hintçe:
और अगर हम गिनती के चन्द रोज़ो तक उन पर अज़ाब करने में देर भी करें तो ये लोग (अपनी शरारत से) बेताम्मुल ज़रुर कहने लगेगें कि (हाए) अज़ाब को कौन सी चीज़ रोक रही है सुन रखो जिस दिन इन पर अज़ाब आ पडे तो (फिर) उनके टाले न टलेगा और जिस (अज़ाब) की ये लोग हँसी उड़ाया करते थे वह उनको हर तरह से घेर लेगा
Tayca:
และหากเรายึดเวลาการลงโทษพวกเขาออกไปอีกระยะเวลาหนึ่งที่ได้กำหนดไว้ แน่นอนพวกเขาจะกล่าวว่า “อะไรหรือได้ยับยั้งมันไว้” พึงรู้เถิด ! วันซึ่งการลงโทษจะมายังพวกเขา มันจะไม่ละเว้นไปจากพวกเขา และมันจะห้อมล้อมพวกเขา ตามที่พวกเขาได้เยาะเย้ยมัน
İbranice:
ואם אנו מאחרים את העונש מהם עד לזמן מסוים, יאמרו: 'מה הּוד מעכב אותו'? אולם ביום שיבוא עליהם העונש, לא יידחה יותר, ומה שזלזלו בו יקיף אותם
Hırvatça:
Ako im Mi patnju do određenog roka odgodimo, oni će sigurno reći: "Šta je zadržava?" A onoga dana kad im dođe, neće biti od njih otklonjena i sa svih strana bit će okruženi onim čemu su se rugali.
Rumence:
Dacă le amânăm osânda până la un alt leat hotărât, ei vor spune: “Ce îl ţine?”, însă când ziua va veni, nu va mai fi îndepărtat de la ei şi cel de care-şi băteau joc îi va înconjura din toate părţile.
Transliteration:
Walain akhkharna AAanhumu alAAathaba ila ommatin maAAdoodatin layaqoolunna ma yahbisuhu ala yawma yateehim laysa masroofan AAanhum wahaqa bihim ma kanoo bihi yastahzioona
Türkçe:
Ve eğer onlardan azabı, belirlenmiş bir süreye kadar ertelesek, mutlaka şöyle diyeceklerdir: "Onu erteleyen de ne?" Gözünüzü açın, azap onlara geldiği gün, kendilerinden geri çevrilecek değildir. Ve alay edip durdukları şey, kendilerini sarmış olacaktır.
Sahih International:
And if We hold back from them the punishment for a limited time, they will surely say, "What detains it?" Unquestionably, on the Day it comes to them, it will not be averted from them, and they will be enveloped by what they used to ridicule.
İngilizce:
If We delay the penalty for them for a definite term, they are sure to say, "What keeps it back?" Ah! On the day it (actually) reaches them, nothing will turn it away from them, and they will be completely encircled by that which they used to mock at!
Azerbaycanca:
Əgər onlara gələcək əzabı az bir müddət yubatsaq, sözsüz ki, (istehza ilə): “Bu əzabı gecikdirən (ona mane olan) nədir?” – deyəcəklər. Bilin ki, əzab onlara gələcəyi gün dəf olunmaz. Məsxərəyə qoyduqları əzab onları məhv edər.
Süleyman Ateş:
Andolsun onlardan azabı sayılı bir ümmete (belli bir süreye) ertelesek, "Onu tut(up bize gelmesine engel ol)an nedir?" derler. İyi bilin ki, o (azab) başlarına geldiği gün, bir daha onlardan geri çevrilmez ve alay ettikleri şey, kendilerini kuşatmışolur.
Diyanet Vakfı:
Andolsun, eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek, mutlaka "Onun gelmesini engelleyen nedir?" derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Ve alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatacaktır.
Erhan Aktaş:
Eğer, bir ümmet(1) için azâbı onlardan belli bir süreye kadar erteleyecek olursak, “Bunu engelleyen şey nedir ki?” derler. Bilesiniz ki, onlara azâp geldiği gün, artık geri çevrilmez. Alaya aldıkları azâp onları kuşatır.
Kral Fahd:
Andolsun, eğer biz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar ertelesek, mutlaka «Onun gelmesini engelleyen nedir?» derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Ve alay etmekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatacaktır.
Hasan Basri Çantay:
Andolsun ki biz kendilerinden azabı sayılı bir müddete kadar gecikdirsek mutlakaa diyeceklerdir ki: «Bunu alıkoyan (sebeb) de ne»? Haberiniz olsun ki, o bunlara geleceği gün kendilerinden döndürülecek değildir. Eğlenceye alageldikleri şey (azâb) onları çepçevre kuşatacakdır.
Muhammed Esed:
Ve ayrıca, onların (hak ettiği) azabı (tarafımızdan) belirlenmiş bir vakte kadar ertelesek hemen şöyle derler: "Onun (hemen gerçekleşmesini) önleyen ne?" Bilin ki, o Gün (o sözü geçen azap) onların başına geldiği zaman, onu kendilerinden uzak tutacak hiçbir güç olmayacak; ve alay edip durdukları şey onları kuşatıp bunaltacaktır.
Gültekin Onan:
Andolsun, onlardan azabı sayılı bir ümmete (veya belirli bir süreye) kadar ertelesek, mutlaka: "
Ali Fikri Yavuz:
Eğer ilerideki belirli bir müddete kadar kendilerinden azabı geciktirirsek, o vakit de muhakkak (alay tarzında) şöyle derler: “- Bu azabın inişini engelliyen nedir?” Bilsinler ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden çevrilecek değildir. O alay ettikleri azab da kendilerini sarmış bulunacaktır.
Portekizce:
Mas, se suspendemos seu castigo por um tempo determinado, então dizem: Que coisa o retém? Porém, o dia do seu castigoé inexorável e dele não escaparão, e serão envolvidos por aquilo de que escarneciam.
İsveççe:
Och om Vi låter anstå med deras straff till en fastställd tid säger de: "Varför dröjer det?" Men den dag [straffet] når dem skall ingenting kunna avvärja det och de kommer att inringas av det som de brukade skämta om.
Farsça:
و اگر عذاب را از آنان تا مدتی اندک به تأخیر اندازیم، مسلماً [از روی استهزا] خواهند گفت: چه عاملی آن را [از آمدن] باز می دارد؟! آگاه باشید! روزی که عذاب به آنان رسد، از آنان بازگشتنی و بازداشتنی نیست و عذابی را که همواره مسخره می کردند، آنان را فراخواهد گرفت.
Kürtçe:
وە سوێند بەخوا ئەگەر ئەو سزایان دوا بخەین تاماوەیەکی کەمی دیاریکراو ئەوە بەڕاستی دەڵێن چی ئەو سزای ڕاگرتووە (بۆچی بۆمان نایەت) بێدار بن ڕۆژێ ئەو سزایەیان بۆ دێت لێیان لا نادرێت وە دەوریان دەدات ئەوەی کە ئەوانە گاڵتە و لاقرتیان پێدەکرد
Özbekçe:
Агар Биз улардан маълум муддатгача азобни кечиктирсак, албатта, улар: «Уни нима тўхтатиб турибди?» дерлар. Огоҳ бўлингларким, у келган кунда улардан қайтарилмас ва уларни ўзлари истеҳзо қилиб юрган нарса ўраб олур.
Malayca:
Dan demi sesungguhnya! Jika kami tangguhkan azab daripada menimpa mereka hingga ke suatu masa yang tertentu, tentulah mereka akan berkata (secara mengejek): "Apakah yang menghalangnya?" Ketahuilah! Pada hari datangnya azab itu kepada mereka, tidak akan dapat ditolak daripada menimpa mereka, dan tentulah mereka akan diliputi oleh azab yang mereka telah ejek-ejek itu.
Arnavutça:
Nëse Ne ua shtyjmë dënimin atyre për një kohë të shkurtër, ata me siguri do të thoshin: “Kush po e pengon?” Ah! E, atë ditë që t’ju vie (dënimi), nuk do të zmbrapset nga ata dhe do t’i përfshijë ajo, që e përqeshnin ata.
Bulgarca:
А ако забавим за тях мъчението до определено време, непременно ще рекат: “Какво го задържа?” В Деня, когато дойде при тях, то наистина не ще бъде отклонено и ще ги обгърне онова, на което са се присмивали.
Sırpça:
Ако им Ми одложимо патњу до одређеног рока, они ће сигурно да кажу: „Шта је задржава?“ А онога дана кад им дође, неће да буде отклоњена од њих и са свих страна биће окружени оним чему су се ругали.
Çekçe:
A jestliže jim odložíme trest až ke lhůtě stanovené, jistě řeknou: 'Co jej zadrželo?' Však v den, kdy k nim přijde, nebude nikoho, kdo by jej od nich zadržel, a obklopí je to, čemu se posmívali.
Urduca:
اور اگر ہم ایک خاص مدت تک ان کی سزا کو ٹالتے ہیں تو وہ کہنے لگتے ہیں کہ آخر کس چیز نے اُسے روک رکھا ہے؟ سنو! جس روز اُس سزا کا وقت آگیا تو وہ کسی کے پھیرے نہ پھر سکے گا اور وہی چیز ان کو آ گھیرے گی جس کا وہ مذاق اڑا رہے ہیں
Tacikçe:
Ва агар чанд гоҳе азобашонро ба дер бияфканем, мепурсанд: «Чӣ чиз монеъи он шудааст?» Огоҳ бошед, чун азобашон фаро расад, онро бознагардонанд ва он чӣ масхарааш мекарданд, ононро дар бар хоҳад гирифт.
Tatarca:
Әгәр Без алардан ґәзабны кичектерсәк, мәсхәрә кылып, киләсе ґәзаб килсен инде, нәрсә тыя ул ґәзабны килүдән, диләр. Әгаһ булсыннар, әгәр килсә, ул ґәзаб алардан кире китмәс, үзләре мәсхәрә кылган ґәзаб алар өстенә, әлбәттә, киләчәк.
Endonezyaca:
Dan sesungguhnya jika Kami undurkan azab dari mereka sampai kepada suatu waktu yang ditentukan. niscaya mereka akan berkata: "Apakah yang menghalanginya?" lngatlah, diwaktu azab itu datang kepada mereka tidaklah dapat dipalingkan dari mereka dan mereka diliputi oleh azab yang dahulunya mereka selalu memperolok-olokkannya.
Amharca:
ቅጣቱንም ወደ ተቆጠሩ (ጥቂት) ጊዜያቶች ከእነርሱ ብናቆይላቸው «(ከመውረድ) የሚከለክለው ምንድን ነው» ይላሉ፡፡ ንቁ! በሚመጣባቸው ቀን ከእነሱ ላይ ተመላሽ አይደለም፡፡ በእርሱ ይሳለቁበት የነበሩትም (ቅጣት) በእነርሱ ላይ ይወርድባቸዋል፡፡
Tamilce:
இன்னும், அவர்களை விட்டும் தண்டனையை எண்ணப்பட்ட ஒரு காலம் வரை நாம் பிற்படுத்தினால், “அதை எது தடுக்கிறது?” என நிச்சயம் அவர்கள் கூறுவார்கள். அறிந்து கொள்ளுங்கள்! அவர்களிடம் அ(ந்த தண்டனையான)து வரும் நாளில், (அது) அவர்களை விட்டும் அறவே திருப்பப்படாது. இன்னும் அவர்கள் எதை கேலி செய்து கொண்டிருந்தார்களோ அது அவர்களை சூழ்ந்துவிடும்.
Korece:
만일 하나님이 그들에게 일정기간 벌을 유애한다면 그들은 무 엇이 지연제 하느뇨 라고 말하리 라 벌이 그들에게 이를 그날이 오리니 어느 누구도 피하지 못하 리라 그들이 조롱했던 대로 그들 을 완전히 에워싸리라
Vietnamca:
Nếu TA (Allah) trì hoãn việc trừng phạt chúng đến một thời hạn qui định thì chắc chắn chúng sẽ lên tiếng (giễu cợt): “Điều gì đã cản nó xảy ra lúc này chứ?” Không nghi ngờ gì nữa, vào Ngày mà sự trừng phạt đến với chúng, chúng sẽ không bao giờ thoát được, chúng sẽ bị bao vây bởi những gì mà chúng đã từng chế nhạo.
Ayet Linkleri: